Mahmur kampı gerçeği ve PKK vesayeti 2. Bölüm: PKK’nin Türk Konsolosluk çalışanını vurulması Türkiye’yi değil Kürdistan Hükümetini hedefliyordu

İkinci bölüm: PKK’nin Türk Konsolosluk çalışanını vurulması Türkiye’yi değil Kürdistan Hükümetini hedefliyordu

Mahmur kampı Irak hükümetine bağlı olmasına rağmen, 2019 yılı Temmuz ayına kadar Kürdistan Bölgesinin bir ilçesi gibi yasaların dışında bir tolerans gösterildi. Fakat koşulları değiştiren bazı olaylar yaşandı, Kürdistan Bölgesi kendi meşru müdafaası için PKK’ye dur demek zorunda kaldı. Kısaca özetlersek:

2019 yılında PKK’nin Güney Kürdistan’a dönük stratejisi değişti, hatta değişmekten daha çok 2013 yılında yapılan Güney Hükümetini devirmek planı yeni bir aşamaya geldi. Aslında Güney Hükümetini devrime olmazsa diz çöktürme planı çok daha eskilere dayanır. Fakat Arap Baharı ile değişen koşullar nedeni ile bu plan güncellenmişti. Siyasi, diplomatik, ittifaklarla epey bir yol kat ettiğine inanan, İran’dan, Irak’tan, YNK içindeki bazı kanatlardan direk destek alan PKK 2019 yılında artık askeri olarak içten Kürdistan Hükümetine bir darbe yapma kararı aldı.

 PKK’yi bu karara iten pek çok sebep vardı, bunların tarihsel izahı yapıla bilir ama güncel bazı nedenler vardı. Bunların en önemlisi hendek savaşları  sonrası Kuzey Kürdistan’da yaşan kırılma,  gerillanın Kuzey Kürdistan dağlarında hareket edememesi ve gerilla savaş tarzının yaşadığı taktik ve stratejik kırılmaydı. PKK gibi bir hareket toplumsal bir sisteme sahip olmadığı için kesintisiz savaş ve kesintisiz propagandaya ihtiyaç duyar. Çünkü sistem kitleye hizmet üzerine kurulu değildir, sistem kitleyi yönetme ve yönlendirme üzerine kuruludur.  Eğer kitleyi maniple etmeyi bir ay bile bıraksa bir daha toparlaması zordur. Bunun için her bahar ve her sonbahar bir biçimde eylemsellik ve propoganda üretmesi gerekir.

 PKK, Türk devleti karşısındaki atıl durumun ve bir anlamda askeri anlamda yenilgisini, siyasi hamle yapamamasını Güney Kürdistanı bir savaş alanına çevirerek kapatmak istiyordu. Bunun için gerekli adımlar atıldı, Bahoz Erdal ilk açıklamayı yaptı.

PKK’nin 2019 taktiği: Türkiye’de sükûnet Hewler’de savaş

Duhok’un Şeladize ilçesi halkının Türk devleti ve PKK’nin topraklarının iki tarafın savaş alanı gibi kullanılmasını protesto gösterileri PKK ve Güneydeki ittifakları tarafından maniple edildi.  Zaten uzan zamandır planlandığı Güney Kürdistan Hükümetine karşı askeri mücadeleyi adım adım açıkladı.
Bahoz Erdal Mart ayında yaptığı açıklamada şunları söyledi “ biz daha önce Kürdistan Bölge Hükümeti ile anlaşma yaptık, onlar Türk devletinin Güney’de ki üslerinin bize saldırmasını engelleyecekti, biz de o üslere saldırmayacaktık.  Şimdi bu anlaşmayı bozuyoruz.”

Aslında anlaşma Türk devletini zora sokmak için değil Kürdistan Hükümetini boşa düşürmek için bozuldu.  Çünkü tam 2019 yılı bahar ayı Kürdistan için kritik bir süreçti. Seçim yeni yapılmıştı,  Mesrur Barzani başkanlığında yeni bir hükümet kurulacaktı, ekonomik anlamda bir hareketlenme başlamıştı, yeni bir süreç başlıyordu. Tam da böylesi bir dönemde savaşı güney şehirlerine kaydırmak tüm bu süreçleri baltalamak demekti ve bunun böyle olduğunu en iyi bilen de PKK idi.

PKK medyası sürekli olarak Güney Kürdistanı savunmaktan, kurtarmaktan söz ediyordu. Ve ilginç bir biçimde yine aynı medya organları 27 Mayıs tarihinde başka hiçbir yerde olmayan bir bildiri yayınlayarak “Başure Kürdistan Öz Savunma Güçleri” adlı yeni bir gücün kurulduğunu ilan ettiler.

Şekif Dağında Türk bayrağı

Şekif dağının tarihi bir roman konusudur. Mekadonyalı Büyük İskender’in geçemediği Zagros dağlarının bir silsilesi hatta ön kalkanıdır. Yıllarca Kürtleri işgalciden koruyan 3000 metre yüksekliğindeki Şekif Dağı nerdeyse 100 yıl sonra Türk ordusu tarafından işgal edildi.  1990’dan beri PKK denetiminde olan dağ üç günlük bir çatışma sonucu bir oldubitti ile Türk devletinin eline geçti.

 PKK bir yandan Güney Kürdistanı koruma sözü verirken, şehirlere girmeye çalışırken öte yandan da en önemli coğrafik dağları gün gün Türk ordusuna bırakıyordu. Türk ordusu Şekif’i alınca 40 km Güney Kürdistan toprağı Türk ordusunun eline geçmiş oldu.

Tüm bunlar olunca PKK ve kendisine bağlı Başure Kürdistan Öz savunma Güçleri de dağda verilemeyen savaşı örtbas etmek için Kürdistan şehirlerinde kaos ortamı yaratmak için çaba harcıyordular.
Sosyal Medya’da Süleymaniye aksanı ile Sorani lehçesinde tehdit videoları dönüyordu.  Türklerle ilişki halindeki tüm kurum, kuruluş, şirket ve kişiler hedefimizdir deniyordu.

Ve söylenen yapıldı 17 Temmuz günü Hewler’de Hokkabaz restoranda silahlı bir saldırı ile Türk konsolosluğu çalışanı ve Kürdistan Bölgesi vatandaşı iki kişi öldürüldü.

Ben yapmadım Miki yaptı

Uçurmayı Vurmasınlar filimin de cezaevinde annesi ile beraber tutuklu olan 5 yaşındaki Barış her gece yatığın ıslatır ve sabah kalkınca da eşofmanın üzerindeki çizgi filim kahramanı Miki Mouse resmini gösterip      “ben yapmadım Miki yaptı”der.  PKK’nin Hokkabaz’da öldürülen üç kişi olayı için yaptığı açıklama Barış’ın açıklaması kadar masum değildi tabi ki. Bu denli siyasal bir olayı hiç alakaları yokmuş gibi “Ben yapmadımMiki yaptı” dediler. Bahoz Erdal bizim alakamız yok ama yapan gençlerin eline sağlık diyecek kadar Kürt halkını cahil yerine koymaya çalıştı.

Oysaki uluslararası siyasi ve diplomatik teamüllerin ve Kürdistan Hükümetinin Bahoz Erdal’ın kendi kitlesine yaptığı ikinci sınıf propogandaya kanması imkansızdı.  Zaten olayı yapanlar yakalandı. Her şey açıklandı.

Aslında Hokkabaz olayı Kürt tarihinin çok kirli bir tarihin yüzüdür, yazımızın konusu değil. Yoksa uzun uzun Süleymaniye’de pişirilen Mahmur ve Hewler’de servis edilen bu ihanet olayını yazacak birileri bir gün çıkacak elbette.  Fakat şu an şunu söyleye biliriz; Hokkabaz olayının iki yönü vardı, Birincisi; PKK Kürdistan Bölgesine ve yeni seçilen Mesrur Barzaniye karşı bir darbe yapmak istiyordu, bu bir konseptti ve PKK dışında da destekçileri vardı. İkicisi Şekif ve Xaxurke’nin ciddi bir direniş olmadan Türk devletine verilmesini kendi savaş stratejisindeki yenilgiyi gizlemek istiyordu.  Yoksa 20 yıldır Kuzey Kürdistan’da tek bir mit sorumlusu vurmayan PKK’nin Hewler’de Güney Kürdistan’ı zora sokacak şekilde bir Türk memurunu vurmasının başka bir anlamı yoktu.

Peki, bunların Mahmur kampı ile ilgisi ne?

PKK uluslararası hukuka bağlı, uluslararası sistemle bağları olmamasının avantajlarını çok iyi kullanan bir örgüttür. Fakat öte yandan da uluslararası sistemin ciddiyetini de bilmeyen bir örgüttür.  Uluslararası kurumların kabul ettiği, Irak anayasasında yeri olan Güney Kürdistan hükümetini de kendisi gibi bir parti muamelesi yapmaya çalışmaktadır.

Güney Parlamentosunu kendi dağda kadroları ile yapıp kararlar alan Kongre-Gel Meclisi ile eş tutmakta, hatta kendi meclisinin dört parçayı temsil ettiğini iddia etmektedir. Kendi kurduğu 30 Yıllık kadrosu Nilüfer Koç başkanlığını yaptığı, Cemil Bayık’tan habersiz bir sandalye bile alamayan KNK (Kongre Neteva Kurdistan)’ı tüm Kürtlerin çatı örgütü gibi göstermek ister. PKK’ye göre Kürdistan parlamentosu KNK’nin bir parçası olmalıdır. Bölge Hükümeti kendi siyasal erk ve otoritesini Kandil ile paylaşması gerektiğini düşünmektedir.

Bu kadar kendini her şeyin merkezi gören, siyasal bencillik ve egosu patolojik düzeye gelmiş olan PKK’nin  Mahmur Mülteci Kampını da  kullanma biçimi vardır: PKK Mahmur kampını Kürdistan Bölgesel yönetimine karşı bir sopa gibi kullanabileceğini sanıyor maalesef.  Mesela Hokkabaz olayında üç kişini öldürülmesini planlayan ve gerçekleştiren güç Mahmur’da üslenmiştir. Olayın yakalanmayan faillerinden ikisi Mahmur kampına kaçmıştır. Kürdistan Hükümetinin çabalarına rağmen bu insanlar Hükümete teslim edilmemiştir.

PKK’nin istediği şudur; PKK Kürdistan hükümetine darbe yapmak için Mahmurda silahlı eleman ve istihbarat üyesi yerleştirecek, yetiştirecek. Bunlar her gün elini kolunu sallayarak Hewler’e gidip mermi sıkacak, arabaya atlayıp Kampa gelecek ve Kürdistan hükümeti buna razı gelecek, sesini çıkarmayacak.  Yani PKK şunu söylüyor beraber ringe çıkalım, müsabaka yapalım, ben sana vurayım ama sen bana vurmayacaksın, ben sana küfür söyleyeceğim ama sen susacaksın, ben silah çekip seni vurayım ama sen elin kolun bağlı dur.  Elbette ki böyle bir şey olamaz.

PKK, 26 yıldır Mahmur mültecileri üzerinden siyaset yapmakta Güney Kürdistan yönetimine karşı kullanmaktadır. Kendi savaş dışı kalmış kadrolarını Mahmur mültecisi olarak kaydetmiştir, bu anlaşılır bir şeydir, savaş gazileri orda kala bilir, ama ayrıca kendi istihbarat, suikast birimlerini, vergilendirme birimlerini kampa yerleştirmiştir. Kampı bir çeşit yarı silahlı yarı sivil bir yere çevirmiştir. Bunun için BM Mahmur kampından uzun yıllardır çekilmiştir. BM’nin çekilmesi sadece Türkiye’nin BM baskıları nedeni ile olmamıştır, BM Mahmurun siyasal bir mekâna dönüştüğünü, sorumluluk almayacağını belirtmiştir.

Mahmur kimliği taşıyan yerel kişiler ve kadroları aracılığı ile Hewlerden –Zaxo’ya kadar kendi istihbarat birimlerini yerleştirmiştir. Bunlar lokanta vb. şeyler adı altında istihbarat ve vergi toplama merkezlerine dönmüştür.  Her alışveriş merkezinde, hastanede, mağazada böyle yerleştirilmiş ajanları vardır. Bunlar aracılığı ile bilgi toplamakta, insanlar tehdit edilmekte, zorla vergi toplanmaktadır.

Mahmur Kampının Güney Kürdistan’a karşı kullanılmasına Kürdistan Hükümetinin sessiz kalmasını istiyor PKK. Ve bu konuda diyor ki: “Kürdistan onların malı değil, herkes hareket ede bilir”. Ama aynı PKK 1990’dan beri Güney Kürdistan’ın Behdinan ve Xaxurk bölgelerinden yüzlerce köyü gasp etmiştir, güvenlik gerekçesi ile insanların köylerine gitmesine, tarım yapmasına, ot biçmesine izin vermemektedir. Berwari Bala halkı nerdeyse artık köylerini unutmuştur. Kendisi şüphelendiği insanları vurmakta, tutuklamaktadır. Üstelik o topraklar hakkında hiçbir kanunu hükmü olmadığı halde, Behdinan topraklarını gasp etmiştir, hiç kimseyi yaklaştırmıyor. Peki neden Kürdistan Bölge Hükûmeti PKK suikastçilerinin, kaos birimlerinin Hewler’e gelmesine izin versin ki?

Kürdistan Bölge Hükümetinin Mahmur üzerinde bir ambargosu yoktur, Kürdistan Hükümeti PKK’nin saldırılarına dur demiştir.

PKK Mahmurdan geri çekilmeli

Mahmur halkı artık yaşadıkları dramın gerçek sorumlusunu görmelidir. PKK Mahmur mültecilerini kendi siyasal çıkarlarına kurban ettiği müddetçe kamp maalesef ki istikrarlı bir yaşama sahip olmayacaktır. PKK de artık mahmur halkı için gerekli fedakârlığı yapmalıdır. Kampın gerçekten bir mülteci kampı olmasına izin vermelidir. Yukardan atanmış kadroları ile kampı yönetmekten vazgeçmelidir. Kampın göstermelik halk meclisi vb. komiteleri gerçekten halkın yeri olmalıdır. Kampı Irak devleti ile pazarlık mevzusu,  Kürdistan devletine karşı da sopa olarak kullanmaktan vazgeçmelidir.

Sosyal medyada sanatçılar, yazarlar eli ile başlatılan Mahmur kampına ambargo çarpıtması sadece ve sadece bir propaganda meselesidir. Her zaman ki gibi PKK gündemi doldurmak için bu konuyu gündeme koymuştur. Yoksa Mahmur kampının resmi olarak bağlı olduğu kurum Merkezi Irak yönetimidir, Bağdat’la olan ilişkileri devam etmektedir. Mahmur Mülteci Kampı etrafındaki tüm sorunlar PKK’nin siyasal amaçlarından kaynakladır. Bu nedenle bizde PKK’ye çağrı yapıyoruz: “Mahmur Halkını siyasi kart olarak kullanmaktan vaz geç. “

Diğer Haberler