9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te öldürülen Sakine Cansız, PKK ve Öcalan’la yıldızı hiç barışmadı. Öcalan’ın ‘örgüt çizgisine gelmiyor’ diyerek kendisine biat etmeyen Sakine Cansızı her zaman siyaset ve yönetim dışı tutmaya özen gösterdi. Öcalan yakalandıktan sonra da PKK yönetimi Sakine Cansızın etkili bir konuma gelmesini engelledi. Sakine Cansız sıradanlığına ve etkisizliğe mahkum edilir. Oysaki Sakine Cansız Amed zindanında Türk devletinin işkencecisi Esat Oktay Yıldıran’ın yüzüne tüküren, ağır işkencelere rağmen tek kelime konuşmayan Sakine Cansız’dı.
1958 Yılında Dersim’de doğan Sakine Cansız daha PKK kurulmadan önce 1972 yılında siyasal hareketlerle ilişkilenir ve daha sonra PKK’ye katılır. Sakine Cansız 1978 yılındaki PKK kongresine katılır. PKK’nın kurucuları arasında yer alıp örgütte 2013’e kadar faaliyet gösteren ve yaşayan beş kişiden biriydi ayrıca PKK’nın kurucuları arasında yer alıp örgütte faaliyetlerini sürdüren tek kadındı. Dersimli olduğu için Dersim ve Aleviler tarafından sevilirdi, ayrıca Amed zindanında ki direnişinden dolayı da kendisine halk içinde sevgi ve saygı vardır. Fakat PKK yönetimi tarafından ve özellikle de Abdullah Öcalan tarafından pek sevilmeyen biridir Sakine Cansız.
Sakine Cansız, Mehmet Şener; Aşk ve trajedi
12 Eylül 1980 darbesi ile Türk devleti tarafından tutuklanan Sakine Cansız Amed zindanlarının meşhur 5 nolu koğuşunda büyük işkenceler görür ve teslim olmaz. O zamanlar Türk devletinin büyük işkencecisi Esat Oktay Yıldıran tarafından ağır işkenceler görür. Hiçbir işkenceye boyun eğemez ve Esat oktay Yıldıran sadece onun bir kez bağırmasını bile ister fakat işkence altında hiçbir ses çıkarmaz.
1986 yılı sonrası cezaevi koşullarında belli düzelmeler olur. Sakine Cansız cezaevindeyken yine PKK’nin lider kadrosu ve Cezaevinde PKK’li tutukluların yönetimi olan Mehmet Şenerle birbirlerini severler.
Mehmet Şener Cezaevindeyken Sakine Cansıza yazdığı mektupta aşkını şöyle ifade eder: ‘Sevgilim, canım, dostum, kurban olduğum biz mi zamanı, zaman mı bizi yıllandırıyor, bilemiyorum. Daha yıllandıracağımız kaç zaman var? Onu da bilemiyorum. Ama kalbimin durduğu noktada, yüzümde sana ulaşamamanın hüznü ve sana layık olamamanın gururu olsun istiyorum ve bunlara iki damla da olsa özgürce boşanacak damlalar eşlik etsin diliyorum.’
Sakine Cansız ve Mehmet Şener aşkı Amed zindanı gibi ağır koşullarda gelişmişti. Bunun için büyük bir bağlılık vardı. Bu aşkı PKK’nin kabul etmesi mümkün değildi. Özellikle de Öcalan’ın.
Çünkü Öcalan PKK’de ki tüm kadınların birinci aşkı olmayı şart koşar. Bu sadece cinsellikle ilgili bir konu değildir. Öcalan kadınların bağlı olduğu şeyi ne kadar koruyup emek harcadıklarını bildiği için Örgüt içindeki kadınların kendisinden başka bir şeye bağlı olmalarını kabul edemez. Anne, ülke, toprak, sevgili, eş sevgisinden önce önderlik sevgisi gelmelidir. Yani sadece Abdullah Öcalan bağlı olmalı tüm kadınlar.
Sakine Cansız bunun için daha cezaevindeyken Öcalan tarafından eleştirilmeye başlanır.
Fakat Öcalan’ın Sakine Cansız ve Mehmet Şener ikilisinde korktuğu başka bir şey vardır. İkisi de aşırı popülerdir, halk tarafından çok sevilirler. Sakine Cansız alevi olduğu için aleviler içinde Mehmet Şener ise Kürtçe hitabı ve ulusal özellikleri nedeni ile genel olarak Kürtler içinde sevilir. Mehmet Şener de zindanda büyük direnmiş biridir. İşte bu özellikleri ve direndikleri için kendilerine olan güvenleri nedeni ile Öcalan’a biat etmeye yanaşmazlar ve sonuçta ikisi de PKK’nin hedefi olacaktılar.
Mehmet Şener Cezaevinden Sakine Cansızdan daha önce çıkar ve Şama gelir. PKK’nin merkez Komite üyesidir. Mahsum Kormaz Akademisinde Öcalan’ının yönetim tarzı ve gerilla savaşına karşı eleştirilerini söyler. Öcalan onun yapı üzerinde de etkili olduğunu görür ve adını kara listeye alır.
Öcalan: Sakine sahtekârlık yapma, sahtekarları tecride alıyoruz
Sakine Cansız 1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra önce Avrupa’ya daha sonra ise Şam üzeri Lübnan Beka kampına gider.
Sakine PKK’nin hala 1978 gibideki gibi arkadaşlığa ve saygıya dayalı olduğunu düşünür. Hala Abdullah Öcalan’a “arkadaş” diye hitap eder. Oysaki artık PKK’de herkes ona Başkanım demek zorundadır. Oysaki PKK’de artık arkadaşlık yoktur, PKK’de Öcalan tek liderdir ve herkesin ona biat etmesi gerekir. Sakine Cansız hem bunu yapmaz hem Mehmet Şener’e olan bağlılığı devam eder.
Öcalan bu durumu kabullenmez ve Sakine Cansız’a yönelir. PKK’nin kendi bastığı kitaplarda bile Öcalan’ın Sakine Cansıza ettiği hakaretler vardır. Örneğin 1991 Temmuz ayında Öcalan’la Sakine Cansız arasında şöyle bir diyalog geçer:
Öcalan: Zindan direnişçilerine yakışır tavırlar içinde olmanız gerekirken siz kendinizle oynuyorsunuz. Biraz saygılı olmayı bilin, saygılı olmayı öğreneceksiniz. Yoksa nefes aldırtmayız size, kendinize gelin. Nasıl rezilce, serserice bir yaklaşımın içinde halâ bulunuyorsunuz?
Sakine oturduğu yerden ayağa kalkar ve Öcalan’a hitaben şunları söyler: Abdullah arkadaş, çok ciddi konulardır bunlar.
Öcalan: Git dışarı!
Sakine: Söz hakkı istiyorum
Öcalan: Sahtekârlık yapma!
Sakine: Söz hakkı.
Öcalan: Sahtekârlık yapma, söz hakkı yoktur! Sahtekârları tecrit ediyoruz. Sizi üç-dört gün tecritte alıyoruz!
Sakine Abdullah Öcalan’a ısrarlarla derki: Konuşmak istiyorum, tamam ne yapıyorsanız yapın konuşmak istiyorum.
Öcalan: Serseri!
Sakine: Hayır bu şekilde hakaret edilemez. Terbiyesizlik etme
Öcalan: Gidersin bağlı olduklarına izah edersin.
Sakine: Ama
Öcalan: Defol ortamımızdan!
Sakine: Çok ciddi şey…
Ve Öcalan’ın korumaları Sakine’nin koluna girerek onu dışarı atarlar. Sakine tutuklanır. Bu olay daha sonraki yıllarda Sakine’nin peşini bırakmaz. Mehmet Şener 1992 Mart ayında PKK tarafından Qamışlo’da öldürülür. O zaman Sakine Mahsum Korkmaz Akademisindedir tutukluluğu yeni sona ermiştir. Şener’in öldürdüğü zaman havaya fişekler atılır, kutlama yapılır, Öcalan’ın talimatı ile ateş etrafında halay çekilir. Sakine Cansız halaya katılmaz. Gizli gizli ağlar. Öcalan “klasik kadın, kocası öldü, dul kalan kadınlar gibi davranıyor” der.
Abdullah Öcalan bir gölge gibi takip eder Sakine Cansızı
Savaş alanına Botan’da, Zagroslarda, Kandilde her yer kalır, Avrupaya gider. Çalışır ama ne yaparsa yapsın bu olaylar peşini bırakmaz, hangi toplantı ve kongre olursa olsun Sakine Cansıza Mehmet Şener aşkı hatırlatılır ve bir tasfiyeci gözü ile bakılır. Sakine Cansız 1992 yılında Kürdistan dağlarına gönderilir. PKK geçmişte muhalif olan insanları hemen öldürür. Fakat 1990’lar sonrası öldürmek yerine dolaylı tasfiye etmeyi tercih eder. Direk savaş alanlarına gönderir. Eğer savaşta vurulurlarsa “ devrim şehidi” diye üzerinden rant yapacaktır, eğer kaçarsa da “ Hain oluduğunu biliyorduk” denecektir. Sakine Cansız bu durumu iyi bilir ve yakın arkadaşlarına şöyle der: “Abdullah Arkadaş bana her türlü psikolojik zulmü yapıyor, yaptırıyor diye bu safları terk etmem, adımın önüne hain yazamayacaklar” Bu inadı nedeni ile tüm zorlanmalara rağmen PKK’den ayrılmaz ama kendinden de fazla taviz vermez.
Bunun için normalde Mustafa Karasu, Cemil Bayık, Ali Haydar Kaytan ile aynı konumda oluduğu halde hiçbir zaman önemli yönetim görevlerine, ciddi siyasi çalışmalara verilmez. Bazen kadın yönetimlerine, bazen eğitim çalışmalarına verilir. Avrupa da Sakine gibi bir kadının ev ev gezip para toplama ve dergi satma görev verilir. Sakine Cansız sıradanlığa mahkum edilmiştir.
Zaten Paris’te vurulduğu zaman da ciddi bir sorumluluğu ve görevi yoktur. Cemil Bayık, Mustafa Karasu gibi insanlar onlarca insan tarafından korunurken Sakine Cansız Paris’te Avrupa sokaklarında tek başına, trenlerlerle gelir gider. Zaten bunun için kendisini vuran Ömer Güney bu kadar rahat onunla ilişki kurar. PKK sakine cansızı ömer güney gibi kimsenin tanımadığı birine teslim eder. Oysa sakine gibi türk devletinin işkencelerine karşı direnmiş biridir. Aslında yaşayan bir şehittir. Fakat PKK içi sakine cansız sıradan biridir sadece öldüğü zaman kıymete binmiştir.
Hep Kavgaydı Hayatım
Sakine Cansız’ın vurulmasının nedenleri ve nasılları çok önemli. PKK bunun üzerinden de pek çok siyasal kampanya yürütmek istedi. Fakat bu işin bir boyutudur. Önemli olan Sakine Cansızın hayatını verdiği bir hareket içinde ölene kadar sadece idare edilmesi gereken, sorunlu biri olarak ele alınmasıdır. Yaşarken ona bir devrimici, bir yurtever, özgürlükçü gözü ile bakılmamıştır. Yani içinden geldiği gibi yaşamasına izin verilmemiştir.
Sakine Cansız Mehmet Şenerle ilişkisini ve tutuklamalarını anlatırken derki:” Bir canlı olarak sevgi alışverişi ihtiyaçtır. Hiç kimse bireysel haklarıma müdahale edemez. Ben bir yoldaşımı, mücadele arkadaşımı sevdim, evlendim. Sevme, sevilme beni güçlendiriyor, üretici kılıyor. Suç işlemedim.”
Sakine Cansız kendi hayatını anlatan bir kitap kaleme alır adı: hep Kavgaydı Hayatım. Kitap sakine cansızın öldürülmesinin ardından PKK tarafından bir çok yeri sansürlenip, düzeltilerek ve PKK eleştirisi olan bölümleri çıkartılarak yeniden yayınlanır. Bu gün o kitabı okursak bile sakine Cansızın gerçek trajedisini öğrenemeyiz.
Sakine Cansızın hayatı gerçekten bir kavgaydı, PKK’nin ona dayattıklarına karşı hep bir kavga vermiştir Sakine Cansız