Mesut Barzani’nin 2 Kasım Günü Kürdistan kamuoyuna başlığı ile yayınladığı bildiri tarihi öneme sahipti. Barzani bu mesajında “ ben Kürtler arası savaşı haram kıldım ama tutumum suiistimal edilemez” dedi. Barzani’nin ifadeleri özenle seçilmişti. PKK’nin kendine yeni yerleşecek topraklar açma hırsını ve planını eleştiriyor fakat yine de bir iç savaşa karşı olduğunu belirtiyordu. Barzani’nin açıklaması son aylarda Kürtler arası gerilim içinde duyduğumuz en makul ve yapıcı açıklamaydı.
Fakat Barzani’nin açıklamasının hemen ardından PKK’nin bahar ayında Kürdistan Bölgesel Yönetimine karşı başlattığı medya savaşı daha da şiddetlendi. Cemil Bayık PKK yöneticilerinden tutalım PKK kalemşörlerine kadar herkes Barzani’ni iç savaş çağrısı yaptığını iddia ettiler. Ayrıca hemen ardından da Çemanke bölgesinde peşmerge güçlerine saldırdılar. Böylelikle aslında Barzani savaş çağrısı yaptı, peşmergeler bize saldırdı gibi senaryonun ana hatlarını tamamlamak istediler.
Oysaki Barzani ne söylerse söylesin PKK bu saldırıları yapacaktı. Çünkü PKK zaten 25 Ağustos tarihinde yayınladığı KCK yürütme konseyi bildirisi ile zaten savaş kararını açıklamıştı.
Kürdistan’a düşman olan herkes Barzani’ye saldırıyor
Kürdistan Bölgesel yönetiminin varlığından rahatsız olan birçok güç var. Bu güçlerinde Kürdistan Bölgesel Yönetimini yıkmak için uzun zamandır yaptığı bir proje var. PKK’de bu projenin içindedir. Yani PKK Kürdistan Bölgesel Yönetimini yıkmak isteyen cephenin bir üyesidir.
PKK asılında Kürdistan karşıtlığını KDP adı altında gizliyor. Fakat KDP’ye düşman olmasının da bir gerekçesi var. Çünkü KDP parti olarak Kürdistan Bölgesel Yönetimi gibi bir kazanımın temel mimarlarındır. Yüz yıllık bir mücadele, siyaset ve diplomasi geleneği vardır.
Kürdistan’ın ulusal bir modern mücadeleye kavuşmasında KDP’nin yirminci yüzyılda Kürdistan özgürlük fikrini dört parçada göğüsleyen geleneğinin büyük etkisi vardır. Elbette ki birçok hareket var, fakat KDP geleneği Mahabad’tan bu yana Kürtlerin kendini yönetme, kendi devletini kurma, Kürdistan’ın tek başına ayakta kalabileceği gerçeğini Kürtlere somut bir biçimde gösteren bir ilk filiz olmuştur. O filiz bu gün kocaman bir ağaç olmuştur. Her parçadan Kürtler o ağacın gölgesine sığına biliyor. Eksikler veya yanlışlar ola bilir. Fakat bu şu gerçeği değiştirmez KDP geleneği Şeyh Said’i, Ubeydullah Nehri’yi ve Ağrı dağı isyancılarının, Qazi Muhammedin, Simko’nun mirasını 20’inci ve 21’inci yüzyıla taşıyan en temel güçtür.
KDP demek aslında Barzani siyaset geleneği ve yöntemi demektir. Mesut Barzani’de aslında bu geleneğin son 50 yıldır önderliğini yapmaktır. 1990 sonrası Kürtlerin uluslararası statü elde etmesinde Barzani’nin büyük bir rolü vardır. Eğer bu gün dünyanın resmi olarak kabul ettiği bir toprak parçasının adında Kürdistan varsa, Kürt bayrağı diye uluslararası kabul edilen bir bayrak varsa bunda Mesut Barzani’nin büyük bir payı vardır. Barzani Kürtlerin Amerika ve Avrupa’da ki diplomatik ve politik gücüdür. Barzani’yi yok etmeye çalışmak Kürtlerin dünyada ki diplomatik gücünü yok etmeye çalışmak demektir.
Barzani’nin Kürdistan meselesinden ki bu belirleyici ve stratejik rolü Kürdistan’a karşı olan herkesin Barzani’yi düşman görmesine de yol açmıştır. Yani nerde bir Kürdistan düşmanı varsa önce Mesut Barzani’nin şahsına saldırmaktadır. Bu gün Türk soluna bakarsanız kendi ülkelerindeki sağcılardan çok Barzani’ye düşmandır. Yalçın Küçük bir Barzani düşmanıydı, “tek başıma kalsam Barzani’ye karşı silah alıp savaşırım” dedi. Bazı Türk solcuları 2017 yılında Kerkük Haşdi Şabi tarafından işgal edildikten sonra Barzani Kürdistan Bölgesel Yönetim başkanlığından istifa edince büyük bir sevinç gösterisi yaptılar. Neden?
Çünkü 50 yıllık Kürdistan ulusal mücadelesi Barzani’yi Kürdistan sorunu ile eşit hale gelmesine yol açmıştır. Kürdistan’a Kürt uluslaşmasına karşı çıkanlar açık açık Kürtler devlet olmasın, kendini yönetmesin, Kürtlere statü verilmesin diyemeyince kalkıp biz Barzani’ye düşmanız derler. PKK’de ben Kürdistan Bölgesel Yönetimi gibi bir kurumun varlığından ve bu kurumun benim tarafımdan yönetilmemesinden rahatsızım diyemeyince bu kez ben Barzani’ye KDP’ye karşıyım diyor.
PKK’nin sorunu tüm Kürtlerle
PKK’nin Barzani karşıtı tutumunda da aslında benzer saikler vardır. PKK’nin Barzani karşıtlığı reel olaylara dayanmamaktadır. PKK’nin Kürdistan karşıtlığı kendini Barzani karşıtlığı olarak göstermektedir. Gerçek şu PKK’nin KDP ile değil tüm Kürdistaniler, Kürtçüler, Kürdistan milliyetçileri ile sorunu vardır.
PKK 1978 yılından bu yana onlarca Kürt örgütü ile çatışma yaşamıştır. PKK ilk ortaya çıkışını ilan edeceği eylemde bile ilk mermiyi sömürgeciye değil Kürtlere sıkmıştır. Daha sonrasında da DDKD, Kawa, KUK ile savaşmaya başlamıştır. PKK daha 1980’lerde Rojava’daki KDP-S gibi örgütlere karşı silah kullanmaya başlamış, 1990’larda bunun dozunu gittikçe arttırmıştır. PKK’nin Doğu Kürdistan örgütleri ile savaşı da vardır: Doğu Kürdistan sınırlarına gitmelerine engel olduğu 2 İ-KDP peşmergesini 2015 Mayısında şehit etti. PKK dört parça Kürdistan’da Kürtlere karşı savaşmış bir örgüttür. Sadece örgütlere karşı değil kendini eleştiren bireylere karış bile savaşmış bir örgüttür.
Yani Kürt partileri içinde Kürtlere karşı en çok savaşan parti PKK’dir. Eğer Kürtlere karşı en uzun süre savaştı diye soracak olursak, cevap PKK’dir. Eğer en çok hangi parti daha fazla Kürt partisine düşmanlık yaptı diye soracak olursak, cevap PKK’dir. Bu bir propaganda değildir, gerçek verilere ve tarihi bilgilere dayalıdır. Şimdi PKK Kürtler arası savaşta masum rolü yapsa bile aklı başında her Kürt gerçeğin böyle olmadığını bilir.
PKK’nin Zine Werte ile başlattığı basın savaşı Çemanke ile silahlı savaşa döndü. Savaşın durmasını isteyenler üç şeyi bilmelidir. Bu savaşı başlatan PKK’dir, savaşın nedeni PKK’nin gizli ve kirli ajandasıdır, Kürdistan Bölgesel Yönetimini zayıflatmaya çalışmak ulusal ihanettir.