İlk bakışta kulağa hoş gelen, hümaniter tınılı sözlerdir bunlar. Genellikle iyi niyetle söylendiği varsayılır. Gerçekte ne anlama geldiği ve neye ya da kime yaradığını sorgulamalıyız.
İlk olarak dikkatimizi çeken, bu sözlerin sahiplerinin, kaç tür milliyetçilik veya kaç tür şiddet olduğu hakkında bir bilgi paylaşmamalarıdır. Yani bu tutumun sahipleri, karşı oldukları şeyi, şeyleri bir tasnife tabi tutmuyorlar. Milliyetçilik ve şiddet gibi komplike kavramları, tarifsiz ve tasnifsiz bir şekilde, herkesin bildiği ve üzerinde anlaşılmış bir anlamları varmışçasına kullanıyorlar.
İkinci olarak bu karşı çıkışlarının zamandan ve mekandan bağımsız olmasıdır. Oysa milliyetçilik de şiddet de tarihsel, toplumsal, siyasal kavramlardır ve üretimi de kullanımı da zamana ve mekana bağlıdır. Aynı şekilde anlamı ve karakteri de zaman ve mekanca belirlenir.
Sonda söyleyeceğimi, başta söyleyecek olursam, bu tarz “karşı olmak” sonuç itibarı ile egemen milliyetçiliği ve başat şiddeti gizlemeye ve hatta güçlendirmeye onlara hizmet etmeye yarar.
Milliyetçilik, milletle ilgilidir ve milletin tanımı, milliyetçilik tanımını da belirler (bunun tersi de doğrudur). Üzerinde konsensüs sağlanmış bir millet ve milliyetçilik tanımı yoktur. Farklı millet tanımlarını tasnif edersek kabaca 3 farklı millet tanımı ve teorisinden söz edebiliriz:
– Primordial( ilkselci) teori: Milleti ilksel değerler ( dil, tarih, gelenek, kültür vb.) üzerinden tanımlayan teoridir. Bu teori millet tanımında etnisiteyi temel alır. Bu teoriye göre millet tarih içinde var olan, oluşmuş olan, oluşan bir sosyolojik topluluktur.
– Konstrüktivist (inşacı) teori: Milleti oluşan değil, oluşturulan bir sosyolojik topluluk olarak ele alan bu teoriye göre millet, milliyetçiler tarafından oluşturulan bir tür tassavur edilmiş(hayali) bir cemaattir. Bu teori etnisiteyi değil, vatandaşlığı esas alır. Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı herkesin aynı milletin üyeleri olduğunu varsayar.
– Etno-sembolik teori: Yukarıdaki iki teorinin bazı özelliklerini birleştiren bir teoridir.
Bunun dışında da millet tanımında kullanılan bir dizi kavram vardır: subjektif, objektif, monist, düalist, modernist vb millet tanımlamaları.
Tıpkı bunun gibi ve bir ölçüde bu teorilere bağlı sayısız milliyetçilik tanımları, teorileri, kavramları vardır. En yaygın tanımını şöyle ifade edebiliriz: Milliyetçilik, sosyal düzeyle siyasal düzeyin bu anlama gelmek üzere, millet ile devletin eşitlenmelidir. Bunun mantıki sonucu olarak da, her millete bir devlet ve her devlette tek milletin savunulmasıdır.
Bu konu ile ilgili özellikle son yıllarda yazılmış, sayısız makale ve kitap mevcuttur. Bu yazıda tartışmak istediğim konu teorik olmaktan öte, pratik, siyasi bir konudur. Zaman ve mekanı göz önünde tutarak söylersek, Türkiye ve Kuzeybatı Kürdistan’da hangi milliyetçilikler vardır? Ve her tür milliyetçiliğe karşı olduklarını söyleyenler, aslında neye karşıdırlar?
Türk milliyetçiliği:
– Egemen, baskın olan milliyetçiliktir. Türk devletinin egemen olduğu coğrafyada, her şeyi Türklükle tanımlayan, Türkleştirmeye çalışan bir milliyetçiliktir. Bu anlamda etnik temizliği içerir.
– Bu coğrafya çok milletli ve çok ülkeli bir coğrafya olduğu için, Türk olmayan millet ve ülke hakikatlerinin ortadan kaldırılması gerektiği inancındadır. Bu anlamda jenosidçi bir içeriğe sahiptir.
– Köksüzdür. Var olan bir milletin milliyetçiliği değildir. Devlet- milletin ideolojisidir. Milleti, toplumu, bireyi değil, devleti kutsar. Sosyal değildir, tam tersine mevcut sosyolojiyi devlete uyarlamaya çalışır. Bu anlamda, milli de değildir, faşizan karakterlidir.
– Esas itibarı ile Osmanlı bakiyesinden bir millet yaratmak isteyen siyasal projenin, ideolojik örtüsüdür. Sahih değildir, her renge bürünebilir. Bu siyasal projenin gereklerine göre, “ilerici”, “demokrat”, “İslamisi”, “laik”, “faşist” vb. görünümlere bürünebilir.
– Gücünü devletten alır, resmidir, devletle kaimdir. Savunduğu devlet milletin değildir tam tersine millet, devletindir.
Bu coğrafyada vakıa olarak var olan, baskın olan milliyetçilik işte bu Türk milliyetçiliğidir. Türk toplumunu zehirleyen, diğer toplumları imha etmeye çalışan, imha eden TC siyasi projesinin ideolojisidir.
Bunun dışında var olan ve “her tür milliyetçiliğe karşı olmakçıların”, ısrarla karşı olduklarını beyan ettikleri milliyetçiliklere gelirsek, tablo şudur:
– Dayandığı toplumsal temel TC tarafından türk milliyetçiliği adına jenosidle ortadan kaldırılan Ermeni, Rum, Laz vb milliyetçilikler. Dayandıkları toplumsal temel jenosidle ortadan kaldırıldığından, siyasi iktidar (devletleşme) talepleri zayıflayan bu milliyetçilikler esas itibarı ile kendileri olarak yaşama taleplerine sahiptirler. Kendilerine yapılan tarihi haksızlıkların (jenosidlerin) kabul edilmesi, özür dilenmesi, maddi-manevi zararlarının tazmin edilmesi temel talepleridir. Rum, Ermeni, Süryani, Laz toplumları olarak var olmak, tanınmak, gelişmek ve Rûm, Ermenî, Laz,Süryani toplumu olarak kalmak, yaşamak haklarını (kendi kendini yönetmek) savunan milliyetçiliklerdir. Bunlar son derece meşru, ilerici, demokratik taleplerdir. Bu milliyetçiliklerin yer yer, Türk karşıtlığı ya da düşmanlığını barındırmaları da anlaşılırdır. Şimdi bu her türlü milliyetçiliğe karşı olanlar bu milliyetçiliklerin nesine karşı olduklarını açıklamalıdırlar.
Gelelim esas hedefteki milliyetçiliğe. Çünkü genel argümanlarla örtülse de esas karşı çıkılan milliyetçilik, Kürt milliyetçiliğidir.
Kürt milliyetçiliği:
– Şerefnameye, EhmedêXanî’ye ve hatta daha eski dayanaklara sahip bir milliyetçiliktir.
– Otokton bir toplumun, milletleşme sürecinin doğal, sivil tezahürüdür.
– Diğer milletlerle ilişkisini “karşılıklı tanıma” ilkesine dayandırır. Tüm komşu milletleri tanır, varlıklarına saygı duyar. Aynı şeyi muhataplarından da talep eder.
– Yüz yıldır tabi tutulduğu zamana yayılmış jenosidi sonlandırmak, Kürt milleti olarak yaşamak var olmak, gelişmek, tarih sahnesine çıkmak bu milliyetçiliğin temelini oluşturur.
– Saldırgan değildir, varoluşuna yönelik saldırıyı durdurmak ister.
– Kürdistan’ın kadim halkı olarak, Kürdistan’da yaşayan bütün kavimlerin tarihsel, toplumsal, siyasal varlıklarına ve haklarına saygılıdır.
– Parçalanmış ve yok edilmeye çalışılmış ulus, ülke hakikatlerini koruma, kurtarma hedefli siyasal pratiklerin önemli bir ideolojisidir.-
. Otonomi, federasyon, konfederasyon, bağımsızlık hedefli siyasetlerin de ideolojisidir. Tekli değildir, farklı teorik, politik muhtevalara sahiptir.
Bu tabloyu uzatmak mümkün ama gerekli değildir. Özü itibarı ile “zulme yönelik, ilerici, demokratik bir muhtevaya sahiptir.
Elbetteki Kürt milliyetçiliği gibi geniş bir alanda, milletler arasında kalın duvarlar örme, işgalci sistemlere duyulan kini, nefreti egemen milletlere de teşmil etme vb eğilimler vardır. Bunlar tarihsel nedenleri ile anlaşılabilir eğilimlerdir ve kürtlerin iç tartışmalarının konusudur. Bu durum Kürt milliyetçiliğinin ilerici, demokratik muhtevasını değiştirmez.
Kürt milliyetçiliğinin kısmen egemen ideoloji olduğu parça Güney Kürdistan’dır. Kürt milliyetçiliğinin bu parçadaki pratiği ortadadır. Bu pratik her türlü şoven eğilimlerden uzak, eşit haklılığa ve karşılıklı tanımaya dayalı bir pratiktir. Bu parçadaki pratikten, Kürdistan’ın Kürt olmayan toplulukları ( Asuri, Ermeni, Türkmen vb.) değil, Kürtler şikâyetçidir. Buradaki pratik çokça eleştirilen millet-devlet pratiğinden de uzaktır.
Elbette ki herkesin milliyetçi olması gerekmiyor ve Kürdistan’daki benzer siyasi hedeflere sahip herkesi aynı milliyetçilik paydasında toplamak da doğru değildir. Otonomi, federasyon, bağımsızlık taleplerini, liberal, konservatif, sosyalist vb ideolojilerle ya da teorilerle savunanlar da vardır ve bu millet olmanın doğası gereğidir.
Şimdi başa dönüp aynı soruyu soralım. Siz Kürt milliyetçiliğini, Türk milliyetçiliği ile aynılaştırıp, karşı çıkarak kime hizmet ediyorsunuz?
Kürt milliyetçiliğine karşı olmanızın teorik, siyasi argümanları nelerdir?
Kürt milliyetçisi olmamanızı anlayabiliriz ancak önünüzde devasa, saldırgan, jenosidal bir Türk milliyetçiliği ve Türk siyaseti varken, her tür milliyetçiliğe karşı olmak gibi argümanların bunu gizlemek, güçlendirmek ve dolayısı ile savunmak olduğunu görmüyor musunuz?
Kürt milliyetçiliği ve kürdistani siyaset, bu coğrafyada, değişim, dönüşüm, devrim talep eden herkesin doğal müttefikidir.
Bağımsız Kürdistan bu coğrafyanın en devrimci sloganıdır. Bunu Bağımsız Türkiye sloganı ile karıştırıp, karşı çıkmak gericiliktir.
Bağımsız Kürdistan mücadelesinde, Kürt milliyetçileri, sosyalistleri, liberalleri, muhafazakarları aynı siyasi cephededirler.
Bağımsız Kürdistan hedefli siyasete karşı oluşunuzu, her tür milliyetçiliğe karşıyız palavrası ile örtemezsiniz.
Bu tutumunuzla sizler egemen milliyetçiliğin periferisinde, karşı devrimci bir rol oynuyorsunuz.
Not: Yazının orjinaline şu linkten ulaşa bilirsiniz: http://bazekurdistan.com/Fuad-%C3%96nen/ID/1055/Her-tur-milliyetcilige-karsi-olmak