BBC bu gün ki yayınında Trump’ın İran politikasının etkilerini ve Joe Biden’in İran siyasetinin ne olacağına dair bir rapor yayınlandı.
ABD’nin 46. Başkanı seçilen Joe Biden, uluslararası sistemin “dikişlerinin söküldüğünü” söylüyor.
Joe Biden ABD’nin itibarını kurtarma sözü veriyor ve bunun bir an önce yapılması gerektiğine inanıyor. Bu yıl başlarında Amerikan Foreign Affairs dergisine yazan Biden, “Kaybedecek zamanımız yok” diyordu.
Biden’ın planları arasında 2015’te İran ile yapılan nükleer anlaşmaya yeniden dahil olmak da var.
ABD Başkanı Donald Trump, Mayıs 2018’de ülkesini bu anlaşmadan tek taraflı olarak çektiğini açıklamış ve anlaşmayı işlevsiz kılmak için elinden geleni yapmıştı.
Ancak Trump’ın iki yılı aşkın İran’a yönelik sürdürdüğü “maksimum baskı” politikasına rağmen, İran boyun eğmedi ve nükleer silah teknolojisini geliştirme doğrultusunda ilerliyor.
20 Ocak’ta görevi devralacak olan Joe Biden bu konuda nasıl bir politika izleyecek? Aradan bu kadar uzun zaman geçtikten sonra ve Amerikan politikasının bölünmüş hali dikkate alınırsa Trump öncesi statükoya geri dönebilecek mi?
Londra merkezli savunma ve güvenlik araştırmaları merkezi RUSI’den Aniesh Bassiri Tabrizi’ye göre “Strateji çok net. Ama kolay olmayacak” diyor.
Geriye dönüş olamaz
Bu konuda birçok zorluk olduğunu söylemek gerek.
ABD’nin iki yıldır İran’a uyguladığı yaptırımlar, kullanmak isterse Biden’a birçok olanak sağlayabilir. Şimdiye dek Biden sadece İran’ın nükleer anlaşma hükümlerine uymasıyla ilgili ifadeler kullandı.
Biden Ocak ayında yazdığı makalede, Tahran’ın anlaşmaya uymasından söz etmişti. Ancak Trump’ın anlaşmadan çekilmesi üzerine İran’ın da kendi yükümlülüklerinden geri atmaya başlaması bunu zorlaştırıyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) son raporunda, İran’ın anlaşmada izin verilen düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum miktarının 12 katını depoladığı belirtiliyordu
Ayrıca anlaşmada izin verilen yüzde 3.67 saflıkta uranyum zenginleştirme düzeyini de aşmaya başladı.
Düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum nükleer enerji üretimi gibi sivil amaçla kullanılıyor; en yüksek saflık derecesinde uranyum ise (İran bu düzeyde değil ve bu düzeye ulaşma gibi bir hedefi olduğu bilinmiyor) nükleer bomba yapımında kullanıldığı için endişe kaynağı olarak görülüyor.
İranlı yetkililer, anlaşma hükümlerine uymama politikasından geri dönülebileceğini ifade etse de, nükleer alandaki araştırma ve geliştirme çalışmalarında kaydedilen ilerlemeler ortadan kalkmış olmayacak.
İran’ın eski IAEA temsilcisi Ali Asker Sultaniye, “Geriye dönüş olamaz. Şimdi A noktasından B noktasına ulaşıyoruz ve bulunduğumuz nokta orası” diyor.
Siyasi baskı
Trump fırtınasını atlatan İran’ın da kendi talepleri var. Yetkililer, yaptırımların kaldırılmasının tek başına yeterli olmayacağını söylüyor. İran, iki buçuk yıldır uygulanan yaptırımların yol açtığı ekonomik zararının giderilmesini istiyor.
Gelecek yıl Haziran’da İran’da da cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak. Reformcularla muhafazakarlar arasında bir yarış var.
İran ekonomisi kötüye gittikçe Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye kamuoyu desteği de azalıyor. Joe Biden, yaptırımları gevşeterek Ruhani’nin şansını artırma ihtiyacı duyar mı?
Tahran Üniversitesi’nden siyaset bilimi uzmanı Prof. Nasser Hadian-Jazy’ye göre, Biden’ın göreve başlamadan önce niyetini net ifade etmesi gerekiyor.
“Hızla ve koşulsuz bir şekilde nükleer anlaşmaya yeniden katılacağına dair bir açıklama bunun için yeterli olur” diyor.
Bunu yapmadığı takdirde, İran, ABD ve bölgedeki “bozguncuların” iki ülke arasındaki yakınlaşmayı baltalayabileceği uyarısında bulunuyor.
Ancak Biden’ın da manevra alanı sınırlı olabilir. Cumhuriyetçilerin çoğu nükleer anlaşmaya destek vermiyor.
Georgia eyaletinin iki senatörü için Ocak ayında yapılacak seçim sonucu, Washington’daki güç dengesini ve biraz da gelecek yönetimin hareket özgürlüğünü belirleyecek.
Yeni müttefikler
İran’la yapılan nükleer anlaşma sadece ABD ile İran arasında değildi. Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın yanı sıra Avrupa Birliği de anlaşmanın tarafları.
Avrupa ülkeleri, Washington’ın yeniden anlaşmanın başarılı olması için çaba gösterdiğini görmek istiyor. İngiltere, Fransa ve Almanya (E3), Trump yönetimi sırasında anlaşmayı canlı tutmaya çalıştı ve şimdi de Washington’ın anlaşmaya geri dönmesi müzakerelerinde rol oynayabilirler.
Fakat bu üç ülke de aradan geçen süre içinde dünyanın değiştiğinin ve anlaşmanın orijinal haline dönüşün mümkün olmayabileceğinin farkında.
RUSI adlı düşünce merkezinden Aniesh Bassiri Tabrizi “E3 ülkeleri bile nükleer anlaşmaya müteakip yeni bir anlaşmadan söz ediyor” diyor.
Böylesi bir anlaşmanın, İran’ın bölgesel faaliyetlerini ve balistik füze geliştirmesini kapsamayı, aynı zamanda nükleer anlaşma maddelerinin geçerlilik süresinin dolması halinde İran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlamayı hedeflediğini belirtiyor.
Nükleer anlaşmaya karşı çıkmış ve Trump’ın destek ve teşvikiyle bir süre önce ilişkilerini normalleştirme anlaşması imzalamış İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi bölge ülkeleri ise kendi çıkarlarını daha güçlü bir şekilde dayatacaktır.
BAE’nin Washington Büyükelçisi Yousef al-Otaiba, “Bölgemizdeki güvenliği müzakere edeceksek bizim de müzakerelerde olmamız lazım” diyor.
Tel Aviv Üniversitesi’ndeki Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen seminerde konuşan Otaiba’nın bu görüşünü, Enstitü yöneticisi Amos Yadlin de destekleyerek “İsrail de Orta Doğu’daki müttefikleriyle birlikte masada olmak istiyor” diyor.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud ise “İran’a karşı uluslararası toplumdan kararlı bir duruş” çağrısı yapıyor.
İran ile nükleer anlaşmayı yeniden canlandırıp aynı zamanda bu anlaşmaya karşı olanların çıkarlarını dengelemek Biden açısından zorlu bir diplomasi görevi olacak. Ayrıca Trump’ın da henüz görevinin sona ermediğini hatırlamak gerek.
ABD medyası, Trump’ın geçen hafta üst düzey danışmanlarına, İran’ın nükleer merkezlerinden birine saldırma seçeneğini gündeme getirdiğini duyurmuştu.
Seçim yenilgisinden beri Trump, İran’a yeni yaptırım tehditleriyle baskı yapmaya devam ediyor.
Öyle görünüyor ki Trump, görevi devredeceği Ocak ayına kadar yapacaklarıyla, verdiği hasarı Biden için mümkün olduğunca tamir edilmez kılmaya çalışıyor.