Bu dünyadan bir Ahmet Kaya geçti…

Bu dünyadan bir Ahmet Kaya geçti…

Ahmet Kaya’yı kaybedeli 19 yıl oldu. Hala şarkıları ile dile getirdiği acılar ve umutlar  yaşanıyor bunun için olsa gerek şarkıları hala sevgi ile dinleniliyor.

Ahmet Kaya’yı kaybedeli 19 yıl oldu. 16 Kasım 2000 yılında Paris’te kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Ahmet Kaya Paris’in Peré Lachaise mezarlığına defnedildi. Cenaze törenine 35 000’e yakın insan katıldı. Şarkıları hala hafızalarda canlı olan Ahmet Kaya hayatı ve şarkıları ile ezilmişliğe karşı bir isyanı anlatıyordu. Adıyaman’dan Paris’e kadar geçen 43 yıllık yaşamında halkın acılarının hepsini yaşadı. Kürtlüğü nedeni ile hor görülme, yoksulluk, ezilmişlik ve sürgün; bu yüzden halk onda kendini gördü.

1957 yılında Malatya’ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu. Babası Sümerbank mensucat fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya’da okudu. Müzikle altı yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı.  Okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışmaya başladı. Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972’de İstanbul’a göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı.

Ahmet Kaya Kürt olmanın verdiği dışlanmayı çocukluğundan son ana kadar yaşadı. Küçükken çok az Türkçe biliyor bir anısında şöyle anlatır Ahmet Kaya:

 Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: ‘Biraz seninle konuşsak,  beş dakika, kaçıyorsun hep…’ Bana dedi ki: ‘Rica ederim.’ Öyle bir ağrıma gitti ki: ‘Ben de sana rica ederim,’ dedim. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.”

Çocukluğunda Kürtçe bilmeyen Ahmet Kaya daha sonra da Kürtçe albüm yapacağım Kürtçe şarkı söyleyeceğim diye yuhalandı.

İlk albümü  ‘Ağlama Bebeğim’ 1985 yılında piyasa çıkar. Bir yıl sonra ise 1986 yılında ‘Şafak Türküsü’  ile artık tanınmış bir müzisyen olarak yola devam eder. 1999 yılına kadar da sürekli yükselen bir çizgide 10 albüm yapar Ahmet Kaya. Bazı kaseti toplatılır ve zaman zaman konserleri yasaklanır. TV programı yapmaya başlar ama programda kısa sürede durdurulur. Ahmet Kaya gittikçe yüzünü Kürdistan’a çevirmeye başlamıştır.

10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin Princess Otel kongre salonunda düzenlenen ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı ve ödül konuşmasında: “Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri ’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klipi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum.” dedi.

Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan yaşanan arbede sırasında dışarıya çıkartıldı.  Serdar Ortaç, Reha Muhtar ve Ebru Gündeş gibi sanatçılar bu saldırıların başını çekti.

Ahmet Kaya bu olaydan sonra Türkiye’de rahat bırakılmadı. Özellikle Hürriyet Gazetesi hakkında dava açılmasını sağlayan haberler yaptı. Ahmet Kaya 3 yıl 9 aylık bir hapis cezası aldı. 16 Haziranda Türkiye’yi terk etti.  Kısa bir süre sonra Paris’te ki evinde kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Ahmet Kaya Avrupa’dayken yaptığı bir açıklamada şunları söyledi; Bir gün birileri nasılsa Kürt asıllı olduğu için Kürtçe bir tek şarkı söylemek isteyen bir adamın hiç bir ülkeyi bölmediğinin öyküsünü yazacak ve bu öyküyü okuyanlar şarkı söyleyen insanlardan ve şarkılardan korkulmaması gerektiğini anlayacaklardır.

Diğer Haberler