PKK’nin gittikçe tırmandırdığı Kürdistan Bölgesel Yönetimi düşmanlığı ve Ortadoğu’nun kanser yapısı İran ile içine girdiği işbirlikçi tutum Kürtlerin kaderinde ciddi bir etki yaratacak. PKK’nin İran ve Abdullah Öcalan’ın Türkiye ile girdiği işbirlikçi ilişkilerin sonuçları içinde bulunduğumuz tüm yüzyılı etkileyecek. PKK’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni yıkma planı bu denli stratejik bir planın parçasıdır.
PKK’nin geçmişten beri yürüte geldiği siyaseti bir yana bırakıp sadece güncel olayları ele alacak olursak bu planının 2020 yazındaki fotoğrafını göre biliriz. PKK’nin Rojava’da ki birlik görüşmelerini sabote etme girişimleri, Zine Werte alanını İran devletinin çıkarlarına denk biçimde tutmak istemesi, 40 yıldır PKK kontorolünde olan Haftanin ve Metina sınırlarını Türkiye’ye teslim etmesi genel startejinin stratejik uygulamaların arasındaydı. Geçtimiz ay içinde ise Serêzeri Asayiş Müdürü’nü suikast ile vurması, Haşdi Şabi ile beraber Şengal’i Türk devleti’nin saldırılarına açık tutacak hale getirmesi, Hewler’de ki dipolamatik misyonlara saldırı hazırlığının ortaya çıkması, en son olarak Kürdistan halkının geçim kaynağı petrol boru hattını patlatması da PKK stratejisinin eylemsel yönünü tamamlıyordu.
Tüm bu olayları tek tek bile ele alacak olursak hiç birinde Kürtlerin çıkarına olan bir şey yoktur. Fakat bunlar PKK’nin çok derin ve tehlikeli bir plana dahil olduğunu gösteriyor. PKK’nin bölgedeki sömürgeci güçlerden birine dayanmadan tek bir adım atmadığı ve atamayacağı biliniyor. Ya İran’a ya Türkiye’ye sırtını dayar tüm planlarında. Türkiye ile savaşır görünürken bile bu böyledir. Yalnız sömürgeci İran devletinin istihbaratı İtlaat’tan izin almadan santim hareket edemeyen PKK’nin tutumu bu kez biraz daha farklı. Erdoğan gibi ve kaybeden tüm tekçi yapılar gibi eteğindeki tüm taşları döküyor, elinde neyi var ne yok sarf ediyor. Bu kadar gözü kara saldırmasının nedeni yok olmaktan kurtulmaktır. PKK’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimini yıkmak için yaptığı saldırıları politik ayrılıklar diye yorumlamak yanlıştır. Gerçek şudur ortada PKK’nin başta İran istihbaratı olmak üzere, Irak Şiileri ve belli bir çevre ile beraber Kürdistan Bölgesine saldırması vardır, Kürt aydın ve sanatçıları bu ihanete dur demelidir. Bu plan, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin hataları var bu nedenle PKK böyle yapıyor demekle izah edilemez. Sömürgeciler yeni bir Lozan yaratmak ve Kürdistan’ı yeniden paylaşmak istiyor. Bunu içinde Kürtlerin uluslararası normlara göre tek kabul edilmiş siyasal yapısı Kürdistan Bölgesel Yönetiminin statüsünü değiştirmek-yok etmek istiyorlar. PKK’yi de bu plan için tıpkı Lozan’da kullandığı Kürtler gibi Kürtlere karşı bir sopa olarak kullanıyorlar.
PKK kuruluş genleri nedeni ile sürekli olarak gizli güçlerle paralel hareket eden bir yapıdır. Bu nedenle kendi başına hiç kimseye karşı savaş açmaz. 1990’lı yıllardaki Güney Kürdistan’daki güçlere açtığı savaşların arkasında da başta İran olmak üzere sürekli başka istihbaratların ajandasına göre hareket etmiştir. Tüm enerjisini buna harcasa da başarılı olmamıştır. 2000’li yıllara geldiğinde İran ve YNK saldırılarına karşı yine Barzani’nin desteği ile tasfiye olmaktan kurtulmuştur. KDP eğer PKK’yi tasfiye etmek isterse 2000’li yıllardan sonra tasfiye ederdi. Türk ordusu Güney operasyonu başlattığı 2008 yılında Barzani’nin bizzat kendisi Şeladazi ve Bamerne’de Türk tanklarını engellenmesi için halkı sokaklara döktü. Buna rağmen PKK bir yandan bu imkanlardan yararlandı bir yandan da arkadan oyun çevirdi. Özellikle de 2013 yılında İran ile stratejik ortak olduktan sonra artık hedef KDP’yi yok edip yerine geçmek için kırk komplo ve provokasyon yaptı. Haber şişirerek medya da kendini Güneyin tek hakimi gibi göstermek istedi. Oysaki PKK’nin kendisine YNK tarafından zamanında almak üzere servis ettiği birkaç avuç taraftarı vardır. Birde gerilla alanlarına yakın yerlerde biraz erzak götürüp birkaç kuruş para kazandığı için PKK’nin kendi taraftarı sandığı ama zamanı geldiğinde evinde gidip oturacak bir gurup vardır. PKK güneydeki PÇDK, Tevgere Azadi, kadın hareketleri, gençlik hareketleri gibi onlarca örgütün hepsinde yıllardır bir avuç aynı insanla yürümektedir. Her halde PKK yöneticilerinin kendileri de Güney’deki eylemlerinin fotolarına bakınca 20 yıldır aynı yüzleri görüyordular ve aslında ciddi bir kitlesi olmadığını biliyordur.
PKK’nin duruşunun bazılarının sandığı gibi Kürdistani bir duruş olmadığı çok nettir. PKK’nin duruşu Kürtleri 1930’lara geri götüre bilecek bir duruştur. PKK’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimini yıkma planı aslında PKK gerillalarının çıkarına bile değildir. Bu plan sadece ve sadece PKK’nin Ankara gurubu denen gurubunun hayatını garanti etmek içindir. Bu gurup adının ABD terör listesinde olduğunu hesaplayarak bölgedeki olası bir İran operasyonunu hesaplayarak İran’ın hayatlarını garanti etmesi karşılığı kendi elindeki askeri gücü bi lejyoner ordusu gibi İran çıkarlarına teslim etmeyi kabul etmiştir. Zaten PKK’nin bu savaş ortamında ayakta kalmasının nedeni de bu elindeki orduyu ittifak kurduğu güçlerin eline vermesidir. Yoksa PKK’nin silinip gitmemesi içi hiçbir neden yoktur. Kürt gençlerinin hayatları karşılığı Ankara gurubunun hayatı garanti edilmektedir.
PKK dört sömürgeci gücünde yıkılmasını istememektedir. Çünkü kendi varlığı ve sömürgecilerin varlığı paralel bir kadere bağlıdır. PKK kurucu gücü Ankara ekibi kendi hayatlarını ve iktidarlarını barışta değil savaşta, düzende değil kaosta görmektedir.
Biliyorum PKK’liler buna kızacak ama artık PKK’nin bir Kürt ve Kürdistan davası yoktur. PKK kendi partisel çıkarları için tüm Kürdistanı gözden çıkara bilir. Ankara gurubun çıkarı için de tüm PKK kadrolarını gözden çıkara bilir. Bunun için elinizi ovuşturup PKK kazanırsa bize de bir şey düşer diye düşünmeyin. Çünkü PKK kendi birkaç kurucu üyesi dışında herkesi kendisine kullanılmak için bahşedilmiş lejyonerler gibi görüyor.