İran’ın 15 Ocak gecesi Kürdistan’ın başkenti Hewler’e balistik füzelerle saldırarak, içinde bebeklerin de olduğu 5 sivili katletmesini yayın ekibimiz adına kınıyor ve lanetliyoruz.
Başkan Barzani meseleyi özetledi: Hedef Kürtlerin iradesini teslim almak
“İran bu saldırı neyi hedefledi? sorusu daha çok tartışılacaktır. Başkan Barzani’nin saldırıdan sonra “bizi öldürebilir ama irademizi teslim alamazlar” sözü aslında siyasal-askeri ve jeopolitik nedenleri hem özetlemiş hem de hem de yapılması gerekeni ortaya koymuştur.
İran’ın eylemi sansasyonel ve mesajlar vermek için yapılmış bir eylemdir. Bölgesel ve yerel mesajları vardır. Yoksa kendisini tehdit eden bir güce karşı yapılmamıştır. Olayın zamanlaması ve hedefleri güncel mesajların olduğunu da göstermektedir. Olay yerini MOSSAD karargahı gibi göstermeye çalışanları 11 aylık Jina’nın yanmış cenazesi ve evden çıkan Kuranlar zaten boşa çıkarmıştır. Irak bile sivil bir aile evi olduğunu belirtmek zorunda kalmıştır. İran tarihi boyunca hiçbir MOSSAD karargahını hedeflememiştir.
İran ABD için vurdu dersek önümüzde şöyle bir gerçek vardır, İran’ın burnunun dibindeki Katar dahil pek çok yerde ABD’nin dev üsleri vardır, İran daha buralara tek bir saldırı düzenlememiştir. Ayrıca ABD’nin Süleymaniye şehir merkezinin içinde çok önemli bir askeri üssü var. Bu üsle İran üssü arasında sadece ve sadece 3 km var. Ayrıca ABD Süleymaniye hava limanından Rojava’ya ve diğer ülkelere helikopter ve uçak kaldırmaktadır. Fakat İran tek bir gün bu üsleri sözlü gündem bile yapmıyor.
Kürtlere karşı 20 yüzyıldan kalma bir soykırım ve teslimiyet dayatması vardır. Erbil ise Kürtlerin bu yüz yıldaki özgürlük, iradeleşme, kendini yönetme ve kendi topraklarının-ekonomisinin- siyasetinin sahibi olma mücadelesinde bir semboldür ve bu nedenle hedeflenmiştir.
Başbakan Davos’ta iken saldırı yapılması “ekonomik” tehdit mesajı içermektedir
Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani’nin tam da Davos’taki Dünya Ekonomik Zirvesine gittiği gün ve önemli bir iş adamının hedeflenmesi de bir tesadüf değildir. Burada siyasi, ekonomik kuşatmaya karşı çıkış arayışında olan siyasi çevreye bir mesaj vardır: “Bize teslim olacaksınız”.
Uzun yıllardır söylüyoruz Kürdistan Bölgesinin ekonomide bir Pazar haline gelmesi, güç biriktirmesi Kürt uluslaşması ve varlığına büyük kazandırıyor. Bu nedenle de Kürtlerin ekonomisi çok yönlü bir saldırı altında. Yolsuzluk, mal varlığı tartışması, petrol gelirleri üzerindeki spekülasyonlar, spekülatif ve magazin değeri olan haberler vb vb tüm girişmeler Kürtlerin ekonomisini küçülmek için yapılan saldırılardır.
Kürtlerin ekonomik bağımsızlaşması bölge güçlerini tümünü korkutuyor. Çünkü güçlü ekonomik demek bağımsız siyaset yürüte bilme gücü ve uluslararası alanda önemli bir hareket kabiliyeti sağlıyor. Kürdistan’ın kendi petrolünü satmasını engellemek için bölge gericiliği ve bazı batılı Kürt düşmanları ortak hareket etmiştir. Günümüze kadar da Kürdistan’ı ekonomik, politik kuşatma siyaseti devam etmektedir.
İran, Kürdistan Bölgesine teslimiyet dayatıyor
İran, bölgede Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’e değin önemli bir hatta hareket kabiliyeti elde etmiştir. Irak’ta Sünniler dahil pek çok noktaya sızmayı başarmıştır. Fakat Erbil merkezli bağımsızlıkçı çizgiyi kontrol edememektedir. Erbil’in İran güdümüne girememesi İran için hem siyasi hem itibar hem de coğrafik açıdan büyük bir sorundur. Çünkü Erbil merkezli hükümet herkesle ilişki-çelişki diyalektiğine dayanarak elden geldiğinde bağımsız siyaset yürütmektedir. Erbil topraklarının büyük güçlerin savaş medyanı olmasını engellemek için 2012 yılından bu yana çalışmaktadır.
Kürdistan Bölgesindeki öğretmen eylemleri, Süleymaniye merkezli hizipçilik, PKK saldırganlığı tümden bu süreç içindir. İran Kürtlerin 1970’lerdeki gibi bölgesel anlaşmalar ile ezileceğini düşünmektedir. İran aslında ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek istemekte ve Erbil’i korkutarak teslim almak istemektedir. Yani 90 yıl boyunca Irak’ın dayatmalarına, Saddam’ın 24 yıl boyunca yaptığı katliamlara, Enfale teslim olmayan Kürtlerin bir iki füze ile teslim olmaya çalışmaktadır.
Teslim olmayan tek merkez: Barzani siyaset geleneği
Barzani Siyaset geleneğinin son yıllarda hem Kemalist ve İslami Türkler ve İran-Fars siyaseti tarafından bu kadar hedef yapılmasının altında yatan neden işte budur. Barzani siyaseti zaman zaman geri çekilmiştir, durmuştur ama teslim olmamıştır. Bu gerçek bilinmektedir.
Zaten YNK teslim alınmıştır. Bafil Talabani’nin yönettiği YNK Haşdi Şabi’ni kolu gibi hareket ediyor. Şasuvar Abdulvahid ve PKK gibi çer-çöp siyasi çevreler de benzer biçimde İran’ın bölgesel kolu gibidir. Bunun için deniyor ki “Sadece Barzaniler teslim olmadı, Barzanileri geriletirsek, Kürdistan avucumuzun içinde”. Bu çok nettir. Yani İran ve Türkiye dahil sömürgecilerin Kürdistan’ı kuşatma, teslim alma siyasetine karşı direnen tek güç Rebaza Barzani denen Barzani siyaset geleneğidir. Barzani çizgisinin içten ve dıştan bu kadar saldırıya uğramasının altında yatan neden budur. Barzani siyasi çizgisini bir siyasi şemsiye, bir çatı yapı olarak kabul ederek altında toplanmak Kürtlere büyük kazandıracaktır.
Kürtler dört bir yandan kuşatma altındadır
Erbil’e saldırı meselesi altındaki gerçekler ve siyasi sonuçları daha uzun zaman gündemimizde olacaktır. Özellikle Mart ayı ile beraber daha çatışmalı bir sürecin başlama olasılığı vardır. Genel olarak 2024 Kürtler için zor bir yıl olacaktır. Kürdistan tekrar paylaşılmak tekrardan sömürgeleştirilmek isteniyor. Bu saydığımız tehditler sadece Erbil için değildir. Bu tehlike Rojava’da dahil tüm Kürtleri kapsamaktadır. İran’ın Erbil saldırısına bugün bazı çevreler Barzaniler zayıflıyor diye seviniyor. Kimse kendini kandırmasın ve “Barzanilere saldırı yapılıyor” diye sevinmesin Barzanilerin düşmanı kadar dostu ve gücü vardır. Barzanilere saldırıları meşru görmek Kamişlo’nun işgalini, Süleymaniye’nin 30 yıl geriye gitmesini getirir.
Güney Kürdistan’ın Kürdistan Bölgesel Yönetimi statüsüne sahip olması Kürtler için önemli bir kazanım ve geleceğin teminatıdır. Kürdistan’a saldırıyı kendi bireysel, ailesel yaşamına yapılan bir saldırı olarak görmeyen ve onu korumaya çalışmayan her Kürt sömürgeciliğin bilinçli ve bilinçsiz ortağı olacaktır.
Tabi bu kadar düşmanlardan söz ettik bir de cahşlara da birkaç sözümüz olmalı. Denir ki “Kurt kışı atlatır ama yediği soğuğu unutmaz” Evet, düşmanlara karşı ayakta kalacağız ama televizyon ve yayınlarında İran’ı masum göstermeye çalışan PKK medyası, Barzaniler vuruluyor diyen yayın organlarını, bir başsağlığı yazamayan siyasi çevrelerin hepsininde yaptıkları biliniyor. Nasıl ki düşmanımızın canlı ve saldırgan olduğunu unutmuyoruz, iki kat daha fazla saldırgan cahşlarımız olduğunu da unutmayacağız.