İhanet “Kardeş Kavgası” Değildir!

İhanet "Kardeş Kavgası" Değildir! Koruculur, Utagaç PKK'liler, PJAK; iran, ihanet, devlet

“Kardeş Kavgası’na” karşı olmak, genelde Türk Devlet aklının dillendirdiği bir argümandır. Kürdlerin Ulusal Talepleri karşısında her türlü barbarlığa başvuran işgal devlet(ler)i, “kardeşlik” argümanını ’hiçbir ulusal talepte bulunmayın ve devlet politikalarına boyun eğin; boyun eğin ki “sorun” yaşanmasın ve birlikte “kardeşçe” yaşayabilelim anlamında kullanılıyor.

 Kuşkusuz ki egemen devletlerin bu “kardeşlik” söylemlerine karşı; madem kardeşiz hem bireysel hem de ulusal düzeyde eşit haklara sahip olmalıyız; Ulusal eşitlik, sizin sahip olduğunuz ulusal kurumlara Kürdlerin de sahip olmasıyla olanaklı olur ancak; Ulusal eşitliğin en somut ve en temel göstergesi ise sahip olduğunuz devlete Kürdlerin de sahip olmasıdır’ haklı itirazı yapılmalıdır.

 Bu itiraz yapılmadan egemen devletlerin “kardeşlik” söylemlerine itibar etmek/kanmak işgali meşrulaştırmak ve Kürdlere köleliği reva görmektir. Egemen devletler ile sömürgeler arasında var olan uzlaşmaz çelişkinin çözülmesi, işgalin son bulması ve sömürgenin kendi devletini kurmasıyla olanaklı olabilir.

 Bu gerçeklik dikkate alındığında, her şeyden önce egemen devletlerin “kardeşlik” söylemiyle hesaplaşmamız ve onu mahkûm etmemiz gerekiyor.

 Devletin “birlik ve kardeşlik” argümanını devralan PKK, aynı içeriği koruyarak Kürdlere kendi “kardeşlik” anlayışını dayatıyor. Pratik; PKK’nin “kardeşlik” söyleminde de (tıpkı devlet gibi) eşit haklar, ortak amaç ve eşit yükümlülükler olmadığını, aksine PKK’nin tekçi/baskıcı ve devletçi anlayışının koşulsuz benimsenmesi ve PKK tarafından dayatılan köleliğe itiraz edilmemesi olduğunu somut olarak gösterdi bugüne kadar.

 Her şeyden önce politik alanda “kardeşliğin” biyolojik olana değil, siyasal/kültürel olana vurgu yaptığını belirtmek gerekiyor. Politik alanda kardeşlik, aynı amacı taşıyan ama bu amaca ulaşmak için farklı yollarda yürüyen kişi/kurumları işaret eder. Bu nedenle kardeşlikten söz edenler “ortak bir amaç” varmış gibi bir ön kabulden hareket ediyorlar…

 Kürdlerin amacı tartışmasız Ulusal Haklar’dır; DEVLETLEŞMEKTİR.

 PKK ise; Kürdlerin devletleşmesine karşıdır ve tüm politikaları ve pratiği de bu karşıtlık üzerinden şekilleniyor. Bu açıdan bakıldığında Kürdler ile PKK arasında uzlaşmaz bir çelişki vardır.

 Bu uzlaşmaz çelişki; ya PKK’nin “kardeşlik” söylemini değiştirerek Kürdlerin Ulusal Hakları’nı/Devletleşmesini savunmasıyla, ya PKK’nin entegrasyoncu, baskıcı ve tekçi anlayışına boyun eğilmesiyle, ya da Kürdlerin ulusal amacıyla karşıt olan PKK anlayışının yok edilmesiyle çözülebilir.

PKK’nin “Devletleşme karşıtlığı” devam ettiği sürece PKK ile diğer ulusal talepli Kürdler arasında yaşanan kavgalara “Kardeş Kavgası” diyemeyiz. Yaşananlar, egemen devletler adına Kürdlere devletsizliği/köleliği dayatan PKK’nin tek taraflı saldırılarıdır ve ihanetidir. PKK kurulduğu günden beri tek taraflı saldırılarını tüm ulusal talepli Kürdlere yönelik olarak yapmıştır.

PKK’nin kendi ihanetçi çizgisini bu kadar rahat hayata geçirmesinde en büyük katkıyı, PKK’li olmadıklarını söyleyen ama PKK politikalarını her fırsatta aklayan korkak-dönek-yaranmacı kişi/kurumlardır. PKK’yi “bir Kürd hareketi” olarak görmeleri temel yanlışlarıdır kuşkusuz.

Bir an için PKK’nin devletleşmeyi savunan ve ulusal talepli Kürdler ile ortak bir amaca sahip bir yapı olarak düşünelim: Bu durumda bile “kardeş kavgasına hayır” diye piyasada boy gösterenlerin samimi olmadıklarını çok rahat görebiliriz. PKK’nin KDP’ye savaş ilanı ile birlikte yine piyasada boy gösterenler genellikle aynı kişilerdir. Bu kişiler ya geçmişte ya da bugün bir şekilde PKK kirine bulaşmış (kimi birlik yapmış, kimi fiili olarak PKK saflarında yer almış kimi de PKK vasıtasıyla siyasi ve ekonomik rant elde etmiş) ve politik olarak iflas etmiş kişiliklerdir. Politik alanda müdahil olamayan ve hiçbir şey üretemeyen bu kişilikler, “unutulmuş sanatçıların ruh haliyle” hatırlanmak için her fırsatı değerlendiriyorlar. Bu fırsatlardan biri de “aydın” sıfatıyla basında yer almak ve “üst akıl” gibi kendilerini pazarlamaktır. Bu pazarlanmayı da en çok “kardeş kavgasına karşı” gibi görünme oyunlarında yapıyorlar.

Bu kesimi en iyi tanımlayan “Utangaç Apocu”luktur kuşkusuz. Çünkü PKK politikalarını aklamak ve PKK sayesinde var olmak dışında hiçbir özellikleri yoktur bunların… Doğru ile yanlışa aynı mesafede olmak yanlışa prim vermektir; Saldırgan ile saldırıya uğrayana aynı ses tonuyla seslenip “sağduyu” çağrısı yapmak saldırganı masum göstermektir…

Sosyal Medya’da boy gösteren bu Utangaç Apocular’ın ciddiye alınması ve “Kürd Aydınları” sıfatıyla medyada yer bulması, Kürd Medyası’nın da aynı samimiyetsizlik bataklığında olduğunun göstergesidir. Dikkat çekici nokta, PKK’nin açık saldırganlığına rağmen Basın’ın ve “Aydın” sıfatlı korkakların olayı “PKK ile KDP arasında çatışma” olarak yansıtmasıdır. Olayı böyle yansıtanların art niyeti ve samimiyetsizliği açıkça sırıtıyor…

“Nedeni ne olursa olsun Kürtler arasında yaşanan her silahlı çatışma kardeş kavgasıdır” diyen Utangaç Apocular, politik alanda ortak amaç aramayarak PKK’nin entegrasyoncu ve devletleşme karşıtlığını gizliyorlar. Madem ortak amaç şart değil ve “neden ne olursa olsun Kürtler arasında yaşanan her silahlı çatışma kardeş kavgasıdır” diyorlar, o zaman biyolojik olarak Kürdlüğe vurgu yapıyorlar ve diğer “kardeş kavgalarına” da aynı şekilde tepki vermeleri gerekiyordu.

 Bu anlayışı baz alırsak; PKK ile Köy Korucuları arasında yaşanan çatışmalara tepki vermeleri gerekmiyor muydu? PKK-Hizbullah çatışmasına da tepki vermeleri gerekmiyor muydu? Peki, neden o çatışmalara sessiz kaldılar? PKK’nin tek taraflı olarak Kürdlere karşı giriştiği sayısız saldırı ve katliamda da sessiz kalan bu Utangaç Apocu çevreler, ne zaman PKK’nin kirli yüzü sorgulanmaya başlansa işte sadece o zaman devreye giriyorlar ve PKK’nin maskesinin düşmesini engellemeye çalışıyorlar.

1980’lerin sonlarında Kürd köylerine saldırıp çoluk-çocuk demeden katleden PKK’ye neden tepki gösterip “kardeş kavgasına” karşı olduklarını açıklamadılar? PKK içinde binlerce Kürd genci “hain” damgası yiyip İç İnfazlarla yok edildiğinde neredeydi bu “hümanist” ve “yapıcı” insanlar?

 Çetin Güngör, Mehmet Şener, Resul Altınok, Kani Yılmaz, Hikmet Fidan ve nice kadro PKK tarafından infaz edildiğinde “kardeş kavgasına karşı olmak” gibi bir duyarlılıkları yok muydu bu insanların? Güneybatı Kürdistan’da PKK/EL-MUHABARAT ortaklığında Mişel Temo ve onlarca yurtsever katledildiğinde; Amudê de Yurtsever Kürd Gençleri doçkalarla taranarak katledildiklerinde neden ses çıkarmadı bu “aydın” görünümlü aklayıcılar?

 Kusura bakmayın! Ne duyarlılık gösteriniz ne de “Kürd Aydını” görünümüz inandırıcı değildir. Namuslu birer Kürd/Kürdistanlı olsaydınız ve Kürdlerin Ulusal Hakları noktasında hassas olsaydınız PKK’nin kirli politikalarına karşı açıkça tavır alırdınız ve şu soruları sorardınız PKK’ye: “Madem devlet istemiyorsun, neden Kürd Gençleri’ni ölüme gönderiyorsun? Madem amacın Türkiye’nin demokratikleşmesidir, neden o zaman Kürd Gençleri’nin kanından besleniyor ve Kürdlerin ulusal duygularından yararlanıyorsun? Neden İran devletine karşı PJAK’ı kurdun ve neden örgütü feshederek İran rejimiyle anlaştın? Neden Türk egemenlik sahasına saygı gereği Kuzey’den askeri gücünü çektin de, Güney Kürdistan’ın egemenlik sahasını yok sayarak orada üstleniyorsun? Neden MLKP gibi Türk Sol gruplarını (Güney ve Güneybatı Kürdistan’da) konumlandırıyorsun? Neden Güney’de bağımsızlık ilanı gündeme geldiğinde mutlaka bir sorun çıkarıp bağımsızlıktan yana olan güçlere düşmanca saldırıyorsun? Madem Kürdlerin devletleşmesine karşısın, o zaman İran egemenlik sınırında ne işin var? Doğu Kürdistan savaşçılarının İran devletine karşı savaşmasından neden rahatsızsın?”

 Bu ve benzer soruları soracak cesarete ve kişiliğe sahip olmadığınız gibi, Kürdistani duyarlılığa da sahip değilsiniz. Bu sorular sorulduğunda PKK’nin taşeron bir yapı olduğu ve sömürgeci devletlerin tetikçiliğini yaparak Kürdlere saldırdığı anlaşılacaktır; PKK ile Kürdlerin asla “kardeş” olmadıkları, aksine uzlaşmaz çelişkilere sahip karşıtlar olduğu görülecektir. Bu soruları sormak, duyarlı/namuslu ve ulusal kaygısı olan Kürdlerin işidir. Bu sorgulama yapılmasın diye “kardeş kavgası” hikâyesini ortaya atıp ihaneti gizlemeye çalışıyorsunuz ve ihanetçi çetenin ömrünü uzatıyorsunuz sadece.

Namuslu Kürdler İhanet çetesi PKK ile birlikte bu ihaneti “meşru” göstermeye çalışan “aydın” bozmalarını da ihanet çukuruna gömecektir. İhanetten ve ihaneti “meşrulaştırmaya” çalışanlardan hesap sorulmadan ne sömürgecilerle hesaplaşılır ne Bağımsızlık elde edilebilir.

Diğer Haberler