26 Eylül gecesi Mersin Mezgitli’deki polis evine dönük yapılan saldırıyı HPG üslendi. Olayın zamanlaması çok ilginçti. AKP’nin sıkıştığı ve kamuoyu kaybettiği bir dönemde yapılması nedeni ile herkes ilk anda “AKP’ye can simidi atıldı” diye yorumladı. Hatta PKK’ye yakın çevrelerde sosyal medya kullanıcıları ilk anda “bu eylem PKK’nin eylemi değil bu eylemi devlet yaptırdı” dedi.
Fakat dört gün sonra HPG olayı üslendi. HPG olayı üslenince olayın seyri değişti. Olay önemli bir olay haline geldi. Çünkü Kuzey Kürdistan’da özellikle AKP- PKK döneminde bu eylem gibi belirgin birkaç eylem vardır. Bu eylemlerin hepsi de arkasında kaos getirmiştir. Şöyle bir hatırlarsak.
Silvan’da 13 askerin öldürülmesi:
Silvan olayı 12 Haziran’daki Türkiye seçimlerinden bir ay sonra 14 Temmuz 2011’de gerçekleşti. O dönem PKK ile devlet arasında görüşmeler vardı. Oslo süreci devam ediyordu. Devletin hem İmralı ile hem de Kandil ile ilişkisi vardı. Bu ilişkiler gizliydi kimse bilmiyordu. PKK, 13 Türk askerinin öldüğü Silvan eylemini ilk etapta üslendi. Fakat daha sonra çark ederek güçlerimiz kendini korudu dedi. İşin ilginci Türk askeri mahkemeleri 13 kayıp veren Türk komutanına hiç ceza vermedi. Bu olay bir muamma olarak kaldı.
Daha sonra üst üste kaos süreçleri yaşandı. PKK Kuzey Kürdistan’da çok büyük kayıplar verdi. Sadece Geliye Tiyare’de 37 kayıp verdi. Daha sonra Roboski olayı yaşandı. Kuzey Kürdistan büyük bir kaosa girdi. Onlarca insan tutuklandı. PKK’de devlet te eylemin yarattığı sonuçlardan nemalandı.
Ceylanpınar’da polisin öldürülmesi:
2015 yılı 22 Temmuz günü Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis, evlerinde elleri ayakları bağlı kafalarına birer kurşun sıkılmış biçimde infaz edilmiş halde bulundu. Olayı o zaman da HPG üslendi. HPG “bir Apo’cu fedai tim iki polisi vurdu ve kimlik ve silahlarına el koydu” dendi. Daha sonra PKK yine çark ederek olayı biz yapmadık dedi. Olay açığa çıktıkça bu olayın da karmaşık bir olay olduğu ortaya çıktı.
Bu olay yaşanırken de çözüm süreci vardı. Türk devleti, İmralı ve PKK arasında her gün vızır vızır görüş alış verişi vardı. Bu iki polisin öldürülmesinden sonra sürecin bittiği söylendi. PKK hendek kazmaya başladı. Aslında Ceylanpınar olayı Kuzey Kürdistan’ın baş aşağı gidişini hızlandıran bir eylemdi.
Mersin eylemi bu iki eylemin bir benzeri
Mersin eylemi bu iki eylemi andırıyor. Bir defa eylemin yapılış biçimi hakkında tıpkı diğer iki eylem gibi şaibeler var. Devlet sesini etmemiş o iki zavallı kızın oraya kadar gitmesine müsaade etmiştir. PKK bakın hala eylem yapa biliyorum diye gösteriş yaparken devlet ve AKP’de bakın terör tehlikesi var diyor.
Ayrıca her iki tarafında bir boy gösterisi yapıp imaj yenilemesi gerekiyor. Mersin eylemi Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile ilgili değildir. AKP ve PKK arasında 2004 yılından beri devam eden gizli kapaklı görüşmeler, ilişkiler, ittifaklar ve pazarlıkların bir sonucudur.
Mersin eylemi devam eden kaosu yeni bir aşamaya yükseltecektir
Biraz aklı siyasete çalışan kişiler bir iki polis öldü diye Türk devletinin Kürt meselesini çözmeyeceğini bilir. Hatta aklı başında kişiler Mersin eylemi sonrası büyük bir kötülük, kaos ve karmaşa dalgasının gelmesinden çekiniyor. Selahattin Demirtaş’ın bu eylemi eleştirmesinin nedeni de budur. Demirtaş, PKK ve Devlet arasındaki devam eden tüm ilişkileri biliyor. Hiç sesini etmemiş ve zaman zaman bir parçası olmuştur. Bundan sonra da olacaktır.
Demirtaş’ın duruşunu başka bir yazıya bırakarak şu an için tutumunun doğru olduğunu söylemekle yetinelim. PKK silahşorleri bunun için Demirtaşı hedef aldılar. Aslında karşı çıkan herkesi hedef alıp hain ve korkak olmakla itham edecekler. Tıpkı hendek döneminde yaptıkları gibi.
Bu eylem neden yapıldı?
PKK nerdeyse 2017 yılından bu yana ilk kez şehirde bir eylem yaptı ve üslendi. AKP ve Türk devletinin en zorda olduğu dönemlerde hatta 17 Temmuz 2017 döneminde bile PKK şehirde eylem yapmadı. Normalde bu tür eylemleri TAK veya PKK’nin başka örgütleri üslenir. HPG’nin direk üslenmesi bilinçli bir tercihtir, HPG bir yerlere mesaj vermek istemiştir.
Bu eylemden çıkacak birkaç sonuç var;
Öncelikle şunu söyleyelim nasıl ki diğer iki eylemde AKP ve PKK arasında ilişkiler vardıysa şimdide vardır ve masadaki pazarlıkta elini güçlendirmek için bu iki zavallı kadın PKK’li bile bile ölüme yollanmıştır.
Artık Türk devletinin kendisi ile özdeşleşen AKP’de eyleme bile bile izin vermiştir. Bundan sonra da verecektir.
Bu eylemin ucunun gelip dokunacağı nokta Rojava olacaktır. PKK’nin bir eylemciyi Rojavalı bir kadından seçmesi ve eylemin direk Rojava’dan giden kişilerce yapılması da bilinçli bir tercihtir. PKK Rojava’yı hedef göstermiştir. Bu AKP’nin elini güçlendirecek bir harekettir. Tam tersi olarak ABD’nin elini zayıflatacak bir harekettir. Bu eylemin ardında yatan pazarlık tıpkı Efrin vb yerlerde olduğu gibi yine Rojava’ya ödettirilecektir.
HPG büyük bir imaj kaybı yaşamaktadır. Kuzey’de hiçbir gerillası nerdeyse kalmamış, Güney’de de operasyonlarda kayıp vermiştir. Öyle görülüyor ki HPG komutanı Murat Karayılan’ın içte ve dışta imajını yenilemeye ihtiyacı vardır. Ayrıca PKK halkı ve kendi kadrolarını motive edecek iki tane tanrıça feda (!) yaratmıştır.
Uzun vadeli devletin inceden ince yürütmeye çalıştığı bir siyasette Çukurova-Akdeniz hattındaki Kürtlere dönük sindirmedir. Devlet Adana ve Mersin çevresindeki Kürtlerin nüfusunun politik güç olacak kadar fazla olmasından rahatsızdır. Üstelik buradaki Kürt kitlesi HDP’li olmasına rağmen Kürdistanidir. Mersin’de Kürtlerin iki milletvekili vardır, Belediye başkanı ve meclis üyeleri vardır. Devletin burada Kürtleri dağıtacak ve hedef gösterecek bazı hareketlere ihtiyacı vardır.
HPG’nin eylem askeri başarı vb açıklamaları anlamsızdır. 40 yıllık askeri bir hareketin iki mermi atarak şov yapmasını askeri başarı ile alakası yoktur. Şov yapılmıştır.
Sonuç olarak Mersin eylemi AKP’ye de PKK’ye de yaramıştır. İki tarafta sevinmiştir. İki tarafta bir iki böyle eylem daha olsa da biraz sıkıntıyı atlatsam demektedir.
Olan sadece ölen o iki fukara kadına olmuştur. Rant ise kapalı kapılar ardındaki PKK ve Türk devletine kalmıştır.