İSMAİL BEŞİKÇİ ÜZERİNE – 1

İSMAİL BEŞİKÇİ ÜZERİNE - 1

İbrahim Gürbüz

Birçok düşünür, binlerce yıllık insanlık tarihinin son altı bin yıllık kesitinde insanların uygarlık için üretim faaliyetlerinde bulunduklarını ifade ederler. Bu tarihsel dönemde, insanlığın,  özellikle su havzalarında ve nehir kenarlarında önemli uygarlıklar yarattıkları bilinen bir realitedir. Bunlardan, Mezopotamya, Yunan, Mısır, Aztek, İnka, Çin ve Hint uygarlıkları, en çok bilinenlerdir.

Uygarlığı, insan soyunun binlerce yıllık deneyim, kazanım, bilgi birikim ve tecrübe toplamının vardığı son seviye olarak ifade edebiliriz. İnsanlık bu uzun uygarlık tarihi sürecinde; ateşi, yazıyı, hayvanları evcilleştirmeyi, tarım devrimini, düşün dünyasını, şehirler inşa etmeyi, kent mimarisini, ekonomiyi, sanayiyi, ticareti, güzel sanatları, kültür birikimini, matematiği, mühendisliği, coğrafi keşifleri, buharlı makinayı ve Rönesans’ı keşfetti. Bugün dünyanın ulaştığı teknolojik seviye, bilişim, yapay zekâ ve uzay bilimlerinin düzeyi, uygarlığın ulaştığı seviyeyi göstermesi açısından önemli göstergelerdir.

Düşün dünyası, kentsel tasarımı, sanat, teknoloji ve bilişim alanında ulaştığı uygarlık düzeyi bilim ve bilim insanları sayesinde olmuştur. Bilim, insanın doğayı, toplumu, kendisini ve çevresini bilme, anlama, tanıma ve hakikati arama çabasıdır. İnsanlar daha iyi ve güvenli bir yaşam için doğayı tanıma, doğa olaylarını irdeleme ve doğaya egemen olma isteğiyle bilgi üretimine yönelmişlerdir. Bu nedenlerle bilim insanlarının çalışmaları sonucu, yakaladıkları bilim seviyesi toplumların gelişmişlik düzeyini belirlemiştir. Yani bilim üretiminin düzeyi ile toplumsal gelişmenin düzeyi doğru orantılıdır.

Toplumların üretim biçimi, üretim ilişkileri ve üretici güçlerinin başka bir deyişle, toplumsal dinamiğin itici gücünü belirleyen en temel unsur bilimdir. Uygarlığın gelişmesi, toplumsal ilerleme ve hayatın daha yaşanılabilir hale getirilmesi bilim sayesinde olmuştur. Bilimi, hakikate ulaşmak için gidilen yolu aydınlatan bir ışık olarak tarif edebiliriz.

Bilim yöntemi ise insanın kendisini, içinde yaşadığı dünyadaki, doğadaki ve toplumdaki olguları ve olgusal ilişkileri kavramak, bilmek ve anlamak için gözlem, deney ve ölçme işlemlerini kullandığı bir düşünce sistemi olarak tanımlanabilir Öğretide genel kabul, bilim tarihinin beş bin yıllık serüveni kapsadığı ve modern bilim çalışmalarının ise 16. yüzyılın başından itibaren başlamış olduğu şeklindedir.

Eski Çağda Antik Yunan tarihini incelediğimizde, bilim insanlarının karanlık çağın baskıcı yönetimlerine karşı büyük mücadeleler verdiğini görürüz. Verilen büyük mücadeleler sonucu, bilim insanlarının büyük bedeller ödediklerini de biliyoruz. Ancak bu bilim ve düşün insanlarının içinde Sokrates’in duruşu ve mücadelesi bir ekole dönüşmüş ve gelecek kuşaklara ilham kaynağı olmuştur. Sokrates’in savunduğu doğrunun tekliği ve ahlakın evrenselliği felsefesi günümüz dünyasında da hala önemli bir düşünce sistemi olarak etkisini sürdürmekte ve düşünce dünyamıza zenginlik katmaktadır.

Aristoteles, Thales, Pisagor, Konfüçyüs, Heraklitos ve Hipokrat gibi bilim insanlarının bilimsel çalışmalarındaki disiplinleri ve kararlılıkları olmasaydı ve özellikle bilim dünyasının kahramanlarından düşünür Sokrates’in, Miguel Servetusus’un ve Giordano Bruno’nun karanlık ve ölüm karşısındaki soylu duruşu olmasaydı düşün dünyası ve uygarlığın bugünkü seviyeye gelmesi mümkün değildi.

Eski Çağda nasıl ki Sokrates gibi bilim insanları karanlıkta bir ışık olduysa, kilisenin toplum ve yönetim erki üzerinde egemen olduğu, aklın ve bilimin devre dışı bırakıldığı Skolastik felsefenin resmi düşünce

kabul edildiği Orta Çağ, daha sonra Yeni Çağ ve günümüze dek birçok filozof ve düşünür bilim tarihi sürecinin çeşitli evrelerinde önemli işlevleri olmuştur. Bunların bazıları idam bazıları sürgün edilmiş bazıları da zindanlarda akli dengelerini yitirmişlerdir.

Sokrates, Miguel Servetus, Giordano Bruno, Galileo Galilei, Newton, Copernicus, Descartes, Spinoza, Voltaire, Kant, Karl Marx, Frederich Engels, Hegel, Darwin, Nikola Tesla, Edison, Albert Einstein, Franz Fanon, Jean Paul Sartre, Ehmedê Xanî ve İsmail Beşikçi gibi bilim ve düşün insanlarına insanlığın büyük borcu olduğu kuşkusuzdur. Bu bilim insanlarının açık ve gizli bilimsel çalışmaları insanlığın geldiği bugünkü uygarlık seviyesine ulaşmanın itici motorları olmuştur. İnsanlık ve uygarlık bu bilim insanları sayesinde bugünlere varmıştır. Tiranlar karşısında hakikati savunma ve duruş olmasaydı belki insanlık onların yarattığı yüksek ahlaki değerlere bugün sahip olamayacaktı. Bilimin olmadığı bir dünyada uygarlık ve düşün dünyasının zenginliğinden de söz edilemezdi.

BİR BİLİM ABİDESİ: İSMAİL BEŞİKÇİ

Aydınlanma çağıyla birlikte doğa bilimleri ve sosyal bilimler birbirinden ayrıldı. Doğa bilimleri için uygulanan bilim metodolojisi sosyal bilimler içinde kullanılmaya başladı. Hatta sosyal bilimlerin birer parçası olan ekonomi, tarih, sosyoloji, coğrafya, antropoloji, arkeoloji gibi bilim dalları düşünce dünyasının en önemli unsurlarıdır. Bilimin, felsefenin ve sanatın sınırsız özgürlük ortamında geliştiğini bildiğimiz için doğa bilimlerinin gelişimi ile sosyal bilimlerin gelişimi arasında doğrudan bir bağ olduğunu biliyoruz.

Bu anlamda bilimi ısrarla savunan ve canlarını feda eden, boyun eğmeyen soylu duruş sahibi bilim ve düşün insanları, bilimin ve uygarlığın gelişim çarkını hareket ettiren kahramanlardır. İsimlerini sıraladığım bilim insanlarından Sokrates, Miguel Servetus, Giordano Bruno ile çağımızın eşsiz bilim insanlarından İsmail Beşikçi’nin irdelenmesi akademisyenlerin ve gençlerin aydınlanması için oldukça önemlidir. Bu konunun akademide tez ve etüt çalışmaları ile zenginleştirilmesi gerekmektedir. Birçok aydın, akademisyen ve toplum içerisindeki bireylerin, İsmail Beşikçi ile ilgili bilgilerinin yüzeysel ve oldukça yetersiz olduğu açıktır. Bu nedenle İsmail Beşikçi fikriyatının detaylı incelenmesi önümüzde duran ve ivedi şekilde yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

Yukarıda sıraladığım genel bilgiler ışığında günümüzün seçkin bilim insanlarının İsmail Beşikçi üzerine ifade ettikleri düşünceleri aktardıktan sonra İsmail Beşikçi ile tarihte iz bırakmış bilim insanlarını irdelemenin düşün hayatımıza farklı bir pencere açacağını düşünüyorum.

SEÇKİN BAZI BİLİM, DÜŞÜN VE YAZARLARININ İSMAİL BEŞİKÇİ’YE BAKIŞI

Çağımızın büyük düşünürlerinden Noam Chomsky, Boğaziçi Üniversitesi’nde verdiği konferansta İsmail Beşikçi için “O bilim dünyasının kahramanıdır. Cesaretin ve onurun sembolüdür.” demesi çok önemli bir belirlemedir.( Boğaziçi Üniversitesinde, 25 Ocak 2013 tarihinde ki “Hrant Dink İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı”nda ki konuşmasından )

Kürd tarihi ve kültür araştırmalarının en gözde bilim insanlarından Prof. Dr. Celîlê Celîl’ “İsmail Beşikçi bir pırlantadır. Pırlanta beş yüz yılda bir oluşur.”, “İsmail Beşikçi bir atom parçacığı gibidir. Kendisi küçük etkisi büyüktür.” tespiti çok çarpıcıdır. (İsmail Beşikçi Araştırma Kütüphanesi açılışında ki konuşmasından)

Türkiye’nin saygın bilim insanlarından Prof. Dr. Murat Belge “İsmail Beşikçi bir benzeri Türkiye’de bulunmayan, ama ona bakarsanız dünyada da eşine çok ender rastlanan bir kişidir.”, “ ….haksızlığa uğrayan bir halkın davasına sahip çıkmak, onu kendi davası haline getirmek. Gerçeklikle kurduğu ilişki ise bir bilim adamının ilişkisidir. İsmail Beşikçi bunların ikisinin toplamı olan bir kişiliktir.” der. (1)

Ünlü yazar ve şair Murathan Mungan ”….ömrünü, gönül yakınlığı duyduğu bir davaya adayan, bu uğurda hiçbir özveriden kaçınmamış, yılmamış, yorulmamış, teslim olmamış; düşünceleri ve inançları doğrultusunda dürüst, onurlu, bir yaşam sürdürmüş, aydınlanma çağının -benimde olumladığım-romantik değerlerine bağlı bir dava ve fikir adamı olduğudur.” belirlemesini yaparak; İsmail Beşikçi için “Hayat insana çok az konuda zamanlar üstü saygı bağışlar.” diyor. (2)

Literatüre Türklük Sözleşmesi kavramını kazandıran akademisyen ve yazar Dr. Barış Ünlü, İsmail Beşikçi’yi bir fenomen olarak değerlendirerek onu Antik Yunan’da güçlülere ve tiranlara karşı hakikati söyleyen Parrhesiastes olarak ifade eder. Ek olarak, İsmail Beşikçi için “İsmail Beşikçi modern bir Parrhesiastes ve 20. yüzyılda yaygınlık kazanmış bir kavramı kullanmak gerekirse bir entelektüeldir.” der. İsmail Beşikçi’nin Kürdler ve Kürdistan adlarının ifade edilmediği ve açıkça adı konulmadığı bir dönemde Dr. Barış Ünlü “Hakikati güçlüler karşısında dile getirmiştir.” diyerek İsmail Beşikçi’nin hakikatleri dile getirmesindeki gözü pekliği ifade etmiştir. Dr. Barış Ünlü, güçlüler olarak ifade ettiği sadece devlet değildir. Aynı zamanda Türk toplumu ve Türk akademi dünyasıdır.  (3)

İsmail Beşikçi bütün bu güçleri karşısına almış ve gerçeği bütün çıplaklığıyla büyük riskleri göze alarak haykırmıştır. Dr. Barış Ünlü “Hakikati söylemek riskli ve tehlikeliyse, karşımızda bir “yaşam ya da ölüm” etkinliği var demektir. Bu tehlikeyi bilerek göze alan kişi dürüsttür. Dürüstlük belli bir ahlak yapısını işaret eder, ki o ahlak yapısı hakikate ulaşabilme yolunda en temel dayanak noktasıdır.” diyerek İsmail Beşikçi’nin çalışma ve açıklamalarındaki cesaret ve hakikate vurgu yapmıştır. (4)

Dr. Barış Ünlü, İsmail Beşikçi’nin hakikate ulaşma sürecinde yaşadıkları, tanık oldukları ve okuduklarıyla kişisel bir aydınlanma yaşadığını söyler. Bu husus, “Bu aydınlanma sürecinde ise, tabiri caizse, Türklüğünden istifa etmiştir. Bu istifa kişisel bir zihin devrimidir.” diyerek ifade edilmiştir. (5)

Türk Akademiyası’nın değerli isimlerinden Prof. Dr. Sibel Özbudun ise İsmail Beşikçi’nin Türk üniversitesi içinde resmî ideolojiye karşı duruşuna gönderme yaparak “’Akademia cennetinden kovulan bir şeytan “betimlemesi yapmıştır. (6). Resmî ideolojinin emir ve talimatları doğrultusunda çalışmalar yürüten Türk akademisyenlerinin kurdukları bilim dışı cennete itiraz ettiği için İsmail Beşikçi bu cennetten aforoz edilmiştir.

Değerli bilim insanı Prof. Dr. Selahattin Güllülü, İsmail Beşikçi için, “O asla kendini gizleyen biri değildi. İnandığı fikirleri savunurken ufak tefek görünüşü birden devleşiyor, ciddi boyutlardaki tehditler karşısında bile ödünsüz tavrını asla değiştirmiyordu. Öteden beri, yargım; onun bir bilim adamı olmaktan çok bir fikir ve inanç adamı olduğu yolundaydı. Bu yargım bugün de değişmiş değil. İsa gibi hiç yılıp yorulmadan kendi çarmıhını sırtında taşıyan bir inanç adamı.” (7) ifadelerini kullanmıştır.

Bu konuya ilişkin yüzlerce aydın ve bilim insanının İsmail Beşikçi’ye ilişkin benzer yazılarını sıralayabiliriz. Ancak konumuzu dağıtamamak için, seçkin bazı isimlerin söyledikleri ve yazdıklarının yeterli olacağı kanısındayım.

Yazının orjinaline gitmek için: https://www.basnews.com/tr/babat/708002

Diğer Haberler