Bu gün Kürdistan Bayrak günü. Kürtlerin bir bayrak sahibi olması için onbinlerce oğlu ve kızı hayatını verdi. Bayrak demek ülke demektir. Bunu hiç tartışmaya bile gerek yok. Herkes kendi sembolleri ile anılır. Arkeaik tarih döneminde bile kabilelerin totemleri vardı. Totemler toplumun sembolü ve ona kim olduğunu hatırlatan simgelerdir. Bayrak insana kim olduğunu hatırlatan bir semboldür. Kürtlerinde sembolleri var ve bayrakları var. Fakat Kürtler başka konularda oldugu gibi bayrak meselesinde de evrensel diyalektiğin dışında davrandılar. Birbirlerinin bayraklarına düşmanlık yapıyorlar.
Bu gün iki düşman ülke olan Kuzey Kore bile Güney Kore bayrağını kabul ediyor. Bu korelilieri temsil etmez gibi bir şey söylemiyor. Koreliler bayrak tartışması yapmıyor. Avrupa da ki ülkeler arasında paylaşılmış halklar da bir bayrak tartışması yapmıyor. Bunu kim yapıyor. Kürtler yapıyor. PKK’nin öncülüğünde bir sol düşünce dünyası Kürt bayrağına karşı büyük bir düşmanlık yapıyor.
Alarengine düşmanlığın öncüsü Mustafa Karasu
PKK Kürdistan bayrağını kabul etmiyor. PKK’nin yaptığı hiç bir etkinlikte Ala rengin kullanımaz. PKK’nin Ala rengin kullandığı tek süreç 2003-2004 yıllarında ki ilk KCK dönemidir. O zaman PKK kendini fesh ederek Kongre-Gel yapmıştı. Kongrelerine halk da katlıyordu. Her yerde Alarengin asılı fotolar basında çıkıyordu. Fakat bu durumdan ilk rahatsızlığı Mustafa Karasu dile getirir. Karasu “Bu feodal bir sistemin, KDP çizgisinin bayrağıdır, bizi temsil temsil etmez” der. Ardından Abdullah Öcalan Alarengin için şunları söyler “ Bu bayrak Barzani bayrağıdır, devletçi çözümün bayrağıdır. Halkı bu bayrağa bağlayarak küçük bir Kürdistan kuracaklar. O da ikinci İsrail olacak. Bu bayrağı red ediyoruz.” Bu sözden sonra artık Alarengin PKK için bir düşman motif olur.
Şu anda da pek çok aydın veya iyi niyetli insan PKK’nin Alarengin konusundaki tutumunun yanlış olduğunu ve PKK’nin bu düşüncesinin değiştirilemesini bekliyor. Çok iyi niyetli olmakla beraber gerçekçi değil çünkü PKK’nin Alaregin karşısındaki tutumu bir taktik değildir, stratejik bir durumdur. PKK’nin ontoljik varlığı ile ilgilidir. PKK bunun içinde özel bir çaba yürütmekte ve bir kaç ana başlıkla Alarengine saldırmaktadır.
PKK: Bayrak gerici bir semboldur
Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye geldikten sonra can havli ile değiştirdiği ideoloji zaman içinde ete kemiğe büründü ve ulus-ulus devlet kavramları üzerinden ciddi bir maniplasyon yapıldı. Buna göre ulus kavramı gerici bir kavram olarak gösterildi. Bunun içinde bazı felsefecilerin ve anarjistlerin düşünceleri örnek gösterildi. Özellikle de Murray Bookchin gibiler. Yüz yıllık bir kimliksizlik,inkar ile karşı karşıya olan, gençlerin kendi anadilini bilmediği Kürtlere dünyanın süper gücü ABD vatandaşı olan, bu vatandaşlığın tüm haklarından yararlanan, pasportu olan, istediği dili konuşma hakkına sahip, hatta içinde bulunduğu devleti bile yıkmak istediği halde ünversitelerde dersler vere bilen biri yok edilmek istenen bir halkın idolü haline getirildi.
Murray Bookchin’in düşüncelerinin eksik ve sorunlu bölümünden bahsetmiyorum bile. Şu anda dünyanın en marjinal, en sorunlu, en çözümsüz ve kendini gerçekleştirmekten yoksun kesimi olan anarjistler yok edilmek istenen, dil, kimlik ve varlık sorunu olan, soy kırım dayatılan Kürtlere çözüm olarak gösteriliyor. Bu Kürtleri çaresizliğe mahkum etmektir.
Mantıklı olan şudur eğer PKK ulus kimliğini ve devleti yanlış görüyorsa bunun için öncelikle sömürgecilerin, Kürtlere zulum edenlerin ulus kimliğine,devletine ve bayrağına saldırmalıdır. Oysa ki Abdullah Öcalan’ın temel tezi Türkiyelilik kimliğini güçlendirmektir. Madem Türk devletine karşı değilsiniz neden Kürt devletine karşısınız. PKK’nin red ettiği tek ulus kimliği Kürt ulus kimliği red ettiği tek devlet Kürdistan devletidir. Bunun dışında da her hangi bir reddi yoktur. PKK’nin red ettiği tek bayrak Alarengindir.
Trabzon’da Alarengin taşığıdı için bir gurup Türk faşist tarafından Süleymaniyeli bir aile darp edilmişti. Ayni biçimde PKK’nin Köln-Dom kilisesi önündeki kutlamasında Alarengin açtığı için kovulan insanlar vardır. PKK’nin Alarengin karşısındaki tutumu Türklerinki ile aynıdır.
PKK: Bu bayrak Mahabad’da ki bayrak değil
PKK uzun ideolojik söylemler ile halkın tümünün ikna olacağını bildiği için birde olayı insanların duyguları ile oynamak üzerine de bir söylem yaratıyor. “Bu bayrak Mahabat’da asılan bayrak değil” diyor. Bu söylemi iyice yerleştirmek için PKK’nin sosyal medya trolleri her yıl tarihteki Kürt bayrakları olan bir foto paylaşıp bakın Alarengin bunlar içinde değil diyor. Amaç sadece inançsızlık ve itibarsızlık yaratmak.
Oysa Alarengin ufak tefek değişikliklele Xoybundan bu yana Kürtlerin sembolüdür. 17 Aralık 1945’ten beri de aynı bayrak Kürtlerin semboldür. Bu sembol halkın seçtiği kişilerden oluşan Kürdistan parlamentosu tarafından onaylanmıştır. PKK’nin saygı duyması gereken irade parlamento iradesidir. PKK’nin bayrak meselesi arkasında gizlediği şey Kürdistan Bölgesel Yönetimine karşı düşmanlıktır. PKK Kürdistan bölgesel yönetimi bile demeden sadece Başure Kurdistan diyerek burdaki meşru ve siyasal statüyü zaten kabul etmemektedir. Bayrak reddi burdan gelmektidir.
Hiç bir uluslar arası statüsü olmamasına ve sadece PKK’li bir gurup tarafından yönetilmesine ve bayrak seçilmesien rağmen Güney Kürdistan yönetimi ve basını Rojava değil Rojava Özerk Yönetimi demektedir. Rojava yönetimi Güney Kürdistan’ın her yerinde kendi bayrağını açabilir. Fakat Rojava’da Alarengin son bir kaç aydır ABD öncülüğündeki görüşmelerle beraber biraz dalgalana bildi.
PKK’nin Kürt-Kürdistan ve Kürdistani değerler karşısındaki tekçi ve partici gerçeği çok yönlü izaha muhtaçtır. Fakat kesin olan şudur: PKK’nin Alarengin karşıtlığı Kürdistan karşıtlığının dışa vurumudur.