2015 Ağustos ayında başlayan ve 2016 Mayıs ayında son bulan PKK’nin Öz yönetim direnişi Türk devletinin hendek operasyonları dediği olayların üstünden 8 yıl geçti. Bu süreçte Varto, Silvan, Sur, Cizre, Silopi, idil, Nusaybin, Şırnak, Kerboran, Derik, Gever başta olmak üzere 12 yerde PKK’nin gençlik örgütü YDG-H tarafından hendek kazıldı. Hendek kazılan şehirler büyük bir yıkım yaşadı. BM raporuna göre 2000’e yakın insan hayatını kaybetti. 12 şehir yıkıldı, 400 000 insan göç etti, 100 000 ev yıkıldı.
Yıkımın en şiddetlisi ise Cizre’de yaşandı. 14 Aralık 2015’te başlayan çatışmalar 11 Şubat’ta sona erdi. 3 ve 7 Şubat tarihinde Cizre’deki bodrumlarda insanlar diri diri yakıldı. Olaylardan sonra 200 cenaze bulundu. Birçoğunun hala ismi tespit edile bilmiş değil.
Cizre bodrumlarında yaşanan gerçek anlamda bir vahşetti. Mehmet Tunç ismi bu vahşetin içinde en çok duyan isimlerden oldu. PKK’nin ilan ettiği Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanıydı. 7 Şubat günü son bodrumda hayatını kaybetti ardından PKK ve HDP tarafından sürecin sembol ismi olarak öne çıkarıldı. Ailesi, çocukları ve annesi PKK medyasının propaganda malzemesi olarak kullanıldı. Bugün olayın yıl dönümü olması nedeni ile Mehmet Tunç’un ismi yine PKK’nin propaganda kurumları ve kitlesinin sosyal medya hesaplarında çokça duyuyoruz.
Oysa ki gerçekten Mehmet Tunç PKK’nin yayın organı Sterk TV’ye katılarak büyük bir sitem etmişti. Bugün PKK/ Tuncun o konuşmasının bütününü vermiyor. Birçok bölümünü keserek sadece “direniyoruz dediği bölümleri veriyor” Oysa ki son konuşmasında şunları söyledi: “Lütfen ama lütfen Cizre düşmeden bir olacaksa şimdi olsun. Yaralıların kurtarılması için herkesin Cizre’ye yönelmesi gerektiğini düşünüyorum eğer kalkmıyorlarsa da insanlık öldü diyorlarsa o da kendi bilecekleri iştir” dedi.
Mehmet Tunç bu sözleri söylerken sadece 400 metre ötede ambulanslar onları almak için bekliyordu. Eğer çıksalar ambulanslara alınacaklar, tutuklanacaklar ama yaşıyor olacaklardı. Fakat PKK Cizre bodrumunda bekleyene yaralılara “sonuna kadar direnin” talimatı verdi.
Hendek kazma kararı PKK, devletin kanatları ve dış güçlerin ortak kararıydı
Hendekler zannedildiği gibi PKK’nin halkla beraber, öz yönetim amacı ile kazılmadı. Hendeklerin ardında gizli anlaşmalar ve ittifaklar vardı. Ve çözüm süreci bittikten sonra değil çözüm süreci görüşmeleri devam ederken kazılmaya başlandı. Tam bu noktada görülmesi gereken şudur: Çözüm süreci masasını AKP ve PKK beraber devirdi. Hendekler bu devirme kararı verilince başladı. Daha 2015 yazında hendekler kazılması için hazırlıklar yapıldı.
Devletin gözü önünde, polis kontrol noktalarınının içinden geçen belediye ağır işmakinaları geçiyor, gençler demir, beton, biriket dolu araçlarla geçiyor, Cizre ve Sur’a giriyordu. Türk devletinin polisinin gözü önünde hendeklere hazırlık yapılıyor, PKK’nin Kuzey Kürdistan’daki kadroları pasaportları ile Gare-Kandil-Cizre-Kandil arasında mekik dokuyordu.
Devlet hendek kazılmasını durdurmak için hiçbir şey yapmadı.
Hendekler kazılmaya başlandığı zaman Türkiye’de 7 Haziran seçimleri olmuş ve HDP 80 milletvekili çıkarmıştı. Kürtler ilk kez legal zeminde böylesi önemli mücadele zemini oluşmuştu. Kürtler ilk kez Türk devleti ile bu kadar tartışma zemini yakalamıştı. Fakat Kürt sorununun çözülmesi hiç kimsenin işine gelmiyordu.
Işine gelmeyenlerden en önemlisi, Fethullah Gülen cemaati ve Kemalistler oldu. Devlet içindeki bu kanatlar AKP’yi devirmek için PKK’ye ittifak önerdi. Amerika içindeki bir kanat ve Avrupa devletleri bu ittifakı destekledi. Nitekim Duran Kalkan 2021 Ekim ayında kendi TV’lerinde şunları söyledi: ““Avrupa, devletleri bize ‘ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı sürdüreceksiniz’ dediler.”
Duran Kalkan sadece Avrupa adını öne çıkarsa da işin en temelinde yer alan güçlerden biri İran’dı. İran, Türkiye ve PKK arasındaki görüşmelerden rahatsızdı ve Kürt sorununda Türkiye’de yumuşama istemiyordu. Kandil’de de PKK’nin İrancı kanadının lideri Cemil Bayık vardı. Hendek kazılmasına en büyük dış desteği İran verdi. Avrupa iki yüzlü davrandı. Amerika sessiz sesiz destekledi. Rusya PKK’ye silah yardımı bile yaptı.Bu AKP’yi devrime çabası vb değildi bu herkesin rantını yediği Kürt meselesinin devam etme çabasıydı.
Hendeklerin ve Öz yönetim direnişi adı altındaki bu vahşet dönemi işte böylesi ortak bir katliamdır.
- yüzyılın Şark Islahat planını Türk devleti ve PKK beraber uyguladı
Eğer bir sorumlu aranacaksa en büyük sorumlu Kürt gençlerinin canını, Kürdistan şehirlerini böyle bir sonuç olacağını bile bile pazarlık konusu yapan PKK’dir. Çünkü düşman zaten düşmandır. Türk devleti daha 1925’te Şark ıslahat planı yapmış göçertme, fiziki katliam ve ezme hareketinin devletin temel stratejisi yapmıştır. Hendek savaşları Şark Islahat Planının 21. Yüzyıldaki devamıdır. Bu kez PKK’nin de ortak olduğu bir düzlemde hayat bulmuştur.
21. yüzyılda şehirlerin içinde hendek kazmanın hiçbir askeri, siyasi izah yoktur. Dört tarafı çevrili gençlerinkalaşnikof silah ile devleti yenmesi diye bir şey yoktur. Kuzey Kürdistan halkına yapılan bir ihanettir. En çok ta devrim sözleri ile kandırılarak o mevzilere ölmek için gönderilmiş, yaşam hakları ellerinden alınmış gençlere yapılan ihanettir. 2000’li yılların Kürt kuşağı PKK eli ile şehirde hendeklere dağda tünellere gömüldü.
PKK kurtulma şansı olanlara izin vermedi
2016 Ocak ayından sonra Hendeklerin artık büyük bir yenilgiye uğradığı anlaşıldı. Silvan’daki hendek direnişi daha ilk başta darbe almış ve bitmişti.
Ardından Silopi geldi. Anlaşma oldu, devlet gençlerin hendeklerden çıkmasına izin verdi. 28 Ocak’taki Silopi yenilgisi PKK’de kabul edilemedi. Silopi yönetimi hain olarak damgalandı.
Ardından Gever (Yüksekova) geldi. Gever’deki dondurucu soğukta ardık durulmuyordu. Buradaki YPS’lilerde Esat Canan’ın aracılığı ile devletle anlaşma yapmak istedi. Aslında anlaşma yapıldı. Fakat PKK yönetimi televizyona çıkarak “anlaşmak ihanettir” dedi. Anlaşmayı kabul etmedi, Esat Canan tehdit edildi ve geri çekilmek zorunda kaldı. Gewerdeki gençler içinde kurtulup HPG anakarargahına ulaşan gençler de hain olarak damgalandı ve yargılandı.
Sıra Cizre’ye gelmişti. Cizre de Silopi gibi bir anlaşma ola bilirdi. Ambulanslar bekliyordu. Mehmet Tunç “yaralıların çıkması için” ısrarlıydı. Cizre’deki YPS güçleri ile cihaz bağlantıları vardı. Fakat son gün kendilerine şu söylendi. “Sonuna kadar direnişi esas alın”. Devletle anlaşma yapmaları kabul edilmedi. Sonuç olarak devlette bu gençlerin acımasızca o bodrumlarda yaktı.
Cizre bodrumlarında insanların yaşam imkanını elinden alan talimatı Bese Hozat verdi
PKK’nin o dönemki hendek savaşlarını idare eden “Öz yönetim kararı ve YPS birimlerinin sorumlusu” Bese Hozat’tı. Hozat Cizre’de devletle anlaşma sağlanmasını kabul etmedi. Gerekçesi ise şuydu: “Silopi’de geri çekildik, itibarımız sarsıldı, Cizre’de çekilirsek bizim için olmayacak”. Yani PKK o gençleri hendekler için anlaşma yaptığı çevrelere bakın “talimatımla ölecek gençler var” demek için o vahşete teslim etti.
Bunun için diyoruz Cizre’de bir vahşet yaşandı. Vahşetin altında önce PKK ve Türk devletinin ortak imzası vardır. Daha sonra da PKK’yi kendi paramiliter yapısı olarak kullanmayı hedefleyen İran gibi bazı güçlerin imzası vardır.
Kuzey Kürdistan halkı da hendeklerin hesabını sormadan maalesef düze çıkmayacaktır. Bu halk kalkıp “Biz Kobani’yi kurtardık, oy verdik 80 vekil çıkardık, neden bize hendek zulmünü reva gördünüz” diyerek hesap istemediği sürece de kaderi bölge devletlerinin paramiliter yapı kullandığı PKK’nin gizli kapaklı planlarının kurbanı olacak.