Kuzey Kürdistan politik çevreleri genel olarak, yaşanan tüm sorunların temelinde “Kürdler arası birliğin” sağlanmamasını gösteriyorlar. Bu nedenle neredeyse bütün politik değerlendirmelerde “birliğin erdemlerinden” söz edilir. Sanki birlik olsa hemen Kürdistan kurulacakmış gibi bir algı yaratılıyor.
Birlik söylemlerinde iki temel yanlış vardır;
Birincisi, Kürdler arası birlikten söz edenler özünde PKK ile birlikten söz ediyorlar. Ve geri kalan tüm farklı yapıların PKK ile bütünleşmesini “kurtuluş” olarak görüyorlar. Kürdler arası birliğin/ortaklığın sadece bir zemini vardır. O da Ulusal zemindir.Ulusal zeminde birlik demek, Ulusal Haklar ortak paydasında buluşmaktır. Ulusal talepleri ret eden (hatta açıkça ulusal haklara düşmanlık yapan) PKK ile Ulusal Birlik olamayacağını ortalama zekaya sahip insanlar bile kavrayabilirken, Kürdlerin öncülüğüne soyunan politik aktörlerin ve “yazar-eleştirmen” sıfatıyla ahkam kesen piyasa tacirlerinin bu basit gerçekliği görmemesi düşündürücüdür…
İkincisi; PKK’nin ulusal bir hareket olduğunu ve ulusal zeminde birliğe olumlu baktığını varsayalım bir an. 1980’den beri Kuzey Kürdistan’da çok seslilik hiç olmadı. 1984’ten itibaren silahlı mücadeleye başlayan PKK politik Kürdlerin büyük çoğunluğundan destek aldı. PKK karşıtı silahlı bir Kürd örgütü hiç olmadı. Hem illegal alanda hem de legal alanda. Dünyada Ulusal Kurtuluş Mücadelesini vermiş ve başarılı olmuş (devletleşmiş) partilere/örgütlere hiçbir halk, Kürd halkının PKK’ye verdiği destekten fazlasını vermemiş. Son birkaç yılda biraz eleştiri olsa da PKK politikalarını olumlu/olumsuz yönde etkileyecek hiçbir ciddi eleştiri ve muhalefet yapılmadı. İllegal alanda ve silahlı mücadelede 40 yılı aşkındır Kuzey Kürdistan’da sadece PKK var ve hemen hemen herkes de bu mücadeleye şu veya bu şekilde destek vermiştir. 1990’lardan itibaren legal alanda ortaya çıkan ve Kürdleri temsil iddiasında bulunan partiler içinde de PKK tek söz sahibi olmuştur hep. Dün olduğu gibi bugün de HDP ile birlik görüşmeleri yapan hiçbir parti bir milletvekili çıkaracak tabana sahip değildir. Birlikten söz eden partilerin hepsi birleşip HDP dışında seçime girseler de HDP’nin oy oranını bir puan bile aşağı çekecek potansiyele sahip değiller.
Yani HDP, birlik kurmaya çalıştığı Kürd oluşumlarıyla birlikte seçime girse de girmese de aynı sonucu alacaktır. Bu gerçeklik ‘Kürdler neden birlik olmuyor, Kürdlerin birliği acilen sağlanmalı ve yaşanan olumsuzlukların nedeni birliğin oluşmamasıdır’ gibi değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Gerçeği yansıtmadığı halde “en acil ve en önemli konu” olarak Kürdlerin birliği sorununun bu kadar işlenmesinin nedeni ne olabilir?
Güney Kürdistan için Kürdlerin birliği hayati önemdedir. Çünkü PDK-YNK-GORAN ve İslami partiler birer güçtürler ve birbirlerinin alternatifidirler. Temel konularda birlikte hareket etmediklerinde çok ciddi sorunlar çıkabiliyor. En basitinden uzlaşmasalar güçlü bir Hükümet kurma şansları olmayacaktır. Bu nedenle Güney’de Kürdlerin birliği konusunda çaba sarf etmek hem anlamlıdır hem de yararlıdır Kürdler açısından. Ancak PKK/HDP’nin alternatifi olacak bir yapılanma Kuzey’de yoktur. Ve daha da önemlisi PKK/HDP’yi temkinli davranmaya sevk edecek ciddi bir muhalefet de yoktur. Bu nedenle PKK/HDP çok uç kararları rahatlıkla alabiliyor. Kendi tabanını rahatsız eden kararlar aldığında da tabanın gidebileceği alternatif bir oluşum yoktur. Bu nedenle taban çok rahatsız olduğu durumlarda bile bir süre sonra tekrar yatışıyor ve onaylamadığı halde bazı kararların onaylayıcısı oluyor.
Kısacası Kuzey Kürdistan’da olabilecek en büyük birlik zaten vardır. Bu mutlak birliğin sağladığı mutlak bir tekçilik de vardır. Bu tekçilikten dolayı PKK/HDP “Kürdistan fikrini çöpe attık”, Deniz ve Mahir’in mirasçısıyız, devletleşmeye karşıyız gibi Kürdleri rencide eden çok ağır söylemleri rahatlıkla dillendirebiliyor. Birlik ve bu birliğe bağlı olarak mutlak tekçilik olmasaydı PKK/HDP içinden geçse de asla bu tür riskli söylemleri dillendiremezdi.
PKK/HDP’nin mutlak egemenliği basın alanı için de geçerlidir. PKK dışında kalan Kürd Basını’nın büyük bölümü de PKK basını gibi işlev görüyor. Eleştirel yaklaşan kurumların hemen hemen hepsi de (yazarlar-çizerler dahil) seçim dönemlerinde ve kritik dönemlerde PKK/HDP’ye kerhen evet diyorlar. Kuzey’de birlik olmasına ve PKK mutlak egemen güç olmasına rağmen “Kürdlerin birliği” meselesinin bu kadar sorun yapılmasının nedeni çok farklıdır. Kendi tabanı dahil duyarlı tüm Kürdleri rahatsız eden entegrasyoncu politikaları “normalleştirmek” ve herkesi bu politikalara ortak etmek içindir “birlik” arayışları. Seçim arifesinde gündeme gelen “Kürdlerin birliği” veya seçim ittifakının altında yatan neden de atılan/atılacak adımlara karşı bir itiraz odağını bırakmama düşüncesi yatıyor. Kusura bakmayın! “Birlik” dediğiniz şey koşulsuz biat etmektir ve iradesizleşmektir. İradenizi teslim alan HDP bunu istediği gibi ve istediği yere satacaktır; daha önce yaptığı gibi… Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz!
Kısaca Kuzey Kürdistan’da yaşanan tüm olumsuzlukların nedeni “birliğin olmayışı” değil, tam tersine mutlak bir birliğin ve buna bağlı tekçiliğin varlığıdır. Ve sizler bu mutlak birliği/tekliği daha da geliştirmeye çalışarak olumsuzlukları gidereceğinizi düşünebiliyorsunuz. Siz birlikçiler her ne kadar adına “demokrasi kültürü, Kürdler arası dayanışma ve modern ilişkiler” deseniz de, birlik söyleminizin altında yatan “*gizli faşizmi” gizleyemiyorsunuz. “Yapıcı, ılımlı, düzeyli” görünme çabanız ve süslü laflarınız içine girdiğiniz bataklığı görmemizi engellemeyecek. Görmemek-duymamak-bilmemek için “Üç Maymunu” oynasanız da; Bizler gerçekliği ısrarla haykıracağız ve maskenizi düşüreceğiz…
Süleyman Akkoyun *“Her birlik söyleminin altında gizli bir faşizm vardır” tespiti bize değil, Theodor W. Adorno’ya aittir.