- Bölüm: Sakin Cansız olayında hedef saptırma için PKK ve İmralı Hakan Fidan ile uzlaştı mı?
PKK’nin kurucu üyelerinden Sakine Cansız ile Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in öldürülmesi üzerindeki sır perdesi hala aydınlanmış değil. Aslında çok büyük bir sır perdesi de yok. Sadece olayın muhattabı olan PKK ve MİT’in bildiği ama açıklamadığı bazı gerçekler var. Bu tarihten sonra da ancak ülkelerdeki iktidarlar devrilip istihbarat belgeleri yayınlanırsa olayın gerçeği anlaşılacak. Yoksa onun dışında normal hukuk süreçleri ile bu katliamın faillerinin yakalanmasını beklenemez. Çünkü bu cinayet politik bir cinayettir. Bağımsız bir eylem değil, bir sürecin sonucudur.
Bu nedenle PKK ve Türk istihbarat örgütü PKK arasındaki ilişkilerin 1999-2013 yılı arasındaki dönemi bilinmeden olay hakkında yeterli açıklamalar yapılamaz. Cansız ve arkadaşlarının öldürülmesinin hikayesi incelendiği zaman MİT ve PKK’nin ne kadar iç içe geçtiği net olarak görülmektedir. Cansız cinayetini kim planladı meselesi ayrı bir konudur ama Cansız cinayetini zamanında PKK ve MİT’in nasıl gündemden düşürdüğü göz önüne alınırsa PKK ve MİT’in ortak gündem belirleme ve toplumu koordine etmedeki ilişkisi de daha iyi anlaşılacaktır.
Cansız cinayetinde MİT ve PKK bağlantısını birkaç noktada özetleye biliriz.
1.Hedef Sakine Cansız mı, Fidan Doğan mı?
Sakine Cansız ismi 1980’li yıllara tanıklık eden kuşağa kahramanlığı hatırlatan bir isim. PKK kurucu üyesi olması nedeni ile de siyasal bir sembol olarak kabul ediliyor. Fakat bilinen şey Sakine Cansız’ın nişanlısı Mehmet Şener’in1991 yılında muhalif düşünceleri nedeni PKK tarafından öldürülmesinden sonra PKK’de çok parlak bir konumu yok. Yani Cansız’ın özel bir siyasal gücü yok. Sadece isimi var. Avrupa örgütü içinde de özel bir siyasal görevi yok. Zaten bu nedenle Ömer Güney gibi biri bu denli rahatlıkla ulaşa biliyor kendisine.
Fakat o gün Paris’te cinayetin işlendiği tren istasyonu Gare du Nord yakınındaki Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda önemli biri vardı. Fidan Doğan.
Fidan Doğan, siyasetçi kimliği ile tanınan bir isim değil. Fakat çok ileri düzeyde Fransızca bilen Doğan’ın birçok önemli görüşmeye katıldığı, birçok Fransız siyasetçi ile birebir görüştüğü tahmin ediliyor. Fakat Fidan Doğan’ın asıl hedef olma şüphesi ise Sabri Ok ile ilgili.
Sabri Ok’un MİT ile ilişkisi
PKK yöneticilerinden Sabri Ok’un bireysel tarihi bu yazı için uzun bir konu. Sabri Ok’un daha cezaevindeyken PKK’den çok MİT tarafından kontrol edilen bir aktör olduğu genel olarak kabul gören bir husus. Ayrıca Sabri Ok 2005’ten sonra PKK-MİT arasındaki ilişkilerin baş aktörlerinden. Eski Emniyet İstihbarat Müdürü Sabri Uzun’da yazdığı kitapta da Sabri Ok ve MİT üyelerinin Ankara’da görüştüğünü yazar. Bu görüşmelerde Sabri Ok’un MİT’in mi yoksa PKK’nin temsilcisi olduğu belli değildir. Sabri Ok şaibeli biridir.
Sabri Ok 2006 yılı sonrası Avrupa’ya geçiyor. Oslo görüşmelerinde de oldukça aktif olan Ok’un yanında ise ilk gittiği günden itibaren Fidan Doğan’ın sekreter ve asistan olarak çalıştığı da biliniyor. Doğan’ın Sabri Ok ve MİT arasındaki ilişkilerde bazı önemli bilgiler edindiği düşünülüyor. Yani Fidan Doğan Sabri Ok –MİT ilişkilerini, Fransız istihbaratı ve PKK ilişkilerini bilen biriydi. Bu nedenle de hedef alındı ve böylelikle Sabri Ok’un maskesinin düşmesi önlendi. Yani sağ gösterip sol vurma. Sakine Cansız gibi sembol ama güncel siyasal gücü olmayan birini vurur gibi gösterip aslında tanınmayan ama önemli istihbarati bilgilere sahip Fidan Doğan’ın vurulma olasılığı çok yüksek.
Cansız Abdullah Öcalan ve Hakan Fidan ittifakına mı kurban edildi?
Paris cinayetinin işlendiği dönem karmaşık bir dönemdi. Türk devleti içindeki kanatlar ordu, yargı ve istihbarat alanlarında bir paylaşım savaşı yaşıyordu. Kemalistlerin artık ciddi olarak geriletildiği bir dönem vardı. AKP devleti ele geçirmeye çalışıyordu. Ve Kürt kartını da ele geçirmek için İmralı ile ilişkilenmişti. 1999’a kadar Kemalist derin devletin ordu ve MİT’i ile ilişkili olan Öcalan’ın da AKP saflarına geçmesi gerekiyordu. Böylelikle AKP’nin devleti ele geçirme süreci çok daha kolay olacaktı. Ve böyle oldu. Öcalan İmralı’da Hakan Fidan ve bir AKP temsilcisi ile görüşerek yeni padişaha biat sözü verdi.
Abdullah Öcalan-PKK ve MİT arasındaki ilişki süreci Sakine Cansız öldürüldüğü zaman devam ediyordu. Kamuoyuna çözüm süreci olarak yansıyan sürecin startı verilmek üzereydi. Abdullah Öcalan 3 Ocak günü Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata ile görüşür. 9 Ocakta ise Paris cinayetleri yaşanır. 11 Ocak günü ise Abdullah Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan aracılığı şu mesajı gönderir: “MİT’e güveniyorum. Sakine suikastını gerçekleştiren güçlerle MİT müsteşarı Hakan Fidan’a yönelik soruşturmanın arkasındaki güçler aynı”.
PKK ise halka durumu şöyle izah eder: Cinayeti işleyen devlet ve PKK arasında barış istemeyen NATO ve Avrupa Gladyosu’dur. Gladiyo kavramı Abdullah Öcalan’ın Türkiye devletini suçlamamak için kullandığı bir kavramdır. Elbette ki bir Avrupa çıkarlarını koruma aklı vardır. Fakat Öcalan’ın bunu kullanma biçimi Türk devletini aklamak biçimindedir. AKP’de Türkiye’ye getirilen cenazelere özel izin verir, düzenlenecek cenaze töreni için elinden gelen kolaylığı gösterir. Böylelikle AKP’de mağduru oynar. Kamuoyunda artık Paris katliamının AKP ve PKK’ye karşı bir komplo olduğu algısı oluşturulmuştu.
PKK ve AKP ilişkilerinin bozulduğu 2015 yılında kadar geçen süreç içinde PKK olayı Hakan Fidan ve Erdoğan’a yakınlaştırmamak için özel çaba sarf etti. Çünkü PKK Kemalistler-AKP çatışmasında da AKP-Fethullah çatışmasında da Erdoğan ve AKP’yi tutmuştu.
Bu nedenle Cemil Bayık 28 Aralık 2013 tarihinde ANF’ye verdiği röportajda Paris cinayetini paralel devlete yıkacak ve şöyle söyleyecekti: “Bu katliamı yapan kişinin izleri Fetullahçılarla ilişkili olabileceğini gösteriyor. Büyük Birlik Partisiyle organik ilişki içinde olduğu yönünde önemli belirtiler, hatta deliller vardır. Dikkat edilirse BBP ile Fetullahçıların ilişkisi farklılaşmıştır. Aralarında derin bir ilişki vardır”
Bese Hozat’ta 8 Aralık 2014 tarihinde yaptığı açıklamada şunları söyleyecekti: Türkiye’yi yöneten esas güç paralel devlettir. Türkiye’yi yöneten NATO’dur, NATO’nun kurduğu ve merkezinde Gülen cemaatinin yer aldığı yeni Gladyodur. Paris katliamını da bu güçler yaptı. NATO bağlantılı olarak Almanya ve Fransa da bu işin içindedir” dedi.
Hakan Fidan oldu Heval Hakan
Öcalan ve PKK’nin “bu cinayeti Türkiye devleti işledi” sözünü açık açık söylememesinin altında yatan şey Abdullah Öcalan MİT ilişkisidir. Gerçek şudur: Öcalan Sakine Cansız’ın cenazesi üzerinden Hakan Fidan’la pazarlık yapmıştır. Geçmişte Türkçü-Kemalist kadro ve bürokrasiye yaptığı hizmetin bir benzerini Türkçü- AKP bürokrasisine de yapabileceği konusunda kendini ispatlamıştır. Öcalan öyle bir Hakan Fidan övgüsü yapmıştır ki HDP’liler kendi aralarında konuşurken dilleri sürçer (!) ve Hakan Fidan’a “Heval Hakan” derler.
2015 yılına kadar PKK’ye göre Sakine Cansız’ı Avrupa Gladyosu ve Paralel devlet vurmuştur. Sonra 2015 yılında bu düşünce değişir ve PKK “Sakine’yi MİT vurdu, Hakan Fidan’ın haberi vardı” der. 2016 yılında ise cinayeti artık direk Erdoğan’ın planladığı iddia edilir. PKK’nin elindeki iki MİT yöneticisi de PKK medyasında “Paris katliamını MİT yaptı” diyecekti. Böylelikle MİT ve PKK ilişki sarmalı biraz daha karışacaktı