PKK ve AKP ilişkilerinin tarihi- 17 yıllık AKP-PKK kıskacında Kuzey Kürdistan ve  çözüm

PKK ve AKP ilişkilerinin tarihi- 17 yıllık AKP-PKK kıskacında Kuzey Kürdistan ve  çözüm Abdullah Gül, Erdoğan, Murat Karayılan, Kandil, Lewje, KCK, ateşkes, eylemsizlik, pasif savunma
  1. Bölüm: AKP ve PKK’nin ilk dolaysız teması: 2004

Türkiye devlet tarihinde iki parti tarihe damgasını vurdu: AKP ve CHP. Bu iki partide en uzun süre devletin kendisi gibi hareket eden siyasi yapılar oldular. Ve her iki parti de Kürtlerle ilişkilendi ve büyük umutlar verdi. Her iki partide Kürtler ile devlet ilişkilerini şekillendirmişlerdi. Fakat her iki parti kadar Kürtlerin kendilerine verdiği desteğe ihanet eden ve Kürtlerin umutlarını boşa düşüren başka parti olmadı.

Yani Türk devleti ve Kuzey Kürdistan ilişkilerine damgasını vuran AKP ve CHP oldu.

CHP 20.YY’ın Kuzey Kürdistan tarihini inkar, soykırım ve katliamlarla şekillendirdi. AKP ise 21’inci yüzyılın ilk çeyreğini e Kürtleri devlete, devleti ise Kürtlere taşıyarak yaptı. CHP Türkiye’sinde Kürtler çıplak zor ile devletin kılınmak istedi. AKP ise Kürtleri daha değişik yöntemlerle ve ilk kez bu denli “devletin kıldı”.

Elbette bu Kürtlerin devletin, devletin ise Kürtlerin kılınması süreci sadece bir AKP projesi değildi. Kürtlerin devlete dahil edilmesi bir Türk devlet projesiydi. Kuzey Kürdistan halkı ilk kez kendini bu denli “Türkiyeli” görüyor ve Türk devletinin demokratikleştirilmesi için ter ve kan döküyordu. Eğer bir Kürt trajedisinden söz edilecekse kendi sömürgecisini “demokratikleştirmek” için ölen gençlerin hikayesi bu trajedinin ana konularından biridir.

Türk devletinin bu projesini Türk tarafından AKP hayata geçirdi. Kürt tarafından ise PKK.  Daha doğru bir tabirle AKP ve PKK arasında bir kıskaca alınan Kürtler geçtiğimiz 20 yıllık zaman dilimi içinde ehlileştirildiler.  Bir yandan ateşkes, eylemsizlik, çözüm süreci, barış süreci, meşru savunma öte yandan direniş, tarihsel intikam, açlık grevleri, yürüyüşler, faşizm, düşman, hendekler vb. zıt kavramların bombardımanı altında Kürtler reel siyasete, hakikate ve en önemlisi kendilerine karşı hissizleştirildiler.

AKP ve PKK ilişkilerinin Kürt siyaseti ve sosyolojisine etkileri daha çokça yazılacaktır. İşin ilginci ise her iki tarafın bu gün ki açıklamalarına bakınca aslında birbirlerine kan kusuyor olmaları. Denir ki “Hafizay-i beşer nisyan ile malüldür”. Yani insan unutmaya eğilimlidir. Fakat AKP ve PKK’nin geçmişte yaptıkları ortaklıklar unutulacak gibi değildir.

Her iki tarafta zamanında yaptıkları ortaklıkları kimse bilmiyor gibi ezelden-ebede düşmanız havası ile birbirine kan kusuyor. Oysaki gerçekte her iki tarafta iflas etmiş bir siyasetin ortaklarıdırlar.

Eğer AKP şu anda Türk devletinin bürokratik kurumlarını kendine göre dizayn etmiş ve devletin kendisi gibi hareket etmeyi başarmışsa bunda PKK’nin AKP’ye verdiği desteğin etkisini unutmamak lazım. Zamanı gelince ve ihtiyaçları olunca her iki tarafta bunları anlatacaklar.

Bizim amacımız ise bu konuda giriş mahiyetinde gizlenmiş gerçeklerin bazılarını yazmak (gerektiği zaman hepsini de yazabiliriz).  Her iki tarafın halktan gizlenen, kapalı kapılar ardındaki ilişkilerini; koordineli davranışlarının, ortak düşmanlar karşısındaki hareketlerinin kısa bir tarihçesini hatırlatmak.

AKP ve PKK arasındaki ihtiyaç ilişkisinin başlangıcı

Tayyip Erdoğan öncülüğündeki AKP 2002 seçimlerinden ezici bir çoğunluk ile çıkması başta TSK olmak üzere birçok Kemalist ve klasik Türkiye Cumhuriyetçi çevrede tepkiye neden oldu. Kendini ülkenin sahibi gören Türk Silahlı Kuvvetleri AKP’ye karşı çok açık tavır aldı. 2002’de Olağanüstü Hal’in kaldırılması TSK ve AKP arasındaki Kürtler ve Kürt sorunu (!) üzerinden yaptıkları ilk restleşme oldu. Olağanüstü Hal’in kaldırılması TSK’nin Kürdistan üzerindeki günlük kontrolünü ve siyasal vesayetini azaltıyordu.

Öcalan, Türk devletinin o zaman ki egemen gücü TSK’nin direktifleri ile PKK’ye talimatlar gönderiyordu. 1 Ekim 1999 tarihinde Silahlı mücadeleyi bitirme ve silahlı güçlerin yurt dışına çekilme kararı alınmıştı. Ve Öcalan “burada incelemeyeceğimiz bazı nedenlerden dolayı” Öcalan 2003 yılında savaşı yeniden başlatma kararı aldı. Fakat PKK içinde savaşın yeniden başlamasına itirazlar geldi. Öcalan PKK’ye tavır aldı. Bir dönem görüşmelere çıkmadı. Devlet nezdinde ağırlığı kalmamıştı. Çünkü o güne değin PKK’yi kontrol ettiğini söyleyerek devlet ile diyalogda etkili duruyordu. Öcalan PKK’ye tehdit ederek, şantaj yaparak, eski yönetimini soruşturmalara alarak, halka şikayet etmekle tehdit ederek ve hatta PKK kadrolarının yarısını ayrılmasını göze alarak bu kararında ısrar etti. TSK Öcalan’ın bu kararı alması için her türlü imkan ve desteği verdi. Öcalan’ın avukatları İmralı ve Kandil arasında mekik dokuyarak kararı dikte etmeyi başardılar. Sonuç olarak PKK; 2004 yılı 1 Haziran tarihinde savaşın yeniden başlaması kararı aldı.

TSK ve PKK arasında çatışmanın yeniden başlamasına Türkiye içinde itiraz eden bir güç vardı: AKP
AKP, ordu, yargı, ekonomik sermaye, MİT ve daha pek çok devletin alt ve üst yapı kurumu ile çekişme halindeydi. Savaşın başlaması durumunda TSK’nin kendisine adım attırmayacağını biliyordu. AKP’nin çatışmasızlık durumuna ve bir ateşkese ihtiyacı vardı. Bunu PKK’ye nasıl ulaştıracağını bilmiyordu.  Abdullah Öcalan İmralı’da daha sonra Ergenekoncular olarak adlandırılan Kemalistler ve TSK’nın kontrolündeydi. Kendisine ulaşmak imkansızdı. AKP’nin TSK’nın kontrolünde ulaşa bileceği tek adres Kandil’di ve bir temsilicisini Kandil’e gönderdi.

Abdullah Gül’ün temsilcisi Kandil’de

2004 Haziran ayıydı. PKK 2. Kongre Gel toplantısını yapmış ve tüm iç itirazlara rağmen, Öcalan’ın avukatları savaş kararını almıştı. HPG yönetimi 28 Mayıs tarihinde savaşı ilan etmişti.  Murat Karayılan Kongre Gel Başkanı olmuştu. PKK içten de büyük sorunlarla karışı karşıyaydı.

Tam o günlerde Kandil’in dağının yamacından geçen büyük asfalt yolda gizemli ama dikkat çekici lükslükte bir araç vardı. Araç Diyana’a tarafından Kandil’e ilerliyordu. İçinde takım elbise ile oturan önemli bir misafir vardı. Bu misafir yol üstünde herkesin yerini bildiği Lewje köyündeki  bir PKK kurumunun yanında araçtan inerek oradakilere “benim Murat Karayılan ile görüşmem gerekiyor, çok önemli” dedi. Kendisine bakan kişilere güven vermek için kimliğini açıklaması gerekti: “Ben Abdullah Gül’ün temsilcisiyim”.
PKK veya o zaman ki adı ile Kongre Gel Başkanı Murat Karayılan Abdullah Gül’ün temsilcisi ile görüştü. Temsilci özetle “Ordu bizi çok zorluyor. Ordu bu kararı hükümetimizi devirmek ve etkisizleştirmek için aldırdı. Devlet içinde etkili bir konuma gelirsek Kürt sorunun çözeceğiz, savaş başlatma kararınızı iptal etmenizi istiyoruz. Kısa sürede olumlu adımlar atacağız” dedi.

PKK kararı iptal edemezdi fakat revize edebilirdi. Öyle oldu. Öncelikle hükümete zaman tanımak için karar 20 gün ertelendi. Yapılan bazı askeri eylemler HPG adına üslenmedi. PKK eylemleri üslenmek için TAK (Tayren Azadiya Kurdistan) adıyla paravan bir örgüt kurdu. Eylemleri TAK üsleniyordu.

AKP’nin devleti ele geçirmesinde PKK’nin rolü

PKK ve Kandil arasındaki ilişkiler Abdullah Gül’ün gönderdiği bir ulak ile başladı. Bu tarihten sonra PKK ve AKP arasında kesintisiz ve yoğun bir koordineli hareket başladı.

Kongre Gel 1 Eylül 2004 tarihinde “Demokratik ve Kalıcı Barışın Yol Haritası” adı altında bir süreç başlattı. Bu adı konmamış bir ateşkesti. PKK bu süreç içinde hükümeti zora sokacak eylemler yapmadı. AKP’nin Kürt sorunun çözeceğinin sinyalini verdi. Diye biliriz ki 2006’ya kadar varla yok arasında bir savaş vardı. PKK savaş var diye kendi kitlesini motive ediyordu. Fakat aslında bir savaş yoktu. Fakat bu adı konmamış çatışmasızlık durumu AKP hükümetine yetmiyordu.  Erdoğan’ın elinin daha fazla güçlenmesi için bir ateşkese ihtiyaç vardı. Bir ateşkes TSK’nin pozisyonunun daha fazla zayıflatacaktı.

Gül’ün Cumhurbaşkanlığı ve PKK’nin tek taraflı ateşkesleri

PKK’nin AKP’ye verdiği en büyük destek eylemsizlik, çatışmasızlık, pasif savunma adı altında yapılan ateşkesler oldu.

   Murat Karayılan 1 Eylül 2006 tarihinde Türk gazetecilerin de olduğu kameraların karşısına geçerek tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini duyurdu. Ortada ciddi nedenler yokken PKK’nin bu kadar alenen ve ilan ile ateşkes yapmasının nedeni neydi? Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına verdiği destek.

TSK’nın, Kemalistlerin yani tüm eski Cumhuriyetçilerin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına itirazı vardı. Ordu Gül’ün Cumhurbaşkanlığına karşı çıkmak için 27 Nisan 2007 tarihinde bir e-muhtıra bile yayınlamıştı. Ayrıca PKK’yi AKP ile girdiği ilişkilerinden caydırmak için gerillaya dönük imha amaçlı operasyonlar yaptı. Örneğin Nisan ayında Botan-Besta bölgesindeki operasyonda 12 gerilla hayatını kaybetti.

TSK’nin tüm itirazlarına rağmen AKP ve ittifakları (buna PKK’de dahil) Gül’ün Cumhurbaşkanlığında birleşti. İlk kez İslamcı gelenekten ve eşi türbanlı biri devletin bu kademesine gelecekti. AKP’nin eli güçlenecekti.

AKP ve PKK’nin ilk büyük siyasi ittifakı buydu. Bunu için de her iki tarafta birbirine güven veren adımlar atmıştı. Mesela Kandil’in Öcalan ile görüşme trafiği düzenlenmişti.

2.Bölüm: Hangi  PKK kadroları İmralı’ya Abdullah Öcalan ile görüşmeye gitti.

Diğer Haberler