Duran Kalkan’ın önemli açıklamaları
Gare operasyonu sonrası ilk değerlendirmeyi yapan PKK yöneticisi Duran Kalkan’dı. Kalkan 16 Şubat günü Medya Haber’e de yayınlanan röportajında şunları söyleyecekti: Gare operasyonu bizde şaşkınlık yaratmadı, bilinen ve beklenen bir operasyondu.
Ayrıca Kalkan operasyonun hedefi hakkında ise şunları söyledi: “Gare operasyonunun temel amacı HPG’nin komuta kontrol merkezini işlemez hale getirmekti. Bu operasyonda temel hedef gerillanın komuta kontrol merkezini etkisiz kılmak ve ortadan kaldırmaktı.
Kalkan ayrıca operasyonun esir askerler için yapıldığı iddiasına da sert cevap vererek şunları söyleyecekti: “Bazıları gündem saptırıyorlar. Operasyon esirler için yapılmıştır söylemi gündem saptırmaktır. Bu özel savaş dairesinin yönlendirdiği bir yalandır. Bu yalandır, amaç komuta konseyiydi. Kendi yengilerini gizlemek için şimdi esir askerleri öne sürüyorlar. Oysaki esir askerler 5-6 hedeften sadece birisiydi.”
Duran Kalkan’ın yorumu doğruya en yakın yorumdur. Gare’de hedef HPG’nin Komuta Konseyi idi. HPG operasyonunu ilk günü alanda esirler var diyerek bir hedef yönlendirmesi yaptı.
Zaten Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar’da operasyonun ilk günü şunları söyleyecekti: “Örgütün Gare’da toplandığını takip ediyorduk. Özellikle son 5 ayda bu bölgede yoğunlaştıkları gözlendi”. O yoğunlaşma ne yoğunlaşmasıydı?
HPG komuta konseyi toplantısı nerde yapıldı?
Operasyon sona erdikten 6 gün sonra HPG Komuta Konseyi bir açıklama yaparak ““HPG Komuta Konseyi olarak yıllık olağan toplantımızı 18-26 Ocak 2021 tarihleri arasında gerçekleştirmiş bulunmaktayız” diyecekti. Hatta özel bir mesaj vermek ister gibi 40 üyemiz katıldı dendi. Hulisi Akar’ın yönetici kadro Gare’de toplanıyordu dediği yönetici kadro bu konsey üyeleri miydi? Büyük ihtimal evet.
Tüm parçaları bir araya getirirsek ortaya çıkan sonuç şu: Gare operasyonu HPG Komuta Konseyi Toplantısını hedefleyen bir operasyondu. Komuta Konseyi Toplantısı Operasyon başlarken devam ediyordu. Tüm işaretler bir operasyonu gösteriyordu. Eski MİT müsteşarı Cevat Öneş bu konuda şunları söyleyecekti: “Ayın 10’unda yapılan operasyonun başlayacağı önceden ima edilmiş ve bizzat cumhurbaşkanı tarafından bir müjde verileceği konusu gündeme getirilmiş. Ve hava harekatı ile desteklenen bir kara harekatı başlatılmıştır. Yani PKK’nın önceden haber alabileceği, hassasiyetini artıracağı, yeni tedbirleri devreye sokabileceği bir gündem oluşturulmuştur”.
Hatta PKK’nin sadece genel işaretleri yorumlamadığı, biraz da somut bilgi aldığını söylemek mümkündür.
Tüm bunlar değerlendirilerek güçler yeniden dizayn edilir. Karayılan’ın daha önce kullandığı mağara boşaltıldı ve bir gurup tutuklu bu cezaevi olmak için konforlu mağaraya getirildi. HPG komuta konseyi toplantısı yüksek güvenlikli başka bir mağarada yapılmaya başlandı. Acaba deşifre oldu mu kaygısı yaşanan mağara ise tutuklulara verildi. Yoksa operasyondan 25 gün önce o tutukluları o mağaraya getirmiş olmanın başka bir anlamı yoktu.
Türk devleti salt tekniğe dayalı planlaması ile Erdoğan’ın bile “maalesef başarısız olduk” dediği bir sonuç ortaya çıktı. PKK’nin pozisyonunda da askeri bir başarı yoktu. Çünkü Türk ordusu operasyondan 36 sonra tüm tepeleri tutmuş ve vadilere inmişti. HPG operasyon boyunca indirme yapamadılar dese bile kendisi bile sonunda 12 Şubat günü Türk askerlerinin askerlerin öldürüldüğü mağaranın kapısının önüne kadar indiğini kabul etti. Her iki tarafta ilk defa da bu tür bir operasyon ile karşılaşıyordular. Her iki taraf için de bu bir çeşit tatbikat olmuştu. Fakat mesele bizim için askeri değil siyasi yönüdür.
Gare olayındaki çelişkiler bizim için neden önemli?
Ünlü Savaş Sanatı kitabının yazarı Prusyalı General Clousewitz deri ki: “Savaş siyasetin başka araçlarla (şiddet araçlarıyla) devamıdır.” Elbette ki Gare Operasyonu da bir siyasal durumun devamıdır. Gare operasyonu PKK ve Türk Ordusu arasındaki bir silahlı savaş gibi görünse de özünde ciddi bazı siyasal olayların tezahürüdür.
Gare’ye yapılan operasyona ve Hewler’e atılan füzeler arasında bir ilişki vardır. Buda iran ve Türkiye’nin Kürdistan bölgesi üzerindeki çekişmesidir. Yıllardır aslında çok açık edilmeyen bu çelişkili durum artık gün geçtikçe gün yüzüne çıkmıştır. İran ve Türkiye Erbil kimin olsun çatışması yapmaktadır. Biri Gare’ye operasyon yapınca öteki de Erbil’e füze atmıştır.
İşte tam bu noktada PKK’nin Türkiye’nin elindeki Abdullah Öcalan öncülüğündeki Türkiyeci kanadı ile Cemil Bayık öncülüğündeki Şii Hilaci kanadı meselesi gündeme gelmektedir. Birinci bölümde sözünü ettiğimiz Türkiye’nin Şii-PKK’ye tavır alma meselesi budur. Bu sadece AKP’nin tutumu değildir. Bu Türkiye devrin devletinin de tutumudur. Bazı Türk yazarların vb. PKK’yi övmesi, barıştan vb söz etmesi de PKK’yi İrancı siyasetin ekseninden çıkarmak en azından Kürt kamoyunda Türkiyelileşmeye tepki yaratmamak içindir.
HDP kapatılacak mı, meclise gelen vekillerle ilgili fezlekeler ve daha pek çok gündemdeki meselesinin özünde yatan şey Kürtlerle ilgili gündemin kızışması özellikle de İran ve Türkiye arasındaki çekişmelerin artmasıdır. Gare operasyonunu ve gerçekten olan bitenleri, kimin kime istihbarat verdiğini, kimin kimi desteklediğini anlamak bunun için önemlidir.