2. Bölüm: PKK’nin 1990’larda Kuzey Kürdistan’da askeri yenilgisi ve KDP karşıtı konsepte dahil oluşunun nedenleri

PKK’nin 1990’larda Kuzey Kürdistan’da askeri yenilgisi ve KDP karşıtı konsepte dahil oluşunun nedenleri, Rubarok Eylemi, Ali Boğazı çatışmaları, Dersim, Serhat Tekin Kızılay, Direj Ali, PKK; Serhildan, Raperin, gerilal savaşı, Mehmet Şener, Peşmerge, Barzani. Öcalan,

PKK, kurulduğu günden bu yana tüm Kürt hareketleri ile sorun yaşamış bir harekettir. Kürt hareketlerine karşı tahammülsüzlüğü, sömürgecilere karşı tahammülsüzlüğünün önünde olmuştur. Kuzey Kürdistan’da ki tüm hareketlere karşı silah kullanmıştır. Rojava’da daha 1982’de KDP’li bazı sivilleri vurmuştur. Rojhilat’ta Agire Sor hareketi üyelerini İran’a teslim edecek kadar ileri gitmiştir. Güney’de YNK’de dahil silah kullanmadığı hareket yoktur. Yani PKK’nin 1990’lar sonrası silahın namlusunu Güney Kürdistan’a ve KDP’ye çevirmesindeki nedenlerden biri de  PKK’nin ontolojik yapısı- karakteridir. Fakat neden sadece bu değildir.

1980’lerden bu yana PKK, KDP varlığına dayanarak yaşıyor

PKK’nin 1990’lardan bu yana “Güney Kürdistan’da 1992 yılından bu yana olan kazanımların kendi mücadelesine dayandığını hatta 1991 Saddam’a karşı yapılan Raperin’in kendi mücadelesine dayandığını iddia etmektedir. PKK yöneticileri 1988’den sonra “alanda sadece PKK vardı” demektedir. Ayrıca eğer kendileri olmazsa Kürdistan Bölgesi’nin var olmayacağını iddia etmektedir. PKK’nin yıllardır süre gelen bu söylemi gerçeği yansıtmaz. Hatta tam tersi doğrudur. PKK’nin 1980 sonrası varlığı KDP’ye dayanmaktadır. İster düşmanlık ister dostluk olsun PKK, KDP sayesinde var olmuştur. PKK’nin KDP varlığına dayanarak yaşaması iki ayrı biçimde olmuştur.

  •  Birincisi; dost olarak KDP’nin imkanlarından faydalandığı dönemlerdir. 1983-1987 arası dönemi böyle okuya biliriz.  Ayrıca 1999-2015 arasında da benzer bir ilişki vardır.  PKK her iki dönemde KDP ile ilişkilenmiş, maddi, manevi, coğrafik, diplomatik ilişkilerinden faydalanmıştır.

PKK, 1983 tarihinde KDP’nin hem Kuzey Kürdistan’da hem de Güney Kürdistan’daki mirası ve kazanımlarına dayanmıştır. Botan- Behdinan hattında ilk PKK’ye kucak açan kitle Barzani hareketinin sempatizan ve milisleriydi, KDP bu ilişkileri PKK’ye tanıttı. Ayrıca Haftanin’den Xaxurke’ye kadar olan dağlık alanda da KDP’nin dağ savaşı birikimi ve lojistik imkanları ve kitlesine dayandı.

  •  İkincisi ise PKK’nin KDP’ye karşı savaşarak KDP düşmanlarından karşılığını almasıdır. 1987-1999 yılları arası böyledir. PKK bu dönemde İran, Saddam rejimi, YNK vb KDP karşıtı yapıların ittifakı olarak maddi, lojistik, yol ve yaşamsal tavizler almıştır.  Eğer 1997’lerde Cemil Bayık ve Rıza Altun Urmiye’de villada kala bilmişse nedeni KDP’ye karşı verdikleri savaştır. Bu gün de Bayık, Karasu vb Süleymaniye’de İran güvencesi altında yaşamalarının nedeni Kürdistan Bölgesi’nin devletleşmesine karşı yani KDP’ye karşı verdikleri savaştır.

Peşmerge devrimi Kuzey Kürdistan’da umut yarattı

PKK, 1986’daki üçüncü kongresinden sonra savaş çizgisi çeteşmeye başladı.  Devletten çok sivillere saldırı yapıldı. Halk PKK ve devlet arasında kaldı. Koruculuk gelişti.

PKK’nin bu durumuna müdahale etmek isteyen Mehmet Şener vb isimler ise bizzat Abdullah Öcalan tarafından tasfiye edildi.

1990’lı yıllara böylesi çeteleşmiş bir askeri çizgi ve karanlık tasfiyeler süreci ile girdi. PKK bu yenilgili ve karanlık sürecini Güney Kürdistan’da gelişen halk hareketinin Kürtlerde yarattığı genel umut rüzgârı ile kapatmaya çalıştı.

Güney’de büyük bir siyasi ortam vardı. Kuzey Kürdistan halkı Halepçe, Enfal gibi acı olaylara karşı vatansever bir tutum gösterdi. Ayrıca Raperin ve sonrasında Güney’in uçuşa yasak bölge ilan edilmesi sürecinde Kuzey’de yeni bir kitlesel umut ve harekete yol açtı. Sahada sadece PKK vardı ve halk PKK’nin arkasında toplandı. Fakat PKK Güney Devrimi, Peşmerge mücadelesi ve Barzani hareketinin kazanımları ile ortaya çıkan bu imkanları tekelleştirdi maalesef ki 1990’ların ulusal kurtuluşu sürecini tüketti.
PKK, KDP ve Peşmerge güçlerine karşı 2. 15 Ağustos hamlesini başlatırken büyük bir yıkım yaşıyordu. Bu yıkımı birkaç ana başlıkta toplarsak.

Halkın Durumu: PKK Güney’deki Raperin’in diplomatik ve siyasi etkisini gördü ve Kuzey’de halkı sokaklara döktü. Silahsız halkı gerilla korumadı ve katliamlar yaşadı. 1993 yılında Kuzey’in Serhildan enerjisi PKK tarafından tüketilmişti. Kürdistan şehirlerinde faili meçhuller yapılıyor, insanlar öldürülüyordu. Halk devletle baş başa kalmıştı. 1980 askeri darbesinden daha kötü bir dönem yaşanıyordu.

Devlet 1993 yılından başlayarak köyleri boşaltmaya başladı. Türk devleti 1923-1945 arasındaki göçertme siyasetinde yapamadıklarını yaptı. Binlerce köy, yüz binlerce insan bir gecede köylerinden çıkarıldı.

Gerilla ve askeri çizgi: PKK, 1991 Güney Raperinin’de çok önemli silahlar ele geçirdi ve 1992 yılında cephane ile büyük karakol baskınları yaptı. Bu biraz sese getirse de sonuçta 1992 Eylül ayında 44 kayıp verilen Rubarok ve 1994 yılında 24 kayıp verilen Bişya Reş eylemeleri ile bu sayfada kapanmıştı. Eyaletler de tek tek tasfiye oluyordu.

1992-1993 kışında devam eden operasyonlarla Serhat Eyaleti’nde yüzden fazla kayıp verildi. Karda İran-Dambat hattına ve Ermenistan’a geri çekilme yapan gerillalar büyük kayıp verdi. İran bunlardan 30’unu Türkiye’ye teslim etti. İçinde Suat Ağrı (Tekin Kızılay), Direji Ali gibi yöneticilerin olduğu gurup ise Dersim’e geçmeye çalışırken imha oldu.
Dersim Eyaleti, Ali Boğazı başta olmak üzere her yerde büyük çatışmalara girdi ve hareket edemez duruma geldi.
Türk devleti 1994 Sandwiç operasyonu ile Besta-Botan hattından gerillayı püskürttü. Alanda ne sivil ne köylü ne de gerilla kaldı. Garzan eyaleti yönetimi ile beraber tasfiye olmuştu.

Güney ve Kuzey arasındaki sınır tutulmuştu. Türk devleti lazerli tank teknolojisini ve helikopterleri kullanıyordu. Gerillalar her yerde bunların hedefi oluyordu. Kuzey’de boşalan köyler nedeni ile gerilla lojistik ve erzak bulamıyordu. Artık gerilla düşmana darbe vurmaya değil kendini yaşatmaya çalışıyordu.

Çok genel hatları ile PKK’nin Kuzey Kürdistan’da 1991-1995 yılları arasında pratiğinin sonuçları böyleydi.

Güney Kürdistan Ortadoğu krizinin merkezi oldu

1990’ların başında dünyada pek çok değişim vardı. Sovyetler yıkılmıştı. Taşlar yerinden oynuyordu. Elbette bu Ortadoğu’yu ve Kürtleri de etkiledi. Irak Ortadoğu krizinin merkezi oldu. Güney Kürdistan’da doğal olarak önemli bir siyaset merkezi haline geldi. PKK Güney’deki imkanı görüyordu. Dahil olmak için kolları sıvadı. İster dostluk ister düşmanlıkla buraya girmeye kararlıydı. PAK (Partiya Azadiya Kurdistan) adı altında bir parti kurdu. Öcalan Güney Kürdistanlı aydın, sanatçı, aşiret reisi vb insanları Mahsum Korkmaz akademisini çağırıyor, maddi imkanını da kullanarak kendine bir taban yaratmak istiyordu. Fakat PKK bu çabasında başarılı olmadı. PKK’nin toplumsal yapıyı tahrip eden karakteri Güney Kürdistan halkı tarafından erken ret edildi. Hatta şu anda da PKK’nin Güney’de yıllardır aynı kişilere dayanan marjinal bir kitlesi vardır.

PKK siyasi olarak da Güney’de istediğini alamamıştı.

1995 yılında PKK, KDP’ye karşı savaş ilan edince durumu özetle buydu. Peki, PKK bu saldırı kararını sadece kendi iç sorunları ve yenilgisi nedeni ile mi aldı? Yoksa kulağına fısıldananı mı uyguladı? Güney Kürdistan’ın diğer parçalara esin kaynağı olmasını engellemeye çalışan güçlere PKK nasıl katıldı.

3. Bölüm. Ortadoğu’da güney karşıtı konseptin üyeleri kimlerdi?

Dublin anlaşması neyi hedefliyordu?

Türkiye-PKK-YNK arasında ki görüşme üçgeni?

 1. Bölümün linkine şurdan ulaşa bilirsiniz

Diğer Haberler