Güney Kürdistan’ın 36. Paralel ile başladığı ve 2003 yılında Saddam’ın devrilmesi ile atılım yapan kendini yönetme ve statü elde etme dönemi 29 yıldır devam ediyor. Bu 29 yıllık zaman içinde Güney Kürdistan’da ki statünün boğulması için pek çok senaryo hazırlandı, savaşlar çıkarıldı. DAİŞ bile bu çabanın bir parçası olarak hareket etti. DAİŞ bahanesi ile harekete geçen Kürdistanı işgal eden ülkeler Kürdistanı dört biryandan kuşatmak için çaba harcıyor. İran bu işi Türkiye gibi bağırıp çağırarak yapmıyor. Sessiz sedasız ama öldürücü darbeler vurmaya çalışıyor.
İran Kürtlerin Irak’taki statüsünün bölge olmaktan çıkıp ayrı ayrı şehirler olarak Irak’a bağlanmasından yana ve bunu uygulamak için epey faaliyet yürüttü. Bunu Kerkük işgali döneminde yapmak istediler. Kasım Süleymani o dönem Bağdat, Süleymaniye hattında mekik dokudu. YNK ve PKK’nin üst düzey yöneticileri ile görüşmeler yaptı. İran, Süleymaniye ve Hewler arasına kadar Irak askerini yerleştirerek Süleymaniye ve Hewleri koparmak istedi. Hatta Reuters haber ajansı Kasım Süleymani’nin “eğer Kerkük’ten çekilmezseniz sizi dağlara kadar sürerim” diye tehdit ettiğini yazdı. YNK zaten İran denetimindeydi. İran ve PKK yetkilileri de görüşmelerde ortaklaştı. PKK Güney’in statüsünün boğulması operasyonunun bir parçası oldu. Kerkük ve 140. Madde kapsamında kalan Xanaqin ve Şengal gibi alanların Güney Kürdistan bölgesel yönetiminden koparılması YNK ve PKK’nin İran komutanı Kasım Süleymani’ni ile anlaşması ve Irak’ın Kerkükü ele geçirmesine sessiz kalması ile oldu.
Şimdi geldik önemli konuya Kasım Süleymani öldürüldükten sonra İran intikam yeminleri ediyor, Irak Hizbullahı Ketaib güçleri Kürtlerin ABD askerlerinin Irak’tan çıkmasına destek vermezlerse Kürtlere savaş açacaklarını söylediler. Yani bu ABD ile İran arasındaki çatışmalarda sömürgeciler Kürtlerin statüsünü yok etmek isteye bilir. Zaten daha önce de yeni bir ırak yasasında sadece şehir idarelerine izin vermek gibi bir tartışma vardı. Peki, YNK ve PKK’nin tavrı ne olacak?
PKK ve Referandum tavrı
YNK ve PKK’nin Şii hattı ile ilişkileri biliniyor. Özellikle PKK’nin Cemil Bayık yönetimi dönemde İran’ın sözünden çıkmadığı da bilinen bir gerçek. Şimdi Şii siyaseti Güney Kürdistan’ın Statüsünü yok etmek isterken PKK ve YNK’nin Şiilerden yana tavır alması Kürdistan için büyük bir tehlikedir.
25 Eyül 2017 tarihinde yapılan Kürdistan Bağımsızlık referandumu döneminde PKK başlangıçta tavrını örgüt olarak ortaya koymadı, daha çok Mustafa Karasu ve Duran Kalkan gibi yöneticileri değişik isimlerle makaleler yazdılar. Basında dolaylı olarak referandumu bir öcü gibi gösterdiler. Öncelikle PKK her zaman olduğu gibi halk gücünü harekete geçirdi. Süleymaniye Merkezli RJAK ( Kürdistan Özgür Kadın Örgütü) açıklama yaparak biz kadınlar devlete karşıyız, devlet olmasın dedi. Daha sonra ise Şengal’de PKK’ye bağlı Halk Meclisi isimli kuruluşun başkanı Kurde Ali açıklama yaparak “ biz Güney Kürdistana bağlı değiliz, denetimimizde ki yerlerde referandum yaptırmayacağız” dedi.
16 Ağustos 2017’de ise PKK’nın Irak Kürdistan bölgesindeki örgütlenmesi olan Kürdistan Özgür Toplum Hareketi (Tevgera Civaka Azadiya Kurdistan) Kerkük’te yaptığı resmi açıklamada bağımsızlık referandumunda ”hayır” diyeceklerini ve bu yönde kampanya yapacaklarını duyurdu. Açıklamayı eş başkan yardımcısı Tara Hisen yaptı.
Ve en önemli açıklama ise 14 Ekim 2017 tarihinde PKK içinde İrancı kanadın önderi kabul edilen Cemil Bayık tarafından yapıldı. Bayık açıklamasında şöyle dedi; Onun için biz bu sorun konusunda da Önder Apo’nun ortaya koyduğu üçüncü çizgi temelinde hareket edeceğiz. Milliyetçilik ya da mezhepçilik temelinde hareket eden Başur veya Irak Hükümetlerinden herhangi birinin yanında ve aralarındaki çatışmalarda yer alamayız. Çünkü ortada iki yanlış politika vardır. Biz, iki yanlıştan birini tercih edemeyiz. Bağımsız, demokratik ve Özgürlükçü çizgimizi sürdürecek ve Halklarımızı bu çelişki ve çatışmadan uzak tutacak bir yaklaşımı esas alacağız.
İşin özü Cemil Bayık biz tarafsız olacağız mesajı verdi. Oysaki doğada ve siyasette tarafsız olamayacağınız zaman dilimleri vardır. Pasif kalsanız bile bir tarafa hizmet ederseniz. Çünkü kritik aşamalarda nötr durum yoktur. PKK’nin de Irak saldırılarının başladığı Güneyin boğulmak istendiği böylesi bir dönemde tarafız kalması diye bir durum olamazdı. PKK sesiz kalıyorum diyerek aslına İran ve onun temsilcisi Irak’tan yana tavır aldı.
PKK Kerkük işgali ve Referandum dönemindeki tavrını tekrarlar mı?
Diye bilirsiniz ki referandumda sorumluğu yoktu bu nedenle böyle yaptı. Evet, fakat güney yönetimi ve KDP’de Rojava’da ki siyasete karşıydı fakat Türk işgalinin başladığı 9 Ekim gününden itibaren Rojava halkını ve YPG’yi desteklediler. Direk mesut Barzani Trump’ı eleştiren cevaplar verdi ve tüm diplomatik gücünü rojava için kullandı. Eğer Barzani rojava işgalinde “ ben rojava yönetiminin tarzını benimsemiyorum tarafsız kalacağım” deseydi PKK medyası kürtlere saldırı varken tarafsız olmayı ihanet olarak yorumlardı. Doğru olan da oydu. PKK’nin Kerkük’te ben tarafsızım diyerek iran’dan yana tavır alması, hem askeri hem siyasal anlamda Güney Kürdistan hükümetine karşı olan İran-Irak, Abadi- Süleymani cephesinde yer alması bir ihanetti.
Şimdi başa geri dönelim şu anda ırak bu denli karışmışken ve Şii cephesi Kürtlerin statüsünü değiştirmek için çaba harcarken PKK yine tarafsız mı kalacak. PKK Kürdistan referandum döneminde Irak ile ilişkiler, Şengal’in kendisine verilmesi, silah desteği vb. konulara anlaştı. Şimdi de kendisine verilecek bir özerk bölge vb. çıkarlar için sessiz kalır mı?
Kısacası; şu anda Güney Kürdistan üzerindeki en büyük tehlike içerde İran’a ve doğal olarak Şii cepheye yakın duran PKK ve YNK’dir. Çünkü geçmişte her iki kesiminde partisel çıkarlar için Kürt halkının geleceği ile ilgili bir konuda tarafsız kala bileceğini gösteriyor.