Amed’in Sur ilçesinin bazı mahallelerinde 2015 tarihinden beri uygulanan yasak kalktı. Yasaklar bu ayın 15’inde kalktı ve mahallenin yeni görüntüleri yayınlandı. Görüntülere öfke duymak için sadece Kürt olmak gerekmiyor. Biraz tarihe saygısı olan, hayata saygısı olan, faşist, Vandalist olmayan herkes o görüntülerle kahrolur. O görüntülerde Sur’un o mahallelerinin yani bizim tarihimizin yerle bir olduğunu görüyoruz. Sur herhangi bir tarihe sahip değildi. Sur 12bin yıllık tarihe sahip bir yer ve 4 Temmuz 2015 tarihinde UNESCO’nun Dünya Mirası olarak tescillendi. İçinde kiliseler, camiler, hamamlar, hanlar ve daha pek çok tarihi yaşam yeri olan, yolları, taşları ile tarihin izlerini taşıyan Sur neden böyle oldu? Elbette ki Hendek savaşında yaşanan yıkım ile.
KCK’nin 12 Ağustos 2015 yılında bir açıklama yaparak “Kürtlerin öz yönetimden başka seçeneği kalmamıştır” diyerek mesaj vermesi ile beraber Kürdistan’ın PKK’nin etkili olabildiği bazı şehirlerinde Öz yönetim ilanı yapıldı. Bunların arasında Sur, Cizre, Yüksekova, Silvan, Lice, Varto, Silopi, idil, Nusaybin vardı. Aslında öz yönetim ilanından önce de bu şehirlerde hendekler kazılmıştı. Bundan sonra ki süreç hendek tiyatrosu diye bileceğimiz bir süreçti. Gerçek anlamda bir tiyatroydu. Çünkü bilenen ve kaçınılmaz bir son vardı. Yıllarca herkesi “kozik-mevzi” savaşı vermekle suçlayan PKK birden bire şehirlerde, kuşatmanın içinde kozik-hendek kazmıştı.
İşte bu yerlerden biri de Sur’du. Polisin gözü önünde Sur’un araçların bile giremediği dar sokaklarına çimento, beton kırma hiltisi gibi birçok alet ve araç hatta kepçe taşınmıştı. Gençler ilk mevzileri kazarken az ötesinde polis gençleri izliyordu. Sur bir tarih, Amed şehir merkezinin içten fethedilmemiş ilçelerinden biriydi. Yıllarca savaştan kaçan, yoksul, yurtsever insanlar Sur’da toplanmıştı. O kadim halk o kadim şehrin içinde kat kanat geçiniyordu. Sonra bir hendek savaşı ile o tarih kendini yangının ortasında buldu. Bir ay içinde 20 bin insan göç etti.
PKK cephesinden söylenen sözlerde Sur’un büyük bir direniş merkezi olacağı propaganda edildi. PKK’ye göre Hendek savaşları Kürtlerin bir yıllık özlemlerini sağlayacaktı. Surda her şey muhteşem olacaktı. Sur’da hendek kazan PKK’li gençlerin komutanlarından Çiyager kod adlı Cihan Türkan’ın bir sözünü de slogan haline getirmişlerdi “Ne olursa olsun son muhteşem olacak”. Çiyager adlı gencin çok genç olduğu ve bu sözü iyi niyetle söylemiş olduğundan kuşkumuz yok. Gençler vurdu kırdı ve macerayı severler, ölmeye kendilerini feda etmeye hazırdırlar. Ama siyasetin dili ve gerçeği pek öyle değildir. Ne olursa olsun son muhteşem olmaz, hakikatin dili başkadır. Hakikatin dilinde amaç, araç, hesap, kitap, ittifaklar, zamanlama, realizm, mantık ve sabır vardır. PKK’nin hendek savaşını verme nedenlerini tartışmadan şunu söyleye biliriz. O şehirler amacı ne olduğu belli olmayan bir savaşa kurban edildiler. Hendekler bir ihanetti. Güzel gençlerin idealleri ve cesetleri altında da bu hendek ihanetini de gizlediler. Tıpkı Çiyagerin’in “ne olursa olsun son muhteşem olacak” sözü altında olduğu gibi. Hala bu sözü bir sloganı olarak kullanıyorlar. Oysaki 15 Nisan’da yasak kalkınca aslında sonun pek de muhteşem olmadığı da görüldü. Surda hiçbir muhteşem son yoktu. Sur kendisi olmaktan çıkmıştı. Sur atık 12 bin yıllık bir tarihin siyah taşlarını yapılarını taşımıyordu, her yer asfalt ve betondu. Uzaktan görüntülere bakınca bir toplama kampı gibi görünüyor, sokaklara girince ise cezaevine girmiş gibi gri betonlarla karşılaşıyorsunuz. Sur’da son muhteşem değil bir yıkım ve facia olmuştu.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi bir anlamda Kuzey Kürdistan’da Kürt tarihinin tahrif ve tahrip edilme tarihidir. Kürtlere ait her köprü, yol, kervan saraya bir Türk devletçiğinin ismi vurulmuş, bazıları yok edilmiştir. Sur da Türk devletinin yok ettiği bir yer. Sur Türkiye Cumhuriyeti faşizmini ve vandallığının son örneğidir. Sur’da çatışmaların devam ettiği süreçte dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu sur için şöyle söylemişti: ““Diyarbakır Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir haline gelecek”. Şimdi Davutoğlu’na sormak gerekiyor. Sözünü ettiğiniz bu muhteşem doku mu bu mu? Yoksa insanların Sur’da gördüğü sizin devletinizin faşist yüzü mü? Elbette ki devletin faşist yüzü.
Net ve açık söylemek gerekirse Sur PKK ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki anlamsız ve acımasız bir sürecin kurbanı olmuştur. Ne PKK ne de devlet Sur’u korumak için zerre kadar bir çaba içinde olmamıştır. Sur gibi 12 bin yıllık bir tarihi, 12 bin yıllık bir hazineyi amaçsız bir yere harcayan ve hedef yapan PKK’de devlet kadar suçludur. Sur bir kurbandır. Hendeklerin gerçek yüzünü deşifre etmeyen, Hendek savaşlarını bir direniş olarak gösteren herkes bu suçun ortağıdır.