Bir Kitap Tanıtımı: Kafdağı’ndaki Filozof

Bir Kitap Tanıtımı: Kafdağı’ndaki Filozof

Kafdağı’ndaki Filozof

Yazar: Mehmet Selim

109 sayfa.

Bir kitabın tanıtımı; Tarihin ve Felsefenin Kürt İronisi

 Mehmed Selim’in “Kafdağı’ndaki Filozof” adlı eseri, tarihin tozlu sayfaları ile felsefenin derin sularını birleştiren, Kurd milletinin kayıp geçmişine bir ayna tutan büyüleyici bir romandır.

Firdevsî’nin destansı Şehname’sinden ilham alan bu eser, Zerdüşt’ün “Zavallı adam, henüz tanrıların öldüğünden haberi yok” sözünden hareketle, okuyucuyu hem mitolojik bir yolculuğa hem de varoluşsal bir sorgulamaya davet eder. Mehmet Selim, Kurd Milleti’nin tarihini, Zerdüşt’ün kadim bilgeliği ve Sasani İmparatorluğu’nun yıkılışından geriye kalan yankılarla harmanlayarak, geçmişin karanlıklarına ışık tutar.

Roman, kayıp bir kavmin izini sürerken, Kurd milletinin tarihsel serüvenine ironik bir gönderme yapar: “Belki de geçmişimizi karartmışlardı. Zorbaların yüzünden dağlara sığınmıştık, medeniyetten mahrum, 21. yüzyılı Milattan Önce gibi yaşamıştık.”

Bu cümleler, yalnızca bir halkın değil, insanlığın medeniyetle olan çelişkili ilişkisini de sorgular. Yazar, nenelerin güneş karşısında kıldığı namazlarda, annelerin Kırdkî lehçesinde saklı melodilerde, babaların güneş üzerine yeminlerinde, ateşi kutsal sayan bir geleneğin izlerini bulur. Bu izler, okuyucuyu Kaf Dağı’nın eteklerinden Zerdüşt’ün Zend-Avesta’sına, oradan da Hindistan’ın Bombay kentinde yaşayan Parsî topluluklarına götürür.

“Biz o sığınmaların torunları mıyız?” sorusu, yalnızca bir kimlik arayışı değil, aynı zamanda tarihin diaspora ile şekillenen ruhunun bir yansımasıdır.

Kafdağındaki Filozof, Şehname’nin felsefi metaforlarını ustalıkla işler. Feridun’un hikâyesi, romanın omurgasını oluşturur: “Senden sonra senin tahtın elbette birinin eline geçecek, talihin başını toprağa sokacaktır.” Feridun, yeryüzünün kutlu bir göğü olarak doğar; ama bu doğum, bir intikam döngüsünün de başlangıcıdır. Babası zalim Dahak’ın eliyle ölür, sütanne ineği yine aynı zulmün kurbanı olur. Feridun’un gürzü, bir inek kafası şeklinde dövülür; bu, yalnızca bir silah değil, adaletin ve hafızanın sembolüdür. Annesi Firanêk’in oğlunu Kaf Dağı’na, yaşlı bir bilgenin ellerine teslim etmesi, bir halkın dağlara sığınışının alegorisidir. Bu alegori, Kurd tarihinin direniş ve sürgünle örülü dokusuna işaret eder.

Mehmet Selim, bu destansı anlatıyı felsefi bir ironiyle zenginleştirir. Zerdüşt’ün tanrıların ölümüyle ilgili sözü, modern dünyanın anlam arayışına bir başkaldırıdır. Ateşin kutsallığı, güneş üzerine yeminler, dağlara sığınan bir halkın medeniyetle imtihanı; tüm bunlar, insanın kendi varoluşunu sorguladığı bir aynaya dönüşür.

Yazar, Sasani İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Hindistan’a sığınan soyluların, din adamlarının ve tüccarların torunları olma ihtimalini sorgularken, Kurd kimliğini evrensel bir diaspora hikâyesine bağlar. Parsîlerle kurulan bu bağ, yalnızca tarihsel bir köprü değil, aynı zamanda kültürel bir hafızanın yeniden inşa çabasıdır.

Kafdağındaki Filozof, bir roman olmanın ötesinde, Kurd milletinin tarihsel ve felsefi bir muhasebesidir.

Mehmed Selim, mitolojiyi, tarihi ve felsefeyi ustalıkla iç içe geçirerek, okuyucuyu Kaf Dağı’nın zirvesine, bir filozofun sessiz çığlığına taşır.

Bu eser, yalnızca bir halkın değil, insanlığın da kayıp geçmişine, unutulmuş kutsalına ve yeniden doğuşuna dair bir meditasyondur.

Okuyanı hem düşündüren hem de duygulandıran bu roman, hikayesel olarak, edebiyatın ve felsefenin kesişim noktasında bir başyapıt olarak yükselir.

Mehmet Selim’i bu eserinden dolayı kutluyorum.

Şehmus Özzengin

Diğer Haberler