Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi bir bildiri yayınlayarak üç ayrı terör gurubunun ele geçirildiğini, bu guruplarından birinin de PKK bağlantısı olduğunu açıkladı. Yapılan açıklama aslında sadece üç terör eylemini engellemedi bir de PKK’nin gerçek yüzünü ve Güney Kürdistan’da ki PKK-YNK ittifakının cüret edebileceği ihanet düzeyini de ortaya koydu.
Güvenlik Konseyinin Hewler’de terörist eylemleri engellediği açıklaması aslında beklenen bir açıklamaydı. Kürdistan Bölgesel yönetimi dört taraftan düşmanlar ile sarılmış ve en kötüsü de bu düşmanların Kürdistan sınırları içinde çok büyük işbirlikçileri var. Bu nedenle öyle bir durum sürpriz değildi.
PKK adının olaylarda adının geçmesinden rahatsız
Güvenlik Konseyinin açıklamasından bir gün sonra PKK dış ilişkiler komitesinden olayı kabul etmediklerine dönük açıklama geldi. PKK’nin böyle bir açıklama yapmaması zaten herkesi şaşırtırdı. Çünkü PKK’nin neyi kabul edip etmeyeceği belli değildir. Sicili dürüstlük konusunda oldukça bozuk olan PKK’den herkes böyle bir davranış bekliyor.
Kocaman örgüt Hewler’de bir Türk konsolosluk görevlisi öldürür, örgüt yöneticisi Bahoz Erdal ergen troller gibi çıkıp “ biz yapmadık ama yapanların eline sağlık” der. İki gün sonra olayın Kandil’de planlandığı ortaya çıkar. Direk Murat Karayılan’a bağlı TAK adlı örgüt 31 Ekim 2010 yılında İstanbul Taksim Meydan’ın da canlı bomba eylemi yapar. Eylemi yapan kişiyi Murat Karayılan bizzat yanına çağırıp eylem yapmaya göndermiştir. Eylem sonucu 15’i polis 17’si sivil 32 kişi yaralanır. Bu dönem PKK ile Türk devleti arasında ateşkes vardır. PKK-KCK hemen bir açıklama yayınlayıp eylemi kınarlar ve derler ki: Biz bu eyleme karar verenleri ve eylemi açıkça kınıyoruz.
Birkaç örnekten bile PKK’nin yapıkları ile söyledikleri arasında çok büyük bir tutarsızlık olduğunu, aslında sözüne güvenilir bir yapı olmadığını anlaya biliyoruz. PKK gibi pragmatizm üzerine kurulu, her şeyden faydalanmaya çalışan örgütlerden ilke, açıklık ve dürüstlük beklemek zaten yanlış bir beklentidir.
Kaldı ki PKK’nin Güney’e dönük kontravari ve provakatif eylem girişimleri uzun zamandır gündemde olan bir şeydir. Bizzat kendileri artık her yerde eylem yapacağız, Türkiye ile çalışan herkes hedefimiz, işgalcilere hizmet eden herkesi vururuz gibi aksiyon kelimeler sarf ediyorlar.
PKK tarihi tekerrür ettirmeye ve tıpkı 1997 yılında olduğu gibi İran ve YNK ile Kürdistan şehirlerini ele geçirmeyi hedefliyor. Şu anda PKK’yi kurtaracak tek şey Güney Kürdistan ve Rojava Kürdistan’ın istikrarsızlığıdır. Çünkü PKK kaos üzerine kurulmuş bir harekettir. Ne kadar kaos o kadar PKK. Son iki yılda Güneye dönük başlattığı istikrarsızlaştırma ve kaos yaratmayı hayati önemde gördüğü için de her türlü kontravari ve provatif eylemi yapmaya açıktır. Bu elbette ki sadece PKK’nin olmazsa olmazı değildir. Aslında şu anda İran- Lahor Cengi’nin YNK’si ve PKK Güney Kürdistan’ı savaşa sürüklemeyi kendi varlıkları için hayati önemde görmektedirler.
Bu nedenle aslında bu bahsettiğimiz provakatif ve kontra eylem tarzının altında bu üç gücü aramak gerçekçi olur.
Lahor Cengi YNK’yi nerelere sürükledi
PKK’nin eylemle alakamız yok diye açıklama yaptığı gün aynı saatlerde YNK’de bir açıklama yaparak Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyi’nin acıkmasından bilgimiz yok dedi. Açıkçası bu da beklenen bir açıklamaydı. Çünkü PKK ve YNK’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimini istikrarsızlık ve çatışma konumuna çekmek ortak planlamadır doğal olarak savunma da ortak olacaktır.
YNK ve PKK arasında üst düzeyde bir istihbarat paylaşımı ve operasyonel ittifak vardır. Her iki güçte güneyde bir biri ile bağlantılı hareket etmektedir.
Aslında bu durum Hokkabaz restoranda biri Türkiye Konsolosluk çalışanı olmak üzere üç kişinin öldürüldüğü cinayetten bu yana böyledir.
Hokkabaz’da ki olay olduktan sonra ilk on dakika içinde daha kimse olayın ne olduğun bilmezken Süleymaniye merkezli medya “ restoranda Barzani ailesinden bireylerin para için silah için kavga etti, bir Türk öldürüldü” açıklaması yaptı. Aynı anda yine PKK’nin Süleymaniye medya kuruluşları da bazı isimler vererek olayı KDP ve Barzani ailesi yaptı biçiminde bir algı yaratmak istedi. Her iki medyanın bu kadar hızlı organize olmasının nedeni büyük ihtimal önceden ne söyleyeceklerinin belli olmasıydı. Konsolos görevlisi ile aynı masada Süleymaniye’den gelen biri ile oturuyordu. Yani hiç kimse Konsolosluk görevlisini aylarca takip edip her gün gittiği bir yerde vurmadı. Konsolosluk görevlisi o gün oraya çekildi.
YNK’nin PKK’den daha fazla Hokkobaz restorandaki cinayeti örtmek istemesinin nedeni budur. Elbette bir gün o restoranda neler olduğu da yazılacak. Ayrıca 2017 yılı Ağustos ayında Süleymaniye’deki söz de MİT yakalama meselesi de yazılacak. 16 Ekim günü Kerkük’ün Haşdi Şabi’ye verilmesi de yazılacak. Yani kısacası YNK ile PKK’nin kirli ortaklığının geçmişi yazılacak.
Bu, tarihi kirli ilişkileri bilenler elbette ki YNK’nin Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyinin içinde PKK’nin de olduğu üç terörist gurubu çökertmesi operasyonundan “bilgimiz yok” demesine anlam verir. Zaten eğer Lahor Cengi bu operasyonu bilse büyük ihtimal bu eylem gurupları çökertilmeyecekti.
Tüm bu operasyonlar İnterpol’ün de bilgisi ile yapılmış ve kişilerin yurt dışı bağlantıları tespit edilmiştir. Kürdistan Bölgesi Güvenlik Konseyinin yaptığı açıklama en güvenilir açıklamadır. Geri kalan açıklamalar Kürdistan Bölgesine karşı düşmanlık yapanların söylemleridir. Tarihlerine bile bakmak sözlerinin güvenilir olmadığını ortaya koyuyor. Meşhur Türk atasözü derki: Bozacının şahidi şıracıdır. Doğal olarak PKK’nin şahidi YNK, YNK’nin şahidi de PKK’dir.