7. Bölüm: Kongre’de 70’lerin PKK’sinin ölümü ve Ali Yoldaş’ın Başkan Apo olarak yeniden doğuşu

7. Bölüm: Kongre’de 70’lerin PKK’sinin ölümü ve Ali Yoldaş’ın Başkan Apo olarak yeniden doğuşu Öcalan, Başkan APO, Duran Kalkan, Kesire Yıldırı, Ali Haydar Kaytan, Geçici Köy koruculuğu, Zorunlu Askerlik yasası, Ali Direj, Sadun Ağa, Jirkiler,

PKK’nin 3. Kongresinden 4. Kongresine kadar geçen 1986-1990 yılları arasındaki dört yıl PKK için bir geçiş dönemdir. Yeni bir PKK yeni bir Abdullah Öcalan doğmuştur.

Arınma kongresi ve Öcalan’ın yol temizliği

PKK 3.’üncü Kongresi PKK için büyük bir dönüm noktasıdır. PKK’nin kimyası yavaş yavaş değişmiştir. Cemil Bayık bile Parti Tarihi adlı kitabında 3. Kongre için şunu söyleyecekti: “ Bu kongre tüm diğer kongrelerden daha önemliydi. Çünkü PKK’nin yaratılma süreci tamamlanmıştır. Artık PKK ortamının netleştirilmesi ve arındırılması gerekir.”
Cemil Bayık’ın tespiti örtülü de olsa bir gerçeği ortaya çıkarır. PKK bir arınma yaşamıştır. Kimlerden arınma, PKK’yi kuran, hamallık yapan, Lübnan’da yarı aç kalan, PKK’yi omuzlarında taşıyan kadrolarından arınma.

Özünde 1980—1992 yılına kadar PKK’de kanlı ve örtülü bir iç savaş yaşandı. Tarihteki “Karanlık Ortaçağ” tespitini PKK’nin bu yılları için kullanmak yerinde olur. Önderlik misyonu olan insanlar Lolan ve Lübnan’da öldürüldü. PKK’den ayrılan insanlar bile öldürüldü. Avrupa’nın göbeğinde insanların cesetleri parçalandı. Delil bırakmama, şahit bırakmama güdüsü ile herkes yok edildi.  En tehlikeli yanlış; yanlışın teorisinin yapılmasıdır. İşte PKK bunu yaptı.

1970’lerde PKK şiddeti kendi içinde kullanmayı gizli kapaklı yapıyordu. Fakat Öcalan özellikle 1984’ten sonra bunun teorisini yapmaya başladı. PKK’nin iki temel kitabı Kürdistan’da Kişilik Sorunu, Devrimci Militanın Özellikleri ve Parti Yaşamı ile Tasfiyeciliğin Tasfiyesi kitapları PKK’nin içte insan öldürmesini meşrulaştırdı. PKK ölçülerine göre olmayan herkesin öldürülmesi mubahtı.

Duran Kalkan: Beynim kireçlendi

 PKK kadroları katıldıkları ve yarattıkları partinin bu olduğunu inanamıyordu. PKK yöneticisi Duran Kalkan üçüncü kongre öncesi Güney Kürdistan pratiğinden dolayı soruşturmaya alınır. Kalkan, Abdullah Öcalan’la konuşmak ister ve kendisine bir mektup yazar. Öcalan konuşma talebini ret eder. Kalkan 3. Kongre ortamında karşılaştıklarından sonra yazdığı raporda şunu diyecekti:  “Beynim kireçlendi”.

Öcalan 3. Kongre’de kendine ayak bağı olan son kadroları da atma kongresiydi. Öcalan Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Duran Kalkan gibi kadrolar aracılığı ile Semir gibi bir kuşağı tasfiye etmişti. Şimdi onları tasfiye eden Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan gibilerin tasfiyesine sıra gelmişti. Kaytan, Kalkan, Fatma’nın  (Kesire Yıldırım) PKK parti üyeliği dondurulur, ERNK çalışmaları için Avrupa’ya gönderilirler.

Hayri Durmuş’un “Ölürsem mezar taşıma borçlu yazın” sözü bir silah olarak kadroya karşı kullanılır. Herkes partiye borçludur. Herkes ölene kadar kendini ispatlamaya çalışacaktır. Herkes iradesini PKK’ye yani Öcalan’a teslim edecektir, etmeyenin yaşama hakkı yoktur. Öcalan hiçbir pratiğe girmeden, tek bir gün ölüm korkusu yaşamadan, mermi sesi duymadan savaşan, zorluklarla boğuşan insanları acımasızca eleştirir.

Artık PKK Öcalan’ın istediği kıvama gelmiştir.

Taktik önderlik ve stratejik önderlik ayrımı

PKK’nin 1986’dan sonra tüzük ve program ile bir ilgisi kalmamıştır. Tüzük ve program propaganda ve dışa dönük bir belgedir. Hiçbir kadro tüzüğe göre hakkını arayamaz. Yönetim tüzüğe göre seçilmez veya görevden alınmaz. Tek tüzük ve tek program vardır: Abdullah Öcalan

PKK o dönemde bu durumu meşrulaştırmak için yeni bir teorik söylem geliştirdi:   Taktik önderlik ve stratejik önderlik adı altında iki kurumu gündeme koyar. Aslında bu yönetici kadronun haddini hatırlatma ayrışmasıdır. Çünkü Stratejik Önderlik Abdullah Öcalan’dır. Değişmez, tartışılmaz, eleştirilmez. Taktik önderlik ise Abdullah Öcalan’ın çizgisini hayata geçirecek, değişe bilen, her zaman kendini ispatlamak zorunda olan, tüm yetersizliklerin kaynağı olan bir kesimdi. Diye biliriz ki kılıç sürekli boyunlarındaydı, her an boyunlarını kopara bilirdi. Kaldı ki öyle de oldu.

Öcalan ve yeni taktik önderlikleri

Öcalan’ın ilk tercihi Urfalılar oldu. O günden bu güne kalan tek Urfalı isim Murat Karayılan’dır ( Karayılan-Bayık-Kalkan-Karasu çelişkisinin kaynağını asıl burada aramak gerekiyor). Fakat Urfalılar yetmiyordu. Savaşa  yatkın başka isimler gerekiyordu. Kör Cemal ( Halil Kaya), Hogir (Cemil Işık), Zeki ( Şemdin Sakık) ve Şahin Baliç gibi bazı isimler öne çıktı.

Bu isimlere 3. Kongre çizgisini uygulama görevi verildi. Aslında 3. Kongre’nin temel görevi zorunlu askerlik yasasını uygulamak uygulamaktı. Diğer görevi ise Kürdistan’daki işbirlikçi çizgiyi yok etmektir dendi. Bu iki karar Botan-Mardin gibi alanlarda yeni bir süreç başlattı. PKK yol kesiyor, işine gelmeyen insanları öldürüyor, kaçırıyor, cezalandırıyor parasına el koyuyordu. Köyler basılıyor, elektrik direkleri kesiliyor, okullar yakılıyor, öğretmenler öldürülüyordu. Öldürülen sivillerin sayısı askerlerin sayısından kat be kat fazlaydı. Eylemler sivilleri hedef alıyordu.

Askerlik yasası felaketi ve Koruculuk sistemi

PKK Botan ve Hakkari gibi uzana bildiği tüm alanlarda askerlik yasası uygulamaya başladı. Her gün ekmek yediği, çadırlarında evlerinde kaldığı evlere gidip zorla gençleri almaya başladı. Hatta zaman zaman evdeki kadın ve küçük çocukları götürüp, gençler gelip teslim olmayana kadar bunları bırakmayacağını söylüyordu. Yaşları 8-9 arasında değişen çocuklar bile “askeri kanun” denerek götürüldü. Bunların birçoğu kaçmak istiyor diye vuruldu. Botan halkı 1984’te bağrına bastığı PKK’den artık korkuyordu.

Devlet ve PKK’nin ortak yaratımı: Koruculuk

1986 yılı itibarı ile PKK artık aşiretlerle de dalaşmaya başlamıştı. Emirlerini yerine getirmeyen, biat etmeyen herkesi ötekileştirdi. Aşiretler arası, köyler arası var olan çelişkileri derinleştirdi. Birini yanına birini karşısına alıyor, birbirine karşı kullanıyordu. Birleştirme değil ayrıştırma, kucaklama değil itme vardı.

PKK’nin “zorunlu askerlik yasası ile devletin Gönüllü köy koruculuğu aynı madalyonun iki yüzü gibiydi.

PKK hiç kimseye devlete bile boyun eğmeyen aşiretlerin biatını istemesi ve saldırgan tutumu halkı devlete itti. Bunlardan biri Ala aşiretiydi.

Ala Aşireti lideri Sadun Ağa’nın oğlu Halil PKK’lilere erzak götürmeye gider. Nerdeyse iki günde bir erzak götürür ve ziyaret eder. Ziyaretlerin birinde PKK komutanı Ali Direj  Halil’den deden kalma tabancasını ister. Halil bunun bir aile yadigarı olduğunu söyler, vermez. Bunun üzerine Direj Ali Halil’i öldürür. Cenazeyi katıra yükleyip köye gönderir. Ala aşireti silaha sarılır.

PKK’nin aşiretleri düşman gören ve saldırgan tavrı ile öfkelenen aşiretler PKK eli ile koruculuğa itiliyor, devlette çekiyordu.

Jirkiler aynı biçimde akrabalarının öldürülmesi üzerine silaha sarıldılar. PKK’nin Kürt ulusunu kapsamaya sol ideolojisi nedeni ve başka çok biçimde izah edilecek aşiret düşmanlığı zaten vardı. Buna birde kendini tek otorite, üstün görme, herkesin biat etmesini istemesi gibi nedenler de eklenince PKK aşiretleri devlete itti.  Bu gün Kuzey Kürdistan’da sayısı 123 bine ulaşan bir korucu ordusu var. Koruculuk sadece devletle izah edilemez. Koruculuk PKK ve devlet ilişkisi ve çelişkisinin yarattığı bir sonuçtur.

PKK her zaman olduğu gibi suçu taktik önderlik denen insanlara yıktı. Bu dönemin yöneticileri tek tek tasfiye edildi.

Diğer Haberler