SDK ( Suriye Demokratik Meclisi) Eş başkanı İlham Ahmed Politicaexterior’den Natalia Sancha’ya konuştu. Ahmed röportajda Suriye rejimi ile ilişkiler, ABD ve Rojava’nın durumuna dönük açıklamalar yaptı. Konuşmada Özerk Yönetimi tanımlama biçimi ise dikkat çekti. Ahmed, Özerk Yönetimin bir Kürt modeli olmadığını söyledi.
Gazeteci Sancha’nın “Bağımsızlık istemiyorsunuz özerklik istiyoruz diyorsunuz. Bu model de Kürdistan Bölgesel Yönetimini mi örnek alıyorsunuz?” sorusuna İlham Ahmed ilginç bir yanıt verdi. Cevap şeyle idi: Kürdistan Bölgesel Yönetimi bir Kürt modeli bizim projemiz bir Kürt projesi değil. Çok etnikli bir proje, bu bölgede yaşayan bütün insanların hizmetinde. Bir diğer fark ise burada kadınlar önemli bir ayağı temsil ediyor orada ise kadınlar aynı rolü oynamıyor. Ayrıca Irak’ta sistem merkezileştirilmiş dolayısı ile Bağdat’a bağımlıdır, biz âdemi merkeziyetçilik arıyoruz. Örneğin oradaki öğretmenler maaşlarını Bağdat’tan almaya devam ediyor, böylece merkezi hükümet onları her an felç edebilir” dedi.
Neden Kürdistan adı ret ediliyor?
Rojavalı yöneticiler her fırsatta kendilerinin bir Kürt modeli olmadığını söyleyerek biz halkların modeliyiz diyorlar. Bu genel olarak Kürtler arasında tepki duyulan bir konu. PKK’ye yakın bazı çevreler halka “sömürgecileri ürkütmemek için böyle davranılıyor, politik bir tutum” dese de gerçek bu değil. Çünkü PKK’nin Rojava yönetimi gerçek anlamda Kürt kimliğini dışlayan bir siyaset benimsiyor ve yürürlüğe koyuyor.
Rojava yönetiminin anti-Kürt siyaseti nedeni ile Kürdistan Rojava’daki Kürdistan şehirlerinin demografisi değişti.
Rojava yönetimi Arap kemerini genişletti
Suriye Baas rejimi 24 Haziran 1974 yılında Kürtlere karşı “Arap Kemeri” adı altında demografiyi değiştirmeyi amaçlayan bir süreç başlattı. 350 km uzunluğunda ve 15 km genişliğindeki alana Araplar yerleştirildi. Arap Kemeri projesi yaklaşık 150 bin Kürt çitçiyi topraklarından etti ve yaklaşık 2 milyon hektar toprak Araplara peşkeş çekildi. Bu nedenle Kürtlerin yaşadığı bölgeler birbirine bitişik alanlar değiller. Efrin, Kobani ve Cizre bölgesi arasındaki bölgelerde Arap nüfusu yoğunlukta yaşıyor. Yani Kürtler bu proje ile birer ada durumuna gelmişlerdi.
2011 yılında Suriye ve Rojava’da gelişen durum ile beraber bu ada olma durumu da aşıldı. Kürtler şehir merkezlerinde bile azınlık durumuna düştü. Örneğin Qamişlo’da daha önce Kürt nüfus oranı yüzde 78 iken şu anda Kürtlerin nüfus oranı yüzde 49 oranına geriledi. Derik, Dirbesiye vb birçok yere Araplar kontrolsüz olarak yerleştirildi. Böylelikle asıl demografi değişimi o zaman yapıldı. Türkiye Efrin’in demografisini ne kadar değiştirmişse PYD’de bu demografiyi aynı oranda değiştirdi.
PKK’nin Rojava menşeli PYD vb örgütleri 2011 yılından bu yana kendi partilerinden olmayan Kürt çevrelerinin tümünü hedefledi ve Rojava’dan kaçırdı. Bunların yerine ise Arap aşiret reisleri ile anlaşarak güç olmaya çalıştı. Aslında PKK ve seksiyon örgütlerinin Rojava halkı içindeki destek oranı yarıya bile ulaşmaz. Bu nedenle Araplarla diğer partilere üstünlük sağlamak istendi.
Halkların kardeşliği mi ekonomik ortaklık mı?
Örneğin Haseki ve diğer yerlerdeki Arap aşiret reislerine büyük tavizler verildi. Örneğin petrol kuyularının bazılarını bu aşiretlerin işletmesine izin verildi. Ekonomik imtiyazlar verildi. Ayrıca bu aşiretler asayiş, HSD güçleri vb yapılardan da belli bir oran istedi. Çünkü bu yapıların maaşları bazı devletler tarafından karşılanıyor. Kişi başına verilen maaşın bir bölümünü gücün sahibi kendine alıyor. PKK’de HSD içinde ki kadroları ve Kürtlerin maaşlarında kesintiye gidiyor.
Arap aşiretler Esad döneminden daha fazla ekonomik imtiyaza sahip oldu. Hatta şu anda bir çok yerde asayiş vb yerlerde Kürtler azınlık durumundadır.
Bu nedenle söylendiği gibi bir hakların kardeşliği değil ekonomik bir ittifak vardır. Bu ittifak ise yasal olmayan tavizler ve imtiyazlara dayanmaktadır. Ne kadar süreceği belirsizdir. PKK tek Kürt temsilci olmak için diğer Kürtlerle uzlaşmaya yanaşmaz iken Araplara taviz vermiştir.
Duran Kalkan’ın meşhur sözü: Kürt deyince akla kim geliyor?
Rojava’nın Kürtsüzleşme sürecinin Esad, İran ve Türkiye tarafından büyük bir zevk ile izlendiği bir gerçektir. Rojava Kürt halkının dört parçada verdiği desteğe rağmen Kürt menşeli görünmemektedir. İlham Ahmed’in röportajında bunu büyük bir övgü ile dile getirdiği görülüyor.
Duran Kalkanı’ın Rojava sürecinin başında “Rojava’da Kürt demeyelim, uluslararası alanda Kürt deyince herkesin aklına Barzani geliyor. Biz geride kalıyoruz” dediği biliniyor. Kalkan’ın bu sözü de İlham Ahmed’in konuşmasının arkasında yatan önemli bir nedeni ortaya koyuyor.
Ekonomik bağımsızlık gerçeği ne?
PKK yöneticileri genel olarak sistem ve işleyiş konularında gerçekçi olmayan hayali sistemler öneriyorlar. Kendi önerdikleri sistemin dünyada bir ilk ve öncü olduğun belirtiliyorlar. Oysaki önerdikleri sistem bir çok kez denenmiş bir sistem. Ayrıca PKK yöneticileri sistem sorunları propaganda kapsamında ele alıyorlar. Reel uygulanan bir sistem yerine propaganda için ne söylenmek gerekiyorsa onu söylüyorlar. Kadın ve Ekonomi meselesi de böyle bir durum.
Ahmed konuşmasında KBY öğretmen maaşlarını Bağdat’tan almasını eleştiriyor. Fakat Rojava’da tüm öğretmen ve devlet memurları maaşlarını hala Suriye rejimi ödüyor. Ayrıca askeri güçlerin maaşlarını da bazı yabancı güçler ödüyor. Sivil kurumların maaşlarını ise bazı yardım örgütleri ödüyor. Ayrıca daha Rojava’nın geleceğinin nasıl şekilleneceği de belli değilken var olan tek resmi Kürt sistemini küçümseyerek rekabet eden ve karşıtlaşmış iki sistem gibi yansıtmakta arızalı bir bakış açısının izlerini ortaya koyuyor.
PKK’nin anti-Kürt karekteri
PYD yönetiminin Kürtlerin uluslararası alanda ki kazanımlarını bu denli dar partisel propaganda malzemesi yapması ve tekeline alması PKK’nin genel karakteri ile ilgilidir. PKK kendi tarihi boyunca hiçbir zaman Kürt örgütleri ile mutabakata gelmemiş ve koordine içinde çalışmamıştır. PKK bulunduğu her alanda Kürtleri dışlamış ve düşmanlık yapmıştır. Genel olarak PKK’nin kürtlerle ilgili pratiğinde bir anti-Kürt tutum belirleyicidir. Bu anti Kürt tutum Rojava’daki Kürt-Kürt görüşmelerini engeleyken genel tutumdur.