Sorun PKK-PDK arasında değil PKK ile Kürdler arasındadır!

Sorun PKK-PDK arasında değil PKK ile Kürdler arasındadır!

Sorunların gerçek nedeni ortaya konulmadığı zaman yapılan tartışmalar anlamlı ve verimli olmaz. Son zamanlarda Ulusal Sorun’a duyarlı Kürdlerin PKK ile yaşadığı sorunlar, bazı çevrelerce (bilerek veya bilmeyerek) PYD-Barzani veya PKK-PDK çelişkisi olarak ele alınıp değerlendiriliyor. Ne yazık ki bu yanlış eksende yürütülen tartışmalar, Kürdler açısından hayati öneme sahip ulusal kazanımların önünü kestiği gibi, tek ulusal kazanım olan Güney Kürdistan’ı da zor durumda bırakmaktadır.

 Yanlış zeminde tartışanların görmediği, görmek istemediği gerçek, çelişkinin partiler arası güç kavgasından değil, PKK’nin devletleşmeye karşı genel tutumundan kaynaklandığı gerçeğidir. Güney’in, Güneybatı Kürdistan’da Kürdlerin birliği için gösterdiği hassasiyet biliniyor; Başkan Berzani’nin yoğun bir çabayla bu birliğin oluşmasına çalıştığı da biliniyor. Ve PYD dahil tüm Güneybatı Kürdistan politik yapılarının Hewlêr Antlaşması’yla birlik oluşturdukları, amaç olarak da federasyonu belirledikleri de biliniyor. Hewlêr Antlaşması’na uymayan ve tekçi anlayışını dayatan PYD’nin federasyona karşı tutum alması da ortadayken, hâlâ sorunun görülmemesi, görülmek istenmemesi düşündürücüdür.

PYD’nin “Rojava devrimi” söyleminin gerçeği yansıtmadığı ve Esad adına Güneybatı Kürdistan’ı kontrol ettiği gerçeği ortaya çıktıktan sonra beklenen şey, Kürd politik çevrelerinin PKK/PYD politikalarını eleştirmesi ve onları ulusal talepler önünde engel olmaktan çıkmaları noktasında sıkıştırmalarıydı. Ne yazık ki bu gerçeği görüp tutum almak yerine, “partileri ve liderleri” aynı kefeye koyarak yarıştırdılar. Sanki aynı amacı güden ama güç olmak adına hesaplaşan iki kesim varmış gibi yanlış bir ön kabulden hareketle olayı tartışan çevreler, PKK/PYD’nin devletleşme karşıtı tutumlarını es geçtiler. Dahası Güney kazanımını da yok saydılar.

Oysa Güney Kürdistan siyasi ve hukuki olarak dünyada kabul görmüş bir federal yapıdır (fiili olarak devlettir) ve Mesud Barzani de bu devletin başkanıydı. Buna karşın PKK/PYD, Esad Rejimiyle iş birliği yaparken Kürdlerin devletleşme talebini açıkça ret eden bir anlayıştır. Şayet Güneybatı Kürdistan federal bir yapı olsaydı ve Salih Müslim de onun başkanı olsaydı; ya da PKK asgari federasyon talebine sahip olsaydı ve Öcalan da bu partinin (olası federasyonun) başkanı sıfatını taşısaydı hem kıyaslamalar hem de partileri ve liderleri yarıştırmak anlamlı olabilirdi. Hem kazanım hem de amaç olarak tamamen farklı kategorilerde yer alanları aynı kategoride göstermek; ilişkilerini, bağlantılarını ve söylemlerini bu anlayışla değerlendirmek sizi zorunlu olarak yanlışa götürür…

PKK’nin devlet istemediği ve devlet isteyen Kürdleri düşman olarak gördüğü açıktır. Esas sorunda sadece ve sadece buradan kaynaklanıyor. Bu konuda elde sayısız belge olmasına rağmen, çelişkinin gerçek nedeninin görülmemesi şaşırtıcıdır. Hafızaları tazelemek ve gerçek çelişkiyi ortaya koymak için sayısız belgelerden birini bir kez daha kamuoyuyla paylaşalım.

 27.04.2005 tarihli görüşme notlarından bir kesit: “İşte benim büyüklüğüm buradadır. Kürt halkı için beş bin yıllık Gılgamış’tan beri işbirlikçi Enkidu örneğini vermiştim, şimdi ucuz işbirlikçi bir devlet kurduruyorlar. O devletin kuruluşuna saldırmıyorum. Ama Ortadoğu’da bu devlet sonuçta despotik devlet karakterine bürünür. Onları muazzam teşhir edin… Şimdi kendilerini devlet başkanı ilan ediyorlar. Ama benim ulus-devlete karşı çıkışım, Zerdüşt ve Hz. İbrahim çıkışı gibi görkemlidir. Hz. İbrahim’in Nemrut’a karşı yaptığı çıkış kadar değerlidir. Kendimi övmek için söylemiyorum, benim övülmeye ihtiyacım yok, ama çıkışım anlamlıdır, anlamak isteyenler anlayabilir. Nemrutlara boyun mu eğeceğim? Ağa taslaklarına boyun eğmem. Ulus-devlet ideolojisi haramdır, bin defa kuru ekmek yerim, bu devletlere minnet etmem, onların her şeyi haramdır. Beni sattılar, bunu unutacak mıyım? Bir kaşık suda boğmaya çalıştılar, beni sevenler, tutanlar için söylüyorum, özellikle de kadınlar için söylüyorum, bir halkı karılaştırıyorlar, bundan da zevk alıyorlar… Konfederalizm konusunda kısaca şunu da belirteyim: Biraz aceleye geldi, eksik olabilir, ama tarihen gerekliydi. Bu beş bin yıllık köleci feodal sistem çok tehlikeli. Burjuva diktatörlüğü, milliyetçiliği geliştiriliyor, kuruluyor. Türk, Kürt, Arap kavgasını getirir. Kürtler üzerinde çok gerici baskılar geliştirilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanı olması vesilesiyle Talabani’ye şunu söylüyorum: Demokratik konfederal sistem ile konsensüse gelmeye çağırıyorum. Çünkü onların varlığı bana bağlı. Benim buradaki direnişim ve varlığım olmazsa onlar bir gün orada dayanamazlar… Türkiye beni yanlış anlamasın. Üniter devlete bir itirazım yok. Bayrağa saygılıyım. Bayrağa yaklaşımımı, saygılı olunmasını Şam’da da söylemiştim. Bayrak olayı da zaten bir provokasyondur. Demokratik konfederalizmin legalite veya illegaliteyle alakası yok, ayrım yapmıyorum. Kürt-Türk ayrımı da yapmıyorum. Bütün halk toplulukları için geçerlidir. Despotik devletin yürümeyeceğini İngiltere ve Amerika da anlamışlar, desteğini çektiler. Yenisini de kuramıyorlar, çıkmazdalar. ABD ve İngiltere biraz demokrasiye açık olun diyorlar. Çıkmazdan kurtulmak için demokratik çıkış çok önemli. Ben devlet kurmuyorum. Zorla devlet verseniz de kabul etmem, karşı çıkarım. Ben demokrasiyi kuruyorum. Bayrak benim, devletin değil. Mezarımda üç bayrak yan yana olabilir: AB bayrağı, üniter bayrak [Türk Bayrağı], bir de demokrasiyi sembolize eden konfederalizm bayrağı. Biz devlet istemiyoruz… Ulus-devlet için şunu söylüyorum: Atatürk birçok kitap okuyor, inceleme yapıyor, cumhuriyeti ilan ediyor. Biz de cumhuriyeti demokratikleştiriyoruz. Demokratik konfederalizm ile demokratik cumhuriyeti taçlandırıyoruz. Dava başlarsa bunları açarım, kitap yazarım. Konfederalizm cumhuriyete karşı değil, cumhuriyetin demokratik taçlanmasıdır. Türkiye’de tek çıkış yolu budur.” ... (Abdullah Öcalan 27.04.2005 tarihli Görüşme notlarından)

Abdullah Öcalan’ın bu görüşleri, yani açıkça Kürtlerin devletleşmesine karşı tutumu hiç değişmedi bugüne kadar. Bazı kavramlarla oynandı sadece ve yeni kavramlarla aynı görüş korunmuş oldu. Bu değişmeyen düşünce, Kürdlerin devletleşmesine karşıtlıktır… Bu kadar açık bir amaç farklılığı, daha doğrusu karşıtlığı varken, sorunu aynı amaca yönelen partilerin çekişmesi gibi göstermek ya cahilliktir ya da bilinçli saptırmaktır. Sorun PKK-PDK veya Öcalan/Müslim ile Barzani arasındaki bir sorun değildir. Sorun, PKK’nin devletleşmeye karşıtlığıdır ve bu karşı oluşun gereği olarak devletleşmeyi savunan Kürdlere saldırmasıdır.

Gerçekten samimiyseniz ve gerçekten Kürdler arası bir çatışmaya karşı olup birlik istiyorsanız, PKK’nin de devletleşmeyi, en azından federasyonu savunmasını sağlayın. Bu amaç belirlenmeden ve PKK devletleşme karşıtı tutumunu terk etmeden ne birlik olur ne de kardeşlik. Bu kadar basit olan bu gerçeği ne kadar çabuk görür ve buna uygun davranırsanız, o kadar çabuk sorunlar aşılır ve Kürdler de o kadar çabuk özgürleşirler… Süleyman Akkoyun

Diğer Haberler