General Mazlum ve Rojava’nın PKK ile imtihanı

General Mazlum ve Rojava’nın PKK ile imtihanı ENKS, Suriye,

1.Bölüm: Abdullah Öcalan ve Kandil gölgesinde Rojava

Anlaşılan o ki Ortadoğu’da hesabı olan uluslararası güç koalisyonu yeni bir süreci başlatmak istiyor.  Mevzilerin önceliği, güçlerin konumlanması gibi konularda bir kulvar değişimine gidiliyor. Fakat bunun için öncelikle Suriye meselesinin en azından yarı yarıya stabil olması gerekiyor. Elbette ki bunun için de Ortadoğu da Kürtlerin statü meselesinin ve siyasal organizasyonlarının stabil olması gerekiyor. 2013’ten bu yana bu konuda başarısız iki girişim oldu. Hewler ve Duhok mutabakatları birçok nedenle olmadı. Şimdi üçüncü bir görüşme trafiği var.

Aktörler: ENKS ve PYD… Bu ikilinin Rojava Kürdistan’ının temel yönetim biçimi ve yönetilme esasları üzerinde anlaşması büyük tarihi olaylar yarata bilir.  Tıpkı 1998’de KDP ve YNK’nin Washington anlaşması yapması gibi bir süreç olur. Washington anlaşması Kürtlerin 20. Yüzyılda ilk kez uluslararası sistem tarafından statüsünün kabul edildiği Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kurulmasına giden süreci başlattı.  ENKS ve PYD anlaşması da belki daha ileri kazanımlara yol açacaktır. Kürtler de 1998’den daha avantajlılar.  Uluslararası sistemin kodları, diplomasi ve ekonomi konusunda çok büyük bir tecrübe var. Her ne kadar bazı çevreler Kürdistan Bölgesel Yönetiminin statüsünü partiler, dernekler statüsü gibi yansıtmaya çalışsa da uluslararası siyaset biliminden az çok anlayan kişiler durumun böyle olmadığını bilir.
Kürdistan Bölgesel yönetiminin var oluşu uluslar arası sistemin ve Ortadoğu’nun Kürt inkar ve imha sistemini dağıtmıştır.  Kürtlerin, Rojava’nın statü kazanması ile de uluslararası sistemin önemli bir dişlisi olma şansı var.  Bunun için Rojava üzerine mutabakat olmalı. Fakat bunun önünde engeller var. Dış engelle ve sömürgeciliğin uğraşlarını bir tarafa bırakalım Kürtlerin kendi içinde de engeller var.

PKK devlet olmamış totaliter bir rejimdir

PKK’nin aşırı merkeziyetçi ve kastlaşmış üst yönetim organının varlığı Rojava önündeki en büyük engellerden biri. PKK yönetiminin ana taşları genelde Ankara gurubu olarak bilinen Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Ali Haydar Kalkan aşırı otoriter, tekçi bir yönetim kastının ana çekirdeğini oluşturur. Daha sonradan bu kasta Abdullah Öcalan’ın desteği ile kısmi olarak girmeyi başarmış isimler ise Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın akıl hocası Rıza Altun’dur.

 PKK her ne kadar demokrasi, esneklik, öz yönetim, kendi olmak, parça özgünlüğü gibi kavramlar ile donatılmış parti programlarına ve kurum tüzüklerine sahip olsalar da işin özü başkadır.  Bu ana beşli dışında ki kişiler karar verici değillerdir, sadece bir memur statüsünde yer alırlar.

PKK,21. Yüzyıl düşünce sistemini yere yerel yönetim, öz yönetim, yerinden yönetim gibi kavramlar üstüne kurdu. Devletin ve hiyerarşinin insanlığın başına gelen en büyük kötülük olduğu propagandası ile Kürtlere devlet istemiyoruz dedi. Fakat PKK kendi sistemlerini devletlerden daha katı, otoriter ve tekçi bir zihniyet üzerine kurdu. PKK devlet olmamış totaliter bir rejimdir tespiti PKK hakikatini anlata bilecek en iyi tespittir.

PKK, herkese yerinden yönetim isterken parçalar için kurduğu örgütleri de Kandil çıkar merkezli idare etmek istedi. Bu örgütleri kendi politikasına göre öne itti veya geriye çekti. Örneğin İran’la olan ilişkisinden dolayı PJAK gibi örgütü 2010 yılından bu yana bir açıklama ve mesaj örgütü gibi kullanıp daralttı. Aynı şeyi Rojava için de yaptı. Herkese öz yönetim isterken Rojava’ya Kandilden yönetim istedi. Rojava çıkarlarına göre değil, PKK’nin örgütsel ajandasına göre bir siyaset belirledi. PKK’nin iran ve Suriye ile olan ilişkileri başlangıçta bir avantaj olmuş olsa da daha sonra bu durum Rojava’ya  badanaj  yaptırdı. PKK İran’la olan ilişkisinde Rojava’yı bir pazarlık konusu yaptı.

Aynı şeyi Öcalan’da yaptı. Mesela çözüm süreci varken Abdullah Öcalan “Kobaniyi ben ve Mit Mesteşarı Hakan Fidan kurtardık dedi ve Eşme Ruhu diye bir kavram attı ortaya. Oysaki herkes Kobani’ye saldıran IŞID’in Türkiye tarafından yönetildiğini biliyordu.  Öcalan kendisi ile devlet arasındaki görüşmelerde bir pazarlık konusu yaptı Rojavayı.

Kandil Rojava üzerinde denetimci bir yönetim kurdu.  PKK çekirdek yönetimi tüm totaliter rejimlerde olduğu gibi kadrolarına karşı güvensiz ve denetimcidir. Ve elbette ki boynuz kulağı geçmemelidir. Kişilerin güç olması bir tehlike olarak görülür. Bu nedenle de bilenen beşli dışında ki kişilerin kişisel siyasal kimlik edinmeleri merkez kaç eğilimi olarak kabul edilir ve genelde erken budanır. Bu nedenle alanlarda parçalı bir yönetim oluşturulur. Siyasal yönetim ayrı, ideolojik yönetim ayrı vb bir ayrışma vardır. Bu iş ayrışması değildir kişilerin güçlerini sınırlandıracak bir mekanizmadır.

Rojava’da da bir çeşit PKK müfettişler kurulu vardır. PKK direk kendi kadrolarını, yönetim üyelerini, özel kuvvetlerini, ölümsüzler taburunu yani aşırı ideolojik söylemlerle motive olmuş kadrolarını buraya yerleştirmiştir. Parasal işler, diplomasi medya, eğitim vb. çalışmalar direk olarak PKK tarafından yerleştirilmiş kadrolar tarafından idare ediliyor.

 Ayrıca askeri ve siyasi alanda da PKK çıkarlarına göre yerleştirilmiş birçok kadro var. Bunların büyük çoğunluğu Kuzey Kürdistanlı.  Hatta Sabri Ok, Ali Haydar Kaytan gibi isimlerin de direk denetçi rolünde Rojava’da olduğu bilgileri geziyor. Her şeyde PKK rengi ve damgası olmasına özen gösteriliyor. Öyle görünüyor ki Abdullah Öcalan’ın rojava’nın her yerindeki abartılmış büyük posterleri de bu PKK’li müfettişler gurubunun işi. Yani keskin PKK’lilik dayatması var. Yani Mazlum Kobani Kandil vesayeti altından çıkmak istese de denetçiler meclisi tarafından kuşatılmışlık durumu var.

Rojava kendi  geleceğine dönük bir ajanda yapa bilecek mi?

Rojava’nın üçüncü yol dediği politikalar kazanımları ve kayıpları ile bu güne kadar geldi. PKK bir yandan Mazlum Kobani aracılığı ile ABD ile tarihinde ilk kez bu denli yüksek bir ilişki geliştirirken öte yandan da Cemil Bayık aracılığı ile Şii cephe ile de hareket etti. Fakat artık o ara dönem siyaseti ve “ ne yardan ne serden” diyerek her iki tarafla yürüme dönemi geçti. Artık bir yöne belirleme dönemine giriliyor. ABD tekrardan Suriye sürecine hızlı dahil olma ve yerleşmeye başladı. Mazlum Abdi denetiminde yeni bir ordu kurmak istiyorlar, milyarlarca dolarlık harcama ve stratejik bir planlama var. ABD ve ittifakları bu denli geniş bir stratejiyi kalkıp bir eli İran’da olan bir örgütün denetlemesine izin vermez. Rojava bir yol ayrımına geldi.

PYD Yürütme Meclisi üyesi Abdulkerim Saruhan’ın “Hegemonik güçlerin hazırladığı 100 yıllık yeni bir proje ile karşı karşıyayız. ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri Ortadoğu’da bu projeyi hayata geçiriyor. Rojava Kürtleri olarak bir olmaz ve bu projede yer edinemesek siyasi coğrafyada da yer edinemeyiz” sözleri Rojava’da da artık bu durumun tartışıldığını gösteriyor.

PKK medya ve basının yaptığı ENKS anlaşma yapılacak güç değil, ENKS ile anlaşmak ihanettir sözlerinin altında işte Rojava’nın bu yol ayrıma olan tepki vardır.

Yarın 2. Bölüm:  PKK medyası ne yapmak istiyor

Diğer Haberler