Geçtiğimiz cumartesi günü PKK tarafından Almanya’nın Duesseldorf şehrinde bir yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşe damgasını vuran şey ise bir ayakkabı oldu.
Yürüyüşün önünde dev bir Mekap marka ayakkabı maketi vardı. Ayakkabı gerilla ayakkabısıymış. Kızlı, erkekli gençler ayakkabıyı omuzlarında taşıdılar. Sorsanız gerillaya saygının bir sembolü olarak söz edilecek. Oysa ki o ayakkabının ne gerilla ne Kürdistan ne işgalciye karşı mücadele ne de sömürgeciliğe karşı tutumla alakası yoktur olamaz. O ayakkabının Avrupa’da Kürtler adına yapılan bir yürüyüşte en önde taşınması sadece piçleşmek ve putperestleşmek ile alakalıdır.
Piçleşmek kendi olmayan bir şeye yabancılaşmaktır;
Piçleşmek siyasi anlamda özünü kaybetmek, kendine yabancılaşmaktır. Kendi olmayan bir şeye dönüşmektir. Kendi kökünden kopmaktır. Putperestlik ise hakikat olanı unutup bir maddeye tapmaktır. PKK’nin 40 yıllık savaşının sonunda kitlesini getirdiği nokta bir ayakkabının etrafında slogan atmak olmuştur. Kuzey Kürdistan’da 5000 tane köy yanmış, 30 bin insan ölmüş, binlerce insanın cenazesinin yeri bilinmiyor, hala Kuzey Kürdistan eskisinden daha büyük bir işgal altında, insanlar Kürt dilini konuşmaz hale gelmiş, büyük bir asimilasyon tehlikesi var ve kendi Kuzey’in sahibi gören PKK bir ayakkabının etrafında zafer sloganı attırıyor.
Kürt kapanı: Öcalan ve ölen gençler
Yani PKK öncülüğündeki Kuzey halkının kaderi Abdullah Öcalan resmi ile bir ayakkabı arasında bırakılmış. Aslında eskiden sadece Abdullah Öcalan’ın putu etrafında toplatılırdı. Anlaşılan artık Abdullah Öcalan sembolü yetmiyor bu nedenle biraz daha arabesk, biraz daha popülist ve biraz daha duygusal bir figür olarak gerilla ve gerilla ayakkabısı da ortaya konmuş.
Aslında diye biliriz ki PKK’yi yöneten derin akıl Kürtleri Abdullah Öcalan ve mekap ayakkabı kapanına almış. Bu iki put arasında insanlar gerçekleri sorgulayamaz duruma gelmiş.
Bir yandan her gün gençler ölüyor. Ölüm de yüceltiliyor. Sonuç olarak ölenin arkasından konuşulmaz, ölüye acınır. Doğal olarak da 15-20 yaş arası çocukların niye öldüğünü sorgulamak bile günah sayılıyor. Ölenler oldukça da PKK bu kan-ölüm-inanç-duygu girdabından kendine kitle devşiriyor. PKK’nin şehitliği ölümden daha fazla yüceltmesinin nedeni var olmak için ölecek ve ölüme tapacak insanların olması zorunluğudur.
Bir kurbanlık koyun; gerilla
PKK’yi iyi tanıyanlar bilir eğer PKK bir şeyi sembol haline getiriyorsa kesin orda bir bit yeniği vardır. PKK’nin şimdi ölüme ihtiyacı vardır. Ölen gerillaların etrafında bir mit yaratarak hem gerillayı ölmeye motive ediyor hem kitlesini duygusal olarak hınçlı hale getiriyor.
Aslında bu işin kurbanı olan genç gerillalardır. Bilinçleri yıkanmış, kendi hayatı hakkında söz söyleme gücü olmayan bu genç gerillalar ölüme yatırılmıştır. Tıpkı kurbanlık bir kuzunun evin önünde iyi beslenmesi gibidir gerillaların putlaştırılması. Kurbanlık kuzular, evin önünde alınlarına kına yakılır, boncuklarla süslenir, iyi beslenir etine ihtiyaç olunca da boyunları bıçağın altına konur. Gerillalar da aynen öyledir. Ölünce yayınlamak için videoları çekilir, şarkılar söyletilir, fotoğrafları çekilir, üzerine şarkılar yazılır, ayakkabısı sembol yapılır. Daha sonra öleceği bile bile adına savaş tüneli denem ölüm mevzilerine gönderilir. Ama ölünce dört beş yıl öldüğü gizlenir.
Eğer bir gerilla artık yoruldum, ayrılmak istiyorum derse öldürülür. 30 yıl hizmet eder, kolunu bacağını kaybeder ayrılınca hain ilan edilir. Evet gerilla bir kurbanlık koyundur. PKK’nin kendisini ardında gizlediği yaşayan cenazedir gerilla.
Avrupa’da kendi hayatını garanti altına almaya çalışan insanlar dağın başındaki fukara çocuklara ölmekten çekinmemesi için duygusal destek vermek için sokağa çıkıyor.
Ayyakabı maketi direnişin değil bir kapan ve bir rantın sembolüdür
Gerilla kurbanlıktır: Devlet vurur; PKK devletin önüne atar; PKK kitlesi ölsün diye zılgıt çeker, alkışlar; ayrılmak isterse öldürülür. O kitle eğer gerillaya saygısı varsa, bu çocuklar niye ölecekleri bilindiği halde hendeklere gömüldü, niye ölüm tünellerine yatırılıyor, niye ölümleri açıklanmıyor, niye ayrılınca öldürülüyor diye sorardı. Gerilla aileleri çocuklarımızla gurur duyuyoruz diyeceğine önce sorardı “ya benim çocuğumun illa ölmesi mi gerekiyordu?”.
Yani kısaca gerillanın ölümü rant kapısıdır, Avrupa’daki zılgat ve halay çeker, Türkiye’deki değer ailesiyim der arkasına gizlenir, Avrupa PKK yönetimi gerilla öldükçe daha fazla maddi haraç keser, PKK merkezi gerilla öldükçe ben direniyorum der. Gerilla ölümünden herkses rant sağlar. Ama Kürtlerin dediği gibi “ki çu ji kîse xwe çu- kim ölürse kendi kesesinden ölür” dür gerçek olan.
Velhasıl kelam; Kürtlerin, sömürge olarak yaşamak istemediğini, özgür olmak istediğini bir ayakkabı maketi taşıyarak Avrupa’ya anlatamayacağı nettir.
O mekap ayakkabı maketi de Kürt direnişin ve varlığının sembolü değildir. O maket ancak Kürtlere kurulan kapanın sembolü ola bilir.
Kuzey Kürdistan’ın 40 yılın sonunda bir ayakkabı maketine tapar hale gelmesi, çocuklarına o ayakkabı maketini öptürüyor olması da özgür bilinçli bir toplumun değil kendini yitirmiş, akıl meleklerini kaybetmiş bir toplumu gösterir.