Mazlum Dağ ve Ramazan Er idam edilecek mi?  İdamı engellemek isteyenler önce kime çağır yapmalı?

Mazlum Dağ ve Ramazan Er idam edilecek mi?  İdamı engellemek isteyenler önce kime çağır yapmalı?

Mazlum Dağ ve Ramazan Er idam edilecek mi?  İdamı engellemek isteyenler önce kime çağır yapmalı?Hokkabaz Restoranda üç kişinin öldürülmesi ile ilgili olayın iki failinin aldığı ceza bazı çevrelerce şov ve magazin konusu haline getiriliyor. Oysaki hem olay hem de zanlıların yakalanma süreci çok farlıdır.

Cinayeti kınayamayan idamı niye kınıyor?  

Hokkabaz restoranda sadece Konsolosluk görevlisi Osman Köse vurulmuş gibi gösterilse de iki sivil vatandaş daha vurulmuştur. Yani bu çok masum gibi gösterilen Hewler mahkemesinin idam karar verdiği kişiler üç kişi öldürmüştür. Her şeyden önce PKK ve bu kişiler hakkında başlatılan kampanya cinayeti normalleştirmektedir.  Avrupa’da idam insan haklarına uygun değil diye açıklama yapan kişilere şunu sormak gerek; Siz bu kişiler bir konsolosluk görevlisi ve iki sivil Kürt vatandaşı vururken de çıkıp “ bu bir cinayettir, masum iki Kürt insanı öldü, bu eylemi yaptıran örgüt PKK’yi ve cinayeti işleyen kadrolarını kınıyorum dediniz mi?  Cinayeti kınayamayan idamı niye kınıyor?

Avrupa’da idama karşı inasyatif içinde yer alan Abdullah Demirbaş ve Fırat Anlı’ya hatta gurubun diğer üyelerine soruyoruz: “ 8 Ekim günü PKK yönetiminin kararı ile 5 çocuğunun gözünün önünde katledilen Xazi Salih Alixan cinayetini de kınadınız mı?  Xazi beş çocuk babası, Saddam’a karşı savaşmış biriydi. Neden Xazi anne baba evladı değil miydi? Yaşam hakkı yok muydu?

İdama karşı insiyatif içinde yer alan kişiler PKK’nin hiç mahkemesiz birkaç kişinin kararı ile aldığı infaz kararlarını, ajandı diye vurulmaları da kınayacak mı? Bizim için önemli olan budur. Eğer yaşam hakkını savunacaksanız Hikmet Fidan gibi PKK’nin vurduğu kişilerin yaşam hakkını da savunacaktınız, Hikmet Fidan sizlerin yanı başınızda PKK tarafından vuruldu.

Mehmet Dağ ve Ramazan Er’in suçu vatana ihanet suçudur

Hokkabaz restoranda yaşananlar Kürdistan’a ihanet suçudur. Çünkü olay aslında Türkiye devletine karşı değil Kürdistan Bölgesel yönetimine karşı yapılmıştır.  PKK daha 2019 yılı baharında Kürdistan Bölgesel Yönetimine karşı savaş kararı almıştır. O dönem HPG yöneticisi olan Bahoz Erdal Mart ayında Sterk TV’de bir açıklama yaparak “ Güney Kürdistan Yönetimi ile geçmişti yaptığımız çatışmasızlık anlaşmasını bozuyoruz” dedi. Hemen ardından 27 Mayıs tarihinde “ Başure Kürdistan Öz Savunma Güçleri” denen bir örgüt kuruldu.

Hemen ardından da 17 Temmuz günü de Hokkabaz Restoranda üç insan öldürüldü. Bu olayın Türk sömürgeciliğine hiçbir zararı olmadı. Sadece Güney Kürdistan’ı ve o dönem kurulacak olan Kürdistan Bölgesel Yönetimi hükümetini zora düşürdü.

PKK bu cinayetten planladığı MİT üyesini vurmak değildi amaç Kürdistan Yönetimini zora düşürmekti. Ortadoğu’nun en güvenli yeri kabul edilen Hewler’in itibarı sarsılacak, ekonomik yatırımlar tereddüt edecekti. Yani ortada Kürdistan’a ihanet suçu vardır. Saçma sapan ideolojik dogmalar, ve saplantılara kapılmadan Hokkabaz Olayına bakarsınız özünde bir vatana ihanet olayıdır. Yoksa hiç kimse şunu izah edemez PKK 783,356 km2 Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da hiç MİT görevlisi kalmamış ve PKK gelip tek MİT görevlisini Hewler’de bulmuştur.

Üstelik PKK’nin bu kişinin MİT görevlisi olduğu, Diyar Xarib gibi PKK yöneticilerinin vurulmasında payı olduğu da PKK’nin kurgusudur. Olayın arkasında PKK’nin elinde esir (!) olduğu söylenen MİT görevlileri vardır.  Osman Köse olay yerine çekilmiştir. Bunu da PKK bunu bazı ortakları ile yapmıştır. Elbette ki gerçeklerin açığa çıkmak gibi bir huyu vardır. Bu konuyu da ilerde açıklamak üzere buraya sadece not düşüyoruz.

Güney Kürdistan Bölgesel Yönetiminin aşırı sabrı

Olayın faillerinin bir bölümü yakalanmış diğerleri Mahmur Kampına kaçmıştır. Yakalananlardan direk PKK ile irtibatlı olayın merkezinden yer alan Mazlum Dağ ve Ramazan Er’e karşı Kürdistan Bölgesel Yönetimi adil bir yaklaşım göstermiştir.

Türk devleti uluslararası hukuka dayanarak öldürülen kişinin ve faillerin Türkiye vatandaşı olmasından dolayı ısrarla her iki tutukluyu da istemiştir. Kürdistan Bölgesel Yönetiminin bunu ısrarla ret etmesi sonucu da Irak hükümeti nezdinde girişimlerde bulunmuştur.

11 Eylül 2019 tarihinde Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’den bir görüşme talep etmiş ve basına kapalı yapılan toplantıda Türkiye bu iki tutuklunun Türkiye iade edilmesini istemiştir. Adil Abdulmehdi bu resmi talebi Kürdistan Bölgesel Yönetimine iletir ve olumsuz cevap alır. Daha sonra Adil Abulmehdi 11 Ocak 2020 tarihinde Hewler’i ziyaretinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi Hükümet Başkanı Mesrur Barzani’ye bu talebi iletir cevap yine olumsuzdur.

Türk devleti bu konudaki ısrarını sürdürür ve 9 Mayıs tarihinde Irak’ın yeni Başbakanı Mustafa Kazimi’den de yine Türk Büyük Elçiliği aracılığı ile bu iki kişiyi isterler.  Kürdistan Yönetimi yine aynı biçimde bu talebi ret eder.

Kürdistan Bölgesel yönetiminin mahkeme sürecini bu kadar hızlı tutmasındaki bir neden de yargı sürecini erken bitirip dış müdahalelerin uluslararası hukuk girişimlerini engellemektir. Yoksa Kürdistan Bölgesel yönetimi meseleyi kendi üzerinden atarak bu kişileri Türkiye’ye vere bilirdi. Yapmadı. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Mele Mustafa Barzani’nin meşhur : “İyi Kürtleri düşman öldürüyor. Kötü Kürtleri de biz öldürürsek Kürt kalmayacak” sözünü takip etmiş ve bu kişileri Türkiye’ye teslim etmemiştir. Şengal meselesi nedeni ile zaten Kürdistan Bölgesel yönetimine saldırmaya kararlı olan PKK-KCK bu meseleyi şov meselesi yaparsa bu sabır taşacaktır.

Mazlum Dağ’ın ve Ramazan Er’in aileleri öncelikle KCK’ye çağrı yapmalı bu olayı siyasal bir şov haline gelmesini engellemelidir.  İdam meselesi KCK’nin tutumuna bağlıdır. KCK ben Kürdistan bölgesine her çeşit ihaneti yaparım,  her cinayeti işlerim, pervasız davranırım, ortalığı karıştırırım, sömürgecileri memnun ederim deyip sonra da insan haklarından, adaletten bahsedemez.

Diğer Haberler