Kürdistan’a operasyon Aksa Tufanı operasyonundan önce başladı

Kürdistan’a operasyon Aksa Tufanı operasyonundan önce başladı

Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonu son yıllarda çapı ve sıklığı düşmüş olan Ortadoğu’daki savaşı tekrar gürleştirdi. Biz aslında buna 2010 yılında Arap baharı ile başlayan sürecin ikinci savaş dönemi diye biliriz.  Neden başladı, İsrail gerçekten gafil mi avlandı, İran nasıl bu kadar gücü organize etti gibi pek çok cevaplanması gereken soru var. Ayrıca kimler kimlerle ittifak olacak, Doğu bloku ve Batı bloku üyeleri birbiri ile ne kadar yürüye bilecek, kim ne kadar elini taşın altına koyacak sorusunun cevabı da zamanla netleşecek.

Fakat Kürtlerin süreci herkesten daha çok takip etmesi gerekecek. Çünkü net söylemek gerekirse aslında Ortadoğu savaşının bu ikinci dönemi Aksa Tufanı operasyonu ile başlamadı, Kürdistan’a operasyon ile başladı.

Kürtleri Ortadoğu’nun birinci savaş döneminde ayakta tutan siyasi gelenek: Barzani siyasi geleneği

Ortadoğu savaşının birinci döneminde Kürtler belirleyici oldular. Her ne kadar sürecin başında bazı sarsılmalar olsa da Kürtler kendilerini koruyacak kola kanada sahiptiler. Bazı gerçekler ne kadar manipüle edilmek istenirse istensin, gizlenmek istenirse istensin eninde sonunda varlığı kabul edilmek zorundadır. Barzani siyaset geleneğinin diplomatik ve ekonomik birikimi Kürtlerin Ortadoğu savaşında ayakta kalmasının önünü açtı. Öyle savaştık kazandık, direndik kazandık, dünyası yoktur. Rojava’ya batıyı götüren, Kobani için yol açan siyasi hareket Barzani siyasi geleneği oldu. Bu nedenle de şimdi bu siyasi çizgi hedef tahtasına oturtulmuştur. Bu siyasi geleneği yeni dönemde ekarte etmek için Kürdistan’a operasyonlar yapılmaktadır.


Paris Tahkim Mahkemesinin kararı Kürtlere dönük bir operasyondur

Şu anda yaşanan çatışmalar 7 Ekim günü İsrail’de başlamadı. Bu çatışmalar 23 Mart günü Kürdistan Bölgesi’nde başladı. Paris Tahkim Mahkemesinin “Kürdistan’ın kendi petrolünü satamaz” kararı sürecin başlangıcıydı. Kürtlerin yeni dönemden diskalifiye edilmesi içindi. Kürdistan Petrollerine ilişkin karar İran çıkarınaydı, Batı dünyasının gözleri önünde hatta bazı Batılı lobilerin desteği ile bu süreç işledi.

Daha sonra Irak Federal Mahkemesi kararları, Irak 2023 yılı bütçe görüşmelerinde Kürdistan karşıtı kararlar hep bunun devamıydı. Fakat asıl start 2 Eylül günü Kerkük’te Kürt göstericilere açılan ateş ile verildi.

Kürtler sürecin dışına itilmek isteniyor. Kürtler de dayatılan çizgi Haşdi Şabileşme çizgisidir. İran, tüm Irak halklarına özellikle de Kürtlere Haşdi Şabi olmayı dayatıyor.

Şu an Kürdistan Bölgesi’ndeki maaş, bütçe, petrol sorunlarının hepsi bu durum ile bağlantılıdır. Kürdistan Bölgesi hükümetini teslim almak için ha bire ekonomik ve askeri operasyonlar yapıyorlar. Bu operasyonları da İran yönetiyor.
Olay bu kadar açık ve nettir.

Rojava’nın kaderi Güney’e bağlıdır

Kürdistan’a operasyonun bir diğer ayağı da Rojava’dır. Ankara eylemi olmasa da Türkiye’nin Rojava’ya saldırıları olacaktı. Fakat Türkiye saldırısın meşrulaştıran şey Ankara saldırısıdır. PKK’nin eylemi Türk devleti için yol temizleme gibi bir şey olmuştur. Eylem zaten şaibelidir.

Dikkat edilirse hala protesto gösterisi diye yapılan gösterilerde geçen yıl Mersin’de intihar eylemi yapan iki kadın gerilla ile Ankara eylemi yapan iki erkeğin resimleri taşınıyor. Öcalan resimleri taşınıyor. Demek ki Türkiye’nin saldırılarını meşrulaştırmaktan çekinmiyor. Hele şimdi tüm parçalar bir araya gelince PKK’yi eylem yapmaya kimin teşvik ettiği önemli oluyor. PKK Rojava’yı ateşe atmıştır.

Hemen söyleyelim Rojava’ya yapılan saldırılar Kürtlerin kabul etmemesi gereken saldırılardır. PKK’ye rağmen, Rojava’ya PKK’nin yüklediği olumsuz ve uğursuz role rağmen Rojava savunulmalıdır.
Çünkü öyle bir parça kazanır diğeri kaybeder diye olamaz. Eğer varsa Rojava’nın dürüst yöneticileri ve PKK’nin dürüst kadroları şu gerçeği net olarak görmek zorundadırlar: “PKK’nin ‘KDP kaybediyor, biz kazanıyoruz, ABD bizi destekliyor, İran bizi destekliyor, bizim üçüncü yol siyasetimiz bize kazandıracak’ söylemi yanlıştır. Kürdistan Bölgesi’nin zayıflaması dört parçadaki Kürtlerin durumunu zayıflatır.

PKK’nin uğursuz propagandası çöktü

PKK Arap Baharının birinci aşamasından beri KDP’den hem faydalanmaya çalıştı hem de rol çalmaya çalıştı. Fakat Kuzey Kürdistan’daki yenilgisinden sonra açık açık kendi varlığını Erbil hükümetinin yıkılmasına bağladı.

PKK Referandumdan bu yana kendi kitlesini “Güney Kürdistan’ın artık misyonu kalmadı, şimdi batı Rojava’yı Güney’in yerine koymak istiyor. Güney bitti, Rojava başladı. Erbil hükümeti yıkılacak, biz yöneteceğiz” sözleri ile motive etmeye çalışıyor.

Referandum sonrası Kerkük işgal edilirken “KDP bitti” diye propaganda yapıyordular. Hemen ardından ise Efrin işgal edildi. Ve hemen ekleyelim Efrin’de Serekani’de işgal edilirken yardım eli uzatan tek güç Kürdistan Bölgesi olmuştu.

Cemil Bayık “Güney’in petrol satmasını kabul etmeyeceğiz” diyerek Irak hükümeti ile kol kola durmuştu. Şimdi Irak hükümeti Kürdistan Bölgesi vatandaşlarını açlıkla terbiye etmeye çalışırken PKK Irak hükümetini aklamak için her türlü yolu deniyor.  Oysaki şimdi ne oldu “Rojava halkı susuzluk, elektriksizlik ile terbiye edilmeye çalışılıyor”.

Her akıllı Kürt şunu anlamak zorundadır. “Güney Kürdistan tarihi ve jeopolitik nedenlerden dolayı Kürt meselesinde ki ana halkadır. 1960’lardan beri bu durum böyledir. Güney’deki yükseliş tüm Kürtleri olumlu etkilediği gibi tam tersi de söz konusudur”.  Erbil’in zayıflaması demek Rojava’nın yok edilmesi demektir. Erbil’in statüsünü kaybetmesi demek Kürtlerin 20’inci yüzyılın başındaki katliamlardan daha fazla fiziki ve kültürel soykırım yaşaması demektir.  Bunun için Güney’e saldırı Kürtlerin geleceğine saldırıdır.
Kürtler bu temel hakikat çerçevesinde hareket etmek zorundadır.  Kürt dostu görünen solcu görünümlü misyoner Türkler, Kürt görünen gizli Türkçüler, ümmetçilik adı altında Türkçülük yapanların ve bunların ideolojik argümanlarının peşine takılamaz Kürtler.
Dönem ideolojik maceralar dönemi değildir. Büyüyen bir savaş Kürtlerin fiziki varlığını hedefler önce kendi varlığımızı korumak zorundadır. Bunun içinde tek bir yol vardır: Kürdistan Bölgesi’nin statüsü ve Rojava’nın varlığını savunacağız. Kürtler Başur ve Rojava etarfında birleşerek Ortadoğu’nun belirsiz, cehennemsi ortamında kendi varlığını koruya bilir.

Diğer Haberler