Konya’da Kürt bir aileye dönük ırkçı bir saldırı yapıldı. Saldıranlar o denli kin dolular ki tek tek herkesin başlarına mermi sıkılmış, hırslarını alamamış cesetleri yakmak istemişlerdir. Bu olay Kürtler arasında bir infial yarattı. Bir yandan da korku yarattı. Fakat ne korkularak ne de duygusal tepki ile bu durumu değiştiremeyiz. Kürtler artık şapkayı önüne koyup her şeyi enine boyuna bir kez daha düşünmek zorundadır. Çünkü Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin durduğu ideolojik, politik-amaçsal nokta yanlış bir noktadır.
Kuzey Kürdistanlı Kürtler öncelikle durdukları noktanın yanlış olduğunu görmek zorundadırlar. 22 yıldır yani Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye geldiği günden bu yana savunduğu “Türkiye’nin demokratikleştirilmesine dayanan, Türkiyelilik üst kimliği ile tanımlanmış , halkların kardeşliğine dayalı beraber yaşama ”çizgisi Kürtlere bir şey kazandırmamış tam tersine kaybettirmiştir. Bu yakıca gerçeği tespit etmeden Kuzey Kürtleri bu kapandan kurtulamayacaktır.
Çünkü Türk devletinin amacı ve siyasal çizgisi bellidir. Türk devleti kendi varlığını Kürdistan ülkesinin ve Kürtlerin sömürge olması üzerine kurmuştur. Bu da öyle çok söylendiği gibi AKP ve MHP iktidarı ile ilgili bir durum değildir. Tüm yirminci yüz yıl boyunca ve Cumhuriyet tarihi boyunca bu böyledir. Ağrı, Zilan, Dersim, Nevala Kasaba, Varto da ailelerin yakılmasında, Maraş katliamında, 5 bin köyün boşaltılmasında, 1990’larda binlerce insanın faili meçhul adı altında öldürülmesinde vb. olayların hiç birinde AKP yoktu. O olayların hepsini Türk devleti yaptı şu anda da Türk devleti yapıyor. Bunu devleti, askeri, polisi, siyasetçisi, halkı hepsi beraber yapıyor.
Böylesi tarihi bir gerçeğe rağmen Konya’daki katliamdan hemen sonra HDP çıkıp katliamın sorumlusu “AKP MHP iktidarı katliamın sorumlusudur” diye açıklama yapıyor. Hâlbuki Kürdistan’da 100 yıldır yapılan tüm katliamların sorumlusu Türk devletidir.
Türk devleti ordusu, polisi, halkı, bürokratı şusu busu ile yekpare bir yapıdır. Aralarında çelişki bile olsa varlıklarını Kürdistan sömürgeciliği üzerine kurduklarını bilirler. Bu nedenle de Kürtlere karşı her koşulda bir olurlar. Ve bu gerçeğe rağmen Kürtler son 22 yıldır Türk devletinin içinde bir “iyi” arıyor. “Tansu Çiller kötü Özal iyi, Ordu iyi polis kötü, Fethullah Gülen kötü Erdoğan iyi, Ergenekon kötü Kemalistler iyi, Hakan Fidan iyi Erdoğan kötü”. Oysaki böyle bir ayrım yoktur. Hepsi Kürdistan sömürgeciliğinin başka başka dişlileridir. Hangisinin sırası gelmişse o Kürtleri ısırır. Çünkü Kürdün sömürge olmaktan çıkması demek onların yok olmaları demektir.
Yani Kürtlerin karşı karşıya oluğu durum faşist ve sömürgeci bir devlet ve toplumunun saldırısıdır. Buna karşı ayakta kalmanın ve kendini korumanın tek yolu sömürgeciye sömürgeci demek ve ona göre kendini örgütlemektir. Her gün seni yok etmek isteyen bir devlete biz kardeşiz denemez.
Dünyada sömürgeciliğin tek panzehiri vardır oda şudur: Milliyetçilik
Kürtler milliyetçi olmak zorundadır. Sömürge olmaktan kurtulmuş hangi toplumun tarihine bakarsanız kurtuluşlarının milliyetçilik ve kendini yönetmede ısrar etmekten geçtiğini görürsünüz. Hatta hiç sömürge bile olmadan kendini yöneten, ulus olma kimliğinden dolayı baskı görmeyen hangi halka bakarsanız bulundukları noktaya Miliyetçilik ile geldiklerini görürsünüz. Ortada böyle büyük bir gerçek vardır.
İsmail Beşikçi’nin kusursuz tarihi tespiti de Kürtlerin milliyetçi olma zorunluluğunu destekler. Beşikçi hoca derki “Kürt sorunu devlet olma sorunudur”. Evet, Kürtlerin Kürt olarak var olma sorunu ancak bu ikisi ile halledile bilir. Milliyetçilik ve Devlet enerji ve madde gibidir. Milliyetçilik enerjidir. Ve fizik kanununa göre her enerji maddeleşmeye ihtiyaç duyar. Milliyetçiliğin maddeleşeceği şey ise devlettir. Ulus olarak kendi varlığın garanti altına almanın kanunda da mili düşüncenin devlette cisimleşmesi vardır. Daha sonra devlet kendi içinde dönüşümünü yapar. İşte Kuzey bu sosyal ve siyasal gerçeğe görmelidir.
Konya’da ki katliam hepimizin duygu ve düşünce yapısını sarstı. Özellikle de HDP çevresinde örgütlenmiş Kürtler daha fazla sarsıldı. Çünkü 22 yıldır verilen tavizlere rağmen bu devletin bir parçası olmadıkları gerçeği bir tokat gibi Kürtlerin yüzüne indi. Öcalan ve PKK’nin son 22 yıldır Kürtleri inandırmaya çalıştıkları “hakların kardeşliği” sloganının aslında sadece bir masal olduğunu tekrar gördüler.
Bunun için Kuzey Kürtleri şapkayı önüne koyup meseleyi enine boyuna düşünmelidir. Çünkü Kuzey Kürtleri bir kapana sıkışmıştır. Mücadele ediyor, bedel veriyor, evlat veriyor ama tek bir santim ilerleme sağlayamıyor ve her gün daha kötü oluyor. Kuzey Kürtleri şu gerçeği bilmelidir: Kürtlerin milli yapısını, kendini yönetme hakkını ve ayrıma hakkını savunmayan hiçbir oluşum bırakın Kürt katliamlarını engellemeyi Kürtler için tek bir santimlik ilerleme bile sağlayamaz. HDP’nin bu gün hiçbir şey yapamayacak konumda olması işte bu nedenledir.
Çünkü HDP sömürgeciye sömürgeci dememektedir.
HDP Kürdün vatanına Kürdistan dememektedir.
HDP “Kürtlerin ihtiyacı olan şey Kürtlerin kendini yönetmesidir” dememektedir.
Kuzey Kürtleri kaybettiği-kaybettirildiği rotasına geri dönmelidir. Kuzey Kürtleri on yıllarını çalan beraber yaşam, hakların kardeşliği safsatasından vazgeçmelidir. Yoksa geçmiş katliamların intikamını alamayacağımız gibi, ne kendimizin ne de çocuklarımızın katledilmesini engelleyemeyiz. Kürtleri geleceğe taşıyacak şey sömürgeciliğe karşı biricik silah olan milliyetçiliğe ve Kürdistan’ın bağımsızlığına sarılmaktır.