PKK tarafından katledilişinin 14. yıl dönümünde Kani Yılmaz’ın  anısına; PKK’de tasfiyeciliğin tasfiyesi ve kahramanların hain oluşu üzerine

PKK tarafından katledilişinin 14. yıl dönümünde Kani Yılmaz’ın  anısına; PKK’de tasfiyeciliğin tasfiyesi ve kahramanların hain oluşu üzerine Faysal Dumlayıcı, Cemil Bayık, PKK,

11 Şubat günü PKK’li Numan Urfa’nın arabasına koyduğu bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybeten Kani Yılmaz’ın 14. yıldönümünde kendisini saygı ile anıyoruz.

Yazılı tarih her zaman kuşku duyulması gereken bir tarihtir. Çünkü tarihi yazanlar tarihi kendi çıkarları için yazarlar. Tarih sayfalarında bir bakarsınız hainler kahraman, kahramanlar ise hain olmuştur. Ve eğer o gerçeği sürekli olarak tekrarlarsanız ve yayarsanız kabul edilen genel bir doğru haline gelir.

Maalesef ki Kürdistan tarihinde de bu böyledir. Özellikle son 40 yılın en büyük Kürt yazım arşivine sahip olan PKK ‘de tarihi yazarken gerçek yurtseverleri hain gibi gösterme konusunda çok başarılı oldu. Belki bu konuda tek eleştirilesi gereken PKK değildir. Çünkü gerçekleri bilen ve ya en azından muhalif olan kişiler PKK’nin bilgi, yazı ve basın sahasını işgaline karşı sessiz kaldılar, baskılardan çekinip geri adım attılar. Çünkü tarih yazanları da hain ilan edip, döve bilir, öldüre bilirdi. Evet, PKK bunu yapardı. Farklı düşüncesi olan kendi yoldaşlarını bile hiç gözünü kırpmadan öldüren PKK’nin başkalarını karşı vicdanlı yaklaşmasını beklemek yanlış olur.

Tasfiyeciliğin tasfiyesi yani yoldaşların katledilmesi

PKK’nin kendini yürütme ilkelerinden en temelli Abdullah Öcalan’ın ‘Tasfiyeciliğin Tasfiyesi’ kitabında anlatılır.  Kitap özünde PKK içindeki muhaliflerin, PKK’nin tarzına eleştirisi olanların nasıl tasfiye edildiğini, ajan ve provokatör olarak adlandırıldığını anlatır.

PKK sürekli olarak demokrasi, farklılıklara saygı vb. kavramları kullanır oysaki durum tersidir. Farklılıkları kendi varlığına bir tehdit olarak görerek ya etkisizleştirir ya da fiziki imha eder.

İşte tasfiyeciliğin tasfiyesi denen şey farklılığın yok edilmesi demektir. PKK tarihinde kendi kadrolarını tasfiye edip hain ettiği iki temel dönem vardır. Bunlardan biri 1980-1986 yıllarıdır. İkinci kadro tasfiye dönemi ise 1999- 2007 arası dönemdir.

1999 sonrası özellikle Abdullah Öcalan’ın Türkiye mahkemelerinde yaptığı savunmalar ve Türk devleti ile ilginç anlaşması birçok kafa karışıklığı yarattı.  Sadece orta ve üst kademede kadroları değil yeni savaşçıların bile kafası karıştı.

Gencecik insanlar düşman gördükleri Türk devletinin eline geçmemek için bombayı kendi patlatıp son kurşunu kendine saklarken Serok Apo dedikleri kişi teslim olmuştu. Türk devletine hizmet etmekten bahsediyordu. İşte bu bir kırılma noktasıydı. Örgüt dağılıyordu. Kadroları ikna edemiyordu. Baskı ve korku ile herkes sindirilmeye çalışıldı.

 İlk kopuş Dr. Süleyman ve bir gurup arkadaşının toplu kopuşuydu. Hain ilan edildiler, hatta zaten ajan ola bilecekleri söylendi.  Fakat bu ortamı sakinleştirmedi. PKK en küçük muhalif ola bilecek kişileri takibe alıyor bir biçimde tasfiye ediyordu.

Rojavalı Faik intihar etti denilerek tasfiye edildi. Nasır (Faruk Bozkurt) gizli bir kontra gurup dışardan geldi vurdu denerek öldürüldü. Nasırın vurulmasını 8 kişilik yönetim üyelerinin hepsi beraber oturup tartışıp kararını almıştılar. Nasır 1980’de Fransa’dan katılmış gerçek bir yurtseverdi. Tüm hayatını dağlarda geçirdi. PKK’nin ilk gerilla guruplarında yer aldı. Behdinan ve Zagros hattından, Amed’de, Garzan’da yıllarca gerillacılık yaptı.

Tek suçu ‘ İmralıdan gelen talimatlar doğru değil, Türk devleti ile uzlaşma olmaz, yönetim yanlış yapıyor” demekti. 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra bir gün hazırlan gidiyoruz dendi. Kaldığı yerden çıkarılıp bir taşın arkasında kurşuna dizildi. Vurulması için Cemil Bayık, duran Kalkan, Mustafa Karasu gibi yönetim üyeleri karar almıştı.

 13 yıl sonra Nasır PKK tarafından şehit ilan edildi. Şehit ilan edildiği kararını da öldürülme kararını alan Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Mustafa karasu almıştı. Kürtçe “ bi gurara duxwon, bi pazre digrin” ( Kurtla yiyip koyunlarla ağlıyor) sözü tam olarak PKK’nin şehit ilan ettiği kendi vurduğu kişilerle ilişkisini anlatmak için yapılmıştır sanki.

 Harun Sermezin (Barzan Durre) kaçarken vuruldu. Gulan ( Filiz Yerlikaya  ) hiç kimsenin bilmediği bir biçimde boğarak öldürüldü. YNK dışardan insan gönderip öldürttü dendi.  Daha çoğalta biliriz bu örnekleri.

Kürt halkına hain gibi tanıtılan aslında kahraman olan insanlardan biri de Kani Yılmazdır. Eğer Kani Yılmaz PKK’deyken bir kaza ile vurulmuş olsa tıpkı Fransa’da vurulan Sakine Cansız gibi kahraman ilan edilecekti. Çünkü Kani Yılmaz uzun yıllar PKK’de kalmış ve Türk devletinin işkencelerine direnmiş biridir. Avrupa devletleri tarafından da tehlikeli görüldü ve tutuklandı. 4 yıl ceza evinde kaldı. Fakat Abdullah Öcalan’ın PKK’yi yönetmemesi gerektiğini, onun artık devletin elinde bir esir olduğunu, PKK’nin kendi yolunu kendisinin çizmesi gerektiğini söyledi ve öldürülüp hain ilan edildi.

Kani Yılmaz kimdir?

Faysal DUNLAYICI (kod ismi: Kani YILMAZ) 01 Ocak 1950 tarihinde Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde dünyaya gelmiştir. Abdullah Öcalan’la birlikte PKK’nin ilk kurucularından olup PKK’nin merkez komitesinde önemli görevler almış. 1979 yılında tutuklanmış 11 Şubat 1989 yılında cezaevinden tahliye edilmiştir 12 Şubat 1993 tarihinde sahte bir pasaportla Almanya’ya gelmiş ve bir müddet sonra iltica etmiştir.

26 Ekim 1994’de Londra’da tutuklanan Kani YILMAZ 19 Ağustos 1988 tarihine kadar İngiltere’de tutuklu kalmıştır. Abdullah Öcalan’ın kısa bir süre Avrupa’ya gittiği 9 Ekim tarihinde direk Öcalan’ın yanına gitmiş ve Avrupa’da iltica alması için büyük çaba harcamıştır. Yalnız hem Abdullah Öcalan hem PKK onun Avrupa’da Öcalan’a kalacak yer bulmadığı konusun da uzun suçlarlar. Oysaki Zaten sadece 2 ay önce cezaevinden çıkmıştır.

Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra Öcalan’ın devlete teslim olduğunu, Türk Genel Kurmayının denetiminde olunduğunu ve artık PKK başkanı olmaması gerektiğini düşünmektedir. 2004 yılında PKK’den ayrılarak Yurtsever Demokrat Parti’nin (PWD) kuruluşunda yer alır. Süleymaniye’ye yerleşir. 2005 yılında İngiliz gazeteci Sheri Laizer ile evlenir.

Kani Yılmaz kişiliği, etkisi ve diplomatik tecrübesi ile PKK’nin  tehdit gibi gördüğü bir muhaliftir. Avrupadan da pek çok tanığı kişi vardır. Yani birşeyler yapa bilecek bir muhaliftir. Bu nedenle öldürülmesi acil kodlu biridir. 11 Şubat 2006 tarihinde arabasına konan bombalar uzaktan kumanda ile patlatılarak öldürülür.  Kani PKK özel Kuvvet elemanı Urfalı Numan ( Veli Çat) tarafından öldürüldü.

Veli Çat bir yıl önce PKK’den ayrılmış gibi davranarak Seyit Sadık Kampına gelmiş ve yine PKK’den ayrılan bir kadınla evlenmişti, hatta o Kani Yılmaz’ı vururken o kadın hamileydi. Numan bu biçimi ile Kani Yılmaz’ı PKK’den ayrıldığına ikna ederek yakınlaşmıştır. Arabasına bomba konmuş ve benzinlikte benzin aldığı bir zaman patlatılır. Kani Yılmaz doğduğu şehire getirilen cenaze töreninde annesi, abisi ve yakınları PKK’yi suçlarlar. Annesi cenaze töreninde “benim oğlum Kürdistan şehididir, Şehit Namirin” sloganları atar.

Kani Yılmaz, bir süre önce Hikmet Fidan’nın öldürülmesinin ardından www.welatparez.com sitesindeki köşesinde PKK’nın aydınların infazı ile ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu.

Yılmaz, terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan, Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın örgütü cinayet işlemeye motive ettiğini dile getirmişti.

Kani Yılmaz, ” KONGRA- GEL’in 2. ve 3. kongreleri bu anlamda birer dönüm noktasıdır. 2.Kongre’de devletin bilgisi dahilinde ve avukat dayatması ile savaş kararı alınmıştır. Bu savaşın bir yüzünde devletle çatışma adı altında Gerilla tasfiye edilmeye çalışılırken, diğer ve çok önemli yüzünde ise, bu oyunu bozacak olan PWD ye ve yurtsever kadrolara saldırı geliştirilmiştir.

 Sipan ve Kemal arkadaşlar bunun ardından katledilmiş. Gerçekleşemeyen sayısız eylem denemesi yapılmıştır. Murat Karayılan ve Duran Kalkan ekibine bu işlerde daha da deneyimli olan Cemil Bayık’ta eklenmiş ve kararlaşma hızla uygulamaya konulmuştur. Cemil Bayık’ın 3.Kongre ardından Dağ da ve Avrupa Kongresine dönük olarak yaptığı bütün değerlendirmeler, örgütü cinayet işlemeye göre motive etmek ve ona göre düzenleme-görevlendirme yapmaktan ibarettir.

Havva’nın ( Abdullah Öcalan’ın kız kardeşi) o dönem dağa getirdiği bilgiler Cemil Bayık’ın görev almasında ve Osman’ın tamda kendisine yaraşır tarzda tükürdüğünü yalayıp geri dönmesinde etkili olmuş olabilir.” şekline yazmıştı.

 Kani Yılmaz’ın PKK ve Öcalan hakkındaki değerlendirmelerine bu gün bile baktığımızda ne denli ön görülü bir siyasetçi olduğu görülüyor.  Tarih onu halkına bağlı, gerçek bir yurtsever olarak anacak.

Diğer Haberler