Bölüm: Birinci Kuşatma; Coğrafik çevreleme; Kürdü Kürt keser
Kürt toplumunun en büyük açmazı iç bölünmüşlükler meselesidir. Kürdistan parçaları arasında, toplumsal kimlikler arasında ve daha birçok konuda toplumsal olarak parçalanmışlık vardır. Kürdistan tarihinde de bu bölünmüşlüklerin izlerini görmek mümkündür. Özellikle de biraz güç biriktirmiş, bir umut olmaya çalışan yapılara karşı her zaman ajanlar kullanılmaktadır.
Bu gün Güney Kürdistan’da böylesi tehditlerle yüz yüze. Güney Kürdistan İran, Türkiye ve Haşdi Şabi gibi bu sömürgecilere bağlı güçlerce kuşatılmıştır. Maalesef ki Güney Kürdistan’ı kuşatan ve içten fethetmeye çalışan güçlerden biri de PKK’dir. PKK’nin Güney Kürdistan’ı kuşatması iki biçimde yürümektedir.
Birincisi, dıştan kuşatma yani coğrafik kuşatmadır. Bu kuşatmanın özü PKK’nin Güney Kürdistan karşısında 2011 yılından bu yana İran ortak hareket etmesi ile sağlanmıştır. PKK’nin bu gün artık görünür olan Haşdi Şabi ile ortaklığı bu döneme dayanmaktadır.
IŞİD’in Musul’u ele geçirmesi bir yol ayrımı oldu
2014 yılı Haziran ayında IŞİD’in Musul’u işgali ile çıplak bir gerçek ortaya çıktı: Irak ayakta kalamıyordu.
Ortadoğu’daki sorunların özeti durumundaki Irak’ın yıkılması demek Şii, Sünni ve en önemlisi de Kürtlerin Irak’ı bölüşmesi demekti. Şii kimliğine sahip bir devlet vardı, Sünni Arapların ise 23 devleti vardı oysaki Kürtlerin kendini yönetme ve devlet kurma hakkını kullanması bir ilk olacaktı ve sömürgeci sistemin darbe yemesi demekti.
Dönemin Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani 1 Temmuz 2014’te ilk kez açıkça bağımsızlık istediklerini ilan etmiş ve şöyle demiştir: “Bundan sonra, bunun [bağımsızlığın] amacımız olduğunu saklamayacağız. Irak şu anda fiilen bölünmüş durumda. Bizim, ülkenin yaşadığı bu trajik durumun içerisinde mi kalmamız gerekiyor? Bağımsızlığa karar verecek olan ben değilim. Halktır. Bir referandum yapacağız ve bu aylar içinde olacak.”
Türkiye, İran ve bazı uluslararası güçlerin çekindiği ve kırmızı çizgi olarak gördükleri durum tam olarak Barzani’nin dile getirdiği Irak’ın trajik durumuna dahil olmama zorunluluğuydu.
Türkiye ve İran her ne kadar çelişkileri olsa bile tıpkı 2017 Kürdistan Bağımsızlık Referandumunda olduğu gibi ortaklık yaparak Kürt düşmanlığı yapa biliyor. Kaldı ki Musul işgal edildikten sadece bir ay sonra İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2 Temmuz günü Ankara’da bir araya gelerek Irak ve Kürdistan meselesini konuştular. Türkiye yakın ilişki içinde olduğu Sünni Arap siyasiler ile Kürdistan Bölgesini kuşatacaktı. İran ise daha derin bir stratejiye sahipti.
Şemhani’nin rolü
İran “Eğer bu imkanları değerlendirmeye çalışıp bir devlet veya topraklarınızı büyütmeye kalkarsanız bizi karşınızda bulursunuz” diyerek Kürdistan yönetimini tehdit etti. İran 2013 yazı boyunca sürekli olarak müşavirlerini, bakanlarını Kürdistan Bölgesine gönderdi. Zaman zaman da Kürdistan’lı yetkilileri Tahran’a davet etti. Tüm bu sürecin mimarı aslıda İran Milli Yüksek Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhaniydi. Şemhani Irak ve Tahran arasında mekik dokudu. Bu gün kü Irak Şii siyasetinin temellerini Haşdi Şabi’yi, Şii hegemonyasının Irak’ı sarması gibi tüm süreçler o zaman planlandı.
PKK’nin Güney’e yerleşmesi
Tahran Kürdistan Bölgesini sürekli olarak tehdit ediyordu. Kürdistan Bölgesinin diplomatik ilişkilerini ve birikmeye başlayan sermaye gücünü hesap ederek sadece diplomatik yolların ve tehditlerin etkili olmayacağını bildiği için de Kürdistan’ı coğrafik olarak kuşatma siyasetini belirledi. Kasım Süleymani- Ali Şemrini bu kuşatmanın baş mimarı oldular. PKK bu siyaset sonucu Güney Kürdistan’a yerleştirildi.
Kerkük’e peşmerge güçlerinin girmesi, Kerkük’ün Kürt kimliğinin görünür kılınması büyük bir rahatsızlık yaratıyordu. Kerkük tarihi Kürt sınırı Hemrin dağına dayanmıştı. Kürdistan ile Hemrin dağı arasına bir güç yerleşmeliydi. İran’ın Ayetullahlar konseyi bunun projesi Kürdü Kürde karşı kullanmaktı. Bir şii güç veya daha farklı bir güç Kürtlerdeki Milliyetçi düşünceleri tetikleyecekti. Acı acıyı keser meselesi gibi Kürt’te Kürdü keserdi. PKK tam bu noktada bir barajlama gücü olarak Kerkük’e geldi.
Kerkük’e gerilladan önce İran Devrim Muhafızları ordusu gelmişti
İŞİD Zumar, Celawla ve pek çok yönden aynı anda saldırıyordu, Irak ordusundan aldığı tank ve silahları peşmergeye karşı kullanıyordu. Ani IŞİD saldırısı ilk an bir tereddüt yaratmıştı. En yoğun saldırılar Musul-Duhok arasındaki bölgede yaşanıyordu. Kerkük göreceli daha sakindi. İŞİD birkaç köye girmiş daha sonra olduğu yerde durmuştu. Zaten Kerkük bölgesinde Temmuz ayının ilk haftasından itibaren alana başka bir güç gelmişti. Bu gücün sorumluları kendi aralarında farsça konuşuyor, araziyi geziyordu. Elbette ki bunlar Devrim Muhafızlarından başkası değildiler. Fakat İran güçlerinin alanda bulunması İran açısından iyi bir imaj değildi, ayrıca dediğimiz gibi Kürdü Kürt kesecekti.
İran ve PKK arasındaki stratejik ortaklığın çok eski bir tarihi var. Cemil Bayık’ın 2013 Temmuzunda KCK eş başkanı olması yeni dönem için stratejik ortaklığın zeminin arttırdı. Artık İran ile günlük ilişkiler vardı, YNK ve PKK barıştırılmıştı. Bu barışmanın ilk kutlaması gibi gerillalar törenle Kandilden Kerkük’e kadar gezdirile gezdirile getirildi. Giden gurup 20-30 civarındaki, askeri eğitimleri yetersiz gençlerden oluşuyor. Kerkük’ün Irak tarafından işgal edildiği 2017 yılına değin Kerkük ve çevresinde sadece iki ciddi operasyon ve çatışma yaşandı. Bir gerilla bu çatışmaların birinde hayatını kaybetti.
Aslında görüldüğü gibi PKK’nin Kerkük’ü kurtardığı propagandasının gerçeği budur. IŞİD psikolojik üstünlük yakalamıştı ve Kerkük’e dönük önlenemez bir saldırı yoktu. PKK medyası İran ve PKK arasındaki bu stratejik anlaşmayı ve Kürdistanı kuşatma projesini mükemmel bir biçimde servis etti ve PKK Kürt halkına bir kurtarıcı gibi sunuldu.
PKK’nin bedel verdik sömürüsü
Kerkük bu kuşatmanın ilk adımı oldu. Daha sonrasında Mahmur ve Şengal’e geldi. PKK tüm bu süreci kayıplar verdik, şehitlerimiz var bedel verdik diyerek izah ediyor. Hayatını kaybedenler bu halkın öz be öz çocuklarıdır. Kaldı ki PKK tek bir karış toprakta peşmerge olmadan savaşmamıştır. Ne Şengal’de ne Mahmur’da ne de Kerkük’te her yerde Peşmerge’de hazırdı. Fakat PKK bu kazanımı kendine mal etmeyi bilmiştir. Büyük bir algı operasyonu yaratılmıştır. Bedellerin olması İran ile yapılan süreçleri yok saymak demek değildir. PKK’nin Kürdistan Bölgesini kuşatma süreci Kerkük ile başlamıştır Karaçolan, Dara Tuye, Şehit Harun, Dabaşan gibi yerlerde planlanmış süreçlerdi.
Bu süreç PKK’nin dört bir yandan Kürdistan Bölgesini kuşatmasının bir özetidir. Şengal meselesi de bu sürecin bir devamıdır. Bu kuşatma PKK’nin değil İran devletinin bir ajandası olarak gündeme girmiştir.