ABD Dış işleri Bakanı Antony Blinken 5 Kasım günü Bağdat’ı ziyaret etti. Ziyaret Ortadoğu’daki çatışmalar ve gerginlik düzeyini anlamak açısından oldukça önemliydi. Görüşmenin içeriği bir yana pratik hususlar bile partnerlerin karşılıklı güvensizliğini gösteriyordu.
Bilinken Bağdat’a inan uçağından çelik bir yelekle çıktı. Ayrıca Bilenken gitmeden önce Bağdat’a haber vermemiş, ani bir ziyaret gerçekleştirmişti. Elbette ki son dönemde ABD’ye yapılan saldırıların bunda önemli bir payı vardı. Fakat ABD bu saldırıların sadece bölgedeki milisler vb olmadığını biliyor. Bu saldırılar da aslında direk olarak Irak devletinin içindeki ana gücü sorumlu tutuyor.
5 Kasım günü Irak’ın batısında bulunan Amber vilayeti sınırları içindeki Ayn el-Esed Hava Üssü’nde kendileriyle birlikte görev yapan Iraklı ordu liderleriyle ‘bilgi alışverişi kanallarını’ kestiğini yönünde haberler paylaşılmıştı. Bunun temel nedeni ise sadece İsrail-Hamas savaşı ile beraber ABD üslerine yapılan saldırıların artması değildi. Asıl nedenin saldırıların hedefine ulaşması olduğu belirtiliyor. Yani füze atan güçlerin iyi bir istihbaratı var. Bu istihbaratın ortak çalıştığı güçlerden yani Irak ordusu tarafından verildiğini düşünüyor.
Bilinken savaşın merkezi olan İsrail’de bile çelik yelek giymek zorunda kalmamıştı. ABD’nin Irak’ta geldiği bu düzeyin geçmişi ve geleceği daha çok tartışılacak. Özellikle de ABD’nin bu yetersiz pozisyonunun Kürtleri yaklaşımı ile büyük ilgisi vardır. Evet ABD Kürtleri bir partner olarak gördü, önemli ekonomik, diplomatik ilişkiler geliştirdi fakat aynı zamanda Kürtlerin daha bağımsız hareket etme ve stratejik olarak güçlenmesini de sınırlandırdı.
ABD’nin Kürtlere karşı üç büyük hatası
Bunların ilki 2004 yılında yeni Irak şekillenirken yapıldı. Çok uzun bir konu olmakla beraber ABD’nin Kürtlere yeni Irak devleti içinde yer almak için ikna etmeye çalışması, 140’ıncı madde kapsamındaki Xanaqin, Germiyan, Kerkük, Mahmur vb şehirlerinde olduğu Kürdistani Bölgelere Kürtlerin girişini engellemesi bu hataların en büyüğü ve ilki oldu.
İkincisi ise Maliki hükümeti ile başlayan ve önce paralel devlet daha sonra devletin kendisi haline gelen Şii siyaseti ve milis yapılara karşı tutumuydu. Özellikle IŞİD döneminde ki İran’ın Irak’a nüfuzu vb hususlarda ABD pasif bir tutum aldı
Üçüncü ve hepimizin hala hafızalarımızda yer alan en büyük hata ise ABD’nin 25 Eylül 2017 yılında yapılan Kürdistan referandumu ve sonrasındaki Kerkük işgalindeki tutumuydu. ABD’nin o dönem bölgedeki temsilcilerinin Kürdistan karşısındaki tutumu Bağdat’ı Kürdistan’a saldırmak için cesaretlendirdi. Ayrıca Kerkük gibi Ortadoğu’da ki siyasi ve stratejik fay hattı olan Kerkük’ün Şii siyaset yanlılarınca işgal edilmesini de ABD sesiz kalarak onaylamıştır.
Başkan Barzani özellikle Referandum sürecinde ABD’nin tutumunu çok net biçimde ret etmiş ve “ABD 14 yıldır aynı dille bizimle konuşuyor” demişti. Ayrıca ABD için “referandum gerçekleştiğinde fiili olarak Bağdat yönetiminin tarafında yer aldılar. Beklediğimizin aksine tarafsız bir tutum sergilemediler” sözlerini kullanmıştı. ABD objektif ve subjektif olarak bu gün Bağdat’ı ele geçiren Haşdi Şabi’nin yanında yer almıştı.
ABD’nin Kürdistan’a karşı yapılan saldırılara sesiz destek vermesi kalması refrendum sonrası da devam etti.
Kürdistan petrolünü ABD ve Batı Bağdat’a verdi
Örneğin Kürdistan petrol gelirlerinin Bağdat’a devredilmesi de başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin sorumluluğunda gerçekleşmiştir. Kürdistan Hükümetini çökertmek için yapılan Kürdistan’ı Kürtlerin petrolünden mahrum bırakma projesine sessiz kalan batı kendi ayağına sıkmıştır.
Ayrıca ABD içindeki lobilerin Kürdistan hükümetine saldırıları da bu süreçte hep var oldu. Yok gazeteci tutuklandı, yok şu kuruma şu söylendi şeklindeki tüm Kürdistan karşıtı söylemlerde gerçek bir demokrasi amacı değil Kürdistan hükümetine karşı saldırı amaçlı yapılmıştı. YNK’nin, Erbil hükümetine karşı düşmanca ve parçalayıcı tutumunda da ABD’nin sessiz onayının payı vardır. ABD’nin bazı kanatları Kürdistan’a düzenlenecek bir darbeye çanak tutmuşturlar.
Güçlü Erbil Ortadoğu’daki gericiliği frenleyecek tek şeydir
Kısaca ABD’nin Kürdistan Bölgesinin güçlenme, bağımsızlaşma çabalarına destek vermemesi, tam tersine Kürdistan’ı sınırlandırmaya çalışması bugün Bağdat’ta tutunmakta zorlanmasının temel nedenidir. ABD, Kürtlere kendisinin çelik yelekle bile güvende olmadığı Bağdat’a biat etmeyi dayattı. Oysa ki Erbil’de papa üstü açık bir araba ile Hewler’de tur atabiliyor, İngiltere’nin Bağdat büyükelçisi Stefan Hickey Erbil’de bisiklet turu ata biliyordu.
ABD ve Batı ülkeleri şu gerçeği görmek zorundadır: Erbil’in güçlenmesi bölgedeki gericiliği frenleye bilecek yegâne şeydir. Erbil Ortadoğu kaosunda ki bir yaşam alanıdır. Kürtler artık kendi yaşam alanının kendi tercihlerine göre kuracak desteği almalıdır. Yoksa artık Ortadoğu’da çelik yelekle bile gezemeyeceklerdir.