2. Bölüm: Öcalan neyin önderidir?

Bölüm: Öcalan neyin önderidir? Megolaman, piskopat, Cemil Bayık, Ömer Güney, Duran Kalkan, Sakina Cansız,

Öcalan meselesi ve liderliği (II)

PKK ve çevresinde biriken kütle Abdullah Öcalan hakkında yapılan her eleştiri ve övgü içermeyen her yorum karşısında büyük tepki gösterir. Eğer Öcalan’ı eleştiriyorsanız iki biçimde yorumlanırsınız: Birincisi, Öcalan’ı tanımıyorsunuz, cahilsinizdir. İkincisi ise; siz ajansınız, MiT’siniz ve Türk devletine çalışıyorsunuz. Yani bırakın Öcalan “Türk devletine çalışan bir ajandır” demeyi, Öcalan’ın hayatını, düşüncelerini ve pratiğini inceledim fakat beğenmedim demek gibi seçeneğiniz yoktur. Eğer Kürt değil yabancı uyruklu biriyseniz size biraz tahammül edilir fakat eğer Kürtseniz Öcalan’a tapacaksınız, bunun başka bir yolu yoktur. Öcalan’a biat etmemek, tapmamak en ağır suçtur, aforoz edilirsiniz, ölümle cezalandırılırsınız.

PKK’nin önemli isimlerinden Mustafa Karasu Öcalan için şunu söyler: “Ben Başkan APO’nun yanlışlarının da militanıyım”. Karasu herhangi biri değildir, PKK’nin ideolojik konularda ölçülerini veren bir isimdir, yani Karasu’nun söylediği şey kadro ve PKK sempatizanlarının uygulaması gereken bir şeydir. Buna göre kadro, sivil tüm PKK yapısı Abdullah Öcalan’ın yanlış söylediği şeyleri de savunmalıdır, onun söylediği hiçbir şeyden şüphe etmemelidir.  Yani Öcalan’ın geçmişte MİT ile olan ilişkisini, eşinin bir MİT mensubunun kızı olması kendisinin şüpheli geçmişini bile değerlendirmeseniz onun ortaya attığı bir fikri yanlış bulamazsınız.

Tıpkı Mustafa Karasu’nun söylediği gibi Öcalan ne söylerse doğru söylemiştir diyerek onu savunacaksınızdır.  Son yıllarda PKK içindeki bazı kadınların çıkıp Öcalan’ı “peygamber” ilan etmesi de bu sistem ile ilgilidir.
Evet PKK sistemi bunun üzerine kurulmuştur: Öcalan’ın kutsanması. Bu kutsama sistemini de Öcalan’ın kendisi kurmuştur. Öcalan bu sistemi korku ve pastadan pay verme ile yapmıştır. Yani havuç ve kamçı siyaseti yürütülmüştür.

Öcalan’ı ne kadar kutsarsanız PKK’de o kadar yeriniz vardır, o kadar kabul görür ve iktidar nimetlerinden faydalanırsınız. Mustafa Karasu’nun “Öcalan’a sen ne söylersen söyle, senin sözlerinin dışına asla çıkmam” demesi aslında kendini canını korumak içindir. Çünkü Karasu cezaevindeki arkadaşı ve aynı açlık grevinden geçtiği Mehmet Şener’in sadece “Öcalan’ın siyasal-askeri stratejisini eleştirdiği ve farklı bir sistem önerdiği” için öldürüldüğünü çok iyi bilir. Karasu PKK içinde hiçbir askeri, siyasi formasyonu olmayan, kendi başına bir köyden bir köye gidemeyecek, kendisine çay yapamayacak bir insandır, fakat cezaevinden çıktığı 1991 tarihinden bu yana PKK kadroları neredeyse onu sırtında taşımakta, onu korumak için ölmektedir. Karasu bu pozisyonu Öcalan’a sınırsız biat ederek kazanmıştır.
Bu Öcalan’ın kurduğu iktidar-biat ilişkisi her yerde böyle yansır. Öcalan dışardayken etrafında biriken kadın kadrolar onu övdükleri kadar yetki alabiliyordu, övmeyenler çatışmanın yoğun olduğu yerlere gidiyordu. Veya ömrü boyunca yetkisiz kalıyordu.  PKK’nin kadın kadroları bu nedenle birbirini ezerek Öcalan’ı övüyordu.
Erkek yöneticiler Şam’da Öcalan’ın verdiği eğitimde ayağı kalkıp Öcalan karşısında kendini aşağılıyorlardı. Böylelikle “Önderliğe bağlı, yetkinleşmiş, gelişmeye açık” kişiler olarak adlandırılıyorlardı.

Bu sistem hala devam eder Abbas’ından Cumasına kadar herkes eğer Öcalan’ı eleştirirse yok edileceğini biler. PKK’nin Türkiye kadroları dağa çekilmemek ve rahat koşullarda yaşamak için en radikal Öcalan eylemleri yapmak zorundadır. HDP ve değişik isimlerdeki parti vekilleri yeniden vekil ve Belediye başkanı olmak için Öcalan’ı övmek, yürüyüşlere katılmak ve Kandil’e şirin görünmek zorundadır.  Avrupa PKK kadroları dağa gitmemek için Öcalancı görünür. Türkiye legal siyasetinden Avrupa’ya iltica edenler PKK TV’lerinde Öcalan’ın fikirlerini överler çünkü iltica işleri kolaylaşır, sosyal çevreleri genişler, maddi imkanlardan yararlanır. Öcalan’ı eleştiren çevreler Türkiye’de Avrupa’da maddi, sosyal tecrit ve tehditlerle yüz yüze kalırlar, ihanetçi damgası yerler. Bunun için PKK’li olmanın ilk şartı Öcalan’a biat etmek üzerine kuruldur. Kim olursa ol yete ki Öcalan’a biat et, gerisi hiç mühim değildir. Uyuşturucu tüccarları, çete-mafya üyeleri, hatta Türk devletinin adamları Öcalan’ı en çok övenlerdir.

Unutmayalım Sakine Cansız, Fidan Doğam ve Leyla Şaylemez’i vuran Ömer Güney adlı kişi Paris’te Eyfel kulasına Öcalan resmin asan kişiydi. Yani ne kadar suçunuz varsa olsun Öcalan’ı överseniz sorun yoktur.

Öcalan siyasi çizgisi ve devletle ilişkilerinin dışında da kişilik olarak hastalıklı bir yapıya sahiptir. Öcalan megaloman, psikopat, pragmatik ve ilkesel değerleri olmayan biridir. Tek ilkesi kendisini büyütmek ve var etmektir. Öcalan’ın kendini sürekli tanrısallık ile izah etmesi işte bu durumun bir sonucudur.  O kendini kutsal bir varlık olarak kabul etmekte ve herkese de böyle kabul ettirmek istemektedir. Herkesi kendine kurban ettirmektedir. Öcalan yola çıktığı yol arkadaşlarını kullandıktan sonra ihtiyacı kalmayınca hepsini sırtından bıçaklamış, tasfiye etmiştir. Öcalan beraber PKK’yi kurdurduğu insanların yüzde 50’sinden fazlasını öldürtmüştür.  Öcalan tutuklanmamış olsa şu anda Cemil Bayık, Duran Kalkan gibi isimlerde PKK’nin çöp sepetine gitmiş olacaktı.

Öcalan’ın bu hastalıklı kişiliği ile Kürtlere doğru önderlik yapması beklenemez. Öcalan’ın hastalıklı kişiliği ve şüpheli siyasal çizgisi bin bir slogan, resim, propaganda ve maske ile gizlenmeye çalışılmaktadır.
Doğada ki en güzel en renkli çiçekler en zehirli olanlardır. Renkleri ile tehlikeli olduklarını gizlerler. Toplumlarda doğanın bu özelliğini kullanır. Çok tehlikeli fikirler çok güzel sözler ve süslerle maskelene bilir. Öcalan’ın hem kendisinin hem de örgütü tarafından bu kadar abartılması Öcalan’ın gerçek yüzünü gizlemek içindir. Örneğin, Öcalan’ın direnişçi olduğu söylenir. Oysa ki Öcalan tek bir saat aç kalmaya, tek bir mermi sesi duymaya cesareti olmayan biridir. Kaldı ki İmralı’da nasıl bir ihaneti gözü kapalı yapacağı görüldü.

Öcalan’a Kürdistan’ı kurtaracak kişi denir. Oysa ki Öcalan’ın örgütünde Kürtçe konuşmak gerilik olarak kabul edilir, Kürdi özellikler ise köylülük kabul edilir. Öcalan’ın paradigmasında Kürtlüğü dair  tüm yapılar mesela aşiret, tarikat, dini yapılar, kişisel özellikler, toplumsal kültür hep aşağılanmıştır. Sosyal olarak Öcalan Kürdistan toplumunu parçalamayı esas almıştır. Öcalan’ın ideolojisi 40 yıldır Amed’din asimilasyonundan başka bir şeye yol açmamıştır.
Açık açık söylemek gerekir istedikleri kadar kalabalık kitle toplayıp, slogan atıp, güzel resimler, güzel klipler yapsınlar bu durum Öcalan’ın hastalıklı psikolojisini gizlemeye ve ihanet çizgisini gizleye yetmez. Öcalan’ın Kürt tarihindeki yeri bencillik ve ihaneti temsil eden hainlerin yanı olacaktır. Öcalan’ın düşman karşısında diz çökmeyerek hala bize onur kaynağı olan Şeyh Said, Qazi Muhammed ve Seyit Rıza’ın  çizgisinde yeri yoktur. Öcalan tarihi olarak Diyap Ağa, Rayber gibi hainlerin yanında yer bulacaktır.
Bunun için tekrar etmek gerekir. Öcalan bir Kürt lider değildir, Öcalan halkın lideri değildir, Öcalan eli düşmanın elinde, fikri düşmanın fikrinde ki ihanetin lideridir.

Diğer Haberler