Doğu Kürdistan: PJAK ve İran güçleri arasında yaşanan çatışmaların gerçeği nedir?
Son bir ay içerisinde İran Devrim Muhafızı güçlerinin Doğu Kürdistan sınırına asker sevkiyatı yaptığı yönünde bilgiler basına yansıyordu. Haberlerde bu yığınağın “rutin bir kışın çekilen askerlerin baharda geri dönüşü” biçiminde olmadığı geçen yıllara oranla daha yüksek bir yığınak olduğu belirtiliyordu.
Bu haberlerden birkaç gün sonra ise Kirmanşah sınırında yer alan Koselan ve Şaho dağı çevresinde İran ordusunun rast gele araziyi bombaladığı ve dozerlerle yol açtığı belirtildi. Hemen ertesi gün ise PJAK’a bağlı askeri yapı YRK güçleri ile İran ordusu arasında temas yaşandığı belirtildi.
PJAK o günden bu yana düzenli olarak medyasında açıklama yapıyor. Herkesin merak ettiği soru şu “PJAK ve İran ordusu neden çatıştı?”.
Çatışmanın biçimi ve yeri şunu gösteriyor: Bu her iki tarafta ta lokal güçlerin planlanmamış bir teması var. Yani İran ordusunun direk PJAK’ı hedef alan bir operasyonu yok, planlanmış bir çatışma yok, lokal güçlerin kontrol dışı karşılaşması ve kontrol dışı tepki göstermesi var. Zaten PJAK’ın alandaki güçleri de askeri bir mevzilenmeden çok halk çalışması yapacak biçimde tasarlandığı da gelen bilgiler arasında.
Bu açıdan PJAK ve İran ordu güçleri arasındaki çatışma can kayıpları yaşansa da aslında münferit bir durumdur, siyasi çerçeveyi değiştirmeyecektir.
Tarihin en uzun ateşkeslerinden biri mi, stratejik ortaklık mı?
PJAK’ın 5 Ekim 2011 tarihinden beri ilan ettiği ateşkes hala devam etmektedir. 13 yıllık bu ateşkes tarihin en uzun ateşkeslerinden biridir. Ortadoğu coğrafyasında büyük çatışmaların yaşandığı, Arap baharı ve sonrası sürecin halklara fırsatlar sunduğu bir dönemde PJAK adına yapılan ateşkes sadece İran’ın Ortadoğu’da daha rahat hareket etmesini sağladı.
PJAK’ın bu 13 yıllık ateşkesi karşılığında İran devleti ne yaptı? İdamlar durmadı, sivil halk öldürüldü, Kürt dili üzerindeki baskı kalkmadı, Kürt dili öğretmenleri tutuklandı, onlarca insana hapis cezası verildi, ormanlar yakıldı. Hatta PJAK’la çalışan bazı Kürtler Süleymaniye ve Pencewin’de öldürüldü. Yani İran’ın Kürtler üzerinde bir yumuşaması olmadı. Peki PJAK ateşkesi hangi gerekçe ile sürdürdü?
5 Ekim 2011 tarihinde ilan edilen PJAK adına ilan edilen bir ateşkes değildi. Bunu da yapan PJAK değil PKK’idi. O ateşkesin arkasında İran’ın Ortadoğu ve Kürdistan’daki siyasi çizgisine eklemlenme vardı. PKK’nin Rojava’da Suriye rejiminin yıkılmasını engelleyen siyaseti, Şengal’in Irak’a bağlanması siyaseti, Süleymaniye merkezli Iraklılık siyaseti ve Hewler karşıtı siyasi ve askeri faaliyetlerinin ardında yatan temel neden PKK’nin İran’ın siyasi ajandasına eklenme siyasetidir.
PKK ve İran arasındaki bu grift ilişki nedeni ile de Koselan bölgesinde yaşanan çatışma lokal olarak kalmaya devam edecektir.
Türkiye ile görüşmeler başlayınca, İran saldırır
1993 yılından bu yana İran ile PKK arasında dikkat çeken bir husus vardır. Ne zaman PKK ile Türkiye arasında çözüm ve ateşkes gibi konularda görüşmeler olmuşsa İran PKK kamplarını vurmuştur.
1993 yılındaki ilk PKK ateşkesinde İran 50’ye yakın PKK gerillasını Dambat sınırında yakalayarak Türk devletine teslim etmiştir.
1999 yılında Öcalan’ın Türkiye’ye gitmesinden sonra İran durumu takip etti. PKK’nin Kandil’deki yöneticileri 2000 yılında “Abdullah Öcalan çizgisinde yürüme” kararı aldı. İran buna karşılık PKK’nin Urmiye ve Tahran’daki hastane evlerini kapattı, PKK temsilcisini İran’dan çıkardı. İran sınırında yer alan Xırpape, Ayşe ve Bêdila gibi vadilerdeki gerilla kamplarını toplarla vurarak boşalttırdı.
2003 yılında ırak savaşında ABD ile görüşmeler yapınca yine PKK Kamplarını vurdu, İran içindeki kadroları tutukladı, bazılarını Türk devletine teslim etti.
2011 Casusan tepesi denen savaşta yine benzer süreçte PKK yöneticileri ile MiT görevlilerinin Oslo’da yaptığı görüşmelere denk gelir. Ne zaman ki Eylül ayında Oslo görüşmeleri bitti, Silvan’da 13 Askerin öldüğü olay yaşandı. Erdoğan saldıracaklarını açıkladı o zaman İran devleti Kandil saldırısını, büyük tavizler aldıktan sonra durdu.
Yani eğer gerçekten Koselan’daki çatışma biraz alan genişletirse bu şu anlama gelecektir. PKK ile Türkiye arasında İran’ın rahatsız oluğu bir görüşme trafiği vardır. Ve tabi ki bir de ABD var.
İran PKK’nin Rojava’da ABD ile ilişkisinden rahatsız değildir. Çünkü HSD üzerinden bir anlamda ABD hareketini kontrol altında tutmaktadır. Fakat eğer çizme aşılırsa o zaman işler değişecektir. Fakat şimdilik her şey İran’ın denetiminde devam etmektedir.
İran asla PJAK’a zarar veren darbe vurmaz
PKK’nin İran ile olan ilişkilerinden dolayı PJAK kendi iradesi ile hareket edemeyen, marjinal ve İran çıkarları çizgisini aşmayan bir harekettir. İran devleti PJAK çalışmalarını Doğu Kürdistanlıların KDPI, gibi radikal Kürt hareketlerine kaymasını engellemek için kullanmaktadır. PJAK bir anlamda İran için bir emniyet supabı görevi görmektedir. Bu nedenle İran’dan PJAK’a büyük bir darbe vurmasını beklemek yanlış olacaktır.
PJAK’ın Anakaragahı olmak üzere tüm kampları Pencewin ve Asos hattındadır. İran’ın tüm paygah denen karakollarından dürbün ile izlenebilecek yakınlıkta birimleri vardır. Hiçbiri şu ana değin hedeflenmemiştir. Fakat aynı İran 180 km içerdeki İKDP’nin ve PAK’ın sivillerle yaşadığı kampı kamikaze ve füzelerle vurmakta, yöneticileri şehirlerde katletmektedir.
PJAK’ın içinde ki bazı gerçek yurtsever Kürtler Süleymaniye’de bile olsa İran devleti tarafından hedeflenmekte yani zaman zaman törpüleme yapılmaktadır.
PKK’nin askeri çalışmaları İran’da serbest mi?
Hemen şunu da belirtmekte fayda var ki, PKK gerillaları Doğu Kürdistan sınırının İran tarafından kontrol edilen bölümünde silahlı biçimde gezmektedir. Örneğin Hakkari’nin Esendere ilçesi karşısındaki Mil Gever-Til Gever’de ki köylerde PKK gerillaları rahat biçimde köylere gitmekte, yaylalara çıkan halktan ve kaçakçılardan gümrük adı altında komisyon almaktadır. Hatta Kuzey’den gelen halkı örgütlemekte, milislere askeri eğitim vermektedir. Benzer biçimde HPG’nin birimleri Ağrı karşısına düşen Dambat’ta da Ağrı dağına dönük eylemler ve çalışmalar yapmaktadır. Yani PKK’nin askeri güçleri her yerde vardır ve bugüne değin bunlara dönük hiçbir İran aksiyonu gelişmemiştir.
PKK ve İran arasındaki bu ilişki olduğu müddetçe de PJAK İran’ın kanatları altında duracaktır. Fakat aynı şeyi diğer Rojhılat hareketleri için söylemek zor.
İran kimleri hedefleyecek?
İran’ın Güney Kürdistan’da üslenen IKDP gibi hareketlere dönük saldırıları biliniyor. Avrupa’nın göbeğinde liderleri hedef alındı. 8 Eylül 2018’de ise Koye’de PDK-İ ve HDK karargahlarını hedef aldı, 16 kişiyi vurdu. 2022 yılında Jina Amini isyanı döneminde de benzer bir saldırı PAK ve İKDP kamplarına yapıldı. İçinde bebeklerin de olduğu onlarca insan hayatını kaybetti. Bu nedenle İran’ın asıl hedefi IKDP gibi hareketler olacaktır. Bir yandan Kürdistan Bölgesi hükümetine bu güçlerin silahsızlandırması baskısı yapılacak, öte yandan da fiziki olarak direk olarak hedeflenecektir. İran Jina Amini isyanı döneminde ki Doğu Kürdistan halkının başkaldırısının öfkesini bu biçimde almaya çalışacaktır.
PJAK son iki gündür her gün bir yandan siyasi hareketi adın öte yandan askeri hareketi YRK adına medyaya çıkarak sanki çatışma varmış gibi açıklama yapmakta ve İran’a çağrıda bulunmaktadır. Denile bilir ki bu açıklamalar yapılınca zaten çatışmalar durmuştu. Zaten İran ve PKK arasında bu konuda bir mutabakat var ve Süleymaniye’deki kaynaklar PKK ve İran’ın düzenli bir ilişkisini olduğu ve her iki tarafında Koselan’daki çatışmayı önemsemediği belirtiyorlar. PJAK’ın medyadaki açıklamaları sadece propaganda amaçlıdır. PJAK Doğu Kürdistan halkının kendisine şaibeli baktığını bildiği için bu konu ile kendini aklamaya çalışmıştır. Maalesef ki Doğu Kürdistan medyası bu durumu yeteri kadar deşifre edememiştir.
Sonuç olarak PJAK ve İran arasında bir çatışma yoktur, stratejik ittifak devam etmektedir.