Bamernê’de iki çocuğun katledildiği provakasyonu, PKK ve Türk devleti ortaklığı ile gerçekleşti

Bamernê’de iki çocuğun katledildiği provakasyonu, PKK ve Türk devleti ortaklığı ile gerçekleşti, Kürdistan Bölgesi, Asayiş Konseyi, Sömürgecilik, PKK medyası

26 Mayıs günü Bamernê’de iki çocuğun hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan Bamernê olayı PKK medyasının tüm çarpıtmalarına rağmen özünde PKK ve Türk devletinin Kürdistan Bölgesine karşı ortak komplosunun bir sonucudur. Her iki tarafta pratik uygulamaları ve açıklamaları ile danışıklı bir dövüş içinde Kürdistan Bölgesini ve Peşmerge’yi provoke ederek savaşa dahil etmek istemektedirler.

Her iki tarafta açıktan ve dolaylı olarak Kürdistan Bölgesindeki Kürt kazanımlarına karşı düşmanca hareket etmektedirler. Her iki tarafta Kürtlerin kendini yönetecek bir sisteme, ekonomiye sahip olmasını sindirememekte ve aralarında çatışıyormuş gibi görünerek Kürdistan Bölgesini adım adım kuşatmaktadırlar. Bamernê yaşananlar bu durumun sadece yansımasından biridir.

Bamernê’de neler oldu?

Nerwehi aşiretine bağlı Zewa köyü sakinleri Perşembe bir araya gelip pikniğe gittiği alan bombalandı. Alana 2 km uzaklıkta Türk askeri üssü bulunuyor. PKK’ye bağlı güçler ise piknik alanından iki km uzaktan üsse havan ile saldırı yapıyor. Türk devleti de havanlara karşılık veriyor.  Karşılıklı havan atışında PKK’nin attığı toplardan biri sivil halkın içine düşüyor. PKK atılan topun kendilerine ait olmadığını söylese de halk atılan topun PKK topu olduğu yönünde hem halktan hem de resmi kurumlardan açıklamalar var. Aslında atılan topun kime ait olduğundan çok asıl tartışma savaşın neden gelip gidip Bamernê’nin yanında sivillerin içinde verildiği.

Bu durumu en iyi özetleyen ise Bamernê köyü muhtarı oldu.

Muhtar: “PKK ve Türkiye’nin planı savaşı içimize taşımaktır”

 Olaydan birkaç saat sonra medyaya konuşan pikniğe giden Zewa köylülerinin  muhtarı şunları söyledi:

“Biz Zewa seri köyü halkıyız, Nerweyiyiz. Bu 32 yıldır köyümüz ve Nerwe- Rekan alanı Türkiye ve PKK’nin denetimi altında. Biz baktığımız zaman görüyoruz ki PKK ve Türkiye’nin, her ikisinin de bir planı ve savaşı gün be gün bizim içimize getiriyorlar. Biz yıllardır köyümüzden göç etmişiz. Dört yıldır köylülerimiz bir araya gelip beraber piknik yapıp, birbirini görmek istiyordu. PKK, Türk karakoluna üç top attı. Onlarda cevap için verdi. Tabi onlar düşman kimin öldüğü onlar için önemli değil.”

32 yıldır PKK ve Türkiye savaşının mağduru olup, köyünü terk edip Şeladize’den Duhok’a kadar göç etmek zorunda kalan köylüler yine aynı savaşın mağduru oldu.

Sorun topu kim attı meselesi değil, neden halkın içinde savaşıldığıdır

Top kime ait, kim attı tartışmasından daha önemeli olan şey, muhtarın “PKK ve Türkiye’nin planı savaşı gittikçe içimize taşımak istiyorlar” diyerek parmak bastığı gerçektir. Evet Türk devleti Kürtlerin yok sayılması üzerine kurulu bir devlettir.  Sadece Kuzey Kürdistan’da değil diğer Kürdistan parçalarında ki Kürt varlığına da karşıdır. Güney Kürdistan ve Rojava’ya yaptığı tüm saldırılar bu saldırının bir parçasıdır. Bu nedenle Türk devletinin nerede olursa olsun öldürdüğü Kürtleri neden öldürdüğü anlaşılırdır. Bizim asıl yakasını tutup hesap istememiz gereken güç PKK’dir.

PKK’nin Kürtlerin ölümüne yol açacak ondan da önemlisi Türk devletinin stratejik hamlelerinin önünü açan davranışları kuşkuludur. PKK’nin adında Kürdistan olması ve Kürt, Kürdistan gibi isimleri kullanması bu gerçeği değiştirmez. PKK’nin Kürt ve Kürdistan adını kullanması şimdiye değin Kürtlere değil Türk devletine kazanımlar getirmiştir.

1 Haziran hamlesi Türk devletine değil Kürdistan Bölgesine karşı başlatıldı

PKK’nin savaşı Güney Kürdistan’a taşıması uzun ve derin bir devlet planının parçasıdır. 1999 yılı 1 Eylül tarihinde savaşı bitirme ve güçlerini Türkiye sınırları dışına çektiği zamandan bu yana bu plan işlemektedir. PKK, Türk devletinin talebi ve Abdullah Öcalan’ın talimatı ile 1999 yılında tüm Türkiye içindeki tüm güçlerini Güney Kürdistan’a getirmiştir. Güçlerin Kandil ve Behdinan alanına yerleşmesi de Türk devletin çizdiği plan çerçevesinde gerçekleşmiştir.

2004 yılı 1 Haziran’ın da ise PKK savaşı yeniden başlatmıştır. PKK’nin savaşı yeniden başlatma talimatı da İmarlı’dan gelmiştir. Bu da yine Türk devletinin isteği ile olmuştur. 2004 yılı Güney Kürdistan’ın Kürdistan Bölgesi olarak resmiyet kazandığı tarihtir.

Türk devleti Kürtlerin Kürdistan Bölgesi olarak dünya siyasetinde yer almasını kabul etmemiş Kürt bayrağına paçavra, Kürt yönetimine aşiret devleti, siyasetçilere de aşiret ağası demiştir. Sadece bölgesel ve ekonomik realite neden ile ilişkilenmek zorunda kalmıştır.
Ayrı durum PKK içinde geçerlidir. PKK Kürt bayrağını kabul etmemiştir. Kürdistan Bölgesel Yönetimine alternatif olarak elinde tuttuğu dağlık yerlerde Medya Savunma alanları adı altında bir yönetim kurmuştur. Kürdistan Bölgesel Yönetimi diyememiş KDP yönetimi demiştir.

PKK ve Türk devletinin Kürdistan Bölgesi konusunda ki ortaklığını Kürdistan Bölgesinin yaşadığı her kritik dönemde göre biliriz. Her iki yapının medyası da aynı düşman üslubu kullanmaktadır.

Kürdistan Bölgesine kapan

Ortadoğu siyasetinde 20 yüzyılda kurulan ekseni değiştiren Arap Baharından bu yana ise Kürdistan Bölgesine karşı bir kapan kurulmuştur. Bu adım adım kurulan bir kapandır. Bu kapan, Kürdistan Bölgesi’nin PKK veya Türk devleti ile savaşmak zorunda bırakılmasıdır. Son on yılda gittikçe daraltılan bu kapana rağmen Kürdistan Bölgesi bu durumdan kaçındı.
Kürdistan Bölgesinin Türk devletine karşı PKK’nin yanında savaşa girmesi için hiçbir neden yoktur. Böyle bir şey Kürtlere kazanım değil zarar getirir. Kürdistan Bölgesinin yüz yıllık bir mücadele ile kazandığı mevziiyi kendi eli ile yıkması demektir. Böyle bir savaş çıktığı zaman Irak, İran ve Türkiye tanklarının Hewlere ilerleyeceğini en cahil insan bile bilmektedir. Umut tacirliği yaparak bunu ulusal dayanışma, ulusal birlik olarak göstermek kadar cahil bir siyaset olamaz. Sözde ulusal birlik, Kürdistan savunması adı altında Kürdistan Bölgesinin Türkiye ile savaşmasını isteyenler ya bilinçli haindir ya da siyasi cahildir.

PKK, Kürdistan Bölgesini “eğer Türk devleti ile savaşmıyorsan benimle savaş” diyerek kışkırtmak istemektedir. Son iki yıl içinde şehit düşürülen Peşmergeler, siyasi suikastler, medyasındaki nefret dilini kullanarak bunu yapmaktadır. Kürdistan Bölgesi bu oyuna da gelmemiştir. PKK ile savaştan kaçınmaktadır. Eğer Kürdistan Bölgesi böyle bir savaşa girmek istese PKK’nin nefesini kesecek imkanlara sahiptir. 26 Nisan tarihinde Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyinin PKK’ye ait cephaneyi yakalaması ve bunu medyaya vermesi Kürdistan Bölgesinin yapabileceklerinin yüzde biriydi. PKK’ye bakın bizi çok rahatsız ediyoruz, eğer böyle yaparsanız size doğru kuş uçurtmayız mesajı vermek içindi.

Bunun gibi onlarca olaylarla, yol hatlarını keserek, erzaksız bırakarak bile PKK’yi eze bilir. Kürdistan Parlamentosunu toplayarak PKK’yi terör örgütü ilan ede bilir. Fakat bunların hiçbiri yapılmadı. Çünkü Kürdistan Bölgesi PKK ile savaşın da Kürtlere zarar vereceğini çok iyi biliyor.

Ajitatif söylemlerle Kürdistan’da sömürgecilik yenilmez

 2004 yılında başlayan ve özellikle de son yıl içinde Kürdistan Bölgesi, Türkiye ve PKK üçgeninde gerçekleşen olayların PKK ve Türk devletinin aynı düşüncede buluştuğu bir backgroundu vardır. Bu arka planı görmeden, idrak etmeden söylenen her söz, alınan her karar anlamsızdır. Kürdistan’da anti sömürgeci siyaset yürütmek ulusal birlik, düşman, kahramanlık, direniş, zafer, intikam gibi ajitatif söylemlerle yapılmaz. Bamernê olayı da topu kim attı, Türkler düşman şu bu gibi söylemlerle yorumlanamaz. Gerçek bu olayın her tarafın provokasyonu olduğu bu provokasyonun Kürdistan Bölgesini hedef aldığıdır.

Diğer Haberler