PKK’nin koçbaşları Zübeyir Aydar, Remzi Kartal ve misyonları

PKK’nin koçbaşları Zübeyir Aydar, Remzi Kartal ve misyonları, DEP; Kürdistan Ulusal Meclisi, KNK; Nilüfer Koç, Mizgin Amed Aynur Hulaku, Sülbüs Peri, Gülseren Törün, Adem Uzun, Leyla Zana, Hikmet Fidan, Kani Yılmaz, PKK, KCK, Hatip Dicle, Brüksel, Zelê Kampı, Vedat Aydın

Son dönemde bir ay içinde Remzi Kartal PKK medyasında yer alarak iki kez “Kürtlerin özgürlüğünün önündeki tek engel PDK’dir” mahiyetinde açıklamalar yaptı.  Kartal “tüm PDK değil özelde de Kürtlerin önüne engel olan Barzani ailesidir” dedi.

Adice ithamların altında ne var?

Remzi Kartal’ın PDK’ye dair söylediği bu sözlerin hiçbir dayanağı yoktur. Remzi Kartal ne tarihi olarak ne güncel siyasete ne de başka bir biçimde PDK’ye dair söylemlerini ispat edemez. Tam tersine nerden bakarsa baksın PDK’nin özelde de Barzani siyaset geleneğinin 100 yıllık mücadele tarihinin Kürtlerin bugün var oluşunda çok belirleyici bir yeri olduğu görülecektir.

 Gerçekten de Barzani siyaset geleneği Kürtlerin 20’inci yüz karanlığını yırtmıştır. Bugün tüm Kürtlerin sığındığı Kürdistan Bölgesi büyük oranda Barzani siyaset geleneğinin bir kazanımıdır. Üstelik 8000 üyesinin birkaç hafta içinde canlı canlı gömüldüğü, büyük bedeller vermiş, şehitler vermiş bir Barzani toplumsal formuna bu tür adice suçlamalar yapmanın kendisi bir ihanettir.

PKK’nin ve PKK’nin kontrol ettiği isimlerin bu tür açıklamaları yapması artık olağan bir durum halini aldı. Geçmişte bu insanların gerçeği bilmediği bu nedenle böyle davrandığı düşünülürdü. Onlara gerçek anlatılmaya çalışılırdı. Fakat durum böyle değildir. Hele Remzi Kartal açısından hiçte böyle değildir. Bu nedenle Remzi Kartal’a Barzani ailesinin tarihteki rolünü hatırlatmaya hiç gerek yoktur. Remzi Kartal’a kendisinin tarihini anlatmak daha önemlidir.

Siyam ikizleri Remzi Kartal, Zübeyir Aydar

Kürt siyasetini yakından takip edenler özellikle de PKK ile ilgilenen insanlar Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar isimlerini çokça duymuştur.  Her iki isimde Kuzey Kürdistan’ın 1990’dan beri legal alan denen siyasi yapılar içindeki değişimi, törpülenmeyi, ehlileştirmeyi ve evcilleştirilmeyi anlamak açısından yakından anlaşılması gereken kişilerdir.

Kuzey Kürdistan’da 1980’lerin sonlarından itibaren milliyetçi bir Kürt dalga başladı. 1980’lerden itibaren Güney Kürdistan’da yaşananlar bu milliyetçi dalgının oluşasının temel nedeniydi. Halepçe katliamı, Peşmerge mücadelesi, 1991 Raperini’nin etkileri ve Güney Kürdistan’ın küçük de olsa bir statü sahibi olması bu milliyetçi dalganın esasını oluşturuyordu. Tam da böylesi ortamda Kuzey Kürdistan siyasi arenada Leyla Zana, Orhan Doğan, Vedat Aydın vb isimler öncülüğünde legal siyasi alanda da milliyetçi duygulara sahip karizmatik lider kişilikler yarattı. Fakat bu milliyetçi dalga hem Türk devletini hem de PKK’yi rahatsız etti. PKK milliyetçi duygulara sahip, vatansever insanları kontrol edemeyeceğini biliyordu. Türk devletinin korkusunun nedenleri bellidir. Sonra her iki tarafta kendi açısından bu “Kürdistani- Milliyetçi kanadı” budamaya başladı.

PKK ve Türk faşizm kıskacında Kürt milliyetçileri
Türk devleti 1992 yılından itibaren faili meçhullerle ve tutuklamalarla bu milliyetçi dalgaya saldırdı.
PKK ise bu dalgayı içine alıp eritmeyi esas aldı. 1992 yılındaki DEP seçim başarısı, halkın milliyetçi eğilimi PKK’yi aşmıştı. Fakat kendisini örgütleyemedi. PKK alternatif olarak 1993 yılında Kürdistan Ulusal Meclisi (KUM) adı altında bir oluşum kurarak Kuzey Kürdistan’da yükselen bu dalgayı bu oluşumun içine almaya başladı.  Bu insanları sınırdan kaçak veya pasaportla Güney Kürdistan’a getirerek Zele adlı Ranya yakınlarındaki kampında topladı. Ve iki ay sonra KUM’u ilan etti. Ve bu insanları komite kurmak için Kuzey Kürdistan’a geri gönderdi.  Resmen bu insanlar devletin kucağına atıldı. Birçoğu devlet tarafından göz altında kaybedildi, bazıları Hizbul Kontra’nın hedefi oldu, birçoğu tutuklandı. Sonuç olarak 1990’lardaki o kuşak PKK ve devletin kontra faaliyeti sonucu etkisiz hale getirildi. Veya PKK’nin yedeğine verilerek yine de milliyetçi bir eğilimin parçası olmaları engellendi.  Örneğin Hatip Dicle PKK’nin kullanım alanına verilen bir isimdir. Mesela Leyla Zana ne PKK’nin ne de devlet tarafından devrilemeyen bir isimdir. Fakat her iki tarafta siyaset yapma imkanı vermedi. Bir biçimde diskalifiye edildi.

Bu yolda düşenler oldu, mum gibi sönenler oldu; geriye Aydar ve Kartal kaldı

Biz 1990 milliyetçi kuşağının nasıl devlet ve PKK kıskacında ezildiğini anlamadan Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’ın aslında nasıl kılıç artığı olduğunu ve kontrol edildiğini anlayamayız. Tıpkı Ahmed Kaya’nın o meşhur şarkısında oluğu gibi “Bu yolda gidenler oldu

Mum gibi sönenler oldu”

Birde Remzi ve Zübeyir gibi Belçika’da PKK’nin kolu kanadı altında Kürtlere saldıranlar oldu.

Gerçekten de Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal Kürt halkının 1990’lardan beri verdiği savaşın rantını yiyor.

Kendi çıkışlarına ihanet, arkadaşlarına ihanet ettiler

Aydar ve Kartal PKK’nin yaptığı her türlü kötülüğe karşı sessiz kalarak kendilerine bir hayat düzeni kurdular. PKK’ye her kolunu kaptıran gibi önce kendi ailelerini dağıttılar. Sonra da PKK’nin yedek kadrosu gibi davranıp asil kadrolar tarafından sağa sola yönlendirildiler.  O tarihten itibaren de PKK’nin koç başı gibi kullandığı isimler oldular. 20 yıldır Belçika’nın başkenti Brüksel’deki  Jean Stass  sokağındaki KNK binasında herkes gelip geçiyor. Kartal ve Aydar o binada Nilüfer Koç’un, Adem Uzun’un, Mizgin Amed’in  (Aynur Hülakü),  Sülbüs Peri (Güleser Törün) gibi isimlerin talimatları ile oturup talimatları ile kalkıyorlar.
Aydar ve Kartal sağa sola ihanet, direniş, bedel vb çağrılar yapsalar da asıl bedelleri gasp eden ve yola çıktıkları insanlara ihanet eden isimler. Kendileri ile beraber yola çıkan Leyla Zana’nın tasfiyesine, Yaşar Kaya ve Abdurrahman Dürre hain ilan edilişine, Hikmet Fidan’ın vuruluşuna, Kani Yılmaz’ın  (Faysal Dumlayıcı) katledilmesinin gerçeğini çok iyi biliyorlar. PKK’nin 1990’dan bu yana bir kuşağı bitirişine tanık oldular ve ortak oldular.

PKK’nin kolu kanadı altında PDK’ye saldır, Türk devletinden maaş al

Her şeyi geçtik Abdullah Öcalan’ın Türk devletine yaptığı itirafları, açıklamaları çok iyi biliyorlar. Fakat ses etmiyorlar. Kendileri de hala Türk devletinden beklentili yaşıyorlar. Türk devletinden maaş alıyorlar.  2015 yılında Türkiye’de vekil olmak için baş vuru yaptılar. Eğer seçilselerdi Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü korumak için şerefleri üzerine yemin edeceklerdi. Şimdi kalkmış Türk devletini bitirmekten söz ediyorlar. Remzi Kartal o kadar yurtsever ise kalkıp önce Sakine Cansız cinayetinde PKK’nin rolü açıklasın.

Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar PKK’nin Avrupa’daki kirli işlerinin kara kutusudur. Tüm yanlışların ortağıdır. PKK ile beraber 1990 ruhunun bitirilmesine ortak olmuştur. Kürdistan ruhunun Türkiyelileşme adı altında yok edilişine ortak olmuştur.
Kendi bireysel hayatları, evli kadınlar vb ilişkilerin nasıl PKK tarafından hasır altı edildiğini yazmıyoruz bile.
Remzi Kartal’ın bu boğazına kadar günaha batmışken kalkıp binlerce şehidi olan Barzani Ailesini hedeflemesi, yüz yıldır Kürt davasını omuzlayan PDK’yi hain ilan etmesi sadece PKK’nin ihanetini gizlemek içindir. Kendisi de o ihanetin ortağıdır. Gerekirse Kartal ve Aydar’ın gizli defterleri tek tek açılır. Bu nedenle bu iki koç başı önce hadlerini bilmek zorundadır.

Diğer Haberler