Türk devletinin Kürt sitelerine getirdiği erişim engelinin altında yatan nedenler nelerdir? Bu saldırı kime yapıldı

Türkiye yargı sistemi geçtiğimiz gün ilginç ve dikkatle takip edilmesi gereken bir karar aldı ve birçok Kürtçe ve Kürdistani yayın yapan siteyi erişime kapattı. Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği “PKK/KCK örgütünün propagandasını yaptığı” gerekçesi ile kapattığı siteler arasında Avesta Yayınları gibi PKK ile uzaktan yakından alakası olmayan Kürt tarihine, diline ve sosyalitesine önemli hizmetler veren sitelerde vardı. Mesela Rudaw gibi bir kanalın sitesi de engellendi. Ayrıca birçok sosyal medya kullanıcısının hesabına erişim de engellendi.

Türk devletinin aldığı bu karara bir bölüm Kürt tepki gösterdi. Fakat çok yönlü bir analize tabi tutulup nedenleri yeteri kadar deşifre edilmedi. Türk devletinin Kürtleri tutmak istediği sınırlar, tercih ettiği Kürtler ile kendisi için tehlikeli gördüğü Kürtler ve Kürtleri birbirine kışkırtma siyasetini anlamadan bu yasak anlaşılamaz.

Tam deprem zamanı olması tesadüf mü?

Türkiye sınırları içinde Kürtlere dönük uygulamalar ya Türk derin devletinin ya siyasi rejimin uygulamasıdır. Veya her ikisi beraber yapar. 4. Sulh Ceza hakimliğinin Avesta başta olmak üzere Kürdistani yayınları kapatma kararını sadece rejim değil Türkiye derin devleti ve rejim beraber almıştır. Özellikle de 6 Şubat depremi sonrası hala enkaz altında insanlar varken ve büyük bir trajedi yaşanırken bu kararın alınması tesadüf değildir.
6 Şubat depremi sonrası Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Maraş depremi sonrası yardıma gelen güçlere 6 dakikalık bir video ile teşekkür etmişti. Fakat deprem sonrası 24 saat geçmeden yardım yerine ulaşan Kürdistan Bölgesinin ne adı ne de Kürtçe teşekkür bu videoda yoktu. Çavuşoğlu’nun Kürtçe teşekkür etmemesi ile Kürdistani yayınlara erişim engelinin nedenleri aynıdır. Ayrıca her ikisinin aynı zamanda olması da bu nedenlerle bağlantılıdır.

Deprem döneminde Kürtler bir yandan bu devletin kendi devletleri olmadığını ve yalnız kaldıklarını iyi gördü. Öte yandan ise Kürdistan Bölgesi hükümeti ve özelde de Barzani Yardım Vakfının yardımlarını gördü. Yani Kürtler yüzünü Kürtlere dönmesi gerektiğini gördü. Türk devletini korkutan en temel şey bu.

Fırat’ın Batısı ve Kürtler politikası

MÖ 2000 yıllarından bu yana Hurilerin toprağa olan Kürdistan’ın önemli bir bölümü tehdit altındadır. 6 Şubat tarihinde Maraş’ta gerçekleşen deprem Türk sömürgeci siyasetinin yıllardır beklediği Fırat’ın batısını Kürtsüzleştirmek stratejisi için bir imkan sundu. Maraş katliamı ile yapılmayan Kürtsüzleştirme Maraş depremi ile tamamlanmak istenmektedir. Bunun için Türk sömürgeci sisteminin Kürdistani yapılara her yönden saldırması demek anlamına geliyor. Sitelere erişimin engellenmesi, Kürdistanileri sindirme siyasetinin bir parçasıdır. Daha da artmasını beklemek yanlış değildir. Bu bir AKP politikası değil bir “Türk devlet politikasıdır.”

Türk devletinin Kuzey Kürtlerini Güney Kürdistan’dan koparma uğraşı
Kürtlerin birbirine elini uzatacak ekonomik ve sistemsel yapılara sahip olup güç olması ve Güney Kürdistan’daki siyasal yapılanmanın Kürtler için ilham kaynağı olmasını engellemek Türk devletinin 1960’lardan beri Kürt politikasına damgasını vuran temel amaçların başında geliyor. Türk devleti değişik değişik yapılarla Türk devletinin Kürtlerini yaratmaya çalışıyor. Bu yapılar içinde en başta geleni de PKK’dir.

Ve hemen net olarak söyleye biliriz ki Türk devleti aslında Kürdistan’da PKK dışında bir siyasi hareketin ve düşünce dünyasının gelişmesine izin vermiyor. Bunun için de Kürt adına ortaya çıkan her şeyi PKK’li olarak yargılıyor.  Mesela son siteye erişimin engellemesinde de aynı şey yapıldı. PKK tarafından teşhir edilen ve birçok saldırıya uğrayan Avesta yayınları ve sahibi Abdullah Keskin PKK-KCK propagandası yapmakla suçlandı. Türk devleti tüm Kuzey Kürdistan’ı ve hatta diğer parçaları PKK’ye kanalize etmeye çalışıyor. Çünkü PKK, Türk devletinin Kürtleri kontrol ettiği bir yapıdır. Bu yapı sayesinde Kürt toplumunu içten fethediyor.

PKK medyası ve Türk devleti

PKK ve Devlet arasındaki ilişki düzeneğinin en belirgin olduğu yer ise PKK medyasıdır.  Zaman zaman devlet arasındaki kliklerin çatışması ve yerel yapılara ayar verme amacı ile Türk devleti PKK medyasında tutuklama yapsa bile aslında Türk devleti PKK medyasını direk ve dolaylı olarak idare etmektedir.

Örneğin hiçbir siyasetin temsilcisi olmayan Avesta yayınları kapatılmaktadır fakat Sterk TV’de yayınlanan programları yapan prodüksiyon şirketleri Amed’de çalışmaktadır. PKK’nin Türkiye’deki gazetesi Özgür Yaşam, Xwebun gazeteleri vızır vızır çalışmakta kadrolarının bir ayağı Qamışlo’da öbür ayağı Süleymaniye’de PKK basın komitesi ile çalışmaktadırlar. PKK’nin Avrupa’daki medyasını besleyen Mezopotamya Ajansı Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da her kese mikrofon uzatmaktadır. Mesela Dipnot yayınları PKK’nin tüm ideolojik çalışmalarının yürütüldüğü bir merkezdir ve kesintisiz çalışmaktadır. Bu yayın evini direk olarak PKK’nin ideolojik alan çalışmasından sorumlusu kadrosu idare etmektedir. Yani PKK’nin Türkiye’de küçük bir basın ordusu vardır. Bu basın ordusu Türk devletinin koruması altındadır. Çünkü bir görevi vardır.

PKK medyası ve Yalçın Küçük

PKK medyasını iyi incelediğimiz zaman yüzeydeki görünümünün altında Türkleri Türkiye sınırları içinde tutmak, kendini yönetme hakkının gereksiz olduğunu göstermek ve çiçek-böcek-ekoloji gibi söylemlerle ulusal hakları unutturmak gibi bir misyonları olduğunu görürüsünüz. Yani, PKK medyasının görevi Kürt bilincini bulanıklaştırmaktır. Bir yılık PKK basın özetlerini ve manşetlerine bakarsanız hedeflerinin Türk, İran ve Fars sömürgecilerini değil Kürt siyasi hareketlerini, PDK’yi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimini teşhir etmek olduğunu görürüz.

1987 yılında yayına başlayan Toplumsal Kurtuluş dergisi ile bu misyonun temeli atılmıştır. Bu temeli atma görevi de Öcalan’ın akıl hocası, Kemalizmin ve Türkiye’nin büyük savunucusu Yalçın Küçük’ün olmuştur.

Şimdi PKK’nin neye hizmet ettiği konusu gündeme gelince hemen şehit düşenler dile getirilmektedir. PKK’nin misyonu ve Türk devletinin PKK’ye yüklediği misyon şehit düşenlerle maskelenmektedir. Aynı şey PKK medyası içinde yapılmaktadır. Türk devletinin saldırıları medyaya değil bazı yurtsever öğeleredir. Oysa ki bu medyayı yöneten isimlerin her birinin geçmişi şaibelidir. Mesela gelin hep beraber İsmet Kayhan’ı hatırlayalım.

PKK medyası ve İsmet Kayhan

PKK medyasının pek medyatik olmayan ama önemli isimlerinden biridir İsmet Kayhan. İç Anadolu Kürtlerinden olan Kayhan 1990’lı yıllardan beri Avrupa ve Türkiye’de ki PKK medyası içinde yer almıştır. PKK’nin ilk ajansı KURDHA, ideolojik dergisi Serxwebun, ilk TV’leri MED TV vb. birçok yerde çalışmış.
Fakat Kayhan’ın en önemli özelliği PKK’nin 2000 sonrası yeni ideolojik yapısına göre restore ettiği medyasının kurumlarından ANF’nin sorumluluğunu yapmış olması.
Ayrıca Kayhan’ın bir diğer özelliği de Türk MİT’i ile olan ilişkileridir.

2011 yılında AFP muhabiri Mustafa Özer kendisinin MİT ile olan ilişkilerini, nasıl Kandil’e gelip gittiğini anlatır. Ayrıca ANF’nin müdürü ismet Kayhan ile de nasıl ilişkilendiğini, İsmet’e ne kadar para verdiğini ve nasıl beraber çalıştıklarını anlatır. Yani ANF’nin müdürü MİT ile ilişkilidir. Herkesi ajan olmakla suçlayan PKK kendi ajansının müdürü ve 31 yıldır medyasında çalışan ismet Kayhan’ın MİT ile ilişkisine bir şey demiştir.

MİT ile ilişkileri açığa çıkınca bir dönem göz önünden kaybettirilmiş, İngiltere’ye gönderilmiştir. Kayhan bu dönemde yine PKK medyasına değişik isimlerle çalışmış ve Brüksel merkezli PKK, ideolojik alan komitesi ve Basın Yayın komitesi ile ilişkisi devam etmiştir. Hala da çalışıyor. Bir PKK kadrosudur. MİT ile ilişkileri kesinleşen Kayhan şimdi ne yapıyor PKK medyasında Barzani, KDP ve Kürdistan Bölgesi karşıtı özel dosyalar yazıyor.

Barzani karşıtı olmanız MİT ile ilişkinizi unutturur

Kayhan’ın 2019 yılında Barzani ve Kürt hareketi başlığı ile 5 bölümlük bir yazı dizisi hazırladığını görüyoruz. Bu ve diğer yazılarının tümü Barzanileri kötüleyip ajan olduklarını anlatmaya çalışmış. Peki ya ismet Kayhan’ın kendisinin MİT ile ilişkileri ve MİT adına Avrupa’da kurmak için çalıştığı haber sitesi ne oldu. İsmet Kayhan’ın MİT’ten aldığı 22 bir euro paraya ne olmuş?

Evet PKK medyasında ajan olabilirsiniz, MİT’e çalışa bilirsiniz ama eğer Barzanilere düşmansanız sorun yoktur. İsmet Kayhan gibi bir Barzani karşıtı yazısı yazarsanız aklanırsınız.

İsmet Kayhan örneği PKK ve Türk devletinin Barzani düşmanlığındaki ortaklığını göstermektedir. Türk devleti PKK ile çatışır görünse de özünde tüm diğer Kürtleri diskalifiye ederek meydanı PKK’ye bırakmayı amaçlamaktadırlar.

Türk devletinin Kürtlerle ilgili her kararında Türk devletinin PKK’yi kullanma biçimi, PKK medyasının misyonunun gözetmeden yorum yapmak yanlıştır.

Diğer Haberler