Kürtler, Rojava devriminin sonuna mı geldi?

Kürtler için Rojava devriminin sonuna mı gelindi?

Arap baharı Ortadoğu halklarının bir sonbaharı oldu. Kürtler için büyük bir umutla başlayan baharın sonunun nasıl olacağı ise hala belirsiz. Fakat 2012 yılında başlayan sürecin Kürt menşeli ürünü olan Rojava için tehlike çanları çalıyor. Hem Kürdistan sömürgecilerinin hem de Kürtlerin yorum ve çizdiği yol haritalarına bakınca Rojava’nın kaderinin nasıl olacağı konusunda büyük bir kaygı duymamak elde değil. Özellikle de Mazlum Abdi’nin 15 Temmuz günü yaptığı basın açıklamasından sonra bu kaygılar daha da arttı.

Mazlum Abdi tek bir kez Kürt demedi

HSD Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin yaptığı basın açıklamasında dikkat çeken en önemli şeylerden biri Abdi’nin konuşma boyunca tek bir kez Kürt ve Kürdistan kelimelerini kullanmamış olmasıydı. Hatta Rojava bile demeden sadece Kuzey Suriye demesiydi.

Burada karşımıza şu soru çıkıyor; “Temsil ettiğiniz kimliğin adını anmaya çekiniyorsanız, o kimlik için ne isteye bilirsiniz?

Tam burada Mazlum Abdi’nin siyasi geleneği PKK, PYD, HSD, YPG vb yapıların Kürtler için temsiliyet düzeyi akla geliyor.

PKK yıllardır Kürt ulusu- Kürt milleti demeyerek, Kürt halkı dedi. Daha sonra ise Kürtler daha geri bir plana itilerek Demokratik ulus ve halklar kavramı Kürt halkı sözünün yerine ikame edildi. Peki Kürt ulusu demekten çekinen bir harekete siz vatansever ve yurtsever diye bilir misiniz? Elbette ki hayır.

Kendi ülkesinin, ulusunun, topraklarının adını söylemekten çekinen bir kişinin kendi Kürtlerin temsilcisi görmesi kabul edilemez.  Kürtler adına yol çıktınsa, Kürtleri temsil ediyorsan önce hiç korkmadan Kürt demen, Kürdistan demen gerekir. Kendi kimliğini söylemekten bile çekinen kendi halkı için bir şey talep etmez-edemez.

Abdi: Bu kez savaş tüm Suriye’nin savaşı olur

Mazlum Abdi konuşmasında “Türk devletine karşı büyük bir direniş verileceğini” açıkladı. Hatta “Bu kez Kürtler ve QSD’nin savaşı olmaz, tüm Suriye’nin savaşı olur. Suriye topraklarının işgal edilmesini istemeyen herkesin savaşı olur” dedi.

Evet uzaktan ve duygusal söylemlerle bakınca her şey çok güzel görünüyor. Oysa ki işin gerçeği çok farklı. Türkiye’nin işgal etmek istediği topraklar Suriye değil Kürdistan toprağıdır. Suriye devleti de tıpkı Türk devleti gibi Rojava Kürdistan’ın da işgalcidir.

Kürtler neden Suriye topraklarının işgal edilmesine karşı çıkmak için savaşsınlar.

Gerçeğe bakarsanız Mazlum Abdi’nin “Türk işgaline karşı Suriye’nin kutsal savaşı” olarak lanse edişi “Kürtlerin Çanakkale’de, İngilizlere; Erzurum’da Ruslara karşı” verdiği kutsal savaşı andırmaktadır. Yani Mazlum Abdi’nin yeni gibi keşfettiği “işgale karşı ortak mücadele” verilmesi Kürlerin yüz yıl önce de denediği bir yöntemdi ve başarısız olundu. Kürtler Türklerin yanında savaştılar sonra ise Türkler dönüp Kürtleri katletti. 20 yüzyılın özeti böyle.
Suriye devletinin aynı şeyi yapmayacağının garantisi nedir? PKK ile Suriye devleti arasında Tahran’ın garantörlüğünde bir dizi anlaşmanın yapıldığı biliniyor. Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Rıza Altun bir dönemdir Şam’da yaptıkları anlaşmaların maddeleri hakkında bir bilgi yok.

Kürtlerin son 50 yılda siyasetten öğrendiği şey şu olmalı: Uluslararası garantör olmadan yapılan hiçbir anlaşmanın Kürtlere zerre faydası yoktur.

 Abdi: “Suriye ordusu Tel Rıfat, Minbic ve Kobani’ye yerleştirildi”

Aslında Suriye devleti hiçbir zaman Rojava’dan çıkmamıştı. Qamışlo, Haseki gibi şehirler rejimin elindeydi ve rejim şu ana değin öğretmen, petrol rafinerisi çalışanları, belediye, nüfus, polis vb. tüm kurumların maaşlarını ödüyordu. Gelip sınıra yerleşen bir Suriye devleti bundan sonra Kürtlerin hiçbir hakkını tanımaz. Çünkü en zor döneminde bile Suriye devleti adına açıklama yapan bakanlar Kürtler için verilecek tek hakkı “haftada iki saat seçmeli Kürtçe ders” olarak göstermişti.  Bundan sonra Suriye devleti Kürt milletine bir hak tanımaz, belki PKK yöneticilerine geliş-gidiş, barınma, eğitim vb. hakları tanır.

Türkiye’nin planı işgal mi; Kürtleri Suriye devletine mahkum kılmak mı?

Ortadoğu’da anti-Kürt karşıtı bir cephe var. Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den oluşan bu cephenin tek ortak özelliği Kürtlerin kendini yönetme hakkını kullanmasını kabul etmemek.

Türk devleti Rojava’yı işgal etmek isteyince doğal olarak Kürtlerin varlığına saldırıyor. Fakat Türk devletinin ikili bir planı var. Rojava’yı işgal edebildiği kadar işgal edecek. Tümden işgal edemeyeceğini kendisi de biliyor. Bu nedenle planının ikinci ayağı kendisinin işgal edemediği yerlerin Suriye devletinin mutlak otoritesi altında yönetilmesi.

Aslında Mazlum Abdi’nin Kobani, Minbiç vb yerlere Suriye ordusu geldi demesi Türk devletinin ikili planının bir bölümünün başarılı olduğu anlamına geliyor. Yani artık gerçek anlamda ortada bir Rojava yok, bir Kuzey Suriye var. Yani Abdi’nin yapığı açıklama anti sömürgeci bir açıklama değildir. Sadece hangi sömürgeciyi kabul ettiklerinin açıklamasıdır.

Kürtlerle bir birlik olmaz mıydı?

Mazlum Abdi’nin konuşmasında kendisine sorulan Kürtler arası görüşmelere ilişkin çok geçiştirmeci ve basit bir cevap veriyor: Diyaloğ bazı sebeplerden  dolayı donduruldu, şartların oluşması ve sebeplerin ortadan kaldırılması ile birlikte yeninden görüşmelerin başlayacak.

Oysa ki Kürtler arası birlik meselesi böyle basit bir cevapla geçiştirilemez. Çünkü tali denen esas bir meseledir. Rojava’da hiçbir zaman Kürtler arası birlik olmayacak.

Bunun iki sebebi var: Birincisi; PKK siyasetinde hiçbir zaman hiçbir yerde Kürtlerle birlik kurulmamıştır. PKK’nin birlik dediği ihtiyaç duyduğu zaman kullanılan bir kavramdır. PKK Kürtler arası birliğe karşı bir yapıdır. Rojava’da aynı siyaseti uyguladı. Rojava birlik görüşmeleri sadece Kürtler arası birlik görüşmelerini dayatan ABD ve benzer güçleri, kamuoyunu oyalamak için yapılmıştı.

İkincisi ise; PKK Rojava’yı bir Kürt yapısı kurmak için almamıştı. PKK Rojava’yı İran ve Suriye’den devir aldı. Bu devir alışta ise Rojava’nın kaderinin en baştan beri İran ve Suriye devletine bırakılması vardı.

PKK’nin 2013 yılından bu yana Kürtler arası farklılıklara oynaması, Kürt toplumunu birbirine kışkırtmasının altında yatan neden Rojava üzerinde birlik olmayı kabul etmemesiydi. 2013 yılında Hewler’de yapılan ulusal birlik görüşmeleri de bu nedenle PKK tarafından bitirildi.

Tüm açılarda bakınca ortaya çıkan sonuç şudur. PKK’nin Rojava’daki duruşu Rojava’yı kendini yöneten bir Kürt oluşumu olmaktan uzaklaştırmıştır. Şimdiki hali ile Rojava artık Suriye ve Türkiye sömürgeciliklerinin çıkar savaşının bir parçası olarak kaderi belirlenecek duruma gelmiştir.

Diğer Haberler