Türk devletinin Rojava işgali sonrası herkes Kuzey Kürdistan’da ki sessizliği tartışıyor, çoğunluk da HDP’yi suçluyor. Gerçekten HDP’mi suçlu, yoksa HDP’yi kuranlar mı suçlu? Peki, HDP’yi kim kurdu?
9 Ekim günü Türkiye devletinin Rojava’yı işgal girişimi sonrası dünyanın her yerinden işgale karşı ses yükseldi. Kürtler ve demokrat insanlar meydanlarda beraber işgale karşı tutum aldı. İşgale karşı en sessiz duran yer Kuzey Kürdistan’dı. Kuzey Kürdistan halkı Rojava için içi sızlasa da pek yapacak bir şeyi yoktu. 1990’lar gibi en zor dönemde bile ayağı kalkan, panzerleri taşlayan halk neden hiçbir şey yapmadı? Herkes bu konuda HDP’yi suçluyor, HDP vekillerinin istifa etmesini bekliyor. Peki, gerçekten HDP’mi suçlu?
Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin legal siyasi parti tarihleri iki ayrı döneme ayrılır aslında. Birincisi; DEP, HEP, DEHAP gibi Kürdistan’da ve Kürtlerin çok 9999yaşadığı şehirlerde örgütlenmiş, Kürdistani şahsiyetlerin içinde olduğu Kürt ve Kürdistan partileriydiler. Bu partilerdeki insanların ideolojik aidiyetleri yoktu, temel aidiyetleri Kürdistan davasıydı. Bu dönem 1991’den 2005 tarihine kadar devam etti. Bu 14 yıl boyunca bu partilerden onlarca insan faili meçhul oldu, tutuklandı, işkence gördü. HEP (halkın Emek Partisi) Amed il başkanı Vedat Aydın 5 Temmuz 1991 günü kaçırıldı ve 7 Temmuz günü cenazesi bulundu. Yüzbinlerce kişi “bıji Kürdistan bimre koledar”( yaşasın Kürdistan, kahrolsun sömürgecilik) sloganı ile sokaklara döküldü. Sloganları 2004 tarihine kadar ki partilerin temel sloganı oldu.
İkinci dönem ise; 2005 yılından günümüze kadar devam eden partilerdir. Bu partiler sırası ile DTP, BDP ve HDP isimleri aldı. Bu partiler ise ilk dönemden sadece biçim değil öz ve düşünce sistemi ile çok farklıydı. Bizzat Öcalan tarafından tasarlanmış ve kuruluş süreci yönetilmişti. Bu partilerin sloganı ve amacı ise; demokratik Türkiye, Türkiyelileşme ve Kürt- Türksüz, Türk’te Kürtsüz olmaz ana fikriydi. Kürtlerin ise içinde gittikçe azınlığa düştüğü, etkilerinin azaldığı, Türk sol partileri ile ittifak halinde, Kürdistan sorununu değil Türkiye’nin demokratikleşme sorununu esas alan bir sistem belirledi. Başlangıçta bu parti içinde yer alan Leyla Zana gibi daha Kürt kimliği ile öne çıkan kişiler bile gittikçe sürecin dışına çıkarıldı. Seçim mitinglerinde HDP ve Türk bayrağını beraber taşıdılar. Hatta Öcalan ve Mustafa Kemalin resmini aynı pankarta astılar. Bu partiler içindeki sol partilerin herhangi bir kitlesi yoktu, bu nedenle HDP Kürtlerden oy aldı, ana kitlesi Kürtlerdi ama her yere Türkler yerleştirildi, Türkler hiç tanımadıkları Kürdistan illerinden vekil oldu. Hiç Kürtçe bilmeyen insanlar mecliste Kürt’leri temsil etti. Yani birinci dönem Kürdistani legal parti dönemi kapanmış, ikinci dönem Türkiyeleşme partileri dönemi başlamıştı.
HDP’yi Öcalan ve MİT beraber mi kurdu?
Daha sonra bu partilerin Öcalan ve MİT’in beraber kurduğuna dönük iddialar ortaya atıldı. 2014 tarihinde Abdullah Öcalan’a ait olan görüşme tutanakları açıklandı ve Abdullah Öcalan’ın “HDP için MİT’i ikna ettim HDP içinde Türk sol partileri de girecek. HDP Türk solunun partisi de olacak” dediği belgeler yayınlandı. Ne Öcalan, ne PKK ne de HDP bu belgeleri yalanlamadı. Hatta gazeteciler Selahattin Demirtaş’a HDP’yi MİT ‘mi kurdu diye sorunca bile cevap vermedi.
Neden Kuzey Kürdistan halkı hep soyut taleplerle eyleme davet edildi?
Bu gün Kuzey Kürdistan’da yaşanan duruma bakınca HDP’yi MİT ve Öcalan’ın ortak kurduğu yönündeki düşüncenin doğru olduğunu düşünmemek elde değil. Kuzey Kürdistan’da halkın enerjisini absorve ede20 yıl öncede devlet tutukluyor, öldürüyor, işkence yapıyordu, yürüyüşlere gerçek mermi ile saldırıyordu. Ama halk ayağı kalkıyordu. Bu gün halk ayağı kalkmıyor. Çünkü son 20 yıldır özelliklede son 10 yıldır Kürdistan’da uygulanan siyaset Kuzey halkını pasifliğe itti. Halkın enerjisi tüketildi. Somut olmayan talepler için sürekli olarak PKK tarafından serhıldana ve direnişe davet edildi. Türkiye koşullarının en uygun olduğu dönemde bir ana dil hakkı için Avrupa ve Kuzey Kürdistan kitlesini harekete geçirmeyen PKK hiçbir somutluğu olmayan, kabul edilmeyeceğini bildiği Öcalan özgürlük sloganı için halkı aylarca eyleme kaldırdı. Binlerce eylem yapıldı, bu eylemler nedeni ile yüzlerce genç okuldan atıldı, yüzlerce insan tutuklandı. Oysaki bu insanlar en basit Kürtçe dil hakkı için harekete geçse o zaman ki Türkiye ve dünya koşulları bunun için uygundu yapılmadı. 2014 yılında Amed’in Lice dağlarına 1986 yılında vurulan kendi komutanlarından Mahsum Korkmaz’ın heykelini koydu. Devletin bunu yıkacağı bilinmesine rağmen halkı her zaman olduğu gibi “direnişe davet etti” sonuç binlerce insan toplanıp iki gün barikat kurdu, 1 kişi halktan şehit düştü, elli kişi tutuklandı. Heykel iki gün içinde yıkıldı. Bu heykelin eninde sonunda yıkılacağı bilindiği halde neden böyle yapıldı? Bunlar gerçekten bir hata mıydı, yoksa Kürtlerin enerjisini emecek oyunlar mıydı?
Hendek Savaşları ve hala kapanmayan yaralar
En önemlisi ise Kuzey’de Kürtlerin elini kolunu bağlayıp en güçsüz duruma düşüren şey ise hendek siyasetiydi. Hendekler başlı başına ayrı bir konu ama net olan şu ki; hendekler Kürdistan halkının en dinamik olduğu Cizre, Amed, Nusaybin, Silopi gibi yerleri hareket edemez duruma getirdi. Halk yerinden oldu, yüzlerce genç şehit düştü veya tutuklandı. Hendeklerin her hangi bir siyasi kazanımı olmadı. Zaten olamazdı çünkü hendekler özerk yönetim istiyoruz diyordu. Oysaki özerk yönetimin o koşullarda ne uluslararası ne de bölgesel düzeyde yoktu. Buna rağmen yedi yerleşim yeri kurban edildi. Hadi birinde denendi, ikisinde denendi, peki neden ilk iki üç yerde başarısızlık ve yıkım olduğu halde neden sıra ile beş yerde daha denendi. Eğer gerçekten halk için bir yaklaşım olsa iki başarısızlık ve kayıptan sonra durdurulurdu. Durmadı hatta gençler hendek kazılacak yereler kamyonlarla çimento ve inşaat malzemesi taşırken asker uzaktan sadece izliyor hiç müdahale etmiyordu. Neden? Devlette mi hendek kazılsın istiyordu? Yoksa hendeklerde tıpkı HDP projesi gibi Öcalan ve MİT’in ile ortak yaptığı bir şey miydi? Bu soruların cevapları kesinlikle verilmesi gerekiyor. Çünkü son 5 yıldır Kürtlerin Kuzey Kürdistan’daki sessizliğinin temel nedeni hendekler.
Kısaca bunların hepsine bakınca tekrar baştaki soruya geri dönüyoruz. Rojava için Kuzey Kürdistan’da halkın sessizliğinin nedeni HDP mi? Hayır. Bunun sorumlusu ise kesinlikle HDP değil. Çünkü zaten HDP imralı ile MİT’in ortak kurduğu bir partidir. Ekranda gördüğümüz yöneticileri ise daha çok tiyatro oyuncusudur. Stratejik kararları alma, önemli süreçleri yönetmede hiçbir etkinlikleri yoktur, her şey dışardan belirlenir. Onu kuranlar kimse HDP’nin hatalarından da o sorumludur. Yani Mit ve Abdullah Öcalan ortaklığı sorumludur. Hesap isteyeceksek onlardan isteyelim.