Bir dönemdir Kürt kamuoyunda sıkça konuşulan bir konu var Amerika Afganistan’dan çekildiği gibi Güney Kurdistan’dan çekilirse Afganistan’daki merkezi hükümetin çöküşü gibi Kurdistan’da yıkıma maruz kalır mı diye.
Mesud Barzani bu dedikoduları yapanların halkın ümidini kırmak için çalıştığını, Kurdistan bölgesinin her senaryoya hazır olduğunu belirten bir açıklamada yapınca tartışmalar daha da alevlendi.
Bu tartışmalara ek olarak Çin’in yükselişi ile Amerikalıların dikkatini pasifiğe kaydırdığını Kürtlerin 100 yıl sonra 2. bir şansıda kaybettiğini söyleyen bir takım kişilerde bu dönemde hali hazırdaki mevcut tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.
Peki, Amerikalılar gerçekten Kurdistan ve Irak’tan çekiliyor mu?
Amerika Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın geçen ay Erbil’e yaptığı ziyarette aktardıkları ve Erbil Amerikan konsolosluğunun kendisini mecbur his edercesine 2 haftada bir yaptığı çekilmiyoruz beyanlarına göre Amerikalıların çekilme gibi bir projeleri yok. Muharip birliklerin çekileceğini beyan ettiler fakat diplomatik misyonların, askeri eğitim programlarının, USİAD aracılığı ile yapılan Fonlamaların, Kurdistan’da ki Amerikan üslerinin Koalisyonun Askeri eğitim veren personellerinin çekileceği yönünde en ufak bir kanıt bile yok.
Kurdistan bölgesi denilene göre, bahsettikleri bir çekilme sonrası varlığını koruyamayacak güçten yoksun önü görülemeyen bir bölge ise?
Fransızlar, Güney Koreliler, Norveçliler, Ruslar, Çinliler, Amerikalılar, Almanlar, Körfez ülkeleri neden sizin gördüğünüzü göremeyip milyarlarca dolarlık yatırımlar yapıyorlar Kurdistan bölgesine, bu önemli bir sorudur, herkesin bildiği gibi geleceği açık olmayan huzur ve istikrarın hüküm sürmediği toprak parçalarına kimse 1 cent bile yatırmaz.
Amerikalılar çekildiğinde Kurdistan bölgesine kim saldıracak ve hangi motivasyonla bunu yapacak. Halihazırda Ortadoğu’da süren savaştan, mülteci akınlarından, istikrarsızlıktan en çok etkilenen Türkiye’nin Irak’a dahil Federal bir bölgeyi işgal etmesi için sadece Kürt düşmanlığı yeterli olsa idi bunu 91’de kolayca yapabilirlerdi. Hali hazırda 5 milyon Türk vatandaşı Kurdistan ile yapılan ticaretten para kazanıyor. Türklerin Almanya’dan sonra en çok ihracat yaptığı Irak pazarını milliyetçi bir histeriyle yok edeceğini iddia etmek gerçekten uzaktır.
Türkiye tamamen kendisine bağlı grupların yönettiği Efrin, El Bab, Cerablus, Serkaniye ve Gırê spi gibi bölgelerde bile istikrarı sağlayamazken bahsi geçen bölgelerdeki ekonomik külfetleri üstlenerek bütçesini zorlamaktan ve işgalci olarak tanımlanmaktan başka bir şey kazanamadı. Darboğazda olan ekonomisini 47.500 km²’lik bir bölgenin işgali ile -ki bu bölgenin askeri gücü var savaş motivasyonu var halkın milliyetçi duyguları güçlü ve Suriye’de yerel halk destekli yaptığı operasyonlarla bir değil- somut olarak ne kazanabilecek 12 milyar dolarlık bir gelir kapısını kaybetmekten başka? Kaldı ki buna mülteci akını ve harap bir ekonomiyi de dahil etmek gerekir.
İranlılar savaşlarını proxyleri aracılığı ile yapıyor ve savaşı kendinden uzak tutma stratejisi uyguluyorlar. 2017’de yaşanan Pirde – Sihela – Rabia’daki savaşta Devrim muhafızları komutanlarından tutun Lübnan Hizbullah’ına tüm Şii ekseni Amerikan silahlarıyla Kurdistan’ı işgal etmek istediler bunun faturası İran’a giden 79 tabut ve 700’den fazla ölü oldu ve başaramadılar.
Bahsedildiği gibi bir çöküş yaşanacaksa bu çöküş Obama döneminde neden olmadı?
Afganistan’da Amerikan destekli grupların birleşmesiyle kukla bir hükümet vardı ve bu hükümet Amerika’nın çekilmesiyle birlikte çöktü peki Afganistan’da kontrolü Pakistanlılar mı sağladı yoksa Çinliler veya Ruslar mı ? Molla Ömerin Talebelerinin kendileri Afganistanlıydı bu adamlar başka bir yerden gelip başka bir ülke işgal edip kendilerini dayatmadılar. Tutunacakları, halk desteğine sahiptiler iktidar tecrübeleri vardı ve Afganistan’ı hâlihazırda birkaç yıl yönetmişlerdi.
Kurdistan’ı hangi güç işgal edince halk onları kabullenecek, hangi güç gelecek ve nüfusun büyük yüzdesi sokaklara çıkıp kutlamalar yapacak? Yoksa içten bir ihtilal mı yaşanacak? Yaşanacaksa kim yapacak? Bunlar gibi sorular vasıtasıyla Kurdistan ile Afganistan’ın iddia edilenin tam tersine hiçte birbirine benzemeyen örnekler olduklarını görüyoruz.
KRG ‘nin birçok sorunu var yolsuzluk, merkezi yönetimin zayıflığı, maaş konusu, orduda 2 başlılık gibi fakat aynı zamanda bu sorunları çözmek için ciddi bir şekilde çalışan bir hükümete de sahipler. Her gün ortak tugaylar kurularak Peşmerge bakanlığı çerçevesinde yekpare bir askeri güç oluştururken Amerikalılar ciddi Askeri hibe programları yürütüyor, yönetim halktan destek görüyor. Kurdistan Demokrat Partisi halihazırda hem Kurdistan hem de Irak’taki en büyük parti konumunda sorunlara gerçekçi çözümleri var sorunları da çözüyorlar.
Arkadaşım Matteo ile bu konuyu tartışırken bana şöyle demişti; “Kurdistan bölgesi ile Afganistan’ı karşılaştırdığımızda, hakim bir ideoloji olmadan istikrar sağlanması mümkün değil.” Taliban Afganistan’da bunu başardı ve geniş halk kitlelerine kendini kabul ettirdi. Kürdistan’da Kürtler hali hazırda bunu başarmış durumdalar.
Halkı konsolide edebilen hakim bir ideolojiniz varsa her işgal girişimi başarısız olacaktır. Bu önce Kürdistan’da oldu günümüzde de Afganistan’da.
Kürdistan’da bu tehlike aslında 2014’te ortaya çıktı. Tabiri caizse çadır devleti iken, IŞİD saldırıları dinamo etkisi yaratıp hükümeti yapılanmaya yöneltti. KRG hükümeti sorunların üstesinden gelmek amaçlı reformlara sarılmakta ve ekonomik ataklarda bulunmakta. Bu da Kürtlerin konumunu güçlendirmekte. Gelir adaletsizliği makası daralırken, Peşmerge bakanlığı bünyesinde oluşturulan askeri kuvvet bu tehdidi savuşturmaktadır.
Şerefhan ve Nuri Dersimi’nin dediği gibi birçok güç bu toprakları ele geçirmeye çalışmış fakat başarısız olmuştur İbni Haldun’un dediği gibi geçmiş geleceğe suyun suya benzediğinden daha çok benzer.
Güç ekseninin Pasifiğe kayması durumu içinse;
Amerikalıların pasifiğe güç kaydırması Ortadoğu’daki çıkarlarını korumayacağı anlamına gelmez. Son 20 yıldır Amerikalıların merkezinde Ortadoğu’nun olmasına rağmen nasıl ki Dünyadaki çıkarlarını korumaya devam ettilerse bundan sonrada böyle olacaktır.
Amerika’nın “Rojava’dan çekilmeyeceğiz” söylemi teknik olarak KRG’den de çekilmeyeceklerini varlıklarını koruyacaklarını tasdik eden bir söylemdir. Hâlihazırda Rojava’ya giden askeri sevkiyatlar, insani yardımlar hatta ziyarete gelen yabancı misyonların ilk durağı Kurdistan bölgesidir. Semalka sınır kapısı hem Rojava petrolünün Türkiye üzerinden satılması hem de gıda maddelerinin Rojava’ya ulaştırılması konusunda önemli bir rol oynamaktadır.
Amerikalıların KRG’den çekilmesi demek en başta Rojava yönetimi için bir tehdittir çünkü aynı zamanda oradan da çekilecekleri manasına gelmektedir. KRG bölge ülkeleriyle istikrarlı bir ilişkiye sahip uluslararası tanınırlığı olan çeşitli devletlerin ekonomik menfaatlerinin de olduğu resmi bir bölgedir. Obama döneminde Amerikalılar çekildiğinde İŞİD gibi bir savaş makinası çıkmasına rağmen ayakta kalmıştı, bunu tekrar yapabilir. Fakat hem Türkiye’nin hem de Suriye/İran’ın baskısı altında tanınmayan resmi bir statüsü olmayan Rojava’nın bu sarsıntıyı geçirip geçiremeyeceği şuan muallaktır.