Çözüm sürecini kim bitirdi?

Çözüm sürecini kim bitirdi?

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır  ziyareti sonrasında uzun zamandır rafa kaldırılan çözüm süreci tartışması yeniden başladı. Erdoğan Amed’e gitmeden önce “yeni bir çözüm süreci mi başlıyor” tartışması vardı. Erdoğan’ın “Çözüm sürecini biz bitirmedik” demesinin ardından bu defa da “çözüm sürecini kim bitirdi” tartışması başladı. Taraflar karşılıklı bir birini itham etmeye başladı, herkes elindeki bilgileri parça parça ortaya yaymaya başladı.  PKK ve ittifak halinde olduğu çevreler bu konuda Erdoğan’ı suçluyor. Erdoğan ve çevresi ise Öcalan’ı suçlamamaya imtina ederek PKK’nin Kandil’deki yöneticilerini sorumlu gösteriyor. Ortada cenaze gibi bir soru yatıyor? “Çözüm sürecini kim bitirdi?”

Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim çözüm sürecini her iki taraf beraber bitirdi.

Çözüm süreci sadece AKP ve PKK’nin ilgilendiği bir konu değildi. Bölgesel ve uluslar arası planda destekçileri ve karşı çıkanları vardı. Bu nedenle başlama tarafların elinde bile olsa bile bitirme ve devam ettirme insiyatifi sadece iki tarafta değildi. Çözüm sürecine en öfkeli davranan İran’nın, Rusya’nın hatta ABD’nin kendi insiyatifi dışında böyle bir süreç gelişmesini istemediğini herkes biliyor. Biz yazıda daha çok AKP ve PKK’nin süreci başlatmak ve bitirme nedenlerini ele alacağız.

AKP ve PKK’nin birbirine ihtiyacı vardı?

Her iki tarafın da görüşmeler başlayınca gerçek amacı süreci gerçekten kalıcı çatışmasızlığa götürmek değildi. Her iki tarafta çok zorlu bir süreçten geçiyordu. İki tarafta nefes almaya ihtiyacı vardı.

PKK askeri olarak zor bir durumdaydı. Çok ağır kayıplar veriyor, Kuzey eyaletlerinden tutunamıyordu. Kandil’de hava saldırıları nedeni ile örgüt merkezi felç olmuş çalışamıyordu. Rojava’da etkinlik göstermek istiyor fakat Türkiye ile savaştığı için silahlı gücünü o tarafa yönlendiremiyordu. Hava saldırılarının olmadığı, güçlerini Rojava’da yoğunlaştıracağı ortam kendisi için bir nefes borusuydu.
AKP devleti ele geçirme sürecini hızlandırmak istiyordu fakat Ergenekon ve Fethullah Gülen cemaati tarafından kuşatılmıştı. Türkiye’de bırakın Kürt meselesini çözmek Kürt kartını eline almanın kendisi devletin kendisi olmak demekti. Kürt meselesinde asgari bir stabilizasyon ile çok ilerleye bilirdi. Gülen cemaati ile gittikçe arası açılıyordu bu kez Oslo’daki ve öncesindeki gibi gizli değil kamuoyu önünde süreç başladı.

Kısacası,  taraflar çözüm sürecine başlarken kalıcı bir çatışmasızlığı değil kendi durumunu güçlendirmeyi amaçlamıştı. Bunun içinde çözüm süreci ayağına ayak bağı olduğu an süreci zaten bırakacaktı. Her iki tarafta aslında aynı süreçlerde süreci bıraktı.

Çözüm sürecinin taraflar için kazanımları;

PKK Rojava üzerinden uluslararası alana açılmıştı. Silvan’da 13 askerin öldürülmesi sonrası yapılan yoğun saldırılarda dağılan örgüt yapısını toparlamış, yüksek sayıda yeni savaşçı katılımı olmuştu. İran ile tüm Kürdistan parçalarını kapsayan stratejik bir ortaklık yapılmıştı. Ortadoğu’nun Arap baharı denen kaotik ortamında kendini nereye oturtacağını görmüştü.

En önemlisi de PKK Türk devleti içindeki çelişkilerden faydalanmak istedi. AKP ve cemaat çelişkisine oynadı. Cemaatin Süleymaniye’deki temsilcisi üzerinden Cemil Bayık’a bir mektup gönderilmesi ile Cemaat ve PKK ilişkileri başladığı biliniyor. Daha sonra Rıza Altun’un Süleymaniye’de Cemaat görüşmeler yaptığı da gelen bilgiler arasında
Tüm bunlar PKK’yi 2014 yılında Cizre’de başlamak üzere hendek kazmaya itti. PKK ordu ile değil AKP’nin güçlü olduğu polislerle çatışıyordu. Duran Kalkan “eğer ordu karakolda oturur savaşa dahil olmazsa onlarla çatışmayız” diyerek hedefin daha çok AKP’ye bağlı polis gücü olduğunu ortaya koydu.

Erdoğan ise çözüm sürecinin istediği gibi gitmediğini görüyordu. PKK’nin Gülen cemaati ile bu düzeyde ilişkilene bileceğini hesap etmemişti. Ayrıca Suriye ve Rojava’da daha büyük oynamak istiyordu. Erdoğan PKK ile çözüm sürecinin başında Kürtleri arkasına alarak Suriye’yi ele geçire bileceğini düşünmüştü. Bu da isteği gibi gitmedi. Devletin kurumlarını ele geçirememişti. Çözüm sürecinden istediği sonucu elde edememişti. Hendek projesini gördü, göz yumdu böylelikle PKK’yi hareket edemez duruma getirecekti.

Çözüm süreci bir ayak bağı olmuştu. Her iki tarafta çatışma ve kaos ortamında daha büyük kazana bileceklerini düşündü. 2015 Temmuzunda her iki tarafta bu işi bitirmek istedi.

PKK 11 Temmuzda PKK ateşkesi bitirdiğini açıkladı.

Erdoğan 17 Temmuzda Dolmabahçe mutabakatını tanımadığını söyledi.

20 Temmuzda Suruç’ta katilam oldu.

22 Temmuzda ise Ceylanpınar’da iki polis başlarından vurulmuş halde bulundu.

PKK Ceylanpınar olayını kendisinin yaptığını kabul etti.

23-24 Temmuz gecesi uçaklar dev bir hava saldırısı gerçekleştirdi.

Her iki tarafta savaş yönelmişti. PKK hendeklere Türkiye’de teknik üstünlüğe sarıldı. Fakat köprüler de tamamen atılmamıştı. Çoğunlukla endirekt görüşme biçiminde günümüze kadar devam ediyor.

Kısa bir özet bile olsa ortaya çıkan sonuç budur. Her iki tarafta nihayi ve kesinleşmiş bir çözümü kendi çıkarına ters buldu. Her iki tarafta silahlı siyaset yolunu tercih etti.

Çözüm sürecini bitirmenin sonuçları:

PKK’nin hendekler ile Türkiye devleti iç siyasetindeki AKP ve Cemaat çelişkisinden yararlanma hesabı yapması Kuzey Kürdistan’a hala devam eden bir yıkım getirdi.
AKP’de kontrol edemediği bir momentin içine devrildi. Bitirse yıkım, devam ettirse kaos. Fakat AKP devletin kendisi değildir. AKP’nin devrilmesi Türk devletinin devrilmesi değildir.

Kısacası; kaybeden halk, yoksullar, savaşın ateş düşürdüğü evler oldu.

Sonuç olarak sorulması gereken en doğru soru; çözüm sürecini kim bitirdi den çok “gerçek çözüm nedir, çözümü kimler yapa bilir” sorusudur. Çünkü 1993 yılından günümüze değin gelişen ateşkesler ve çözüm arayışlarının yanlış kişiler ve yanlış argümanlar üzerinden yapıldığı için sonuç almamıştır.

Erdoğan’ın 28 Aralık 2012 yılında “Abdullah Öcalan’ ile İmralı adasında görüşüyoruz” diye duyurduğu çözüm süreci de yanlış niyetler, yanlışhesaplar ve yanlış çözümler nedeni ile başarıya ulaşmadı. Her iki taraf beraber bitirdi.

Diğer Haberler