Demirtaş’a açık çağrı: Yüzünü Kürtlere dönmeyen kaybeder

Demirtaş’a açık çağrı: Yüzünü Kürtlere dönmeyen kaybeder

Selahattin Demirtaş tanınmış Kürt siyasetçisi ve 14 Mayıs ile 28 Mayıs tarihindeki seçimlerde Kürtlerin kaybetmesinde sorumluğu olan biri.

2007’de milletvekili oldu ve  üslubu, karizması ile dikkatleri üstüne çekti.

Kandilin, PKK’nin 40 yıldır aynı şeyi söyleyen, dogmatik, buz gibi duruşundan bıkan Kürtler etrafında toplandı. Kuzey Kürdistan’da ilk kez bir siyasetçi Öcalan’dan daha karizmatik bir duruma geldi. Hatta bunun için zaman zaman Öcalan ve PKK’nin de tepkisini çekti. Fakat hem devlet hem PKK Demirtaş’ın etrafını kuşatarak bu karizmayı kendi çıkarları için kullandı.

Kürtleri etrafında toplaya bilir, yeni bir umut ola bilirdi. Ama o bunu yapmak yerine Türkiyelileşme girdabına kapıldı. Türkiye’yi demokratikleştirmek için Kürtlerin kurban edilmesi siyasetinin en popüler ismi oldu. Kürtlerden çok yüzünü Türklere ve Türk soluna döndü.

2015 yılında Türkiye sistem değişikliğine gidiyordu. 17 Mart 2015 tarihinde HDP’nin eş başkanı iken HDP toplantısında kürsüye çıkarak hiçbir şey söylemeden sadece şunu söyledi: “seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız, seni başkan yaptırmayacağız”

Kürtleri Erdoğan ile kan davalı hale getirip kaybettiren bu siyasetin merkezi Kandildi. Sloganı da bir Türk olan HDP’nin milletvekili Sırrı Süreyya Önder bulmuştu. Demirtaş’a da bu iki tarafın sözcülüğünü yapmak kalmıştı.

 O tarihten şimdiye değin, tam 8 yıldır sadece Kürtleri Erdoğan karşıtlığına kanalize etmek için uğraşıyor. “Erdoğan giderse Kürtlerin sorunu çözülür” düşüncesini Kürtler içinde yaydı. Erdoğan’la pazarlık yapmasının önünü kapatarak Kürtlerin Kemalistlerin kuyruğuna takılıp sürüklenmesini getirdi.

Bazı Kürt aydınları bu durumu eleştirip Kürtlerin Erdoğan’la pazarlık yapmasını isteyince de şunları söyledi:

 “Ver başkanlığı al özerkliği diyenler kusura bakmasın, biz demokrasi için mücadele ediyoruz. Sadece Kürt’e demokrasi olamaz. Biz birlikte yaşam için mücadelemize devam edeceğiz. Türkiye’nin tamamı için demokrasi istiyoruz, sadece tek bir etnik kimlikle demokrasi inşa edilemez.”

Demirtaş’ın bu sözleri Kürtler için kötü bir dönem başlattı.

 Yüzde 99 Kürtlerin oy verdiği, Kürt sorunun çözümü için güvendiği bir partinin başkanının o sözleri aslında şu anlama geliyordu: Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunu değildir. Kürt sorunundan önce demokrasi sorunu vardır.  Bu biçimde Kürt sorununu basitleştirdi.

O tarihten bugüne değin Kürtler binlerce evladını toprağa verdi. 11 şehri PKK ve devletin ortak organize ettiği hendek savaşlarında yıkıldı. Kürtler Kuzey Kürdistan’da kaybetti. Bunun sorumlularından biri de Selahattin Demirtaş’tır.

O saz çalarak, şiir okuyarak, espri yaparak, ha bire Türklere şirin görmeye çalışarak siyaset yaptığını zannetti. Kürtlükten o denli koptu ki kendi bir site açtı. Site de 5 dil vardı ama Kürtçe yoktu.

Şimdi hem kendisini hem Kürtleri bir ateşe attığı görülüyor. Demokratikleştirmek için Kürtleri kurban ettiği Türkler 28 Mayıs gecesi Türkler Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kutlarken “Selo’ya idam” sloganı attı. Oysa ki Selo ismi de onu Türklere şirin göstermek bulunmuştu.

Demirtaş örneği Kürt siyasetçilerinin ders çıkarması gereken bir örnektir. Yüzü Kürtlere dönük olmayan her Kürt kaybedecektir.

Diğer Haberler