Cumhuriyetin 100. yılı, Öcalan’ın paradigması ve Neçirvan Barzani’nin pastası

Cumhuriyetin 100. yılı, Öcalan’ın paradigması ve Neçirvan Barzani’nin pastası, Öcalan, imralı Cahit Mervan, Ferhad Encü, PKK

Türkiye Cumhuriyeti 100’üncü yılını doldurdu. Bu yüz yıl boyunca Cumhuriyet Kürtlere ölüm, katliam, inkar, asimilasyon dışında bir şey getirmedi.  Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürtlerin ülkesi, Kürdistan coğrafyası, dili, kültürü, zenginlikleri üzerinde ki sömürüsü ve bu sömürünün yarattığı tahribat dünyada eşi benzeri az görülür düzeydedir.

Maalesef ki Kuzey Kürdistan bu yüz yıl boyunca ve özellikle de son 40 içinde çok toprak kaybetti. 1990’lerin başında Kürdistan mücadelesinin merkezi, Erzincan, Erzurum, Sivas, Malatya ve Antep’ti. Buralarda Kürtlük bilinci olan, diri, Kürt diline sahip çıkan, görünüşü, yaşayışı ve konuşması ile Kürtlüğe sahip çıkan önemli bir Kürt kitlesi vardı. Bugün bu şehirlerde Kürtlük azınlık durumuna düşmüştür. Kuzey Kürdistan’ın başkent dediği Amed’de bile kültürel Kürtlük, Kürt dili can çekişmektedir.  Bugün, ise Kürtlük, Kürt dili, Kürt kültürünün diri olduğu yerler 600 km aşağı inmiştir. Artık Mardin, Batman, Hakkâri, Şırnak, Siirt gibi yerlerde bile Kürt kültü çatlaklar yaşamaktadır.

Yani Kuzey Kürdistan hem demografik hem kültürel, kem siyasal açılardan Türkiye Cumhuriyeti tarafından tahrif ve tahrip edilmiştir. En önemsi de Kürtler psikososyal yapısı, siyasal tercihleri ve kendi olma bilinci tahrif edilmiştir.

Kürtler tarihin hiçbir zamanında olmadığı kadar kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı görüyor. Kürtler tarihin hiçbir zaman olmadığı kadar kendilerini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası görüyor. Kürtler tarihin hiçbir zamanın da olmadığı kadar kendini Türklerin bir parçası olarak görüyor.  Kürtler tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kimlik ve düşünce erozyonu yaşıyor.

Bunun için, Cumhuriyetin 100. Y ılı yani Kuzey Kürdistan’ın sömürgeleşmesinin 100. yılı

Fakat buna rağmen, Cumhuriyetin 100. Yılında Kürtler içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin Kemalizmin ruhundan uzaklaşmasına üzülenler çıktı. Mesela PKK yöneticisi Duran Kalkan “Mustafa Kemal’in büyük çabalarla kurduğu, özen gösterdiği Türkiye Cumhuriyeti’nin D’si bile kalmadı” diyecek ve Tayip Erdoğan ile Devlet Bahçeliyi Kemalizm’i bitirmekle eleştirecekti. Bu hiç şaşırtıcı olmadı çünkü 1999 yılından önce örtülü, 1999 yılından sonra açık bir biçimde PKK Kürt halkına Kemalizm’i bir çözüm olarak gösteriyor.

Öcalan’ın İmralı’da yazdığı 5 ciltlik kitap Kürt zihniyetinin tahrif olmasında çok önemli bir rol oynadı. Bu kitabın en önemli tespitlerinden biri şuydu: “Mustafa Kemal demokrat bir insandı, Kürtlerle ittifak yapmak istedi. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşunda Kürtleri kapsadı. Sonra dış güçler ve Şeyh Said gibi Kürt yapılar bunu engelledi. Kemalizm ruhu Kürt sorununda çözümün temelidir”. Öcalan’ın ve örgütünün 25 yıllık çözüm önerisi bu. Bunu da onlarca değişik biçimde söylediler. Kuzey Kürtleri içinden, PKK’nin kitlesi içinden on tane adam çıkıp Öcalan’ın ve partisinin bu “Kemalizm aşkına” tavır almadı.

29 Ekim gecesi Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani Erbil Konsolosluğunda düzenlenen Cumhuriyetin 100. Yılı resepsiyonda Konsolosla beraber pasta kesen görüntüleri yayınlandı. Bu görüntüler duygusal olarak zorlayıcı oldu. Fakat diplomatik ve siyasi olarak gereklilik ve zorunluluktu. Nasıl ki Fransa’nın, İran’ın, hatta Irak’ın kuruluş yıl dönümleri için organize edilen resepsiyonlara gidiliyorsa, elbette ki Türkiye’nin resepsiyonuna gidilmek zorundadır. Biz Kürt milliyetçileri hatta Barzani siyasetine gönül vermiş insanlar bu görüntüden duygusal olarak etkilenmesi anlaşılırdır.  Ama biz bunun sadece diplomatik teamüller gereği olduğunu bildiğimiz için gönlümüz rahattır. Siyaset bazen bunu da gerektirir.

Fakat PKK’nin Avrupa ve Türkiye’deki kalemşor, provokatör, yaygaracı kişi ve kurumlarının neden Neçirvan Barzani’ye saldırdığını anlamadık. Çünkü “Kürtler ayrı devlet kurmayacak diyen, Türkiye Cumhuriyeti bizim ülkemiz diyen, Türk bayrağı ile sorunumuz yok diyen, Cumhuriyeti beraber kurduk, ikinci yüz yılında daha da güçlendireceğiz” diyen PKK ve onun yan örgütleridir. Demek ki ne var, ortada bir iki yüzlülük var.
Öcalan tutuklandığı ilk dakikalarda “Benim annem Türk, Türk devletine hizmet etmek istiyorum” dedi. Daha sonra mahkemeye çıkıp “Öldürülen Türk askerlerinin ailelerinden özür diliyorum” dedi. Kalkıp İmralı’da videolarda bile belgeli olan konuşmalarında “Ben öyle halis muhlis bir Kürt değilim, kendimi bir Türk’ten daha fazla Türk hissediyorum” dedi. Yine görüntülerde net bir biçimde “Hakkariye Türkçe öğreteceğiz” dedi. Aynı görüntülerde “Beni taşeron olarak kullanın, size her hizmeti yapayım” dedi.
Öcalan kalkıp kocaman bir kitap yazıp kitapta “Şeyh Sait İngiliz ajandır, gerici bir kişiliktir” dedi. Öcalan kalkıp “Türkiye Cumhuriyeti büyük bir ağaçtır, Kürtler onunu küçük bir dalıdır” dedi.
Öcalan’ın Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Türk bayrağını öven onlarca konuşması var. Şimdi Neçivan Barzani’ye pasta kesti diye saldıran Cahit Mervan’ı, Ferhat Encü’sü, Adem Karaçoban’ı Avrupa’daki CDK’si vb bir sürü ipi sapı tek bir gün Öcalan’ın bu sözlerine bir şey demiş mi? Hayır.
Demek nedir bunlar iki yüzlüdür.

PKK Kürt evlatlarının koluna Şengal’de Haşdi Şabi arması vurdu. Öldükleri zaman Haşdi Şabi bayrağı altında gömülüyorlar bunlar hiç Kürtler Şii Radikal İslamcılarla ne alakası var dedi mi? Hayır. O zaman nedir bunlar iki yüzlüdür.

HEDEP kalkıp “Cumhuriyetin demokratikleştirmek bizim görevimiz” diye kutlama mesajı yayınladı. Bu PKK avenesi bunu eleştirdi mi? Hayır. Demek nedir, bunlar iki yüzlüdür.

Kısaca PKK’lilerin ve çevresinde ipin sapın, kalkıp Neçivar Barzani’yi eleştirme hakları yoktur. PKK gibi Türkiye’de Türkiyeci, Irak’ta Irakçı, İran’da İrancı; Suriye’de Suriyeci olan, sınırları değiştirmeye karşıyız, devlet fikrini çöpe attık, Kürt milliyetçiliği zararlıdır” diye bağırıp çağırmaktan ar damarı çatlamış, boğazı yırtılmış bir partinin sempatizanları önce kendi partilerine bakacaklar, Kürtlerde yarattığı tahribata bakacaklar, sonra konuşacaklar.

Kürdistan Bölgesi federe bir yapıdır, yarı devlettir. Ortadoğu’da devlet gibi karşılanmakta, Ankara hatta Tahran’a gidince bile Kürdistan Bölgesi’nin adı ve bayrağı ile karşılanmaktadır. Kürtleri inkar eden Türk devleti bile halkının rahatsızlığına rağmen Kürdistan Bayrağını asmaktadır. Ne yapacak Neçirvan Barzani “yok ben gelmiyorum mu” diyecek. Elbette diyemez.

Tutuklanınca hemen itirafçı olup “annem Türk” diyene önder diyenler kalkıp Neçirvan Barzani’nin bizim duygularımıza göre hareket etmesini bekleyemez. Bir devlet aklı ve ciddiyeti ile gidecek. Bizim duygularımıza göre devlet yönetilmez. Gerçek budur.

Diğer Haberler