Ezidilerin 73’üncü fermanını IŞiD yaptı şimdi ise 74’üncü ferman yapılıyor

Ezidilerin 73’üncü fermanını IŞiD yaptı şimdi ise 74’üncü ferman yapılıyor

Bu gün Ortadoğu üstüne bir karabasan gibi çöken IŞİD çetelerinin Ezidi Kürtlere dönük gerçekleştirdiği 73’üncü fermanının altıncı yıl dönümü. Bu fermanda binlerce insan öldürüldü, 6 bin 410 kişi kaçırıldı. Kürdistan Bölge Hükümeti “ Ezidileri Kurtarma Ofisi” kurdu. 3 bin 509 kişi kurtarıldı. Kurtarılmaları için bu ofis tarafından çoğu zaman kaçırılan kişiler için fidye ödendi veya kaçakçılara para verilerek kurtarıldı. Ancak hala kaçırılan insanların nerdeyse yarısının akıbeti bilinmiyor.

 Tüm Kürtler bu fermanın acısını yüreğinde yaşıyor. Ve aslında IŞİD tarafından yapılan 73’üncü ferman tüm Müslüman Kürtlerin Ezidilere bir özür borcu olduğunu da hatırlatıyor. Fermanın yıl dönümünde tüm Ezidi Kürtlerin acısı önünde eğiliyorum. Özellikle de fermanda en büyük hedef olan kadın ve çocukların çektikleri acıları kendi acım olarak görüyorum. Her Kürt hangi parçadan olduğu, hangi mezhebe ait olduğu fark etmeden Ezidi Kürtlerin acısını kendi acısı olarak görmeli. Bu acının önünde eğilmeli.

Ezidilerin dramının devam etmesinin nedeni Kürt uluslaşmasının sağlanmamış olmamasıdır

Ezidilerin fermanı olarak adlandırdığımız şey aslında uluslararası literatürde soykırımdır.  Ezidi fermanı özünde Kürtlere karşı yapılan soykırımın bir parçasıdır. Kürtlerin ister Ezidi, ister Kakai, ister Hristiyan ister aşiret veya bölge ismi olsun yaşadıkları tüm katliamların bir biri ile bağlantısı vardır. Bu katliamları Kürt tarih ağacının birer dalıdır. Aksi hareket edip hepsini birbirinden ayırt etmek ya tarihsel-politik gerilikle veya art niyet ile ilgilidir.

 Ezidi Kürtlerin yaşadığı soykırımların tarihi bu güne değin tam olarak yazılmamıştır. Belgelerin Osmanlı arşivlerinden gizli olması, olayın muhalif kesiminin yazılı belge bırakmaması vb. yaşanan 72 ferman hakkında eksik bilgi sahibi olmamıza yol açıyor. Aslında bazen tarihi olayların tahrif edilerek yanlış yazılmasındansa yazılmaması daha iyidir. Çünkü Ezidilerin 73’üncü fermanının tarihi ve gerçeği de tahrif ediliyor, yanlış yazılıyor.

 Durumun somut tespitini yapacak olursak 73’üncü fermanın yanlış yazılması ve çarpıtılması Ezidilerin 74’üncü fermanıdır. IŞİD’in Şengal’e saldırıp Ezidi Kürtleri fiziksel olarak yok etmesi 73’üncü fermandı. Ve o fermanın yaşandığı günden beri de PKK tarafından olayın Ezidilere ve tüm Kürtlere servis etme biçimi, bellek karmaşası yaratması, olayları gerçeğin dışında izahı Kürtler içinde çatlaklar yaratması, da başka bir fermandır. Ve işin kötü tarafı 74’üncü ferman devam ediyor. Şengal halkı fermanın başladığı günden Ezidiler Kürtlere karşı kışkırtılıyor, düşman ediliyor.

Ezidi meselesi PKK’nin parti çıkarlarına kurban edilemez

Ezidilere ve Şengal’de ki duruma yaklaşım öncelikle bir ahlak ve vicdan meselesidir. Ezidilerin yaralarını sarmak için her şeyden önce olaylara partisel çıkarlar ve rant dışında baka bilmek önemlidir. Şu anda Şengal olayında yaraların sarılamaması, geç sarılması PKK’nin olayı kendi rant kapısına çevirmesi ve tekelleştirmesinden kaynaklıdır.

Daha olayın ilk günü hala insanlar aç susuz dağlarda iken PKK elinde mikrofon ve kamera ile alana onlarca gazeteci gönderemeye çalışıp soykırımı yapanları değil Güney yönetimini karalamak için çaba harcadı. Olaydan PKK propagandası yapmak için yararlandı.  O günden bu güne bu partisel rant durumu devam ediyor. Bu konuda PKK o kadar gözü kara davrandı ki Şengal’in Kürdistan Bölgesel yönetimine bağlanmaması için çaba harcadı. Ve bunu da başardı. Irak halkına kan kusturan çete gurubu Haşdi Şabi’nin Şengale girmesine izin verdi ama Peşmerge’nin girmesine izin vermedi. Tam tersine Haşdi Şabi’nin  Peşmergeyi Şengal’den çıkrarma çabalarına destek verdi.

Tüm bunları yaparken PKK’nin kullandığı temel argüman şuydu: Peşmerge Ezidelere ihanet etti bırakıp kaçtı biz Ezidileri kurtardık. Oysaki ki gerçek böyle değildi. Şengal Irak’a bağlı bir bölgeydi. İçinde sembolik düzeyde Peşmerge vardı, o peşmergelerin büyük çoğunluğu da Ezidlerden oluşuyordu ve peşmerge gücünün ağır silahları yoktu. Bu nedenle IŞİD saldırılarına karşı duramadılar.

Şengal ve Efrin askeri anlamda birbirine benzer olayladır

 Savaşta yenilmekte var yenmekte, bazen tutunamamakta var. Fakat mevziiyi koruyamamakla ihanet etmek aynı şey değildir. PKK’nin baştan beri Şengal’de peşmergenin savunamamasını ihanet olarak göstermesi, bir planın parçası gibi göstermesi sadece bencil parti çıkarları nedeni iledir.

Aslında Efrin ve Şengal olayları birbirine benzer. Hatta Efrin’de ki durum Şengal’den daha trajiktir. PKK 6 yıldır askeri ve siyasi anlamda tek başına idare ettiği yerde iki gün içinde tüm kadro, savaşçı, yöneticilerin aileleri, kendi yönetimi ve tanıdık alileri bilgilendirip tahliye etti. Aynı o iki gün içinde Afrin’i bırakmayacağız diyordu. Sonra bir sabah biz ‘Efrin’den çekildik” dedi. bu örneği vermemin amacı kıyaslamak veya misilleme yapmak değil. Amacım savaşın doğasının propagandadan farklı olduğudur. Şengal Yoksa özünde Efrin’de ki trajedi en az Ezidilerin trajedisi kadar ağırdır, yıkıcıdır. Şengal’in hakikati şudur: Öngörüsüzlük ve hazırlıksızlık vardır.

Kürdistan Bölgesel yönetimi bu hazırlıksızlığın bedelini ödemek için elini taşın altına koydu. Yüze yakın peşmerge Şengal’de şehit düştü.  Ezidi halkının acılarını sarmak için maddi manevi her türlü çaba gösterildi. 14 Kasım 2015 tarihinde Şengal şehir merkezi kurtarılırken Kürdistan Bölgesel Yönetiminin o zaman ki başkanı Mesut Barzani bizzat Şengal’i kurtarma operasyonunu yönetti. Bunların hepsi Şengal’de yaşananlara karşı bir özeleştiri ve bir telafi etme çabasıydı, bu çaba hala devam ediyor. Kürdistan Bölgesel yönetimi Şengal’i Kürdistan’ın bir parçası olarak görüyorlar.

Buna karşın PKK yaşanan eksiklikleri sürekli işleyerek Ezidi halkının özelliklede Şengal halkının bilincinde derin yaralar açıyor. PKK Ezidileri Kürdistan ve Kürt kimliğinden uzaklaştırıyor. Sadece uzaklaştırma değil Kürtlere karşı nefret geliştiriyor. Bu sadece Kürtlere zarar vermiyor Kürt ulusal kimliğine de zarar veriyor. Çünkü Kürt ulusal kimliği başka uluslardan farklı olarak çoklu inanç yapısına dayanır. Ezidileri Kürtlerden ayırmak, Kakaileri Kürtlerden ayırmak, Alevileri Kürtlerden ayırmak zengin kimlik temellerimizi yok etmek anlamına gelir. Bu da Kürt uluslaşmasının zayıflatılması demektir.

PKK 74’üncü  bellek fermanından vazgeçmelidir

PKK’nin son 20 yıldır Kürdistan’da Kürt kimliğini geri plana itecek biçimde Kürt kimliğinin içinde yer alan alt kimlikleri öncelemesi, Kürt kimliğini geri plana itmesi Kürtlerin asimilasyonuna yol açmıştır. Kadın kimliği, öncelikle inanç kimliği, öncelikle cinsel tercih kimliği gibi kimlikler Kürt kimliğinin önünde gibi gösterilmiştir. Bu kimlikleri ön plana çıkarmak özgürlük Kürt kimliğini ön plana çıkarmak gerilik gibi gösterilmiştir. Oysaki Kürt ulusal kimliği içinde birçok alt kimlik vardır. Bu alt kimlikler Kürt ulusal kimliğinin dışında sadece asimile olurlar. Kürdistanı asimile etmek isteyen güçlerin bir parçası olurlar.

73’üncü fermanın yaraları Şengal’in Kürdistani kimlikle Kürdistan Bölgesel Yönetimi içinde kendini yönetmesi ile mümkündür. PKK’nin Şengal’i Irak’a bağlama çabası, Kürdistan Bölgesel yönetiminden tecrit etme çabası, kendi partisel çıkarları için Ezidi’lerin özgür geleceğini karartma çabası 74’üncü ferman anlamına gelmektedir. PKK’nin uyguladığı yöntem fiziki soykırımdan daha zararlı bir bellek kırımıdır. Ezidilerin asimile edilmesi, Kürtlüğe uzaklaştırılmasıdır. PKK, Şengal’de ki toplu mezarlardaki insanların, kaçırılıp satılan kadıların, çocukların anısına saygı göstermek için  bu kirli propagandasından ve Ezidileri Kürdistan’dan koparma çabasından vazgeçmelidir.

Diğer Haberler