Abdullah Öcalan gündemi değişik değişik başlıklarla gündeme getiriliyor. Bu gündeme getirilişin değişik ayakları ve hesapları olduğu kesin. Önümüzdeki ocak ayının sonu şubat ayının başı ile beraber bu konular daha da netleşecektir. Fakat biz şimdiki manzarayı özetleye biliriz.
Öncelikle PKK neredeyse rutin bir propaganda ve manipülasyon çalışması yaparak yazın sonunda, savaşın durduğu zamanlar Öcalan’ı gündem yönlendirmek için bir konu mankeni olarak kullanır. Yani her yıl “Önderliğe özgürlük, tecrit” vb. başlıklarda kampanyalar düzenleyerek kitlesini hareket geçirir. Böylelikle kitlesinin gündemini elinde tutar.
CPT Öcalan’ı gördü mü, görmedi mi?
İşkenceyi Önleme Komitesi CPT, 2022 Eylül ayında İmralı’ya gittiğini açıkladı. Ve CPT yaptığı görüşmelerin sonuçlarını açıklayacağını söyledi. Son baharda Öcalan’a ilişkin kampanya yapmayı planlayan PKK, CPT’nin ziyaretinden rahatsız oldu. Çünkü bu biçimde tecrit var vb. hususları yeteri kadar gündem yapamazdı. Bunun için bu kez “Öcalan CPT ile görüşmeye çıkmadı” gibi iddia ortaya atıldı. Bu iddianın hiçbir temeli yok. KCK sadece kampanya yapa bilmek için Öcalan’ın avukatlarının yer olduğu Asrın Hukuk Bürosuna böyle bir açıklama yaptırdı. Yani yalan haberi kendisi yaydı ve bu yalan haber üzerinden de siyaset yaparak halkı eyleme davet ediyor.
Öcalan Yunanistan’a neden dava açtı?
Öcalan’la ilgili bu dezenformasyon dolanırken medyaya yeni bir haber düştü: Öcalan Yunanistan’a dava açmış ve dava işleme konmuş. Yani Öcalan Yunanistan’ı AİHM’ne şikâyet etmiş. Tamda Türkiye ve Yunanistan arasında gerginlik ve restleşme varken Öcalan’ın dava açması oldukça ilginç görünüyor.
Her ne kadar davaya ilişkin çok ayrıntılı bilgi yoksa da aslında davanın 40 gün önce açılmış olması gerekiyor. Yani Öcalan Türkiye’ye bir jest yapmış. Öcalan bunu 1999 yılında da yapmış ve Türkiye’ye getirilmesinde Türkiye’den çok Yunanistan’ı hedef yapmıştı. Öcalan 2000 yılı haziran ayındaki bir görüşme notunda, “Buradakiler (devlet) Yunanistan’a yüklenmemizi istiyor” demişti. Öyle görülüyor ki Öcalan devletin o çizgisini devam ettirmiş.
Yani her şeye bakınca görünen bu Öcalan üzerinde bir tecrit bir yok ama hem devletin hem de PKK’nin bir Öcalan kampanyasına ihtiyacı var. Kürdistan’ın tüm parçalarında yaşanan süreçle bağlantılı bir ihtiyaç var.
Rojhilat’taki halk hareketi PKK’yi zora sokuyor
PKK Doğu Kürdistan ve İran’daki halk hareketinin erkenden soğumasını istiyor. Çünkü tüm yönetim kademesi İran’ın sağladığı ortamlarda yaşıyor, hayatları İran’ın güvencesi altında. İran’da ki Kürt hareketinin uzun sürmesi, PKK’nin hesapları ve medyadaki propaganda düzeni bozulmaktadır. Bu nedenle Öcalan gündeminin bir ayağı aslında İran’daki faşist rejime karşı Doğu Kürdistan devrimini unutturmaktır. Kürtlerin yönünü İran’dan saptırmak istiyor.
Diğer bir husus ise PKK’nin askeri kanadı HPG’nin Kürdistan Bölgesi sınırları içindeki TSK operasyonu karşısındaki yenilgisini ve operasyonun gerçek bilançosunu gizlemek istiyor. Bu gündem saptırmak meselesi de önemli bir konu.
Fakat bu iki gündemin önüne geçen şey Rojava’dır. Birkaç ana başlıkta incelersek.
Türkiye’nin Rojava’yı işgal planında yeni yöntemler
Türk devletinin Rojava’ya yapmayı planladığı operasyon süreci Efrin ve Serê Kaniye’ye yapılandığı gibi sessizlikle karşılanmadı. Uluslararası toplum rahatsızlık gösterdi. Askeri operasyonun koşulları zorladığını gören Türk devleti Rojava’yı işgal planının bir parçası olarak Öcalan ve PKK’ye nasıl bir rol verilebilir üzerinde tartışıyor. Yani Türk devleti askeri olarak olmasa da siyasi olarak Rojava’yı içten nasıl feth ederim planı yapıyor.
Net olarak burada belirtilecek husus şudur: PKK ve devlet yetkililerinin açıklamalarına rağmen iki taraf arasında bir görüşme trafiği olduğu kesindir. Bu trafik hiçbir zaman durmamıştır.
Öcalan’ın Efrin’deki rolü:
Öcalan Efrin içinde rol üslendi. Murat Karayılan’ın kendisi “Efrin’de direnişimizi kırmak için Rusya ve Türkiye İmralı’ya heyet gönderdi. Yakında kapsamlı açıklama yapacağız” dedi. Ama o acıkama hiçbir zaman yapılmadı ve Efrin bir gecede bırakıldı.
PKK ve onun kolu olarak YPG neden Efrin’i aniden bıraktı? Karayılan İmralı’ya heyet gönderildiğini nereden biliyordu? Öcalan heyete ne söyledi? Bunlar hiçbir zaman açıklanmadı. Ama Öcalan’ın bunda rolü olduğu objektif siyaset yapan insanların ortak görüşü.
Fakat koşullar eskisi gibi değil. Türkiye’nin yeni taleplerinin Efrin’deki gibi çabucak ve sezdirilmeden el değiştirmesi zordur. Çok çelişkili bir ortam var. Bunun için Türkiye günlük siyaset belirliyor. Öcalan ve PKK’nin nasıl bir rol oynaya bileceğini tartışıyor.
Öcalan’ın otorite kaybı var mı?
Öncelikle Öcalan’ın medya istatistiklerinin de sözünü ettiği bir Demirtaş karşısında itibar kaybı var. Öcalan İstanbul seçimi için AKP’ye oy verilmesini istedi ama kitle tam tersini yaptı. Elbette ki devlet bu durumu görüyor.
Ayrıca Türk devletin PKK’nin dışardaki üyelerinin durumunu da görüyor. Cemil Bayık’ın İran ile kurduğu ilişkilerin farkında. Ayrıca dışardaki PKK yönetiminin aslında Öcalan’ı ekarte etme istemini de görüyor.
Öcalan aslında sadece AKP’nin değil Türk devletinin Kaz getiren tavuğudur. Kalkıp öyle rast gele kesip o yumurtalardan vazgeçemezler. Daha ince hareket etmeye gerek var. Devlet daha farklı bir yöntem arayışında.
Demirtaş, Öcalan kıyaslamaları, gündemleri, HDP’nin tutumları, HDP’li vekillerin ve bazı şahsiyetlerin sık sık yaptıkları Süleymaniye ziyaretleri hepsi bununla ilgili.
Ayrıca şunu görmek gerekir AKP Türk devletinin pek çok kurumun kontrol etse bile hala AKP tek başına devlet olmamıştır. AKP’nin içinde pek çok kanat olduğu gibi AKP’nin dışında da Türk devlet menşeli güçler ile vardır. PKK bunların tümü ile ilişkilidir. Rojava’yı işgal projesi AKP’nin değil Türk devletinin tüm kurumları ve taraflarının ortak projesidir. Bu nedenle AKP veya değil tüm kanatlar Rojava’yı en az zararla nasıl işgal, o olmazsa da bloke etme yollarını arayacaklar ve aralarında iş bölümü yapacaklardır. Bu nedenle gözümüz sadece AKP’de değil tüm sahne önü ve gerisinde olmak zorundadır.
PKK ne zaman “Başkan Apo’nın hayatı tehlikede” demişse altından başka şeyler çıktı
Unutmayalım ki, Sakine Cansız öldürülürken bile PKK ve Türk devletinin istihbaratı MİT arasında görüşme vardı. Şimdide görüşmeler vardır. PKK, İmralı ve Devlet arasındaki görüşmeler kesintisiz sürmektedir.
Öcalan yaşıyor, hayattadır. PKK en son “Başkan Apo’nun kalp krizi geçirdiğini duyduk” diye veryansın ettiği zaman Kerkük işgal ediliyordu. Kerkük işgal ediliyordu, PKK kitlesi Avrupa’da Bijî Serok Apo diye Avrupa kurumlarına saldırıyordu. İşgal öyle görünmez kılındı.
Yani ne zaman fazla “Bijî Serok Apo” sloganı atıyorsa o zaman Kürtlerin başına bir oyun oynanıyor demektir. Şimdi de Rojava halkı “İmralı tecridini kırmak için” elinde Öcalan fotoları ile sokaklara çıkartılıyor. Şengal halkı pamuk ipliği bir hayat yaşıyor, toprakları işgal altında ama “Öcalan’a özgürlük” sloganı ile sokaklara çıkarılıyor. Bu boşuna değildir. Hiç aldanmamak gerekir. Kürtlerin gündemi Öcalan değil Kürdistan ülkesi ve halkının kendini yönetme ve işgalcileri söküp atma gündemidir.