3. Bölüm: 2000’li yıllar: Öcalan’sız bir PKK ve İran
15 Şubat 1999 yılında Öcalan’ın Türkiye’ye götürülmesi ile beraber yeni bir süreç başladı. Herkes Öcalan’ın büyük bir direniş göstereceğini, Türkiye’nin savaşla zorlanacağını düşünüyordu. Fakat öyle olmadı. Öcalan ilk tutuklandığı andan itibaren Türkiye Cumhuriyetine hizmet etmeye geldim diyerek, tüm PKK’yi Türkiye’nin demokratikleşmesinin emrine vereceğini söyledi. Öcalan’ın bu Türkiyelileşme ve “Demokratik Cumhuriyet” tutumu herkeste hayal kırıklığı yarattığı gibi İran’da da yarattı. Çünkü İran’da direnen bir Öcalan üzerinden planlamaya yapmıştı.
15 Şubat sonrası yıkılan hayaller
Öcalan Suriye’de kalma zemini kalmayınca bir seçenek olarak İran’ı da gündemde tutar. Fakat İran direk hayır dememekle birlikte Öcalan’ın gelmesi için de bir zemin hazırlamaz. Sonuç olarak 15 Şubat’ta Öcalan’ın Türkiye’ye gönderilmesinden sonra birçok yerde Kürt halkının eylemleri oldu. En beklenmeyen eylemler ise İran’da gerçekleşen olaylardır. Başta tahran olmak üzere İran’ın pek çok kentinde Öcalan için sokak eylemleri yapılır. Bu tepki PKK’nin beklediği bir tepki değildir. İran’da her hangi bir örgütlülük olmadığı gibi ayrıca da iletişim koşulları da şimdiki gibi olmadığı halde bu eylemlerin bu denli büyük ve koordineli olması konusu bir muammadır. Pek çok kişi bu eylemlerin direk İran devleti tarafından yaptırıldığına inanıyor. İran’ın zaman zaman kitleyi hareketlendirip nabız yoklaması yaptığı bilinen bir gerçek.
15 Şubat’ta da aynı yöntemi kullanmış olması muhtemeldir. Bu biçimde hem PKK’ye bir mesaj vermiş oluyor, hem kitle potansiyelini ölçmüş oluyor, hem de kişiler hakkındaki istihbari bilgilerini güncellemiş oluyor.
Fakat tüm bunların dışında en önemli husus doğu Kürdistan’daki Kürtlerin tepkilerini başka bir ülkeye yöneltmiş oluyor. Daha sonraki yıllarda da bu yöntemin İran için çok işe yaradığını göreceğiz. Öcalan’ın ismi üzerinden faydalanmak isteyen İran Öcalan’ın hayatını ve kişiliğini anlatan Farsça ve Soranca kitaplar bile basar.
İran hemen komplo ertesinde PKK ile görüşerek kendilerine her türlü desteği vereceğini söyler. Tahran’da PKK yöneticileri için tıpkı Şam’da Öcalan’a verildiği gibi güvenli yaşam alanları verilecektir. Ayrıca zaten tahranda PKK’ye verilen hastaların kaldığı kamp daha da büyütülecektir. İran’ın temel amacı Kürdistan üzerindeki işgalcilik ve Sömürgeciliğini Türkiye’ye duyulacak nefret ile gizlemektir.
PKK bilinen yönetim üyelerinin hepsini İran tarafında ki güvenli kamplarda üslenir. İran her açıdan PKK’ye kol kanat germeye hazırdır.
Fakat Öcalan’ın mahkeme savunmaları ve gerillayı Türkiye’den geri çekme yaklaşımı İran’ı yeni durumu değerlendirip, yeni adımlar atmaya iter. Yalnız acele etmez çünkü PKK sadece Öcalan değildir. İran’ın PKK içinde güvendiği kadroları vardır. Onlar aracılığı ile PKK’yi yönlendirmek isteyecektir. Bunu ilerde işleyeceğimiz için şimdilik geçiyoruz.
YNK- PKK savaşı mı, İran kışkırtması mı?
PKK Öcalan tutuklandıktan sonra 7. Parti kongresini yapar. Kongrede Öcalan’ın kararlarını tümden ret eden bir yaklaşım yoktur. Yeni bir yönetim seçilir. Ve Öcalan’ın yerine PKK’yi yönetecek adına başkanlık konseyi denen bir gurup seçilir.
İran PKK’nin Öcalan’ı yeteri kadar ret etmediğini düşünür. Ve PKK’yi biraz köşeye sıkıştıracak adımlar atmak ister. Nasıl ki PKK ve YNK’yi kendi çıkarları doğrultusunda KDP’ye saldırtmıştı bu kez YNK’yi PKK’ye saldırtır.
2000 yılının başında YNK iran’dan aldığı direktiflerle PKK’yi alana sıkıştırmak ister. YNK ve PKK arasında PKK’nin en büyük kamplarından Dola Koke yakınlarında bazı görüşmeler olur. Talabani sitemkardır ben sizi 1992 yılında KDP’den kurtardım, sizin dağılmanızı engelledim ama siz şimdi bize saldırıyorsunuz der. Öfkelidir, hatta görüşmelere direk YNK katılmaz. İran istihbarat güçleri itlaat ve YNK’ye yakın parti ZahmetKeşan(? Ayende) başkanı Kadir Aziz katılır görüşmelere. PKK’den bazı alanlardan çekilmesi istenir. Şehirlere uzak durması istenir. Fakat cevap olumsuzudur. PKK yönetimi toplanarak savaş kararı alır. İlk çatışma Alireş adlı köyde başlar. PKK gerillaları gece YNK peşmergelerinin kaldığı alanlara saldırı düzenler. Oysaki aynı gerillalar saldırıdan 4-5 saat önce aynı o peşmergelerle voleybol oynamıştır.
Savaş 2000 yılı Ekim ayında başlar. Aralık başında bir dönem ateşkes yapılsa da savaş tekrar devam eder. Ocak sonunda ise ateşkes yapılır ve anlaşma sağlanır.
Savaşa İran subayları da YNK tarafına yardım etmek için gelmiştir. PKK bir nevi çembere alınır. PKK, KDP ile ilişkilenerek erzak ve cephane desteği ister. KDP kabul eder. Böylelikle 2000 öncesi dengeler yavaş yavaş değişmeye başlar. KDP çembere dahil olsa belki PKK ölümcül darbeyi yiyecekti. Fakat KDP bunu yapmaz. Bu nedenle de PKK çembere girmez. İran ve YNK’nin beklemediği şey KDP’nin PKK’ye yardım etmesidir.
PKK bu savaşta 120 kayıp verir ve gazilerde vardır. Fakat PKK’nin bir kazanımı vardır. Savaş nedeni ile o dönem iç sorunlarını bastırır. İçte bir yandan Öcalan’ın mahkeme tutumundan rahatsız olan kadrolar vardır, bir yandan PKK yönetiminin yaklaşımını kabul etmeyen muhalif kadrolar vardır, bir yandan da kadın hareketi PKK içindeki konumundan rahatsızdır. Bu savaş ile tüm muhalefete ‘savaş var şimdi iç kavga sırası değil’ denerek susturulur. Ayrıca PKK KDP’nin desteği ile çembere girmediği için alanını da genişletme imkanı bulur. Hatta bazı YNK alanlarına da girer.
İran bu savaşla PKK’yi bitirmeyi amaçlamaz. Amaç kendine muhtaç duruma getirip teslim almaktır. Yoksa İran da arkada cepheden PKK’yi çembere alıp bitire bilirdi. Fakat İran hiçbir zaman bitirmek amaçlı PKK’ye saldırmamıştır. Her zaman temel yöntem zorlayıp teslim almak olmuştur. 2000 yılındaki savaşta KDP’nin savaşa müdahil olması PKK’yi İran’a teslim olmaktan kurtarmıştır.
Irak müdahalesi ve PKK- İran ilişkilerinde soğuk rüzgârlar
İran 2000 savaşı sonrasında da PKK ile ilişkilerini tümden kesmemiştir. PKK içinde kendine yakın gördüğü kadrolar Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Osman Öcalan gibi isimler üzerinden ilişkilenir.
2003 yılında ırak müdahalesinin nerdeyse kesinleşmesi ile beraber siyasal dengeler değişir. PKK içinde bazı parçalanmalar yaşanır. Görüş ayrılıkları özellikle Amerika ile ilişkiler ve bundan sonra PKK’nin kendini nasıl konumlandıracağı üzerinedir. PKK içindeki bir kanat Güney Kürdistan’da ki sisteme dahil olmayı ABD ile ilişkilenerek yeni bazı arayışlar içinde olmayı önerir. Fakat başını Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu’nun çektiği diğer bir gurupta bunun PKK ideolojisine aykırı olduğunu belirterek karşı çıkarlar.
Irak’a müdahale başlar. Ortadoğu da gelişen bu yeni duruma göre tüm siyasi kişi ve guruplar pozisyon almaktadır. ABD’nin güneyde bir Kürt oluşumuna izin vermesi başta Kürdistan’daki sömürgeci devletleri rahatsız eder. Onlarda buna göre hareket etmektedir.
ABD daha o zaman Irak’ta ki generalleri aracılığı ile PKK ile görüşerek İran’a karşı bazı ortaklıklar yapmayı önerir. Özellikle 2004 yılı Nisanın da PJAK’ın kurulması ile beraber direk bu örgüt üyeleri ile ilişkiler geliştirmek ister ABD.
PKK için ilginç bir süreçtir. Farklı PKK kadroları farklı yerlerde, farklı güçlerle görüşür. Birinci gurup reformistlerdir. Öcalan bunlara sağcılar dedi. Nizamettin Taş, Osman Öcalan’ın başını çektiği reformcu gurup içindeki iki diplomat Kani Yılmaz (Faysal Dunlayıcı) ve Sipan Rojhilat ( Şapur Badoşiva) Musul ve Bağdat’ta ABD ile görüşerek var olan sistem içinde meşru siyaset yapmak ve iran üzerinden belli pazarlıklar yapmaya hazır olduklarını açıklamaya çalışıyordu. Daha sonra bu gurubun iki diplomatı Kani Yılmaz ve Sipan Rojhilat PKK tarafından ihanet ettikleri gerekçesi ile öldürüldü.
İkinci gurup ise PKK içindeki gelenekçilerdi Öcalan bunlara solcular dedi. Başını Cemil Bayık’ın çektiği gurupta Mustafa Karasu ve Duran Kalkan öncülük yapıyordu. Sağcı gurup Bağdat’ta ABD ile görüşürken solcu gurubun öncüsü Kandil Dağında, Sürede köyü çevresinde İran ile görüşüyordu. Görüşmeleri bu gurup adına Cemil Bayık yapar. Cemil Bayık’ın görüşme ortamı farklıdır. Bir gurup İran istihbarat üyesi Cemil Bayık’ın bulunduğu kampa gelerek günlerce kalır. Cemil Bayık bu tartışmaları PKK adına değil kendi adına yapar. Sürekli olarak bir tartışma halindedirler. Cemil Bayık tartışmalar bittikten sonra hareket geçer ve diğer guruba karşı savaş ilan eder.
Cemil Bayık ve İran istihbaratı Itlaat yöneticileri neler tartıştı? Hangi sözleri verdi?
PKK’yi bölme düzeyine getiren ve nerdeyse yönetim üyelerinin 3/5’nin ayrıldığı binlerce kadronun örgütten ayrıldığı bu dönemin 2004 yılı Haziran ayında birinci gurubun resmi olarak örgütten ayrılması ve yeni bir parti kurması ile beraber sona erer. Örgütte kalan diğer gurupta hemen etkili olamaz. Çünkü üçüncü bir taraf yönetimde etkili olur. .
Murat Karayılan Öcalan tarafından yönetime görevlendirilir. Cemil Bayık vb. yönetimde aktif görev alamaz. Murat Karayılan hem örgüt içinde hem diplomaside dengeden yanadır. PJAK için ABD ile görüşmeler yapmaya devam eder. Daha çok batı eğilimlidir.
Fakat Cemil Bayık’ın İran verdiği sözler vardır. Bu sözleri şöyle sıralaya biliriz.
-PKK Türkiye ile ilişkileri belli düzeyi yürütmek zorundadır. Fakat zaten 1 Haziran hamlesi ile savaş yeniden başlayacaktır. Bu nedenle PKK Türkiye ile belli gerginlik yaşayacaktır. Yani artık Türkiye- PKK arasında ateşkes olmayacağı için İran’ın kaygılanmasına gerek yoktur.
– PKK ideolojik olarak Anti Emperyalizme karşı durmaya devam edecektir. ABD işbirliğini kabul etmeyecektir. İçinde ki ABD eğilimli gurubu tasfiye edecektir.
– PJAK güçleri aslında İran’ın da çıkarınadır. Çünkü PJAK aracılığı ile Doğu Kürdistan’daki Kürtleri kontrol edecektir. İçinde ki radikal unsurlar törpülenecektir.
– Önemli bir sorun olan PJAK ve Doğu Kürdistan için kurulan HAK (Heza Azadiya Kurdistan) güçleri adım adım küçültülecektir.
– esas önemli olan şey PKK ve iran arasında bir stratejik ortaklık kararı alınmış olur.
Cemil Bayık bu sözleri vermesine rağmen yönetim içinde olmadığı için yeteri kadar hızlı bu sözleri yerine getiremez. ABD ile görüşmeler sürmektedir. Ayrıca PKK ile Türk devleti arasında birçok ateşkesler yapılmıştır. PJAK çalışmalarına devam eder. Adı HAK ( Heza Azadiya Kürdistan) olan örgütün adı. HRK yapılmıştır. Cemil Bayık yine de Fakat PJAK’ı kontrol etmek için çabalamıştır. PJAK içindeki İran’a karşı radikal pek çok kişi bir biçimde tasfiye edilir
Bir anlamda da İran ilişkilerde KCK ve Murat Karayılanı değil esasen Cemil Bayık ve kendine yakın gördüğü isimleri esas alır. Karayılan’ın zayıflaması için hem içten hem dıştan irancı kanat çalışır.
İran’ın dikkate aldığı PKK’liler kimler?
İran bir tarihsel gelenek olarak hem düşmanlarını, hem dostlarını ve tüm ilişkilendiği bireyleri tek tek yakın takibe alır. Temsil ettikleri devlet, kurum ve partilerin kurallarının dışına kişileri çekmek için büyük bir çaba harcar ve çoğu zamanda başarılı olmuştur. Yani her yerde bir adamı vardır. Kendine yakın olan YNK kendi iç düzenlemelerini bile İran’ın onayı ile yapar. İran pek çok örgütte bunu yapmıştır. Hatta İsrailli bir bakan olan Gonan Segev 2019 yılı içinde İran’a ajanlık yaptığı tespit edilerek hapis cezasına çaptırıldı.
İsraillin içinde bile kendini örgütleyen İran’ın 37 yıldır ilişki içinde olduğu PKK içine hiç müdahale de bulunmadığı veya tüm yöneticilerle ilişkisinin aynı düzeyde olduğunu hiç kendine yakın isimleri desteklemediği düşünmek biraz hayalcilik olur.
İran en baştan beri PKK içinde her zaman kendine yakın gördüğü isimler olmuştur. Bunların bazıları zaman içinde ya PKK tarafından tasfiye edilmiş ve ya ayrılmışlardır. Fakat 80’li yılların başından itibaren iran’la ilişki halinde ki PKK’li isim Cemil Bayık’tır. Daha sonra 90’lı yıllarla beraber isimler arasına Mustafa Karasu ve Rıza Altun’da eklenir. Bu isimler zaten bir biri ile ilişkili ve birbirine yakın isimlerdir.
İran’la ilişkiler konusunda ki en kuşkulu kişi Cemil Bayık’tır. 1980’li yıllardan beri Cemil Bayık çok ender olarak İran’a sınır hattı olan bölgelerden ayrılmıştır. Nerdeyse hayatının büyük bir kısmını İran devletinin sınırlarının içinde veya sınır üstünde geçirmiştir. Üstelik kuşkuculuğu ile bilenen Cemil Bayık nedense İran istihbaratına karşı aşırı rahattır. Hiç koruma olmadan onlarla görüşe bilmektedir, tahrana ve Urmiye’ye gidebilmektedir. Hatta hala onların güvencesi altında YNK’nin hakim olduğu alanlarda yaşamaktadır. Zaten Cemil Bayık’ın KCK Eşbaşkanı olduğu 2013 yılı sonrasına bakarsak Cemil Bayık’ın iran’ın çıkarlarına göre nasıl hareket ettiğini göre biliriz.
Bir sonraki bölümde Cemil Bayık dönemi KCK’sinin irana nasıl destek olduğunu ve Kasım Süleymani ile Cemil Bayık’ın Irak haritalarına bakarak nedeler tartıştığını yazacağız.