Behzad Celali
2020 Ocak ayı Amerika Birleşik Devletleri Devrim Muhafızları Ordusunun Başı Kasım Süleymani ve Irak’taki İran destekli Haşdi Şabi Gruplarının başı Mühendisi’yi hedef almış İran’ın coğrafyadaki kollarını kesmişti. İran ve Şii dünyası yasa boğulurken Ukrayna uçağının düşürülmesi felaketi ile Tahran’daki Üniversite öğrencileri hareketlenmeye İran rejimine karşı sokak eylemleri düzenlemeye başladı.
Tahran’da bulunan Emir Kebir ve Şerif Üniversitelerinde toplanan Kalabalık grup Ukrayna uçağının düşürülmesini protesto ediyorken olaylar hükümet karşıtı protestolara dönüştü, Hükümeti istifaya çağıran protestolar İran geneline yayıldı. ABD Başkanı Donald Trump Twitter hesabından “Cesur ve acı çeken İran halkına: Başkanlığımın başından beri yanınızda durdum ve sizinle birlikte olmaya devam edeceğim. Protestonuzu yakından takip ediyoruz ve cesaretinizden ilham alıyoruz” mesajını paylaştı. İran’da yüzlerce kişinin Molla rejimi tarafından öldürülüp halk hareketinin akamete uğradığı olaylar böyle başlamıştı.
Ambargoların altından kalkılamaz etkileri, Mollaların maceraperestliği Kürdistan, Ahwaz, Belucistan meseleleri başta olmak üzere ülke içindeki çözümsüz krizler İran sokaklarının boş kalmaması için yeterli gözüküyor. İran devletinin etnik azınlıklara dönük politikaları etnik unsurların yaşadığı eyaletlerdeki bilinçli geri bırakılma, bu eyaletlere yatırım yapılmaması İran genelinde halihazırda mevcut olan ekonomik krizlerle birleştiğinde sık sık sosyal patlamalara yol açıyor. Ahwaz’da patlak veren su krizleri Arap ulusalcılarının bağımsızlık talepleri, Belucistan’da ülkenin en fakir eyaleti olmanın doğurduğu sosyoekonomik sıkıntılar, halkın geçimini sağlamak için yaptığı sınır ticaretine devletin verdiği sert cevaplar sıkıntıların ekonomik boyutu. Ayrıca eyalet sınırlarının suni olması, dolayısı ile Devlet eliyle eyalete yönelik baskı uygulanmasına yol açan mezhepçilik, Kurdistan’da yine benzer sorunlara ek olarak güçlü bir bağımsızlıkçı akımın yarattığı enerji ve devletin sert önlemleri İran’daki başat 3 etnik unsurun rejim karşıtı protestolarda en önde olmasını sağlıyor.
Kürt, Arap, Türk kamuoyu İran’a ömür biçerken İranlılarda büyük bir umutsuzluk hakim. Velayeti Fakih sisteminin sarsılacağına, bir Rejim değişikliği yaşanacağına olan inançlarını her akamete uğrayan kitlesel protestolar sonrası biraz daha kaybediyorlar. Aslında İran’da olası bir rejim değişikliği yaşansa bile mevcudun yerine kimin geçeceği, ülkenin Molla rejimine karşı birleşen muhaliflerin İktidar olmasıyla nasıl bir güç savaşına maruz kalacağı konusu kafaları karıştırmaya devam ediyor.
Doğu Kurdistanlı Partiler KODAR adıyla demokratik bir İran mücadelesi verdiğini iddia eden PKK uzantısı PJAK harici bir araya gelip Doğu Kurdistan’da siyasi bir blok oluşturmayı başardı. 1980’lerde Doğu Kurdistan’da 2 başat aktör olan PDKİ ve Komala Doğu Kurdistan’ın büyük bir çoğunluğunu Kontrol etmeyi başarmış fakat mevcudiyetlerini korumayı başaramamışlardı. Komala ve PDKİ arasındaki anlaşmazlık Rejim için fırsat olmuştu KOMALA feodalizmle mücadele niyetiyle Sünni Kürt aşiretlerine dönük baskı politikaları uygulamış birçok Sünni Kürt Kirmanşah’a göç etmişti. Göç eden nüfustan İran devleti Peşmerge Müslimin isimli bir korucu gücü teşkil etmişti bu kuvvet kaos içerisinde olan İran ordusu ve oturmamış sistemin baş edemediği, açık verdiği Kurdistan’da mollaların bıraktığı güç boşluğunu dolduracak kadar kuvvetlenmişti ve Kurdistani hareketin akamete uğratılmasında etkin bir rol oynamıştılar. 91’de Güney Kurdistan’da Parlamento’nun kurulması ile birlikte çoğu üslenmesi Güney Kurdistan’da bulunan Doğu Kurdistanlı partiler tek taraflı ateşkes ilan ederek Güney Kurdistan’ın kazanımlarının korunması için silahlı mücadeleye ara verdiler.
2016 yılına gelindiğinde Doğu Kurdistan Demokrat Partisi “Rasan” adını verdikleri yeni bir askeri hamle başlattıklarını ilan etti. Bu 2015’te imzalanan Nükleer anlaşmanın hemen ardından gelen bir karar olarak dikkat çekti. PDKİ genel sekreteri Mustafa Hicri yeni bir döneme girdiklerini belirterek Doğu Kurdistan şehirlerindeki Askeri faaliyetlerini arttıracaklarını ilan ettiler bu arada 2015 yılında eskiden PDKİ’ye ait olan Kandil’deki üslenme alanlarına çöken PKK PDKi’nin Doğu Kurdistan’a göndermek istediği bir gücün önünü kesip çatışmış 2 Peşmerge’yi şehit etmişti. İran’ın etkisinde olduğu bilinen PKK’nin İran Sınır Muhafızlığı da yaptığı o dönem net bir şekilde anlaşılmıştı.
Katılımların arttırılması amacı ile PAK, KOMALA, PDKİ gibi başat Doğu Kurdistanlı partiler programlarını revize ederek Urmiye’den Loristan’a uzanan Doğu topraklarındaki her şehirden katılımlar alıp mevcudiyetlerini arttırmaya başladılar. Tahmini Doğu Kurdistanlı Peşmerge sayısı 15 -16 bin arasında olduğu tahmin ediliyor günümüz itibariyle. PDKİ tarihi boyunca gerilla savaşı yürüten bir güç oldu 1980’lerden 90’lara kadar alan tutma başarısı gösterse de yukarda bahsettiğim sebeplerden ötürü başarısızlıkla sonuçlandı. Kırlarda varlık göstermekle şehirlerde etkin olunamayacağını anlayan PDKİ komutası Güçlerini ikiye bölerek Peşmerge Şax (dağ) Peşmerge Şar (şehir) olarak yeniden yapılandırdı. Doğu Kurdistan şehirlerinde geniş bir hücre ağı kurmaya başlarken diğer yandan dağ güçleri için ciddi yatırımlar yaptılar.
Genel Sekreterleri Mustafa Hicri Talabani ve Mesud Barzani gibi Kürt liderlerinin arasında yer almak isteyen hırslı biri olarak batılı düşünce kuruluşları tarafından tanımlandı. Amerikan devletiyle bağlantılı Düşünce Kuruluşlarında Konferanslara katıldı. Partiyi yeniden organize etti. 2018’de PDKİ Politbürosuna Koye’de yapılan İran Füze saldırısı sonucu birçok kadro şehit oldu fakat açıkları hızlıca kapatılarak parti ivmesinden ödün vermeden büyümeye devam etti. Ayrıca partiye bağlı Zagros Kartalları adlı seçkin hedeflere suikast saldırıları düzenleyen örgüt İran ordusu, Devrim Muhafızları üyesi Rütbelilere ve Bürokratlara dönük saldırılarını arttırarak adını duyurmayı başardı.
“Bundan 30 yıl önce birisi Güneyde ve Rojava’da kendimizi yöneteceğimizi söylese idi onunla alay ederdik.” bu cümleyi artık sık sık duyuyoruz Güney ve Güneybatıda elde edilen kazanımlar Kuzeyde yaşanan Kırıma rağmen Kürtlerin özgüvenlerini kazanmalarına vesile oldu. Kürt kamuoyu 3. özgürleşecek Kurdistan parçasının Doğu Kurdistan olacağı yönünde nadir bir şekilde görüş birliği yakaladı. Temel olarak Türkiye ve İran Kürt milletini baskılayıp sindirebilme gücüne sahip 2 devlettir, fakat bu işi birbirlerine dayanmadan başarmaları mümkün değildir bu sebepten dolayı bu 2 ülkeden birinde elde edilecek bir kazanım, elde edilen kazanımın yarattığı etkiden daha fazla bir etkiye sahip olacaktır. Coğrafyamızda güç mücadelesi sadece Türkler ve Farsların oynayabildiği bir oyundu, bu iki oyuncudan birinin diskalifiye olması Kürtlerin oyuna dahil olabilmesini sağlayacaktır, dolasıyla bir Kürt çağının açılmasının önündeki en büyük engel bu iki devlettir.
İran Irak savaşı İran Azerbaycan’ı sınırlarında olmasa bile İran tarafındaki kayıpların büyük çoğunluğu Fars’lar değil Azerilerdi. Azeriler kendi içlerinde çok parçalı bir toplumu teşkil ediyor, cılız bir ulusalcı kanat Güney Azerbaycan’ın devletleşme hakkını savunurken bir kısım ise İranşehr’cilerin etkisiyle kendilerini Türki değil İrani bir kavim olarak görüyor. Aynı şekilde mezhepsel hassasiyetleri gelişkin bir nüfusu da teşkil ediyor Azeriler.
Fars’lar molla rejiminden rahatsız olsalar bile İran’ın coğrafyaya yayılması Pan-İranizm’in mezhep yoluyla etki alanının genişletilmesinden memnunlar. Tabi Rejim karşıtı ciddi bir kesimde olmasına rağmen Rejim değişikliğini sağlayacak cesaretten yoksunlar. İran’da halk hareketleri son dönemlerde yukarıda da ifade ettiğim gibi Fars olmayan nüfusun yaşadığı eyaletlerde patlak veriyor. Azeri ve Fars nüfusun etkin katılımı olmaması sebebiyle çoğu vahşice yöntemlerle bastırılıyor.
İran’da bir iç savaşın çıkması senaryosu fazlasıyla bir tehlike teşkil ediyor komşu devletler için. 100 milyona yaklaşan nüfusun sadece %20’sinin hareketi bile sınır değiştirmek istikrar bozmak için yeterli bir rakam. Bu devasa göç akımının Avrupa’ya vereceği zarar göz önüne alındığında Suriye ve Iraktan ağzı yanan Avrupa’nın neden İran’la anlaşma yolunda direttiğini de anlayabiliriz. En muhtemel senaryo hızlı bir rejim değişikliği olacaktır fakat bunu sağlayacak mekanizmalara rejim karşıtı güçlerin sahip olup olmadığı ise ayrı bir soru işaretidir.