HPG’nin 18 Ekim günü bir bildiri yayınlayarak 17 gerillasının kimyasal silah nedeni ile hayatını kaybettiğini açıklaması ardından yaşanan tartışmalar devam ediyor. Türk devleti tüm siyasi partileri, şahsiyetleri ile bir bütün halinde “Türk devletinin asla savaş suçu işlemeyeceğini” belirtiyorlar. Oysa ki Türk devleti Cumhuriyetin başından itibaren her türlü savaş suçunu işlemiştir.
PKK ise olayı sadece bir ajitasyon, manüplasyon çerçevesinden işliyor. PKK medyasının öncülüğünde tüm kurumları bu olayın intikamını almak için çağırı yapıyor. Gençlere katılım çağrısı yapıyor, halkı sokaklara çağırıyorlar. HPG ana karargâh Komutanı Murat Karayılan ise konu hakkındaki uzman bilim adamı, kimyager gibi televizyona çıkarak “5 çeşit gaz kullanılıyor” diyerek hepsinin Latince isimlerini söylüyor.
Oysa ki gerçek şudur PKK ve Türkiye’nin 40 yıllık savaş mizanseninde taraflar onlarca defa savaş suçu işlemiştir. Yine bu mizansenin bir parçası olarak gerektiğinde bu suçları öne çıkarmış, gerektiğinde geri çekmiştir. İki taraf her zaman anlaşma yolunu bulmuştur. Kürt gençleri arada kim vurduya gitmiş ve unutulmuştur.
Sadece 1990’lardan günümüze en belirgin birkaç olaya bakarsak gerçek anlaşılacaktır.
Çiyaye Bezar olayı: 17 Mayıs 1994 tarihinde Adıyaman Bêzar 28 kişi hayatını kaybetti. Bunların hepsi PKK’ye katılan yeni savaşçılardı. 22’si 18 yaşın altındaydı. Olay büyük yankı yaptı. Fakat o dönem Şam’da Abdullah Öcalan’ın yanında bulunan Yalçın Küçük PKK’nin olayı çok büyütmemesini istedi. Bu istek devletten gitmişti. Öcalan kabul etti. Şu anda hiç kimse bu 28 kişiden söz etmiyor.
Kör Kandil-Cudi dağı-Bilika köyü: 10 Mayıs 1999 yılında Cudi dağının Bilika (Ballı Kaya) köyünün sarp yerlerinde gizlenen 19 PKK gerillası hayatını kaybetti. Türk devleti ilk kez bu kadar ciddi ve etkili biçime kimyasal kullanmıştı. Alandaki tüm askerleri çekmiş, mağarayı iki saat boyunca kimyasal ile vurmuştu.
Olaydan birkaç gün sonra PKK gerillaları olay yerine gitmiş kapsülleri bulmuş, fotoğraflar çekmişti. Oradan getirilen malzemeler Almanya’ya gönderilmiş ve kimyasal silah kullanıldığı laboratuvar sonuçları ile netleştirilmişti. Bu olay gerçekleştiği tarihte Abdullah Öcalan imralı’da devlet ile görüşme halindeydi. Devlet kendisine bu olayın üstünü kapatması talimatı verdî. Abdullah Öcalan Temmuz 1999 yılında PKK Başkanlık Konseyi adlı kuruma yazdığı mektupta aynen şöyle demişti: “Bu olayın medyaya ve Avrupa kurumlarını yansıtılmasına gerek yoktur. Bu olaylar bazı güçler tarafından Türkiye’ye karşı kullanıla bilir. Biz bu sorunları kendi aramızda çözeceğiz. Devleti hedef yapan hareketler yapılmasın”.
Nitekim PKK Abdullah Öcalan’ın belirttiği biçime hareket etti. Olayın üstü örtüldü. PKK uzun yıllar böyle bir olay olmamış gibi davrandı. 2011 yılında PKK Cudi’deki kimyasal olayını medyasında verdi. Amaç ise Türk devletinin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak değildi. 2011 yılında genel Kurmay başkanı olan Necdet Özel’i hedef göstermeyi amaçladı. Çünkü o dönem PKK ve AKP arasından su sızmıyordu. Oslo görüşmeleri vardı. AKP’ye destek çıkmak için eski Kemalist Ordu üyelerini ve Ergenekoncuları hedeflemek için Cudi’deki kimyasal dosyası açıldı.
Aslında çok büyük bir trajedidir: “İmralı’nın Kemalist Türk devletinin talimatı ile ‘üstünü örtün’ dediği Bilika Kimyasal silah meselesi 12 yıl sonra bu kez İslamcı AKP devletinin talimatı ile Kemalistleri vurmak için açılmıştı.” Bugün bile PKK medyasının arşivlerini karıştırırsanız Cudi-Bilika köyü kimyasal dosyasına ilişkin hiçbir belge ve foto bulamazsınız. Oysa ki tüm cenazelerin fotoğrafları ve kullanılan silahların kapsülleri PKK’nin elindedir. Fakat PKK ve Türk devleti olayı beraber hasır altı etmiştir.
Geliye Tiyare (Kazan Vadisi):
22-24 Ekim 2011 tarihinde Çukurca’nın Geliye Tiyare bölgesinde eylemden dönem PKK birlikleri uçaklar tarafından hedeflendi. Olayda 36 PKK gerillası hayatını kaybetti. Halk PKK’yi beklemeden olaya tepki verdi. PKK burada kimyasal kullanıldığını iddia etti. Olayı medyasında işledi. Olay yeri şehrin hemen yanı başıydı. Olay yerine HDP vekilleri, gazeteciler herkes gitmişti. Kimyasal kullanılan bir yere bu biçimde gidile bilmesi imkansızdı. Olay yerinden araştırmak için pek çok numune toplandı. Bu numunelerin incelenmesinde kimyasal silah kullanılmadığı netleşti. Fakat PKK olayı epey bir dönem işledi. Ta ki 2013 yılı Newroz’unda Öcalan’ın barış çağrısı yaptığı döneme değin bu devam etti. Fakat 2013 yılında Tiyare katliamı ve Roboski katliamı İmralı’nın direktifi ile hasır altı edildi.
Öcalan Tiyare meselesi için şöyle demişti: “Bu olayı (Geliye Tiyare) Cemaatçiler yaptı. Roboski, Paris olayları hepsinin altında Cemaat var. AKP ile geliştirmeye çalıştığımız çözümü baltalamak istiyorlar. Bunlar hükümete darbe geliştirmek istiyorlar. Biz onları burada boşa çıkardık. Geliye Tiyare ve Roboski meselesini çok abartmayın genel çözüm olunca hepsi çözülecek”.
PKK Geli Tiyare meselesini de tıpkı diğer olaylar gibi uluslararası hukuka taşımadı. Bu kez de sorumlu cemaatçilerdi. Geliye Tiyare olayı çok uzak tarihte yaşanmış bir olay gibi şimdi sadece PKK’nin ihtiyacı olduğu zaman tozlu raflardan indirilip hatırlanıyor.
Sadece belli başlı üç olaya bile bakınca Türk devletinin kimyasal silah kullanıp kullanmadığı meselesinin PKK ve Türk devletinin aile içi sorunu gibi ele aldıklarını görüyoruz. PKK hiçbir zaman devleti suçlamıyor. Hep devletin içinde ki bir kesimin izni ile bir diğer tarafı suçladığını görüyoruz.
PKK şimdi 2022 yılı kimyasal silah kampanyasının ardında da sözü geçen diğer üç olayın bir benzeridir. Bu kez de PKK’ye göre bu gerillaları AKP-MHP faşizmi kimyasal silah kullanarak öldürmüştür. PKK’nin olayı gündeme getirmesinin arkasında da başka güçler vardır. Zamanla her şey açığa çıkacaktır.
2022 yılı kimyasal silah kampanyasında adı geçen 17 gençte tıpkı diğerleri gibi PKK ve Türk devleti ilişkileri gerektirdiği zaman unutulacak ve olay hasır altı edilecektir. Kürt gençlerinin hayatı yine PKK’nin siyasi kampanyasında bir konu mankeni ve propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır.