Selahattin Demirtaş dün tutuklu bulunduğu Edirne’den Artı Gerçek’e bir röportaj verdi ve kendi Twitter hesabından da aktif politikadan el çektiğini söyledi. Fakat hemen arkasından da HDP’ye ve var olan yönetime verip veriştirdi. “Halk olağan kongre ve değişiklik istiyor” diyerek açık açık var olan eş başkanlara dolaylı istifa çağrısı yaptı. Yani aslında sağ gösterip sol vurdu, siyaseti bırakmak yerine tam tersine var olanı yeniden dizayn etmek için harekete geçti. Hemen ardından da Ahmet Türk ve Sezai Temelli gibi isimler Demirtaş siyaseti bırakamaz diye ortaya atladı. Yani Demirtaş siyaseti falan bırakmadı.
Her yenilgi sonrası aranan “günah keçisi” kim?
Her yenilgiden sonra kalanlar birbirini suçlar. Bir günah keçisi bulunur ve tüm suç ona yıkılır. HDP’de büyük bir yenilgi aldı ve şimdi herkes bir günah keçisi bulmaya çalışıyor. İmralı, Demirtaş, Kandil, HDP arasında bir soğuk savaş hep vardı. Şimdi bu savaş taht oyunlarına dönecek gibi görünüyor.
Kandil’deki PKK yönetimi HDP’nin kitleye inmediğini, paradigmayı doğru anlamadığını, halktan uzak kalındığın söyleyerek HDP ve Demirtaş’ı eleştirecek. Her iki tarafı çatıştıracak. Özellikle de popülizminden rahatsız olduğu Demirtaş’ı geriletmek için bir çaba içinde olacak. Halka da direnmeye devam diyecek. Yenilgide sorumluluğu yokmuş gibi davranacak.
Demirtaş, eşeğe gücü yetmeyince semere saldırıyor
Demirtaş; kendisi CHP bile Erdoğan karşıtı karşılıksız ittifakın mimarlarındandır. Türkiyelileşme siyasetinin en çoşkulu militanı olmuştur, Türk bayrağını, marşını korumak görevini en önde yürütmüştür. Fakat siyasette devam etmek istiyor, yenilgiden asla sorumluluğunu görmeyecek kadar kibirli ve hırslıdır. Aslında cumhurbaşkanı adayı, seçim stratejisi kararı gibi kararların tümünün Kandil’den alındığını biliyor ama Kürtlerin meşhur sözünde olduğu gibi “eşeğe gücü yetmeyince semere saldırıyor”. Kandil’in kendisini ezmeye çalışacağını bildiği için en iyi savunma saldırıdır mantığı ile hareket etti, kendisine saldırılar gelmeden önce kendisi HDP’ye saldırdı.
PKK kadroları HDP’yi daha fazla kontrol edecektir
En güçsüz taraf ise HDP’dir. HDP pek çok kanattan oluşmaktadır. Bu kanatların içinde devletin kanadı, Türk solunun kanadı, PKK’nin kanadı, Kürt legal siyasetinin böğrüne 40 yıldır oturmuş rantçı bir kanadı gibi kanatlar vardır. Hiçbir kanadın kendi başına HDP’nin ne Kandil’e ne de Demirtaş’a radikal eleştiri yapacak veya eleştirilerine cevap verecek gücü yoktur. Fakat HDP içinde PKK’yi temsil eden, herkese talimat verme yetkisi bulanan bir gurup vardır. Büyük ihtimal bundan sonra HDP içindeki bu PKK kanadı ipleri tümden eline alacaktır. Bu gurup Demirtaş ile de soğuk savaşını devam ettirecektir. Birkaç isimin kellesi kesilecek, tepkisi dinsin diye halkın önüne atılacaktır.
Eğer Öcalan’la bir görüşme olursa hem Kandil’i hem Demirtaş’ı hem de HDP’yi suçlayacaktır. Zaten 40 yıldır Öcalan’a hiçbir hatada sorumluluğu yoktur, ona göre kimse onu anlamamış, anlayan yanlış anlamıştır.
Yani aslında kimse ortada cenaze gibi duran bu başarısızlık sahipsiz kalmıştır. Oysa hepsi beraber suçludur.
Demirtaş’tan Öcalan taktiği
Demirtaş’ın yaptığı bu açıklamanın aslında kendine yeni bir hamle için ön açmak olduğunu söylemek yanlış olmayacak. Aslında Abdullah Öcalan’la aynı taktik diye biliriz. Abdullah Öcalan’da tüm ülke, maliye, siyaset, diplomasi, eğitim vb ne varsa elinde tutup sonra da başarısızlık olunca vay efendim kimse ben anlamıyor “ben PKK’den istifa ediyorum” diyerek blöf yapıyor, gerçek suçlunun bulunmasını her zaman engelliyordu.
Demirtaş’ın taktiği bir benzeridir. Yıkımların sorumlusudur. CHP ile bu karşılıksız ilişkinin sorumlusudur. Eşini bile CHP’yi halkı şirin gösterme siyasetinde bir nesne olarak kullanmıştır. Türkiyelileşme bayrağını en çok o kaldırmıştır, Kürtleri Türkiyelileşmeye teşvik etmiştir.
Devlet Demirtaş’ı engellemedi
Demirtaş’ı tüm bunları yapmaya kimler itti konusu da şaibelidir. Mesela neden cezaevindeki hiçbir tutuklu Demirtaş gibi sosyal medyayı kullanamamaktadır? Neden devlet Demirtaş’ın günlük olarak siyasete yön vermesine engel olmadı? Cezaevlerinde siyasi tutsaklar için her gün tecrit uygulandığı belirtiliyor, aylarla kendilerinden haber alınamıyor nasıl oluyor da Demirtaş dışarıdaki bir siyasetçiden daha hızlı ve daha fazla sosyal medya kullana biliyor? Tüm bunlar kafa karıştıran hususlardır. Bir zamanlar Öcalan’da İmralı’dan savaş ilanı yapıyor, KCK yöneticilerin atıyor, sağa sola talimat gönderiyordu. Devlet kendisinin işine yaramazsa buna izin verir mi? Vermez.
Kaldı ki hemen not etmek gerekirse Demirtaş’ın siyaset en çok Kürtlere kaybettirdi, en çok Türklere kazandırdı. Bu konular daha çok üzerinde durulması gereken hususlardır.
Kürdistan davası kişilerin ve partilerin üstündedir
Ortada iflas etmiş bir siyasi paradigma, iflas etmiş siyasi bir yapı vardır. Kürtler Kuzey Kürdistan’da bir yol ayrımına gelmiştir, kendine yeni bir yol açmak zorundadır. Asıl tartışılması gereken budur. Demirtaş’ın küçük Öcalan olma sevdası, PKK’nin kimse bizim önümüze geçemez kaygısı, HDP içindeki küçük gurupların kavgaları, laf taşımaları Kürtlerin birinci gündemi değildir, olmamalıdır. Bu gurupların hepsi rant olunca beraber yiyorlar, başarısızlık olunca da halkın arkasına saklanarak çatışıyorlar.
Her şey önce zihinde başlar. Kürtler zihinsel olarak Öcalan’ın Kürtlere bulaştırdığı “Kürtleri Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasına kurban etme” siyasetine karşı durmalıdır. Kürdistan’ın özgürlüğü her kişi ve partinin üstünde tutulmadıkça Kürtler bu 40 yıllık bataktan kendini kurtaramayacaktır.